Abdurrahman Dilipak
ANAP’ı o “Papatyalar”, o “Lale Devri çocukları” bitirdi. AK Partiyi de, bu Erguvani AKP’nin “Papatyaları”(!?) bitirecek bu gidişle. AK Parti içindeki AKP’liler konuşuyor, AK Partililer susuyor. AKP’liler terfi etti zenginleşti, itibar sahibi oldular. Kaymağı onlar yiyor, parayı onlar veriyor. Camiye, okula, yurda parayı veren de onlar. Eee, parayı veren düdüğü çalıyor. Kem alat ile kemalat olmuyor. Haram para ile hayır olmayacağı gibi.
Bunlardan maddi yardım almayan cemaat ve vakıf kaldı mı? Ha, işte böyle, veren al alan elden üstündür. Daha önce siz konuşuyordunuz onlar dinliyordu, şimdi onlar konuşuyor, siz dinliyorsunuz..
AB fonları ile semirenlerin sesleri nasıl inceldi, eskiden ter kokuyorlardı, şimdi parfüm kokuyorlar. Bodrum katlarında rutubet kokan derneklerden çıkıp plazalara taşındılar.
AK Parti içindeki AKP’liler, FETÖ’nün zihniyet ikizi gibi davranıyorlar. Hem uluslararası fonlarla destekleniyorlar hem de kamu fonlarını kullanıyorlar. Malum “Yeşil Sermaye” de bunlara sponsor olabiliyor. Koç kadar, Sabancı kadar, Eczacıbaşı kadar bizim “Yeşil sermaye” davasına sadakat gösterip, bu fahişelere ve onların türevlerine karşı seslerini yükseltebilecekler mi? Konfeksiyoncu, gıda zinciri, finans kuruluşu, ses ver Türkiye! Ne bekliyorsunuz!
Ben hep “Lazaranta” diye yazıyorum da, aslı “Lanzarote Sözleşmesi” Şeytan Üçgeninin bir diğer ayağı olan “Avrupa Konseyi Çocukların Cinsel Sömürü ve İstismara Karşı Korunması” sözleşmesi 6084 sayılı kanun ile onaylanmış ve 25.10.2010 tarihinde kanunlaşmış. (İlk ilanı 25 Ekim 2007) Yani sözleşme Mecliste beklemiyor, o iş bitmiş. Bekleyen sözleşme hükümlerinin yasaya dönüştürülmesi. Yani şu anda Türkiye’nin en kolay şekilde çekileceği sözleşme bu Lanzarote sözleşmesi. Kronolojik sırayla gidersek, sonra İstanbul Sözleşmesi ve daha sonra CEDAW. Sonra da CEDAW ve İstanbul Sözleşmesine dayalı yasa ve yönetmeliklerin, genelgelerin değiştirilmesi gerek.
Bu felaketin sorumluları arasında en önemli isim olarak karşımıza hep Fatma Şahin çıkıyor. Şahin hâlâ bu yönde genelgeler yayınlıyor. Toplumdaki öfke konusunda sanırım bilgi sahibi değil. KADEM bir, Fatma Şahin iki. KADEM aile ile yakın ilişkisi sebebi ile daha öncelikli olarak akla geliyor.
Geçen süreçte, bu fitne hareketi, milletvekilleri, bakanlar, valiler, kaymakamlar, belediye başkanları, merkez ve taşradaki hemen hemen kamu bürokrasisi ve işadamlarının hemen hepsinin aile ve çocuklarını kendi içine çekti ve bu çevrelerin kafaları bu cehennemde formatlandı.
Aile Bakanlığının ilgili birimleri, Bazı STK’lar, GRAVİO bir misyoner örgütü gibi çalıştı. Maarifi mahvettiler. Bütün devlet kademelerine sızdılar. Bunlar çok ileri gittiler. Bırakın eleştirmeyi, soru sormak bile azarlanmanız, aşağılanmanız için yeterliydi.
STK’ların karşısına geçip, pahalı arabalar ve korumaları ile gelen ve yakasında bayrak rozetli birileri gazetecisine, STK yöneticisine talimat verip parmak sallıyordu: “Yurdunuzu biz yaptık, okulunuzu da, cami de yaptık. Cemaati de siz bulsaydınız. Şimdi geldiniz konuşuyorsunuz. Siz partimiz için ne yaptınız!” Mahallenin abisi, acar politikacılar karşısında onurları kırılmış, boyunları bükük susuyorlardı. Aslında biz hepimiz suçluyduk. Kimse üzerine düşen görevi yapmadı. Hep iktidar olmayı bekledik. CEDAW darbeciler tarafından imzalandı. REFAHYOL döneminde olamazdı, çünkü tek başına iktidar değildik. Ve AK Parti. Büyük hayaller ve umutlarla çıkıldı yola. Bugün gelinen noktada neleri konuşuyoruz. Bakın, değil Ayasofya’yı açmak, Kıbrıs’ın tamamını da alsanız, Ege adalarını da alsanız, bu fitneyi durdurmadığınız takdirde büyüyen öfke ufkunuzu karartacaktır. Aile kaybedildikten sonra onun yerine koyabileceğiniz bir şey yok. Bakın Mescid-i Aksa’yı açsanız da bir şey değişmez. Açık iyi edersiniz de, helak kapılarını çaldığında Lut kavminin başında bir peygamber vardı ve mabed açıktı. Bugünkü başımızın belası aile ve aileyi tehdit eden fahşa! Bu sözleşmeler de bununla ilgili.
Av. Ebubekir Esad BAŞ’ın “Lanzarote sözleşmesinin hukuki tahlili” konulu makalesini okuyorum. Makalenin girişinde 7 Mayıs 2020’de ilk kez Dr. Mücahit Gültekin’in bu konuya dikkat çektiğini söylüyor. Evet, bizim politikacılarımız, gazetecilerimiz, akademisyenlerimiz hep birden özür dilemeliyiz. Uyumuşuz. Ve bu vesile ile Mücahit Gültekin’e teşekkür ediyorum. Allah ondan razı olsun. Bu arada, Erol Yarar da önemli bir açıklama yaptı. Dikkat çekici bir tesbiti var, 28 Şubat’ta darbecilerin arkasında duran, başörtüsüne savaş açan sermaye gruplarının bugün İstanbul Sözleşmesinin bayraktarlığını yapıyor olmaları dikkat çekici. FETÖ’cüler 15 Temmuz’da başarılı olsalardı, inanın bugün İstanbul Sözleşmesi konusunda da, aynen içimizdeki AKP’liler gibi yaparlardı. Bu çevrelerin İstanbul Sözleşmesi konusunda seslerini yükseltmeleri karşısında Erol Yarar iş dünyasından açıkça tepki koyan ve tavrını bir bildiri ile açıklayan ilk kişi oldu. “Bu süreçte, iş dünyasının bir bölümü “Kadın Erkek eşitliği” gibi güzel bir sözün arkasına sığınarak, değerlerimizi hiçe sayan ve hatta “kökünden kazımak” tabiri dahil her türlü batı merkezli hayat biçimini ülkemiz insanına dayatan bir sözleşmeyi neden destekliyorlar?” diye soruyor Yarar.
Cevabında ise Yarar; “Konuşmak yerine ‘sözleşmeye dokunmayın!’ mantığı ile hareket eden STK, basın ve iş dünyasının iyi niyetli olduğunu düşünmek zorlama bir mantık olacaktır. Ailenin adeta yıkıldığı, her türlü sapkınlığın meşrulaştığı batı toplum değerleri ile bizim toplumsal yaralarımızı tedavi etmek mümkün değildir. İstanbul Sözleşmesini dini bir metin gibi gören iş dünyası ve diğer kesimleri; cinsiyeti belirgin şekilde yaratılış aslına uygun tarif eden ve kadını anne, kardeş, eş gören, ayaklarının altında cennet olmakla müjdeleyen ve daha nice yüceliklerle tasvir eden, inanç değerleriyle mücadele etmek yerine bu değerlere sahip çıkmaya ve saygılı olmaya davet ediyorum” diyor. Selam ve dua ile.
Yazarlar
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları























































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
7.09.2025
3.08.2025
26.08.2024
5.08.2024
4.06.2024
27.05.2024
20.05.2024
5.05.2024
29.04.2024
22.04.2024