Yusuf Kaplan
Türkiye, zor bir dönemeçten geçiyor...
İki asır önce düştü, son bir asırda da yörüngesini yitirdi bu ülke...
Menderes’ten bu yana yörüngesini bulmaya çalışıyor...
Ama gerek dışardan yapılan baskılar ve alenî hâle gelen tehditler gerekse içerde “sömürge aydını” gibi önümüze dikilen “takozlar”, Türkiye’nin toparlanma, ayağa kalkma ve uzun vadede tarihin akışını değiştirecek tarihî bir yürüyüşe soyunma girişimlerini sekteye uğratıyor...
YÜRÜDÜĞÜN YOL KADAR DEĞİL, ALDIĞIN MESAFE KADARSIN...
Tarihî bir dönüşüm ânının eşiğindeyiz: Tarihî dönüşüm anları, elbette ki, zor ve zorludur.
Türkiye, bu zorluklara göğüs gerebilme iradesi ortaya koyabildiği ölçüde, yörüngesini bulma ve tarihî yolculuğa soyunma mücadelesinde mesafe katedecektir...
İlke dâimâ şu olmalı mutlaka: Yürüdüğün yol kadar değil, aldığın mesafe kadarsın...
Türkiye, nasıl mesafe alacak, peki?
Bu soru çok önemli.
Bu sorunun tek tartışmasız cevabı var: İslâm, yeniden tek vazgeçilemezimiz olmadığı sürece, mesafe alamayız; dahası bu toprakları ve bu topraklardaki varlığımızı bile koruyamayız.
Önce bu ülkedeki bütün kesimler şu şaşmaz gerçeği görebilmeliler: Bu toplumun varlık nedeni de, farklı dinlerin müntesiplerinin inandıkları gibi yaşayabilmelerinin yegâne zemini de İslâm’dır.
Bu toplum, ancak Müslüman olduktan sonra dünya tarihinin yapılmasında kilit ve belirleyici rol oynayabilmiş, Selçuklu ve Osmanlı tecrübeleriyle hem insanlık ve hakikat düşmanlarıyla nasıl mücadele edilebileceğini göstermiş hem de farklı dinlerin müntesiplerinin inandıkları gibi nasıl yaşayabileceklerinin henüz aşılamamış mükemmel örneklerini insanlığa armağan edebilmiştir.
Batılılar, onca insan hakları, özgürlükler ve demokrasi söylemlerine rağmen bunu başaramamıştır; aksine hem bütün medeniyetlerin kökünü kazımış hem de Yaratıcı fikrinin, hakikat fikrinin, adalet fikrinin yok edildiği, tabiatın delik deşik edildiği, insan türünün geleceğinin bile tehlikeye girdirildiği büyük bir ontolojik ve siyasî felâketin, çıkmaz sokağın eşiğine getirip bırakmıştır insanlığı.
Bu gerçeği, Nietzsche’den Heidegger’e, Foucault’dan Baudrillard’a kadar belli başlı bütün önde gelen Batılı düşünürler de açıkça itiraf etmiştir.
İSLÂM, TEK VAZGEÇİLEMEZİMİZ OLMADIĞI SÜRECE...
Şunu görelim artık: Toynbee gibi birinci sınıf bir tarih felsefecisi bile “Osmanlı insanlığın geleceğidir” derken, bizim Osmanlı’nın varlık nedeni ve varoluş zemini İslâm’ı bu ülkede laikçilik sopasıyla nasıl ötekileştirdiğimizi, hayatın her alanından sürgün ettiğimizi, bunun tarih yapmış bir toplumun kendi ayağına kurşun sıkması ve intiharı olduğunu, bizi birbirimize düşürdüğünü, kültürel şizofreninin eşiğine sürüklediğini ve enerjimizi su gibi tükettiğini görelim.
Bu toplum, Osmanlı’da kemâl noktasına ulaşan, Medine’den süt emen hakikat medeniyetine sahip çıktığı için, dünyaya adaleti, hakkaniyeti ve sulh düzenini armağan etmeyi başarabilmiştir.
Bu ülkede, Kemalizmin taşıyıcı ideolojisi laikçilik gibi 19. yüzyılın tortularıyla şekillenen Batı’da çoktan aşılan ve terkedilen pozitivist, seküler ideolojilerle uzun vadede varlığımızı sürdürebilmemiz bile mümkün değildir.
Kemalizmin taşıyıcı ideolojisi laikçilik, bu toplumun İslâm’la ilişkisini yok etmekten, bizi yapay sorunlar üzerinden birbirimize düşürmekten ve bizi Batılıların ikinci sınıf kopyesi hâline getirerek bu ülkenin de, bu ülkedeki varlığımızın da tehlikeye girmesinin yapı taşlarını döşemekten başka bir işe yaramıyor esas itibariyle.
Bunun en son ve en somut göstergesi, laikçiliğin ve Batıcılığın kalesi, Robert Kolej ve Üsküdar Amerikan Kız Koleji öğrencilerinin bu yıl hepsinin yurtdışındaki üniversiteleri tercih etmesidir!
Bu ülkenin topyekûn laikleşmesi, dolayısıyla Batılılaşması, bu ülkenin çocukları arasından yeni Yunus’ların, yeni Mevlânâ’ların, yeni Sinan’ların, yeni Itrîlerin çıkmasını sağlamayacaktır. Dahası bu ülkenin Batılılaşmış kuşakları arasından yeni Kant’ların, yeni Mozart’ların, yeni Shakespeare’lerin filan çıkmasını da sağlamayacaktır: Taklit’ten ancak karikatür çıkar çünkü.
Bu ülkenin bütün kesimleri ama özellikle de İslâmî kesimleri, İslâm’ı tek vazgeçilemezleri katına yükseltemezler ve İslâm’ın adalet, ahlâk, hakkaniyet ve kardeşlik gibi evrensel ilkelerini hayata geçirme konusunda gereken özeni gösteremezlerse, hem bu ülke yörüngesini bulmakta hem de varlığını sürdürmekte bile zorlanacaktır.
KEMALİSTLERLE İTTİFAK SORUNU
Sözün özü: Türkiye, zor bir süreçten geçiyor. Kemalistlerle elbette ittifak yapılabilir. Ama Kemalistler, 19. yüzyılın çağdışı, sığ, bilimperest laikçiliğini ve pozitivizmini, sahip oldukları medya ve kültür organlarında topluma dayatmaya, İslâm’ın altını oymaya çalışırlarsa, sözgelişi “tarikatlarıncemaatlerin, gericiliğin kökünü kazıyacağız” gibi ürpertici söylemleri terketmezlerse, böyle bir ittifak başlamadan biter.
İslâmî kesimler, bir takım sorunlar yaşansa da, esas itibariyle, seküler kesimlerin yaşama haklarına müdahale etmezler, etmemişlerdir de.
Ama asıl mesele bu değil. Asıl mesele, bizatihî İslâmî kesimlerin kendileri, gücün değil İslâm’ın önünü açacak bir yolu eksene alamazlarsa, sürgit sekülerleşmekten, İslâmî ideallerini buharlaştırmaktan, dolayısıyla kasaya, masaya ve nisaya yenik düşmekten kurtulamazlar.
Bu ülkenin geleceği de, bölgemizin geleceği de, dünyanın geleceği de bizim İslâm’ı tek vazgeçilemezimiz katına yükseltme cehdi ortaya koymamızdan; bunun yolu da, İslâm’ın ahlâk, adalet, hakkaniyet, liyakat ve kardeşlik ilkelerine her hâl ve şartta özen göstermemizden ve sistemin, dolayısıyla seküler kesimlerin, laikliği dayatmak ve İslâm’ı kendileri için tehdit olarak görmek yerine İslâm’la barışabilmesinden geçer.
Vesselâm.
Yazarlar
-
Doğu Ergilİyi yönetim üzerine düşünceler 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİltica ve mülteciler 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarVatandaşlık tanımı değişmeli mi? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUİslam Dünyası’nın kayıp yılları… 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖzgür Özel’in özgül ağırlığı 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKendi halkına cihad ilan etmiş bir Diyanet İşleri Başkanı 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURNetanyahu’nun üstadının yolu İstanbul’a nasıl düşmüştü? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasCHP artık iktidar alternatifi mi 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGazze’nin tarihe düştüğü kayıt, dünyaya verdiği ders 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUMuhalefet barış sürecinde yer alacak mı? 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRHer yangın yeni ihale demek... Beslenme sırası felaket tüccarlarında: Tomruğa hücum! 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERPatrona hediye gibi kanun, işçiye erteleme 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Türkiye’yi Sarsan Bir Yıl… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCan Atalay 'komisyon' üyesi olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGECibuti Başkonsolosu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYeni çözüm süreci 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuKomisyon ve SDG… 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunSuyun akışı ya da meramı barış olmak 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezKuznets Eğrisi Hipotezi ve Türkiye 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer Tahincioğluİnsanlığa karşı suç için “Hitler” kriteri: Bombayla öldürülen, yaralanan insanlar “mağdur” sayılmadı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞ“Terörsüz Türkiye (!!!)” Komisyonu aritmetiği ve CHP 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZKomisyon kuruluyor sorular çoğalıyor 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİOrmanlarımızı kim mi yakıyor? 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUN“Siz de Çekoslovakyalılaştıramadıklarımızdan mısınız?” 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKomisyon oturumları canlı yayınlansın 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkan‘III. Dünya Savaşı ihtimali 50/50’ 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"İMRALI ADASI’NI BARIŞ ADASI YAPACAĞIZ"... 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR"Terörsüz Türkiye" süreci: Neden barışın vaatlerini değil de şiddetin risklerini önümüze koyuyorlar? 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRKÜRT ULUSAL BİRLİK KONFERANSI 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUYKU “ÖLÜMÜN OYUNBOZAN” KARDEŞİ. 28.07.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
14.06.2021
4.06.2021
31.05.2021
28.05.2021
14.08.2020
7.08.2020
20.07.2020
17.07.2020
26.06.2020
14.06.2020