Alper GÖRMÜŞ
Bülent Arınç hakkında yazmayı her zaman sevdim; doğrudan tek bir politikacı hakkında yazılmış çok yazım yok ama bunların çoğu Bülent Arınç hakkında. Hemen söyleyeyim, bu yazıların hepsinin içeriği olumluydu ve onun gibi bir politikacıyı siyaset ortamından silmeye çalışmanın yanlışlığı hakkındaydı.
Bu yazı iki bölümlü olacak. Okumakta olduğunuz bu ilk bölümde Arınç’ın şimdiye kadarki, partisine destek istemekle çelişmeyen parti eleştirilerini hatırlatacağım. İkinci bölümde ise ‘kral çıplak’ eleştirisinin neden yeni bir seviye olduğuna, Arınç’ın o noktaya nasıl geldiğine bakacak ve bu eleştiriden sonra ‘çıplak kral’a destek istemenin neden çok ağır bir çelişki oluşturduğunu anlatmaya çalışacağım.
Arınç portresi: 2008
Bülent Arınç konulu yazılarımın ilki Yeni Aktüel dergisi için kaleme aldığım portreler dizisinin bir parçasıydı ve 2008 tarihini taşıyordu.
Bu portrelerin ortak bir özelliği vardı: Ele aldığım kişilerin temel birkaç özelliğini sıralıyor, portreleri bunlarla sınırlı tutuyor, o özelliklerini deşerek yazmaya gayret ediyordum.
Arınç’ın portresini de tipik siyasetçilerde az, onda ise çok bulunan bir meziyet olan “dobralık” ve “sözünü esirgememe” temeli üzerine kurmaya karar vermiştim.
Yazım öncesi okumalara başlarken zannediyordum ki, Arınç bu özelliğiyle onun siyasi görüşlerini paylaşmayanlar tarafından da takdir edilmekte, saygı görmektedir. Çoğunlukla gençlerin yazdığı sözlükleri, blogları okumaya giriştiğimde ne kadar yanıldığımı anladım. Hakikat, benim tahminimin yanından bile geçmiyordu. Şöyle yazmıştım portresinin girişinde:
“Yaş ortalaması herhalde 20’yi, 25’i geçmeyecek blog yazarlarını, sözlük yazarlarını okuyorum, gördüğüm şu: Bu âlemde Bülent Arınç kadar nefret toplayan ikinci bir kişi yok! Ve onu nefret objesi haline getiren asıl şey de dilinin kemiksizliği, icabında kendi partisinin başkanına bile karşı durmayı göze alabilen aykırılığı… Çok hata yapsa da, çok çam devirse de, doğru bildiğini bazen çok provokatif bir dille ifade etse de, gençlerin Bülent Arınç gibi birine ‘sus artık’ diye tempo tutmasında ben hiçbir ‘ilericilik’ göremiyorum. Bunları okudukça, şöyle bağırmak geliyor içimden: ‘Susturma, susturdukça sıra sana gelecek!’”
2016’da kaleme aldığım, Bülent Arınç’ın 2013, 2014 ve 2015’te partisini ve doğrudan Erdoğan’ı hedef alan eleştirilerini hatırlattığım yazının başlığı da şöyleymiş: “Bülent Arınç’ı ‘şimdi sevmeye’ ve ‘şimdi sevmemeye’ başlayanlar…” Yani Arınç o yıllarda öyle bir performans göstermiş ki eskiden onu sevenler sevmemeye, sevmeyenler de sevmeye başlamış… Yani işte her şeyi siyasi pozisyonların belirlediği, insan ilişkilerinin onlar üzerinden kurulup bozulduğu, insanları temel insani özelliklerine göre değil de “bizim” siyasetimizle mesafesine göre değerlendirdiğimiz bir dünyanın sıradan bir tablosu…
Peki ne olmuş o yıllarda? Bülent Arınç nasıl bir performans göstermiş ki işler tersine dönmüş? Bu performansı da kaleme aldığım bir başka yazıda “Arınç’ın eski ‘demir leblebi’ eleştirileri” başlığı altında toparlamışım…
Şimdi onları bir daha hatırlayalım (gerçekten de pek müdanaasız konuşmuş Arınç o yıllarda, bir partinin içinde yer alıp da böyle konuşan başka bir siyasetçi var mı bilmiyorum):
Kızlı-erkekli evler meselesi
3 Kasım 2013’te Kızılcahamam’da basına kapalı olarak yapılan AK Parti toplantısında, Başbakan Erdoğan’ın bazı evleri öğrencilerin kızlı-erkekli olarak kiraladıklarını ve buna müsaade etmeyeceklerini söylediği iddia edildi.
Hükümet sözcüsü Bülent Arınç, bu haberleri yalanladı ve “asparagas” olarak niteledi. Fakat Erdoğan, bir gün sonraki AK Parti grup toplantısında, “Bir yerde konuştuğumu inkâr etmem. Ben karakteri itibarı ile farklı bir siyasetçiyim” diyerek o sözlerin kendisine ait olduğunu teyit etti.
Erdoğan tarafından bu surette açığa düşürülen Arınç, konuya, 11 Kasım’da bir toplantı için bulunduğu Belgrad’da TRT’ye verdiği özel demeçle yeniden döndü… Arınç, kendisinin açıklamasıyla Erdoğan’ın açıklaması arasında bariz bir çelişki olduğunu, bunun sorumlusunun kendisinin olmadığını söyleyip ekledi: “Bu çelişkiyi en güzel şekliyle izah etmesi, dün, bugün ve yarın kendisinden beklenir. Ben duyduğumu, gördüğümü, bildiğimi bir ambalaj haline getirerek açıklamış oldum.”
Fakat daha önemlisi, Arınç’ın, Erdoğan’ın kendisine ait olduğunu teyit ettiği sözlerine ilişkin değerlendirmesiydi:
“Şimdi ev sahibi kiraya vermişse, tutacak insanlar da gelmiş tutmuşsa bunu önleyecek bir engel yok AB normlarında. (…) İyi veya kötü, doğru veya yanlış şimdi bizim standardımız artık bu noktaya geldi. Bu noktadan geriye dönüşü uygun görüyor muyuz? Herhalde görmüyoruz.
“(…) Biz de evlat babasıyız, bizim de bir yaşantımız var. Toplumun da bir değerleri var. Bu değerlere uygun ne yaparsak ne konuşursak toplum bunu destekler ama bir de hukuk devletiyiz. Hukuk devletinde bu söylediklerimizi ne kadar yapabiliriz. AB üyeliği sürecinde yaptıklarımızı da dikkate alarak bu feryatlarımızı nasıl bir hukuki düzenleme haline getirebiliriz, o kısmından ben emin değilim.”
Gazete satın almak için fon oluşturmak meselesi
Bülent Arınç, 10 Şubat 2014’te bakanlar kurulu toplantısının ardından Hükümet sözcüsü olarak soruları cevaplandırdı. Arınç, bir gazetenin satın alınması için bir fon oluşturulduğuna dair, içinde Erdoğan’ınkilerin de olduğu telefon tapeleri kendisine hatırlatıldığında, önce Mesut Yılmaz-Milliyet-Korkmaz Yiğit (1998) örneğini verdi ve bunun bir hükümetin devrilmesiyle sonuçlandığını hatırlattı. Ardından, bir gazetenin ve televizyon kanalının alımında birilerinin aracılık etmesini “hoş karşılamayacağını” söyledi ve şöyle devam etti:
“Bu tapeleri okudum tabii, biraz da dinledim. Burada bir gazete veya televizyonun satışıyla ilgili olarak Başbakan birileriyle konuşuyor ve onları yönlendiriyorsa, teşvik ediyorsa, bu alım satım bedelinin de bir şekilde bazılarından toplanması şeklinde eğer bir havuz oluşturmak veya bir fon oluşturulması düşünülmüşse bunun hukuki tavsifinin nasıl yapılacağına savcılar karar verir. Suç vasfı veya suçun hukuki tavsifi mümkündür. Eğer burada sadece böyle bir konuşma geçti ve bu kanunlara göre de suç sayılmıyor, sadece etik bakımdan, ahlaki bakımdan hoş görülmüyorsa bunun da geleceği elbette hukuk içerisinde bulunulabilir.”
Kabataş görüntüleri ve Arınç’ın yorumu
Bundan dört gün sonra, 14 Şubat 2014’te Cuma namazı çıkışında gazeteciler Arınç’a, Gezi olayları sırasında tesettürlü bir kadının yarı çıplak çok sayıda erkek tarafından hakarete uğradığı iddialarını boşa çıkartacak yeni görüntülerin ortaya çıktığını hatırlattı. Bülent Arınç, Erdoğan’ın sonraki günlerde de devam edecek olan söyleminin tersine, Kabataş olaylarının başlangıçta sunulduğu şekline sahip çıkmadığını imâ eden bir üslupla şöyle dedi:
“İddia Başbakan tarafından dile getirildiğine göre ona sorulmalıdır. Zannediyorum o da bir camide Cuma namazını kılıyordur.”
Dolmabahçe toplantısından Erdoğan’ın haberi var mıydı?
Bülent Arınç’ın CNNTürk’te Taha Akyol’e verdiği söyleşide en büyük gerilimi, bazı hükümet üyeleri ile HDP heyeti arasında Mart 2015’te Dolmabahçe’de yapılan “mutabakat” toplantısına dair söyledikleri oluşturmuştu. Arınç’a göre, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “haberim yoktu” dediği toplantı tamamen onun bilgisi dahilinde gerçekleştirilmişti.
Arınç esas olarak bu iddiası nedeniyle “ihanet”le suçlanmıştı ama, aslında CNNTürk’te söylediklerinden daha sertini Erdoğan’ın “haberim yoktu, tanımıyorum, İzleme Heyeti diye bir şey olamaz” çıkışını yaptığı Mart 2015’te dile getirmişti.
Arınç, 21 Mart 2015’te konuya ilişkin olarak şöyle konuşmuştu:
“Sayın cumhurbaşkanımızın sözlerini yorumlayacak, eksik fazla konuşacak durumda değiliz. Bunu nezaketsizlik olarak kabul ederim. İzleme Komitesi 5-6 kişi olacak denildi. Bunlar daha önce Akil Adamlar olarak görev yapmışlardı. TBMM’de geçen sene terörün sona erdirilmesi ismiyle kanun çıktı. Hükümetimiz bu kanunu uygulamak zorundadır. Çözüm süreci konusunda bugüne kadar atılan adımların bir noktası da İzleme Heyeti’nin oluşturulmasıdır. Hükümetimiz bunu uygun görmektedir. Kimin hangi görevleri yapacağı konusunda bir yol haritamız mevcuttur. Ülkeyi yöneten hükümettir, sorumluluk da hükümettedir. Bugün yapılanlardan, yarın geleceğimiz noktadan sayın Cumhurbaşkanımızın habersiz sayılması mümkün değildir, her şeyi çok iyi bilmektedir. Milli Güvenlik Kurulu toplantılarında veya bakan arkadaşlarımız tarafından ne zaman emretmişse kendisine bilgi sunulmaktadır. Çözüm sürecinde aktör olan bakan arkadaşlarımız tarafından kendilerine arz edilmektedir.”
Bütün bunlar, Arınç’ın “kol kırılır yen içinde”ci bir insan ve siyasetçi olmadığını açıkça gösteriyor. Fakat bu kadar sert eleştiriler yapan bir siyasetçinin parti içinde kalmasını ve partisine destek istemesini kimse yadırgamamıştı. Çünkü bu, “partimin yanlışlarını eleştiriyorum ama doğruları yanlışlarından çok”a inanan bir siyasetçinin pozisyonuydu; dolayısıyla Arınç’ın aynı anda AK Parti’yi hem eleştirmesi hem ona destek istemesi arasında çelişki yoktu. Fakat ‘kral çıplak’ başka bir seviye; bu eleştiri Arınç’ın eleştiri silsilesinde niteliksel bir sıçramayı ifade ediyor ve bu eleştiriden sonra ‘çıplak kral’cılık hiçbir tevil kaldırmıyor. Arınç gibi birinin bunun böyle yorumlanacağını bilmemesi düşünülemez. Öyleyse neden yaptı bunu? Anlamak için belki de psikolojiye bakmak ve Arınç’ın “müdanasızlığını” şimdi “müdanasız ama yalnız kalmayı göze alacak kadar değil” diye tashih etmek gerekiyor.
Bu da sonraki yazının konusu.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERYeni Bir Çözüm Süreci Ne Kadar Mümkün? 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİNSANLIĞIN ÖLÜMÜ 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
19.06.2025
17.06.2025
8.06.2025
1.06.2025
11.05.2025
8.05.2025
4.05.2025
29.04.2025
25.04.2025
21.04.2025