Yıldıray OĞUR
19 Haziran 1941 günkü gazetelerin manşetlerinde Türkiye Almanya arasında imzalanan dostluk paktı vardı. Bir yıl sonra Başbakanlık koltuğuna oturacak Dışişleri Bakanı Şükrü Saracoğlu ve 1933’te Hitler’e başbakanlık yolunu açan eski Almanya Başbakanı, Ankara Büyükelçisi Von Papen arasında imzalanan paktın birinci maddesi şöyleydi:
“Türkiye Cumhuriyeti ve Alman Reich’i arazilerinin masuniyetine ve tam yek amiyeti mülkiyesine mütekabilen riayet ve doğrudan doğruya veya dolayısıyla yekdiğeri aleyhine müteveccih her türlü harekâttan tevakki etmeyi taahhüd ederler.”
Yani özetle Haziran 1941 itibarıyla Yunanistan’ı, Bulgaristan’ı işgal etmiş Edirne’ye dayanmış Türkiye’ye saldırmayacağını taahhüt etmekteydi.
Bir gün sonra İsmet Paşa’nın mektubu Berlin’deki Büyükelçi Hüsrev Gerede tarafından Hitler’e ulaştırıldı. Mektupta “İki ülke karşılıklı itimad devresine girdi” diyen İnönü’ye, Hitler de benzer dileklerle cevap vermişti.
Anlaşma için Londra’dan “İngiltere Türkiye’nin müşkül vaziyetini müdriktir” açıklaması geldi. Savaşta Alman yanlısı yayınları nedeniyle adı “Yunus Nazi”ye çıkmış Yunus Nadi, Cumhuriyet’in manşetinden anlaşmayı tebrik etti:
“Realist bir siyasetin iki tarafa da şeref ve menfaat temin eden bu tabii tezahürünü milletlerimizin memnuniyetle karşılayacakları şüphesizdir.”
24 Haziran’da anlaşma Meclis’te oy birliğiyle kabul edildi. Türkiye, Almanya ile Sovyetler arasında patlak veren savaşta da tarafsız kalacağını açıkladı.
Aynı günlerde gazetelerde küçük bir haber daha yer almıştı. Millî Şef İsmet İnönü, Büyük Britanya Kralı 2. George’u doğum günü için telgrafla tebrik etmiş, Kral George da bu nazik telgrafı cevapsız bırakmamıştı.
Ama kimsenin 16 Haziran günü Refah vapurunun özel bir görev için İstanbul’dan Mersin’e hareket ettiğinden haberi yoktu. Vapur 21 Haziran günü Mersin’e vardı. Vapurun 168 yolcusu da şehre gelmişlerdi.
16 subay, 48 erbaş, 63 er, 25 gemici ve 16 pilot.
Türkiye’nin Almanya ile görüşmelere başlaması, Nazi işgali altındaki Avrupa ile yeni müttefik Sovyetler arasında kalan Türkiye’nin karşı cepheye dâhil olma ihtimali Britanya’yı telaşlandırmıştı. Derhal harekete geçen Londra, Ankara’ya uzun süredir bekledikleri dört denizaltının hazır olduğunu bildirmişti. Refah vapurunun mürettebatı Mersin’den Mısır’a gidecek, oradan uçakla Britanya’ya uçarak denizaltıyı teslim alacaktı. 16 pilota da savaş jeti eğitimi verilecekti.
Ama bütün bunlardan kamuoyunun haberi yoktu. Ne Britanya’dan gelen haber ne de geminin hareketi hakkında gazetelerde tek satır haber çıkmamıştı. 22 Haziran günü Mersin Limanı’ndan kalkması beklenen vapurun hareket saati, eski geminin bakım çalışmaları gerekçesiyle bir gün ertelendi. 23 Haziran günü saat 17.30’da Refah vapuru yolcularıyla Mısır’a doğru yola çıktı.
Mersin'den 45 mil ayrıldıktan sonra gece saat 23.00'te vapurda büyük bir patlama meydana geldi.
Dört saat su üstüne kalan vapurun telsiz sistemi de hasar görmüştü. Kurtarma filikalarından bir kısmı tahrip olmuş bazıları, zaten kullanılamayacak kadar eski hâldeydi.
Kimseyi yardıma çağıramadılar. Dört saat sularla boğuşan gemi, sonunda Akdeniz’e gömüldü. Faciadan Türkiye ancak 36 saat sonra 28 mürettebatı taşıyan tek cankurtaran filikası Karataş sahiline varınca haberdar oldu.
Derhal kurtarma gemileri bölgeye gönderildi, Kıbrıs’tan İngiliz kurtarma gemilerinden de yardım istendi. Ama taramalarda ancak 4 asker daha denizde sağ olarak bulunabildi. 136 mürettebat ise şehit olmuştu. (Bu sayının 167 olduğu da iddia edilmektedir)
Faciadan kurtulan 32 kişiden biri olan Çavuş Cezmi Kuyaş faciayı şöyle anlatmıştı:
“Birden yer gök sarsılır gibi oldu. Arkadaşlarımız uyanmışlar şaşkın şaşkın sağa sola koşuyorlardı. Kısa bir süre sonra etrafı boğuk sesler, hıçkırıkları, ahlar oflar kapladı. Bir anda kendimizi suyun içinde bulduk. Geminin baş ve kıç tarafı sulara gömülüyordu. Cesur kaptan harita üzerinden bulunduğumuz yeri tayin ettikten sonra bir bayrak ve bir de pusula verdi. Gemisini terk etmeyen kaptana veda ettikten sonra güçlükle üzerine sığındığımız filika ile 28 arkadaş açıldık. Birazdan bir patlama daha oldu. Çığlık ve feryatlar arasında Refah, yavaş yavaş sulara gömüldü...”
Facia ancak iki gün sonra gazetelerde haber oldu. Haberlerde Mersin’den İskenderiye’ye giden bir Türk vapurunun batırıldığı söyleniyordu. Ama vapurun ne için yola çıktığı ve yolcuları hakkında en ufak bir bilgi yoktu.
Ertesi gün Reuters Britanya’nın Ankara Büyükelçiliği’nden yapılan kısa bir açıklamayı haber yaptı. Büyükelçi, vapurun mihver tarafından torpillenmesinden hükûmetinin duyduğu büyük teessürü Ankara’ya bildirmekteydi.
Sonra haberler birden kesildi. Cumhurbaşkanı İnönü acilen Yalova’dan Ankara’ya dönmüş, hipodromdaki at ve bisiklet yarışlarını izlemişti.
132 vatandaşını böylesine bir deniz felaketinde kaybetmiş ülkede 1 Temmuz günü Denizcilik ve Kabotaj Bayramı kutlandı.
CHP grubu ise karışmıştı. Gazetelerde sadece Kütahya mebusu Ali Süha Delibaş’ın faciayla ilgili Millî Savunma Bakanı’na soru sorduğunu ve tahkikatın devam ettiği cevabını aldığını yazıyordu ama vekiller bakan Saffet Arıkan’ın istifasını istemişlerdi. Arıkan istifa kararını Başbakan Refik Saydam’a sundu. Gazetelerde ise sadece Başbakan Refik Saydam’ın Millî Savunma Bakanı Saffet Arıkan’ın istifa kararını CHP Meclis grubunda gizli oylamaya sunduğu, grubun ise 14 vekile karşı büyük oranda oyla Millî Savunma Bakanı’na güvenoyu verdiği yazıldı. Ne için istifa ettiğinden hiç bahsedilmeden…
Birkaç gün sonra Anadolu Ajansı mahreçli bir haberde Alman ve İtalyan yetkililer olayla hiçbir ilgileri olmadığını açıkladılar. Haberde adı verilmeyen yetkili bir Alman asker bir adım ileri gitmiş ve İngilizlerin hiçbir İngiliz denizaltısının geminin torpillenmesiyle ilgili olmadığı açıklaması için “Bu kadar kısa zamanda denizaltılardan haber almak imkânsızdır. İngilizlerin bu garip ve fevkalade seri beyanatı, kendilerinin vicdan rahatsızlıklarını ispat etmektedir” demişti.
Ertesi günü Meclis’te kürsüye çıkan Millî Savunma Bakanı Arıkan, vekillere ve kamuoyuna geminin ne için yola çıktığını ve yolcuların askerî personel olduğunu ilk kez açıkladı ve olayı anlattı:
“Arkadaşlar, geminin bir serseri mayınla mı battığı veya hain ve alçak bir elin torpili ile mi batırıldığı keyfiyeti üzerinde ehemmiyetle durmakta ve bu muammayı halletmek için bize bu doğru yolu gösterecek en şümullü yollardan araştırmalar yapmaktayız…”
Meclis’te hayatını kaybeden askerler için 5 dakikalık saygı duruşunda bulunuldu. Ertesi gün Kasımpaşa’da deniz faciasında şehit olan askerler için askerî bir tören yapıldı, denize çelenkler bırakıldı. Anmada konuşan Erbaş Fazıl Darman şöyle dedi:
“Kahpece bayağıca işlenen bu feci cinayetten necip ve civanmerd Türk milleti asla yılmayacaktır. Her an için vatan aşkıyla çarpan 18 milyon Türk’ün kalbi, bu acıklı facia karşısında da tek bir kalp gibi çarpmaktadır...”
“Refah Faciası” hakkında yürütülen soruşturma geminin bakımsızlığı ve ihmaller üzerinden yürütüldü. Tümamiral Mehmed Ali Ülgen, Ziya Timoçin, Pertev Benjamen, Adnan Barzilay ve Refik Ayantur’un yargılandığı dava 13 Ocak 1944’te tüm sanıkların beraatıyla bitti. Beraat gerekçesi; “Şilebin 4 saat batmaması yani çürük olmaması ve harici bir infilak tesiriyle batmış” olmasıydı.
Peki 1941 yılının Haziran ayında İkinci Dünya Savaşı’nın en hararetli zamanında Akdeniz’de 132 ya da 167 askeri ve sivili taşıyan Refah şilebini kim batırmıştı!..
Aradan geçen 75 yıla rağmen bu sorunun hâlâ net bir cevabı yok.
Fransızlar, İtalyanlar İngilizler, Almanlar yaptı diyenler var.
Tezlere geçmeden Haziran 1941’de Akdeniz’de kimler vardı onu hatırlamalıyız.
Suriye Nazi yanlısı Fransız Vichy hükümetinin kontrolündeydi. Yani aslında Fransızlardan bahsederken aslında Nazilerden bahsetmekteydik. Ayrıca bir süre önce Irak’ta darbe olmuş ve yine Alman yanlısı bir iktidar ortaya çıkmıştı. Bu yüzden zaten Kıbrıs’ta konuşlu İngiliz ordusunun deniz, kara hava güçleri Akdeniz’de, Suriye’de ve Irak’ta cephedeydi. İtalyanlar, yani yine Naziler Akdeniz’de İngilizlerin Suriye’ye destek göndermemesi için mevzilenmişti. Naziler Yunan adalarında, Rommel Afrika’daydı. Yani Akdeniz bir vapur için hiç de güvende değildi.
Ayrıca geminin bir gün gecikmeli olarak yola çıkmasının sebebi üzerine gemiden sağ kurtulan havacı Reşat Ersel’in oğlu Hasan Ersel’den okuyalım:
“Gemi daha erken yola çıkacakmış, fakat babamlar oraya geliyorlar, hava birliği intikal ettiğinde havacı öğrenciler gelip babama diyorlar ki: ‘Gemiye krom yükleniyor, bu böyle olmaz, gemi madem insan taşıyacak yüklenmemeliydi...’ Babam, deniz birliğinin komutanına, ki o daha yüksek rütbeli, bütün misyonun komutanı, yarbaya söylüyor, o da sinirleniyor. Temasa geçiyorlar, en sonunda, babamın anlattıklarından, benim hatırladığım kadarıyla olay mareşale kadar yansıyor ve onun -Fevzi Çakmak- müdahalesi ile ‘olmaz, çocuklarımızın bindiği gemide krom olmaz’ deyip indirtiliyor. Böylece gemi çıkış zamanını kaybediyor, gemi gecikiyor, çıkması gereken günde çıkmıyor…”
Krom meselesi Türkiye’nin 2. Dünya Savaşı’nda başını en çok ağrıtan meseleydi. Savaş sanayinin bel kemiği olan kromun dünyada yüzde 20’si Türkiye’de üretiliyordu. Ve Türkiye hem İngilizlere hem de Almanlara krom satmaktaydı. Bunu da gemiyi şüpheli hale getirebilecek ilginç bir not olarak aklımızda tutup tezlere geçelim…
Gemide pilot adayı olarak bulunan ve sağ kurtulan emekli hava kurmay albay Haydar Gürsan, “Fransızlar batırdı” tezinin sahibi. 1982’de şöyle anlatmış tezini:
“Refah Fransızlar tarafından batırılmıştır. Bu konuda elimde elbette ki belge yoktur ve olamaz. Gece 23 dolaylarında torpillendik ve az sonra battık. Ben bir tahta parçasına tutunarak denizde yaşam kavgası vermeye başladım. Sabahın daha ilk saatlerinde iki kanatlı, iki kişilik bir Fransız uçağı en çok 25 metre yükseklikten üzerimizde uçmaya başladı. Bu Fransız uçağı bizim çevremizde ne arıyordu, niçin gelmişti sabahın ilk saatlerinde orada ne işi vardı? Kaldı ki bizi görmemesi mümkün değildi. Uluslararası kurallar gereği yardım için hiç kimseye de haber vermediler. Refah Faciası’nın üzerinden bir iki yıl geçtikten sonra bu işin soruşturmasını üstlenen şimdi adını hatırlamadığım hakim bir general ile bu konuyu konuşuyorduk. Kendisine bu işi Fransızların yaptığına inandığımı söyledim, beni doğruladı ve aynen şöyle konuştu: Refah’ın batırılmasından 4-5 gün sonra Beyrut’ta bir gazinoda Fransız subaylar çevrelerine Refah’ı kendilerini batırdığını açıkça söylemişler. Bu durum bize birkaç gün sonra oradaki güvenilir istihbarat elemanlarımız tarafından resmen iletildi ve rapor istihbaratla ilgili kuruluşlarımıza verildi. Ancak o günlerin şartları içinde yapılacak fazla bir şey maalesef yoktu…”
Emekli Albay Gürsan, gemide bir İngiliz mihmandarın da olduğunu, onun da faciada öldüğünü söylemiş. Refah’ı Fransızların yanlışlıkla batırdığını söyleyenler, Fransızların tazminat için Türkiye’ye iki fırkateyn hediye ettiğini de söylüyor ama bu bilginin kaynağı bilinmiyor
İkinci tez İtalyanların batırdığı. Bu tezin iki farklı versiyonu var.
İlk iddia Refah’ı İtalyan Ondina denizaltısının torpillediği. İddianın kaynağı ilk kez bir Almanca kitapta yer alan İtalyan Subayı Corrado Del Pozo’nun raporu. Prof. Dr. Bülent Daver’in 90’larda yayınladığı bu raporda “Geminin hüviyeti meçhuldü, bunun üzerine geminin bir düşman gemisi ya da düşmana hizmet eden bir gemi olabileceğini düşündük. Batırdığımız geminin Türk Refah gemisi olduğu anlaşıldı” deniyor.
İkinci teze geçmeden önce bu iki tezin doğru olup olmadığını uzun yıllar araştırmış bir ismin ne dediğine bakalım.
Gemiden sağ kurtulan havacı Reşat Ersel’in oğlu Hasan Ersel’in yaptığı araştırmalara göre o bölgede Vichy Fransa’sına ait bir denizaltı yoktu. O sırada Akdeniz’de olan İtalyan denizaltılarını araştıran ve İtalyan subayın raporundaki çelişkileri tespit eden Ersel’e göre gemiyi İtalyan denizaltısı da batırmadı. http://acikradyo.com.tr/arsiv-icerigi/refah-silebini-kim-batirdi
Peki ona göre kim? Emin değil ama o bölgede o sırada bir İngiliz denizaltısının olduğu kesin diyor:
“Bu bölgede diğer bir kuvvet Kraliyet Donanması. Kraliyet Donanması’nda İskenderiye’deki üsse bağlı 1. Denizaltı Filotilası var. Bunların da 20 küsur denizaltısı var. Onların harekâtına baktım, bulabildiğim bir şey var, o da bu filotilaya bağlı Perseus denizaltısının bu tarihlerde Güney Ege’de devriyeye çıkmak üzere görevlendirildiği yazıyor. Yalnız Perseus İngiliz Donanması’nın en uzun menzilli denizaltılarından biri... Peki niye İngilizler batırsın? Bunlar kanıt sayılmasa da söyleyeyim: Birincisi, Türkiye 18 Haziran 1941’de Almanya ile dostluk anlaşması imzaladı, bunun hemen akabinde 22 Haziran 1941’de Almanya, Sovyetler Birliği ile Barbarossa Savaşı başladı. Türkiye de hemen tarafsızlığını ilan etti, bu İngilizleri kızdırmış olabilir mi? Olabilir ama niye gelip de bu gemiyi batırsınlar, bundan bu sonuç çıkmaz, söylenenlerden biri de budur. Büyük Britanya’nın denizaltıya çok ihtiyacı vardı ve bu gemileri vermemek için batırdı. Bu benim babamın da inancıydı, babamın babası da Osmanlı ordusunda subaydı ve Reşadiye ve Sultan Osman zırhlıları olayı hep babamın aklında vardı. Bunun da yolu, o denizaltıları kullanabilecek Türk personeli öldürmek, görüş bu oluyor. Burada kuşkularımı söyleyeyim, bir kere denizaltıları verdiler mi vermediler mi? Hakikaten İngilizler 4 denizaltıya el koymuştur, ikisini bir yıl sonra vermişlerdir. Ama bir şey var, yani ‘vermiyoruz’ da diyebilirlerdi, bir de hatırlarsanız olayda 163 kişi öldü demiştim, bunlardan birisi de bir İngiliz subayıydı…”
Ve son tez. En yenisi. 2014 yılında Mersin Deniz Ticaret Odası’nın bastığı kitabı “Refah Faciası”nda deniz tarihi araştırmacısı Osman Öndeş’in iddiası:
"Babam 2'nci Dünya Savaşı sırasında İskenderun'da Deniz Kuvvetleri'nde makine zabiti idi. Ondan dolayı da Mersin'e sık sık gelip gitme imkanımız oluyordu o dönemde. Haliyle o dönemde her konsolosluğun bünyesinde istihbarat çalışmaları vardı. Savaş şartları içinde gayet doğaldı. Mersin'de de İtalyan ajan sonradan tespit edildi. Bu su altı komandosu Vici Ferraro hem Mersin, hem de İskenderun'da krom yükleyen gemilerin dümen ve pervane kısımlarının arasına mayınlar yerleştiriyordu ve bu mayınlar pervanenin hareketi ile çalışıyordu. Ve 5 saat sonra batıyordu. Refah Şilebi de Mersin'den hareket etikten 5 saat sonra battı. Refahı hiç koruma önlemi almaksızın denize açılmasına izin verdiler. Ve göz göre göre bu faciayı meydana getirdiler…”
Neredeyse 75 yıldır sırrı çözülememiş bir polisiye roman bu. 75 yıldır 136 ya da 167 -çoğunluğu subay- refah mürettebatını kimin öldürdüğü sorusunun cevabını bilmiyoruz. Bu sorunun bütün araştırmacılar yakınları bu gemide olan insanlar olduğuna göre pek de kimsenin umurunda da olmamış anlaşılan.
Hatta 1949 yılında faciadan 8 yıl sonra hayatını kaybeden askerlerin yakınlarına verilen şehit maaşlarının kesilmiş, maaşlar Demokrat Parti iktidarından sonra yeniden bağlanmış.
Bugün Refah gemisinden geriye kalan tek parça Deniz Müzesi’nde sergilenen gemiden kurtulanları taşıyan Refah adlı filika. Deniz Kuvvetleri Komutanlığı binasında da Refah faciası için dikilen bir anıt var. Her yıl 28 Haziran’da bu anıt önünde törenler düzenleniyor, törenlere gemide hayatını kaybetmiş askerlerin aileleri katılıyor.
https://www.dzkk.tsk.tr/guncelduyuru.php?id=899&dil=1
Gemiyi kimin batırdığı sorusunun cevabı Türkiye, İngiltere, Fransa, İtalya ve Almanya arşivlerinde bir yerde saklı. Cevabın bugüne kadar ‘bulunamamasının’ sebeplerinin başında belki de devletin o cevabı bulduğunda ya da kamuoyuna açıkladığında olabileceklere bu 75 yıl içinde kendini hazır hissetmemesiydi.
Bazı hakikatler, onu dillendirecek kadar güçlü olanları bulana kadar hakikat olmayı bekler çünkü...
Yazarlar
-
Mehmet OcaktanDemirtaş kararı sonrasında iktidar ‘Terörsüz Türkiye’ sınavında… 5.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAAİHM Kararı Kesinleşti; Demirtaş’ın Özgürlüğü, Demokratik Cumhuriyetin Vicdanıdır... 5.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'nin doldurduğu öbür boşluk 5.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolDemirtaş’a tahliye 5.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBahçeli haklı: Ok yaydan çıktı bir kere… 5.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSırada Nijerya mı var? 5.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSiyasetin altın kuralını unutanlara hatırlatırım 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciFiyatı zengin siyaseti de fakir belirliyor 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUZombileşmiş bir toplum 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENTam 16 yıldır beklenen samimiyet! 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZHak, özgürlük mücadelesi – Devletin güvenliği siyaseti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTYüzde altmış, üç yüz kişi mi? 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Öcalan misyonu” 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜREmniyet’in yazısı ortaya çıktı! Bahis baronu nasıl kaçtı? 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMünfesih terör örgütü 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞMUHALEFETTE “DEĞİŞİMCİ”, 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRYapay zekâya yatırım yapılıyor, ekonomiyi değiştiriyor ama insanlar neden daha yalnız hissediyor? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEGemi batarken… 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞEnflasyonun maliyeti daima enflasyonla mücadele maliyetinden büyüktür 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Önerisiz veya bizzat öneriyle eleştiri” 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNSudan savaşı, Çinli Wing Loong’a karşı Bayraktar ve savaş ağaları 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKKürt siyasetinin eleştirisi: Pragmatizm ve “kutsal liderlik” arasında sıkışmak 1.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLU31 Mart’tan 19 Mart’a neler değişti? 1.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuYa casus ya kayyım… 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİAkademi hakikatin peşinde midir? 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraAmalı Fakatlı 30.10.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCumhuriyet 'ilan' ve 'inşa' edilen bir devlet şeklidir 30.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERMea Culpa 30.10.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet Berkan'Casusluk' dosyasında ne var? 30.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBu bir haber değildir: Türkiye, doğal alan kaybında birinci 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm süreci… Yüzlerde hâlâ niye kaygı ifadesi var? 27.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalProtestolar Amerika’yı sallıyor (mu?) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHukuk binasını yıkmayın efendiler 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTKürt siyasi temsili sorunu 19.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar dışarıda güvercin içeride şahin: Neden? 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAMilli takım ışık saçtı: Maçın kahramanını açıkladı 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME HİKAYESİ 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZİKİ MEZAR, İKİ İNSAN ve IRKÇILIK 12.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanBurhan Sönmez’in İstanbul İstanbul’unda Yerin Altı ve Üstünde Ne Yaşanıyor? 15.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim KaragülBu bir Avrupa savaşı ve çok uzun sürecek. -Batı, Türk-Rus savaşı istiyor! 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Cengiz AKTARSavaş notları 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Aydın ENGİNBir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden 7.02.2022 Tüm Yazıları
-
Nezih DUYGUMete Toksöyle (30 Mart 1954 - 02 Şubat 2022) 3.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet KARDAM28/29 Ocak Karadeniz Katliamı'nın 101. Yılı 1.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKAN“Ya herro ya merro” mu dedi?.. 7.01.2022 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇAL2022 yılı karamsarlıklarımızı tersine çevirebilir mi? 4.01.2022 Tüm Yazıları
-
Muharrem SarıkayaOylardaki yükselişin ağırlığı 7.11.2021 Tüm Yazıları
-
Şevki ÇELİKCİKEMAL ARABACI 17.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin GürcanFırat batısı, Suriye, riskler, tespitler: Ufukta bir operasyon mu var? 13.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin MünirErkeğin kadını ezmesi 22.09.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AcetSon anketler ne diyor? 9.09.2021 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZKONYA KATLİAMI VE GAZETECİLİK MESLEĞİ ÜZERİNE 2.08.2021 Tüm Yazıları
-
Yasin AKTAYTaliban’ın inancıyla ters olma arzusu 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Süleyman Seyfi Öğün2023’e doğru Türkiye 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Cem SANCARHanımefendi diyeceksiniz 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Yusuf KaplanFetih ruhu ve rüyası 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ali AYDINİşsiz Kalan Antikorlar, Lanetli Pay ve Siyaset 17.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer F. GergerlioğluMuhafazakârlar çürümeye niye sessiz? 8.06.2021 Tüm Yazıları
-
Mustafa ÖztürkNiyet ve akıbet 29.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ayşe BöhürlerTarih büyük harflerle yazılmaz 28.05.2021 Tüm Yazıları
-
Gazi BAŞYURTBir zamanlar sayılamazdık parmak ile, şimdi eksiliyoruz birer birer… 25.05.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENİsrail’in sonu gelmez işgalciliği 15.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer Ahmet ÖZERENBİR 1 MAYIS Anekdotu… 10.05.2021 Tüm Yazıları
-
Osman CAN24 Nisan 1915: Kardeşimin Cenazesini Kaldıramadım Hala! 29.04.2021 Tüm Yazıları
-
Verda ÖZERBırak artık eski normali 28.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYAN24 Nisan’ı anmak 24.04.2021 Tüm Yazıları
-
Vedat BilginSistem değişti de ne oldu! 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Kurtuluş TAYİZPandemide Erdoğan'ı devirme planı çöktü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali Saydam23 Nisan ‘Çocuklara Hürmet’ Günü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali TarakçıZEVZEK'in asıl amacı Montrö değilmiş! 17.04.2021 Tüm Yazıları
-
Burak Bilgehan ÖzpekVesayet Nedir, Nasıl Kurulur, Niçin Çöker? 16.04.2021 Tüm Yazıları
-
Firuz TÜRKERDARBE GİRİŞİMİNE HAZIR OLMAK 4.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız RamazanoğluYeni metin ne söyleyecek? 25.03.2021 Tüm Yazıları
-
RAGIP DURAN'Bir tek kişinin otoritesi suçtur!' 22.03.2021 Tüm Yazıları
-
Sevilay YALMANMesele Gergerlioğlu meselesi değil! 19.03.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKBACAKİZMİT KÖRFEZİ YAKIN, DENİZ BİZE ÇOK UZAK! 17.03.2021 Tüm Yazıları
-
Ural ATEŞERANADİL... 21.02.2021 Tüm Yazıları
-
Demir Küçükaydınİki Devrimci – Türeci ve Şahin 4.01.2021 Tüm Yazıları
-
Perihan MAĞDENHayaller: ETHOS, Gerçekler: BİR BAŞKADIR BENİM MEMLEKETİM 18.11.2020 Tüm Yazıları
-
Talat ULUSOY9 Eylül 1922, İzmir’in “KURTULUŞ” Günü’nde… 9.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mahmut ÖVÜRAK Parti mi “İhvan’cı” siz mi operasyon çekiyorsunuz? 8.09.2020 Tüm Yazıları


























































































































































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
1.11.2025
29.10.2025
27.10.2025
21.10.2025
18.10.2025
13.10.2025
11.10.2025
8.10.2025
6.10.2025
4.10.2025