Alper GÖRMÜŞ
İki yıl kadar önce “Öç alma duygusu yaratmadan gidemeyen iktidarlar” diye bir bahis açmış, son yıllardaki performansıyla AK Parti’nin de bu kategoride sağlam bir yer edindiğini söylemiştim.
Başlığından da anlaşılabileceği gibi maruz kalanlarda öç alma duygusu yaratacak seviyeye gelmeden bitmeyen, bitirilemeyen bir baskı biçiminden ve onu uygulayan bir iktidar öznesinden söz ediyordum o yazılarda.
Eh, toplumun yarısında böyle duygular yaratan bir iktidarın, iktidarı kaybetmesinden sonra rövanşist tepkilerle karşılaşması, temenni edilmese de şaşırtıcı olmamalı.
Peki, madem böyle bir sonuç doğuruyor ve madem iktidardan uzaklaşmak er veya geç bir kader; bu durumda neden iktidardakiler sonlarını düşünerek baskılarına gem vurmuyorlar ya da vuramıyorlar? Geri dönüşü zorlaştıran hatta bir noktadan sonra imkânsız kılan zorbalık biçimleri mi var? Ya da belirli bir dozdan sonra geriye dönüş mümkün olmuyor mu?
Geri dönüşü imkânsız kılan duygu: Korku
Böyle iktidarların baskılarının bir kartopu gibi durmaksızın büyümesi kaçınılmaz mı? Cevap: Bir noktadan sonra, evet. O nokta, baskıcı iktidarın, iktidarı kaybettikten sonra öç duygusunun harekete geçireceği rövanşist hamlelerle karşılaşmasının kaçınılmaz olduğuna inanmaya başladığı noktadır. O noktadan sonra başlayan şey varoluş (beka) kaygısıdır çünkü. (Tabii burada iktidarın kendi bekasından söz ediyoruz.)
Peki AK Parti o noktaya geldi mi? İktidarın bir tür varoluş kaygısı yaşadığını ve bu koşullarda istese de mevcut kartopuvari baskı mekanizmasını durduramayacağını söyleyebilir miyiz?
Bu soruya iki yıl önce “evet” cevabı vermiştim; o nedenle şimdi belki “evet, evet, evet” demeliyim.
Yine, o zaman bu sorunun cevabının devamında söylediklerimi belki şimdi her satırın altını çizerek tekrarlamalıyım:
“İktidarın bu noktadan sonra, hissettiği korkuyu kendisini destekleyenlerin de korkusu haline getirmekten başka yapabileceği bir şey yok. Bu da iktidarın en iyi bildiği, başarıyla uygulayabildiği bir şey.
“İktidara yakın eski arkadaşlarımdan bazılarının, bugün onayladıkları şeyleri gerçekten onaylamalarının imkânsız olduğunu biliyorum. İşte o zaman onların tavırlarını belirleyen şeyin de yukarıda anlattığım korku olduğuna inanıyorum. Böyle anlarda onların da bir varoluş kaygısı yaşadığını, iktidarın gitmesinden sonraki hayatlarını ‘karanlık’ olarak tahayyül ettiklerini ve iktidarın bütün baskılarını bu nedenle onayladıklarını düşünüyorum.
“Artık şu noktadayız; Erdoğan yakın destekçilerine de kendisini destekleyen geniş kitlelere de şöyle soruyor: Bugüne kadar elimden geldiği kadar korudum, kolladım sizi. Ben olmasaydım, benden önceki 80 yılda nasıl yaşasaydınız öyle yaşayacaktınız. Onlardan aldım, size verdim. Şimdi ise verecek bir şey kalmadı. Şu anda sizin de benim de en büyük zenginliğimiz, elimde gördüğünüz şu çekiçtir. İktidarda kalabilmek için onu kullanmak zorundayım ve önümdeki çiviyi kımıldayamayacak kadar derine çakmak zorundayım. Beni destekleyin, yoksa bu cendereden çıkamayız.”
“Yargılanacaksınız” hangi değirmene su taşıyor?
Gördüğünüz gibi ben de tepemizdekinin, tıpkı kendisinden önceki gibi öç alma duygusu yaratacak kadar baskıcı ve had bildirici bir iktidar olduğunu kabul ediyorum. Fakat bütün öç duygularımızı tatmin etmeye çalıştığımız bir dünya nasıl bir dünya olur? Orada huzurlu bir toplumsal hayat söz konusu olabilir mi? Öç almanın ‘nöbetleşe’ hale geldiği bir ülkede huzur olur mu?
Tabii burada nerede duracağı belli olmayan; söz gelimi iktidarın siyasi tercihlerini ya da iktidar lehine yazıp çizenlerin yazılarını ya da konuşmalarını da ‘suç’ ve ‘yargılama’ kapsamına almaya varabilecek çığırından çıkmış bir “yargılanacaksınız”dan söz ediyoruz. Yoksa adalet adına yapılması gerekenler vardır fakat orada da ölçü bellidir: Hukuka ve yasalara aykırı tasarruflar.
Ölçü bu olunca, iktidara oy verenlerin korkmasını, çekinmesini gerektirecek bir şeyin olmaması gerekir, fakat gerçek ne yazık ki böyle değil. Onlar da korkuyor ve iktidar da onların bu korkularını kullanıyor.
Bunun nedeninin, iktidarın ve iktidar destekçilerinin “bakın bunların bütün derdi hepimizi yargılamak, kazanımlarımızı kaybettirmek” propagandası olduğunu sananlar yanılır. Onlar, o propagandaya gerek kalmaksızın korkuyorlar.
Peki neden “yargılanacaksınız”cıların “Bizim işimiz AK Parti’ye oy verenlerle değil, onların korkması için bir neden yok, biz sadece hırsızlıkların, yolsuzlukların, hukuksuzlukların birinci dereceden sorumlularından hesap soracağı” sözleri inandırıcı bulunmuyor da iktidarın onlara telkin ettiği “Görüyorsunuz neler diyorlar, görün işte, biz gidersek sizin için getirdiğimiz bütün kazanımları kaybedeceksiniz” korkularının etkisi altında kalıyorlar?
Hiç şüphesiz en temelde bunun nedeni, “yargılanacaksınız”da ifadesini bulan öfkenin sadece somut hırsızlıklar, yolsuzluklar, hukuksuzluklarla değil; yüzeye çıkması ancak bilinçli çabalarla engellenebilen -bazen de engellenemeyen- ‘kimlik antipatisi’ ile ilgili olduğuna dair köklü inançtır.
Güven -bunu kendi mikro tecrübelerimizden de biliriz- berhava etmenin çok kolay, yeniden inşa etmenin çok zor olduğu bir duygudur. Bu nedenle, güveni yeniden kazanmak isteyen, karşısındakine hatasını kabul ettiğini samimi bir alçakgönüllülükle göstermeli, sabırlı davranmalıdır. Kaybedilmiş güveni yeniden kazanmak birkaç şık hareketle ulaşılabilecek bir sonuç değildir. Zaten en büyük yanlış da bu noktada çıkar ortaya: Birkaç şık hareketten, belki yarım ağız dile getirilmiş bir özürden sonra karşısındakinin geçmişte yapılanları unutuvermesini beklemek… Hiçbir şey, güveni yeniden kazanma çabasına böyle bir kibirden daha büyük bir zarar veremez.
Türkiye’de laik-seküler muhalefet 28 Şubat’ta doruğuna çıkan onlarca yıllık baskıcı iktidar döneminin yol açtığı güven kaybını gidermek için çok şey yaptığını, kendisini çok değiştirdiğini düşünüyor ama onlara güvenini kaybedenler için bu yeterli değil.
Kemal Kılıçdaroğlu’nun helalleşme çağrısının CHP içinde pek az karşılık bulması, AK Parti’den koptuktan sonra muhalefet içinde yer alan DEVA ve Gelecek gibi partilere karşı dozu zaman zaman yükselen tepkiler ve çok sayıda mikro gündelik hadise burada hâlâ büyük bir sorunun, büyük bir tortunun var olmaya devam ettiğini gösteriyor.
Bu öyle bir öfori ki, sahiplerinde “Yargılayacağız ama bunu bir ölüm kalım seçimi öncesinde dillendirmemeliyiz” basiretinin devreye girmesine bile izin vermiyor.
İşte bu nedenle ‘Yargılanacaksınız’ ve benzeri çıkışlar sadece iktidar elitlerini değil iktidara oy verenleri de ürkütüyor.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
19.06.2025
17.06.2025
8.06.2025
1.06.2025
11.05.2025
8.05.2025
4.05.2025
29.04.2025
25.04.2025
21.04.2025