Alper GÖRMÜŞ
“Bayanlar baylar, Ortadoğu’ya hoş geldiniz...”
Ertuğrul Özkök, başlığı bu olan yazısında (22 Ağustos 2012), “Türkiye’nin yüzünü Ortadoğu’ya çeviren” hükümete verip veriştiriyordu... Özkök, bu işin sorumlularını sıralarken de birinciliği,“Çocukluk hayallerini stratejik derinlik diye yutturanlar”a veriyordu.
Fakat işte, onlar Ortadoğu’ya gitme hayalleri kurarlarken Ortadoğu Gaziantep bombası olarak Türkiye’ye gelmişti:
“Baylar ve bayanlar... Sivil meydanlarda bombaların patlatıldığı Ortadoğu’ya hoş geldiniz. Artık gırtlağımıza kadar Ortadoğu’dayız...
O müthiş tarihi vizyon, ‘menfaatimiz’ diye ballandırılan çocukluk hayalleri.
Arif Nihat Asya’ın ‘Ağıt’ındaki o vasiyet gibi feryat:
‘Fırat niçin, Dicle niçin, Aras niçin
Benden doğar, bana dökülmez?’
Misak-ı Milli puzzle’ının eksik kalmış parçası...
O derin strateji...”
Ertuğrul Özkök’ün yayın yönetmenliğini yaptığı gazetenin Türkiye’nin Ortadoğu’da “askere alınması” için 2001-2003 arasında ne diller döktüğünü; “gırtlağımıza kadar” Ortadoğu’ya dalmamızın neden “menfaatimiz” icabı olduğunu; ABD’nin bölgeyi dizayn faaliyetinde neden “ön safta” olmamız gerektiğini nasıl ballandıra ballandıra anlattığını bilmeyenler de sanacak ki, o bir“misak-ı milli” barışçısıdır.
Oysa hiç alâkası yoktur.
Bugün sizlere Ertuğrul Özkök’ün ve gazetesi Hürriyet’in o yıllardaki “Haydi Türkiye, Ortadoğu’ya”performanslarına dair yazı ve haber örneklerini hatırlatacağım; ki hep birlikte bir daha görelim, günümüzün misak-ı milli barışçısı 10 yıl önce nasıl bir “Ortadoğu şahini”ymiş...
“Biz de Kuzey Irak’a gireceğiz”
11 Eylül 2001 saldırılarından hemen sonra ABD, başta Afganistan ve Irak olmak üzere dünyanın bütün“kötü”lerine karşı dünyanın bütün “iyi”lerini savaşa çağırmaya başlamıştı. Saldırılardan sadece altı gün sonra (17 Eylül 2001), henüz Türkiye Cumhuriyeti devletinden hiçbir ses çıkmamışken Hürriyet’in birinci sayfasında şu sevindirik başlıkla karşılaştık: “Biz de Kuzey Irak’a gireceğiz...”
Müjdeli habere göre bu işi Türk ve ABD birlikleri birlikte kotaracaklardı.
Haberin kaynağı, İsrail’den yayın yapan, spekülatif-manipülatif yayınlarıyla ün salmış istihbarat sitesiDEBKAfile idi...
Böyle bir haberi, kaynağının şaibeli performansına atıfla ve mesafeli bir duruşla değil de sevincini gizleme gereğini duymadan yayımlaması, Hürriyet’in Türkiye’nin ABD’yle birlikte Ortadoğu’ya yalınkılıç dalması yönünde bir yayıncılık yapacağının ilk işareti oldu. Nitekim sonrasında her şey bu işaret doğrultusunda gelişti...
“Ön safta ol, parayı al”
O yıllar, merkez medyanın hükümet kurup hükümet yıktığı şımarıklık yıllarıydı... Bu ruh hâli, merkez medya yöneticilerini, zaten sorunlu olan tercihlerini ve sözlerini en inceliksiz, en küstah tonlarda dile getirme konusunda kışkırtıyordu. (Bu tavrın maksimumu Zafer Mutlu tarafından dile getirilmiş, kendisine “iyi gazetecilik” yönünde sorulan bir soruyu “Ne gazeteciliği kardeşim, biz burada dükkân açtık, patronumuza para kazandırıyoruz” diye cevaplamıştı.)
Mesele “para” ve “para kazanma” olunca, bu inceliksiz ve küstah üsluba başvurmanın cazibesi sanki daha da artıyordu...
Hürriyet’in 21 Eylül 2001 tarihli nüshasının manşet haberi, bu hâlin zirvelerinden birini oluşturuyordu: “Ön safta ol parayı al.”
Hürriyet bu manşeti, Uluslararası Para Fonu Başkanı Köhler’in “Terörizmle savaşta ön safta yer alan Türkiye’ye büyük destek vereceğiz” şeklindeki sözlerinden kotarmıştı.
Hürriyet, tabii yine çok mesuttu, çünkü Türkiye iki şanslı ülkeden (öbürü Pakistan) biriydi. Bu sayede“ön saf”a kabul edilecek, karşılığında da “parayı” kapacaktı.
Özkök hükümeti paylıyor: “Kıvırtmayın”
Gazetenin manşetten “ön saf” müjdesini verdiği gün, genel yayın yönetmeni de “Bush’a itidal mektubu” gönderme teşebbüsünde bulunan hükümet yetkililerini paylamakla meşguldü... Yayın yönetmeninin tek tesellisi, mektubun, hazırlanmasına rağmen gönderilmemiş oluşuydu. “O mektup iyi ki gönderilmedi” başlıklı yazısında Özkök şöyle diyordu:
“Bana anlatıldığı kadarıyla mektup, Başkan Bush’a destek verici değil, daha çok uyarıcı bir anlayışla kaleme alınacaktı. (...) Ancak dün Çankaya’da yapılan zirveden sonra bu mektup birden buharlaştı. Mektuptan vazgeçildiğini öğrenince, ilk tepkim şu oldu: ‘İyi ki mektup yazmaktan vazgeçmişler.’ Çünkü böyle bir mektup, Türkiye’nin teröre karşı kararlılığını göstermeyecekti. Tam aksine, kararsızlığını hatta bal gibi ‘kıvırtmasını’ ispatlayan yazılı bir belge olacaktı. O yüzden iyi ki yazılmadı.”
Genel yayın yönetmeni bundan altı gün sonra da (27 Eylül 2001) hükümetin ne yapması gerektiğini, üslubuna varıncaya kadar anlatan bir yazı kaleme aldı.
Özkök bu defa, ABD’yi sertleşmeye teşvik etmiş olmamak için “biraz sessiz kaldıklarını” özel bir sohbette kendisine söyleyen Dışişleri Bakanı İsmail Cem’e sinirlenmişti. Zaten yazısını da Cem’in ve hükümetin “Özal tavrı”nı benimsemeleri gerektiğini anlatmak için kaleme almıştı:
“O bunu söylerken gözümün önüne rahmetli Turgut Özal geldi. Körfez Savaşı’nın hemen öncesinde Washington’a gitmişti. Ben de o geziyi izlemiştim. Özal çıktığı her yerde şu mesajı veriyordu: ‘Irak’tan hiç çekinmeyin. Üç günde işini bitirirsiniz. Bunlar İran’la sekiz yıl savaş ettiler. Ellerinde hiçbir şey kalmadı. Tanklarını bile yürütemezler.’
Üstelik bunu kapalı kapılar ardında söylemekle kalmadı, çıkıp bir de CNN’de söyledi.
(...) Eski Başkan Bush bu yıl İstanbul’a geldiğinde, Özal’ın telkinlerinin savaş kararının alınmasında etkili olduğunu itiraf etmişti.”
“Hıristiyan-Müslüman kamplaşmasında ne yapacaksınız?”
Yalnız bir sorun vardı... Tamam, ABD’yle birlikte Ortadoğu’ya dalmamız “menfaatimiz” icabıydı ama, buralarda yaşayanlarla Türkiye’de yaşayanların dinleri birbirine fena hâlde benziyordu... bu“mahzur” nasıl giderilecekti?
Özkök, 11 Eylül saldırılarından hemen sonra, heyecanın doruğunda olduğu günlerde lafı dolandırmadan konuşuyor, Türkiye’nin “medeni dünya”nın bir üyesi olarak Müslüman kimliğini unutmasının daha doğru olacağını ima ediyordu. Mesela:
“Şimdi karşımızda çok ciddi bir sorun var. Bu olay, bir Hıristiyan-Müslüman kamplaşmasına gidebilir. Böyle bir kamplaşmada ne yapacaksınız? Din kardeşimiz diye, Ortadoğu’nun beşinci sınıf diktatörleriyle akraba mı olacaksınız?” (19 Eylül 2001).
Sonra, duygular biraz durulup, “medeni dünya”dan bile “Müslüman dünya düşmanımız değil”sesleri yükselmeye başlayınca Hürriyet de tavır değiştirdi... Muhtemel bir “Hıristiyan-Müslüman kamplaşması”nda Türkiye “medeni” Hıristiyanlarla aynı kampta yer alırsa, bu sadece Türkiye’nin“iyi” Müslümanlık adına “kötü” Müslümanlara karşı savaş açtığı anlamına gelebilirdi...
Bu yeni çizgi gazetenin promosyon tercihlerine dahi yansımıştı. Ekim ayının ortalarına doğru gazete okurlarına “İslam ansiklopedisi” hediye edeceğini duyurdu. Gerekçe ise “yeni çizgi”ye uygun olarak aynen şöyle tasarlanmıştı:
“Hürriyet, dünya dengelerinin hassaslaştığı bu dönemde, herkesi gerçek İslamiyet’i bilmeye, öğrenmeye davet ediyor.”
“Irak doğumlu Mehmetçik: Irak üç günlük iş...”
“Büyük gazete”nin ABD’nin “sonsuz özgürlük” savaşında Türkiye’nin de “askere alınması” için verdiği bu canhıraş çabanın kuvveden fiile çıkması, yasa gereği ancak Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin (TBMM) vereceği bir kararla mümkün olabilecekti. Dolayısıyla TBMM’deki teskere oylaması (1 Mart 2003) yaklaştıkça Hürriyet’in heyecanı da arttı. Sadece heyecanı değil ama, pervasızlığı da...
Oylamaya 10 gün kala gazetenin sürmanşetine yerleşen “Irak doğumlu Mehmetçik: Irak üç günlük iş...” başlıklı haber, gazetenin iyiden iyiye zıvanadan çıktığının işareti oldu.
Haber, Hürriyet muhabirinin, kurada Güneydoğu’yu çeken “Mehmetçikler”den biriyle havaalanında ayaküstü gerçekleştirdiği bir söyleşiye dayanıyordu. Doğan Samur adlı Er’in, annesini teselli amacıyla söylediği “Irak üç günlük iş anne, merak etme” cümlesi Hürriyet’çileri o kadar heyecana getirmişti ki, bunu alıp sürmanşete yerleştirmişlerdi.
Yine, “Irak üç günlük iş” diyen erin öyle ayaküstü ağzından fırlatıverdiği “Osmaniye’ye çeken bir arkadaşım, ‘gider, birkaç Iraklı vurur dönerim’ dedi ve gitti” sözleri de birinci sayfa spotlarına yerleştirilmişti.
Her şey kolaydı yani, “leblebi çekirdek”ti... Ortadoğu’ya dalar, ortalığı dağıtır, bu arada burnumuz bile kanamazdı.
Ertuğrul Özkök ve gazetesi bir zamanlar böyleydi işte...
Türkiye’nin Ortadoğu’ya gitmesini savunuyorlardı ama, Türkiye Ortadoğu’ya gitmeden önce Ortadoğu’nun birtakım bombalar suretinde Türkiye’ye gelmesi ihtimali umurlarında bile değildi.
Yazarlar
-
Akif BEKİKandil’in polemikçisi şampanya sosyalistlerine karşı 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın ötesi… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENKürt Sorunu 2.0’a Hazır mıyız? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEABD, Suriye için neye karar verdi? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALEş Şara’dan yeni bir Esad çıkarmak mı? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraKaçıncı CHP? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRLaleli Çamaşırhanesi -3- Videoya çektiler: ‘Cırt’ sesi geldikçe bağırıyor! “Maşallah, Maşallah!..” 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluBüyük sorunları çözememe serisi bu kez bitecek mi? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidarın ağzındaki bakla!... 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÖcalan’ın mektubu üzerine bazı gözlemler 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERHarakiri Bütçesi 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSeçime henüz vakit varken sandık hesabı 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuCeylanpınar cinayeti… 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZÖzel’in bütçe konuşmasında sürece dair mesajları 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolAK Partili bir okurla sohbet 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanAmerika çökmekte olan bir uygarlık mı? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciEn büyük tehlike NÜFUS yokluğu 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAJohn Holloway ; Abdullah Öcalan’ın Kuramı Devrim İhtimali Fikrini Yeniden Düşünülür Hale Getiriyor! 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilTürkiye neden sanayileşemiyor: Sermayenin, güvenin ve kurumların zayıflığı öyküsü 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENFeti Yıldız kime sesleniyor? 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSuriye bir kere daha çözümü bozabilir mi? 10.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTElveda Lenin ve Düzce Belediyesi… 10.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalHay'at Tahrir el-Şam'ın Evrimi ve Suriye'nin Geleceği 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasSokak çeteleri devlet kurumlarına karşı 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanMüslüman dünyada yeni bir fıkhi yaklaşımın önü açılabilir mi? 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞTahmin ediyordum, artık netleşiyor galiba (Transfermarkt, karapara) 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEÇıkış yolu 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNStratejik illüzyon! 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞAYM BAŞKANI AĞLIYORSA… 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBağımlı finansallaşmanın anatomisi ve Türkiye’nin bitmeyen kırılganlığı 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünMonroe Doktrini gibi bir Trump Doktrini… 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKKürt açılımı hangi barışı getirecek? Üç barış teorisi 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçTürk ve Kürt yalnızca seçmen değil aynı zamanda insan ve yurttaş 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTeostrateji yahut Din ve Dünya ilişkisinde kalibrasyon sorunu 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselIMF’in siyaseten can sıkıcı tavsiyeleri 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSürecin “kritik eşikleri” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye siyasetinin hastalığı: İmralı tartışmasında serinkanlılık ihtiyacı ve CHP'nin kararı 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi (7): Simit 27.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları


























































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
21.07.2025
14.07.2025
23.06.2025
19.06.2025
17.06.2025
8.06.2025
1.06.2025
11.05.2025
8.05.2025
4.05.2025