Ahmet ALTAN
Aslında dün iki ayrı filmi hatırlatan iki dehşet verici olay yaşadık. İlki, Bernhard Schlink’in muhteşem kitabından yapılan Okuyucu isimli filmdeki bir mahkeme sahnesinde sorgulanan olayın aynısıydı.
Yargıç, içinde Yahudilerin bulunduğu kilise yanarken kapıları niye açmadığını soruyordu Nazi gardiyana.
Gardiyan, kapıları açması halinde tutukluların kaçacağını söylüyordu.
Görevi onları kaçırmamaktı, o nedenle yanmaları kendisine daha makul görünmüştü.
Ve, kapıları açmamıştı.
Dün, Van’dan İstanbul’a getirilen beş mahkûmun içinde bulunduğu bir cezaevi arabası yolda tutuştu ve arabanın içindeki beş mahkûm diri diri yandı.
Mahkûmlara eşlik eden on jandarmanın ateşler arabayı sardıktan sonra mahkûmları kurtarmak için uğraştıkları söyleniyor.
Neden alevler bütün arabayı sarana kadar beklemişler?
Neden daha önce mahkûmları arabadan çıkarmamışlar?
Tabii, uzun yola çıkarken mutlaka “bakımı yapılmış” olması gereken araba durduk yerde nasıl tutuştu sorusu da var ama ben asıl yangın başladıktan sonra mahkûmların dışarı çıkarılmamasıyla ilgiliyim.
Diri diri yanan beş kişiyle...
Çığlık çığlığa kıvranarak, kavrularak ölen beş kişiyle...
Jandarmalar neden yangın başlar başlamaz mahkûmların kilitli kapısını açmadılar?
Benim bildiğim, mahkûm arabaları iki bölümlüdür, demir parmaklıklarla ayrılan birinci bölümde mahkûmlar oturur, kapının yanında oturan en azından iki jandarma da onları denetler.
Belli ki jandarmalar arabadan atlamışlar ama demir parmaklıkların kilidini açmamışlar.
“Kaçmasınlar” diye herhalde.
Mahkûmlar kaçamamış.
Yanarak ölmüşler.
İkinci olay, Tom Cruise’un oynadığı Collateral isimli filmi çok anımsatıyordu.
Tom Cruise, bir kiralık katildi filmde.
Her türlü karışıklığın ortasında bile kurbanını tek kurşunla vurup öldürebilen bir tür “süper” katil.
Dün Zeytinburnu’nda üç Çeçen sokak ortasında vuruldu.
Hareket halindeki bir arabadan susturuculu bir silahla ateş açan katil sadece üç kurşunla üç kişiyi kafalarından vurmuştu.
Her kurban için tek kurşun.
Hepsi kafadan.
Ve, hareket halindeki bir arabadan.
Biraz silah kullanan herkes, seyir halindeki bir arabadan ateş açarak yaklaşık otuz saniye içinde üç hareketli hedefi üç kurşunla kafasından vurmanın “eğitimi” de aşan olağanüstü bir yetenek gerektirdiğini bilir.
Belli ki dün Zeytinburnu’nda olağanüstü bir tetikçi vardı.
İşin içinde Çeçenlerin bulunması bu cinayetlerin uluslararası bir boyutu olabileceğini de düşündürüyor.
Üç kurşunla üç kişiyi kafalarından vurabilecek düzeyde bir tetikçinin “kimliğini” değilse de “varlığını” bütün istihbarat servisleri bilir, böyle biri fark edilir.
Bu düzeydeki bir katil bir yerden bir yere gittiğinde mutlaka bilinir.
Anlaşılan bizim yetkililer Zeytinburnu sokaklarında böyle birinin dolaştığını öğrenememişler.
Türkiye genel anlamda zenginleşip, kalkınan bir ülke.
Sadece İstanbul’un “fakir” semtlerinde şöyle bir tur atmak bile zenginleşmenin ve kalkınmanın işaretlerini görmeye, o insanların yaşamlarının nasıl değiştiğini anlamaya yeter, zaten bunu anlamadıkça da bu ülkede siyaset yapmak mümkün değil.
Ya da yaparsınız da işte CHP gibi yaparsınız, muhalefet etmeyi “laf çakıştırmak” sanır, mütemadiyen yenilirsiniz.
Bütün dünyanın da ilgiyle izlediği bir kalkınma var ama bu kalkınma toplumun kılcal damarlarına sızamıyor, genel bir zenginleşme, kadroların kalitesinin yükseldiği bir gelişmeye dönüşemiyor.
Jandarmalar mahkûmları alevlere teslim ediyor, sokaklarımızda bizden habersiz “süper katiller” dolaşıyor.
Türkiye’nin artık “kalkınmayı” “gelişmeye” dönüştürmesi gereken noktadayız, daha iyi, daha kaliteli kadrolar yetiştirme, daha güvenli ve daha huzurlu bir hayat yaratma zamanı geldi.
Ama bunları yapabilmesi için Türkiye’nin enerjisini Kürt meselesine ve savaşa değil, bu işlere harcaması gerekiyor.
Kürt meselesi nasıl çözüm yoluna girecek peki?
Erdoğan çeşitli öneriler ve öğütler vererek dolaşıyor Kuzey Afrika kıyılarında, dinlenmesi gereken öğütler ama aynı sırada bir başkası da ona bir öğüt veriyor.
Erdoğan ülkesinin gelişmesini, öğütlerinin uluslararası düzeyde dinlenmesini istiyorsa, Talabani’nin bizim manşetteki “öğüdüne” de bir kulak versin.
Belki işine yarar.
Yazarlar
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları








































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
26.05.2020
21.01.2020
6.02.2019
28.11.2019
23.11.2019
11.11.2019
21.03.2020
25.09.2018
19.09.2018
26.08.2018