Abdurrahman Dilipak
Gözler İdlib’te. Tamam da, kibriti gözümüze çok yaklaştırırsak, arkasında bir ormanı kaybedebiliriz.
Bir gözümüz de Doğu Akdeniz’de, Süveyş’te, Bab-el Mendeb’de, Hürmüz’de, Hazar’da, Basra’da olsun. Bir yandan Kudüs’ü izleyin, öte yandan Vatikan’ı!
Bu arada “Vostok 2018” tatbikatını da bir kenara not edin. Bu Rusya’nın cesaret ve kararlılık gösterisi olacak. Rusya’nın tüm dünyaya güç gösterisi yapacağı dev tatbikata 300 bin Rus askeri, 36 bin zırhlı araç, binden fazla savaş uçağı ve onlarca savaş gemisi sahne alacak. Ayrıca tatbikata Çin de 3 bin 200 askerle katılıyor.
Bu arada ABD, Çin’i Doğu Türkistan’daki insan hakları ihlalleri sebebi ile uyardı. Bunların hepsi planlı olarak atılmış adımlar. Daha önümüzdeki 60 gün buna benzer nice olaylarla karşılaşacağız. Özellikle de, ekimle birlikte olacak olanlar konusunda evdeki hesaplar çarşıya uyacak olursa, çok şey olacak. Yani niyetleri kötü, Allah muhafaza. Düşünsenize “Tanrıyı Kıyamet’e zorluyorlar” Sonra (Haşa) Rab İsa dayanamayacak kalkıp gelecek ve bunları kurtaracak ve ötekileri cezalandıracak. Bir rivayete göre dünyada yaşayan insanların üçte ikisi öldürülecek ve sonra yeryüzünde Tanrısal bir yeni düzen kurulacak. Bu defa gelen bir elinde terazi, ötekisinde kılıçla gelecek!
Mehdi, Mesih, Yecüc-Mecüc (Gog-Magog), Dabbe, Deccal kim gelecekse bu coğrafyada hüküm sürecek. Mehdi, Mekke, Medine, Kudüs, Şam, İstanbul hattında gidip gelecek. Mesih, Kudüs ve Şam civarında. Ana merkez “Arz-ı Mev’ud”.
Mesela Mehdi’nin Şam’da zuhur edeceği ama ona tabi olanların Horasan’dan siyah bayraklarla gelecekleri, El Bab’da toplanıp, Melheme-i Kübra ya da Armagedon, Kıyamet savaşının gerçekleşeceği, Maraş, Antep, Hatay, Osmaniye arasında kalan Amik ovasına gelecekleri söyleniyor.
Bu konuda Yahudilik ve Hristiyanlık açısından “Babil” çok önemli bir merkez.
Babil, Bağdat’tan da yukarıda. İran içine doğru uzayan bir bölge. Bağdat İslam tarihi açısından önemli. Basra stratejik önemi yanından Şia için önemli bir merkez. Özellikle de Arap Şiası, Şia’nın manevi merkezi olarak Necefi de içine aldığı için hayati öneme sahip.
İran’daki Arap Şiası’nın yoğun olarak bulunduğu Körfez bölgesindeki Huzistan’da uzun yıllardır devam eden huzursuzluklar bugün tavan yapmış durumda.
Hamaney’i seçen Şia değil İran. İmam-Humeyni’nin şahsında bir devrimle gerçekleşen bir durum sözkonusu. Hamaney sonrası İmam seçimi ve İmamın oturacağı makam şimdiden ciddi bir tartışma konusu. Eğer seçilen ya da seçilecek olan İmam tüm Müslümanların emiril mü’minini olma iddiasında olacaksa Mekke-i Mükerreme’de olması gerek. Ya da Şia’nın imamı olma iddiasında bulunacaksa bulunması gereken yer, eğer Mekke değil ise Necef olması gerekir. Yani Kerbela coğrafyası.
Yani Mehdi’nin zuhur edeceği coğrafyada bulunması gerekir. Ve seçilecek imamın siyah sarık sarması, yani Hz. Ali soyundan biri olması gerekir. Bunun anlamı Arab olması gerekir. Bu açıdan Arap Şia’sı, Şia’nın içinde ayrı bir kanadı oluşturmaktadır. Oysa bugün Şia adına dünyada hareket eden ve imameti kendi içinde barındıran bir devlet var. O da İran devletidir.
Arap Şiası’nın iddiası, İmamın Irak’da oturması değil. Basra’nın bu anlamda ayrı bir Şia devleti olması. Bu devletin sınırlarının ne olacağı belli değil. Bu devletin ana omurgasını Arap Şiası oluşturacak. Sünni Araplar olmadığı gibi, Farisi Şiileri de bu devlette devletin ana omurgasında görmek istemiyorlar.
Oysa İran da Basra’yı kendi kontrolüne almak istiyor. Basra’nın güvenliği için Güneyde Hürmüz, Kuzeyde Basra’yı kontrol etmesi gerekiyor. Basra ayrıca Kuveyt’i ve Arap yarımadasının körfez koridorunu kontrol etmek için de Basra’ya ihtiyacı var. Bahreyn’in güvenliğinden öte, Körfez koridorundaki Amerikan üslerine karşı da orada bir kalkan görevi yapacak olan Basra’yı görmezden gelemez. Basra konusu Anadolu ile Arap coğrafyası arasına düşünülen Şii koridorundan daha önemli ve öncelikli bir konu. Buradan Suudi Arabistan’dan gelecek tehdide karşı cevap vermek onlar için daha kolay olacak. Yemen ve Lübnan için, Mekke ve Medine’ye, Kudüs’e ulaşmak açısından da son derece önemli. Arap Şia’sı, Basra’dan Şia olmayan herkesi çıkarmak istiyor ve İran’ın kontrolüne de girmek istemiyor. Öte yandan; ülke Arap, Şii, Kürt, Türk ve gayrimüslim unsurlardan oluşuyor. Etnik Müslüman grubların Şii’si de var, Sünni’si de, Selefi’si de. Böyle bir ortamda İngilizlerin bölgede son derece aktif olduklarını görüyoruz. Bölgede İngilizlerle Amerikalılar arasında ciddi bir rekabet de var.
Bölgede Bağdat siyasi merkez. Basra stratejik bir merkez, Musul ekonomik bir merkez. Kürdistan ve Kerkük ayrıca, birkaç açıdan önemli bölgeler. Necef dini bir merkez.
Bölgede Türkiye de var, İran da. ABD de var, İngiltere de. ABD ile İngiltere arasında da bölgede, diğer unsurlara karşı bir işbirliği sözkonusu olsa da, kendi aralarında ciddi bir rekabet ve mevzi kazanma savaşı olduğu açık. Bugün İdlib’i konuşuyoruz ama yarın Basra yeniden gündemin ilk maddesi olabilir. Ve bu durum Kuveyt için de ciddi bir risk oluşturabilir..
Birilerinin Şia içinde bir çatışma için bu olayı kullanması da mümkün.
İsrail, geldiği yer olarak Nil ile Fırat arasının dışında Mısır’ı hiç aklından çıkarmadı. Aynı şekilde sürüldüğü yer olarak da Babil’i aynı şekilde hiç aklından çıkarmadı. O sürgün günlerinde ve sonrasında Yahudilerin dağıldığı coğrafya bugün Anadolu’da Siirt’e kadar, İran içleri ve Basra’ya kadar uzanır. Dicle ile Fırat arası da onlar için ayrı bir önem taşır.
Babil kralı Nebukadnezar, MÖ 597’de yılında Kudüs’ü ele geçirdi ve daha sonra kenti yıkarak halkı Babil’e sürdü. Bu sürgün hayatı 49 yıl sürdü. Halkın tamamının geri dönüşü 70 yılı buldu. Mısır ve Babil Beni İsrail için unutulmaz hatıralardır. Nebukadnezar’ın yasakladığı, yok etmeye çalıştığı Tevrat, Üzeyir aleyhisselamın önderliğinde, sürgün sonrası yeniden toplansa da, tartışmalar bitmedi. Bu Tevrat’ın yeniden toplanması sebebi ile İsrailoğulları, Üzeyir aleyhisselama (Haşa) “Tanrının oğlu” dediler. Hristiyanların Hz. İsa’ya “Allah’ın oğlu” demeleri de aynı geleneğe dayanıyor. Babil sürgünü öncesi Tapınağın koruyucu muhafızları ile Babil dönüşü tekrar ihya edilmeye çalışılan “Tapınak muhafızları” artık birbirinin devamı değildir. Kıyamet teolojisinde Babil, Basra, Şam, Hatay belki de Kudüs’ten sonra en çok adı geçen şehirlerdir. O günkü Şam, bugünkü İdlip, Afrin, El Bab ve bugünkü Şam ve Haleb’i de içine alan büyük coğrafyanın adıdır.
Biz bugün Hicri 1 Muharrem ile hicretin 1440. yılını idrak ediyoruz. Bu tarih yeni bir başlangıcı ifade ediyor, bizim gelenekte. Yahudi tarihi açısından aynı gün 1 Tişri’de 5779. Bizim girmekte olduğumuz yılı Yahudiler, bitirdikleri yıl olarak başlangıç kabul ediyorlar. Bugün onlar için hem başlangıç, hem de yargı günüdür. Bugün onlar için yaratılışın başlangıç günüdür. Ve sonuçta her iki inanç grubunda da yıla bakış farklı olsa da bugün kozmik tarih açısından yeni bir başlangıçtır.
Bu vesile ile ben Hicri yeni yılımızı tebrik ediyorum. Bu konuya önümüzdeki günlerde tekrar döneceğim inşallah. Selâm ve dua ile..
Yazarlar
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları








































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
7.09.2025
3.08.2025
26.08.2024
5.08.2024
4.06.2024
27.05.2024
20.05.2024
5.05.2024
29.04.2024
22.04.2024