Seyfettin Gürsel
TÜİK Eylül işgücü göstergelerini geçen Cuma günü açıkladı. İstihdam sayılarında aydan aya aşırı oynaklık nedeniyle mevsim etkilerinden arındırılmış da olsa aylık işgücü göstergelerini güvenilir bulmadığım için bu verileri yorumlamıyorum.
Buna karışlık yıllık değişimi yorumlamakta önemli bir sakınca yok ama bu da işsizlikte güncel gelişmeyi yakalamakta zayıf kalan bir yaklaşım. Yine de yıllık değişim ilginç yapısal değişimler hakkında iyi bir fikir verebildiğinden bu türden dikkat çekici değişiklikler olduğunda kullanılabilir bir yaklaşım.
Neyse lafı daha fazla uzatmayalım. Meraktan “Temel işgücü göstergelerine” bir göz attığımda bir olgu dikkatimi çekti. İşsizlik oranı 2024 ve 2025 Eylül aylarında yüzde 8,6 idi. İşsizlik oranını oluşturan istihdam ve işsiz sayısı (İşsizlik oranı=İşsiz sayısı/ istihdam + işsiz sayısı) bir yıl içinde donup kalmayacağından bu türden bir eşitlik ancak istihdam ve işsiz sayısında matematiğe uyan değişimler olduğunda mümkündür. Rakamlara yakından bakınca böyle olduğunu gördüm. Ama esas üzerinde durulması gereken konunun bu değişimlerin vahim bir gelişmeyi açığa çıkardığını fark etmem oldu: Büyük bir ekonomik kriz ya da COVID-19 türünden bir şok yaşanmadığı halde Türkiye işgücü piyasası son bir yılda daralma yönünde hareket etmiş.
İşgücü piyasasında daralma
Yer kaplamaması için tablo yapmadım. İşin içinde erkek ve kadınlara ilişkin rakamlar da olduğundan fazla büyük bir tablo olacaktı. Rakamlardan olabildiğince tasarruf ederek ve rakamları yuvarlayarak bu daralmayı adım adım takip edelim. Eylül 2024’te toplam istihdam 33 milyondu. Eylül 2025’de istihdamda 370 bin kayıp olduğu görüldü. Normalde istihdam azaldığında işsiz sayısında istihdam kaybı civarında artış olur. Oysa son bir yılda istihdam önemli miktarda azalırken işsiz sayısı 10 bin azalmış. Dolayısıyla işgücünde de (istihdam + işsizler) 380 bin kadar kayıp var. Zaten düşük bir katılım oranına sahip olan ve artması için adeta dua edilen işgücüne katılım oranı da yüzde 54,8’den 53,8’e gerilemiş durumda. Her yaştan vatandaşın daha fazla katılımıyla genişlemesi beklenen işgücü piyasamız daralmış.
Kadın ve erkeklerde farklı gelişmeler
Bundan sonraki adım elbette bu daralmanın sorumlusunun kim olduğunu araştırmak? Kadınlar mı, erkekler mi? Olağan şüpheli kadınlar olduğundan onlarla devam edelim. Eylül 2024’te istihdamdaki kadın sayısı 10 milyon 852 bindi. Bir yıl sonra 236 bin kayıpla 10 milyon 616 bine geriledi. İşsiz sayısı ise 182 bin azaldı. İşgücüne katılım oranı da yüzde 37,4’ten 35,9’e indi. Bu muazzam bir kayıp, Bu arada kadın işsizlik oranı yüzde 13,1’den yüzde 12’ye düşmüş durumda. Kadın istihdam kayıplarının yanı sıra kadın işsizler işgücü piyasasını büyük miktarda terk etmeyi başlarsa bu tür paradokslar yaşanır. “İşsizlik oranı azalmış, ne güzel” diye sevinmeden önce neden azaldığına bakmak gerekiyor.
Bu kadınların gideceği iki statü var: Ev kadınlığı ya da potansiyel işgücü. Potansiyel işgücü çalışmayı arzulayan ama iş bulamayacağını düşündüğünden ya da ailesel nedenlerle iş aramayanlardan oluşuyor. İşgücü piyasasını terk eden kadınların önemli bir kısmının potansiyel işgücüne geçtiği anlaşılıyor. Nitekim TÜİK’in “İşsiz ve potansiyel işgücünün bütünleşik oranı” adı altında hesapladığı genişletilmiş işsizlik oranı kadınlarda bir yıl içinde yüzde 26’dan yüzde 29,3’e sıçramış durumda.
Erkeklere gelince. Beklenmedik bir şekilde işgücü piyasasını terk olayı erkeklerde gözlemlenmiyor. Ama giriş ve çıkışların arasındaki fark azalmış durumda. Eylül 2024’te 22 milyon 215 bin olan erkek istihdamı bu Eylülde 2 milyon 81 bine gerilemiş durumda. 134 binlik azalma var. Kadınlardan daha az. Ama esas fark işsiz sayısında. Kadınların aksine erkek işsiz sayısı 173 bin artışla 1 milyon 463 binden bir milyon 636 bine yükselmiş. İşsizlik oranı da yüzde 6,2’den 6,9’a. Dolayısıyla erkek işgücünde artış 39 bin ile sınırlı. Bu elbette çok düşük bir artış.
Krizler ve şoklar hariç böyle bir tablo ile ilk defa karşılaşıyorum. Normal zamanlarda böyle olmaz. Belki de normal zamanlarda yaşamıyor olabiliriz. Daralmanın geçici olup olmadığını takip edeceğim.
Yazarlar
-
Nevzat CİNGİRTYASAK… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargıda HSK sorunu 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRMilyar dolarlık bataklık! 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciNe çocuğu… 9 doğuruyoruz ya! 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHeidegger’in Kulübesi’nin Heidegger’in Felsefesi ile ilgisi var mı? 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGülümsemeyi unuttuk; siyasiler unutturdular… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNESüreci kim, neden istemiyor? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİAtatürk için mevlit okutulmasından niye rahatsızlar? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBu evlerde kaç çocuk yaşar? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZKokan tuzdan memlekete bir hayır gelmez 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞUR“Sosyal medya olsaydı Hayırlı Cumalar olmazdı” 10.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBaşkanlık monarşisi (presidential monarchy) meselesi: Teorik bir izah 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyasetteki durgun-durağan tablo ile anlamı 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuHukuk siyasetçinin kucağında uyuyor... 7.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇEREnflasyonla mücadelede Milei ve Şimşek 6.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
28.10.2025
13.01.2025
6.01.2025
19.02.2024
18.02.2022
12.08.2021
14.07.2021
17.06.2021
1.06.2021
12.05.2021