Alper GÖRMÜŞ
“Resmi Gazete’de yayımlanan karar ile 52 ilin emniyet müdürlerinin değiştirildiği bildirildi. Cumhurbaşkanlığı tarafından değiştirilen emniyet müdürlerinin arasında yer alan Ankara İl Emniyet Müdürü Engin Dinç’in hayatı merak edildi. Peki, Engin Dinç kimdir, kaç yaşında, nereli? Yeni Ankara İl Emniyet Müdürü Engin Dinç’in önceki görevleri neler?”
Ben Cumhuriyet’ten aldım ama Hürriyet’ten Yeni Şafak’a, Sabah’tan CNNTürk’e ve bir sürü yere kadar her yerde, aynı başlıkla aynı kelimelerle aynı haber vardı: “1966 yılında Rize ili Kalkandere ilçesinde doğdu” ile başlayan, bulunduğu görevleri sıralayan, “ne yer ne içer”e ramak kalmış standart bir mühim bürokrat ataması haberi; hiçbir ilginçlik yok. (Belki tek ilginçlik, bu haberlerin tümünün -artık kimse- ortak kaynaklarının yaptığı hatayı tekrar etmeleriydi: “Engin Dinç, 1989 yılında İstihbarat Dairesi Başkanlığı’na atanmış…” – Doğrusu tabii ki 2013 olacak, Engin Dinç 1989’da 23 yaşındaydı).
Evet, sıradan, sıkıcı bir portre-haber… Oysa niyeti olan bir gazetecilik için hayli ilginç ayrıntılar vardı Engin Dinç’in gerçek portresinde. Bunları ancak birkaç haberde görebildik; biri de Serbestiyet’teydi:
“Dinç, Trabzon Emniyet Müdürlüğü İstihbarat Şube Müdürü’yken kentte TAYAD’lılara linç girişimi, McDonalds’ın bombalanması ve Rahip Santoro’nun öldürülmesi gibi olaylar nedeniyle tartışılan bir isim oldu. Aynı dönemde Trabzon’da yapılan bir planla İstanbul’da öldürülen gazeteci Hrant Dink için açılan davada yargılanan Dinç, ‘ihmali davranışla kasten öldürme’ iddiasıyla suçlandığı bu davada beraat etti. Yargıtay, beraat kararını onadı. Dinç’in adı, Mülkiye müfettişlerinin soruşturduğu 10 Ekim 2015’teki Ankara Garı’nda yapılan IŞİD saldırısına ilişkin istihbaratı gecikerek terörle mücadele birimlerine göndermek iddiasıyla suçlananlar arasında da kamuoyuna yansımıştı.”
Engin Dinç, bu sayılanlardan 2005 ve 2006’daki TAYAD’lılara linç girişimi, McDonalds’ın bombalanması ve Rahip Santoro’nun öldürülmesiyle 2015’teki Ankara garı saldırısında nispeten spekülatif nitelikli suçlamalara maruz kaldı ama Hrant Dink cinayetindeki suçlama onlardan çok farklıydı; Dinç bu davada yargılandı ve yargılama süreci boyunca çok ilginç, çok tuhaf gelişmelere tanık olundu. Dink cinayeti bağlamında hakkında o kadar çok istifham birikti ki, o bagajla ilerleyip buralara gelebilmek o kadar kolay olmamalıydı.
Bu yazıyı ‘bagaj’ı hatırlatmak için yazıyorum.
Bir Türkiye polisiyesi
Devlet iktidarını paylaşan AK Parti ve Gülen Cemaati arasındaki ittifakın 2013’te kesin olarak bitmesinin ardından, 19 Ocak 2007’de işlenen Hrant Dink cinayeti davası da yeni bir aşamaya büründü: Davaya bakan savcı, cinayet öncesinde ve sırasında görevde olan Cemaatçi ya da değil çok sayıda kamu görevlisi hakkında soruşturma başlattı. Hakkında soruşturma başlatılan kamu görevlilerinden biri de, cinayete giden dönemde, cinayetin örgütlendiği il olan Trabzon emniyetinde istihbarat şube müdürü, soruşturmanın başladığı 2014’te ise Emniyet Genel Müdürlüğü (EGM) İstihbarat Daire Başkanı olan Engin Dinç’ti.
Dink cinayeti-kamu görevlileri soruşturmasının ilk savcısı Yusuf Hakkı Doğan, soruşturmayı cinayetten yaklaşık bir yıl önce (tam olarak 15 Şubat 2006’da) başında Engin Dinç’in bulunduğu Trabzon Emniyet Müdürlüğü İstihbarat Şubesi’ne sunulan bir rapora dayandırmıştı. Rapor, istihbarat polisi Muhittin Zenit imzasını taşıyor ve Dink’i öldüren gruba erişimi olan istihbarat elemanı Erhan Tuncel’in verdiği bilgileri yansıtıyordu (istihbarat jargonunda bu tür raporlara F4 raporu deniyor).
Savcı Yusuf Hakkı Doğan’ın “esas sorumluluk doğuran belge” diye tanımladığı raporda grubun Hrant Dink’i öldüreceği açık açık ifade ediliyordu. Ne var ki Trabzon Emniyeti İstihbarat Şubesi, İstanbul’a gönderdiği bilgilendirme notunda “öldürme” eylemini telaffuz etmemiş, bunun yerine “Hrant Dink’e karşı ses getirecek bir eylem” yapılacağını bildirmişti. Yani savcı “esas sorumluluk doğuran belge” nitelemesinde sonuna kadar haklıydı.
Savcı Doğan, bu belgedeki “öldürme”nin neden “ses getirecek eylem”e dönüştürüldüğünü, belge hazırlandıktan sonra onu gören dört istihbaratçı polise sordu. Bunlardan biri, F4 raporunun hazırlandığı 15 Şubat 2006’da Trabzon Emniyet Müdürü, cinayet günü ise (19 Ocak 2007) EGM İstihbarat Daire Başkanı Ramazan Akyürek; ikincisi raporun hazırlandığı günlerde EGM İstihbarat Daire Başkanlığı C Şube Müdürü olan Ali Fuat Yılmazer; üçüncüsü İstanbul Emniyet Müdürlüğü İstihbarat Şubesi müdürü Ahmet İlhan Güler; dördüncüsü de raporun hazırlandığı günlerde Trabzon Emniyet Müdürlüğü İstihbarat Şubesi müdürü, kamu görevlileri soruşturmasının başladığı 2014’te ise EGM İstihbarat Daire Başkanı olan Engin Dinç’ti.
Hrant Dink cinayeti-kamu görevlileri soruşturmasının ilk savcısı Yusuf Hakkı Doğan’ın, F4 raporunu özetleyip soru haline getirdiği bölüm şöyleydi:
“Soruldu: Trabzon’da Muhittin Zenit tarafından düzenlenen F4 raporunun birinci paragrafında Dink’e karşı büyük bir eylemde bulunulacağı söyleniyor… ikinci paragrafta Dink’in öldürüleceği yazılı… üçüncü paragrafta eylemciler(in) eyleme giderken baz istasyonlarının takibine takılmamak için cep telefonlarını yanlarında götürmeyecekleri, köyde bırakacakları (belirtiliyor)… dördüncü paragrafta silahı köyden temin edecekleri (yazılı)… beşinci paragrafta raporu düzenleyen memurun değerlendirmesi var, ‘bu kişiler kafaya koydukları eylemi yaparlar, bu haberin önemsenmesi gerekiyor’ deniyor.”
Savcı Doğan’ın temel sorusu son derece yalındı: Raporda açıkça Hrant Dink’in öldürüleceği yazılı olduğu halde, bu bilgi neden olduğu gibi dile getirilmemiş, onun yerine “Dink’e karşı ses getirecek eylem” gibi muğlak bir ibare tercih edilmişti?
Savcı bu soruları, ikisi de Cemaatçi olan Ramazan Akyürek ve Ali Fuat Yılmazer’e sormuş, ikisinden de aynı cevabı almıştı: “Ses getirecek eylem ibaresinden ‘öldürülecek’ anlamı çıkar zaten…” (Her iki istihbaratçı şunu da ilave etmişlerdi savcıya verdikleri ifadede: “Bu sorunun asıl muhatabı Engin Dinç’tir…”)
Engin Dinç’in ifadesi
Engin Dinç’in ifadesinin alınması Akyürek ve Yılmazer’de olduğu kadar kolay olmadı. Öbür devlet görevlilerinin ifadelerinin alındığı 2014’ün kış aylarında medyada bol miktarda “Engin Dinç ifade verecek mi?” haberlerine rastlanıyordu. Çünkü, o tarihte artık EGM istihbaratının bir numaralı koltuğunda oturmakta olan Dinç, savcı Yusuf Hakkı Doğan’ın yerine gelen Gökalp Kökçü’nün kendisini iki kez ifadeye çağırmasına rağmen gitmemişti.
Dinç’in ifadesinin alınması ancak 2015’in Eylül ayında gerçekleştirilebildi.
Engin Dinç’in ifadesi ilginçti. Cinayetle ilgili olarak İstanbul’u hem yazılı hem sözlü olarak bilgilendirdiğini söylüyordu. Ne var ki ifadesinde Ramazan Akyürek’e sorulan en temel sorunun ona da sorulup sorulmadığını ve bu soruya ne cevap verdiğini anlamak mümkün olmamıştı. Fakat bu konuda ne dediğini daha önce TBMM’de kurulan Hrant Dink cinayeti komisyonuna verdiği ifadeden biliyorduk:
“Biz görevimizi yaptık. Aynı gün İstanbul İstihbarat Müdürü’nü de arayarak konuyu aktardım. Ses getirici eylem denildiğinde bunun ne olduğu bellidir.”
Hatırlayın, Ramazan Akyürek’in savunması da böyleydi: “Ses getirici eylem deyince öldürme eylemi anlaşılır.”
Bu cevabın, davanın ilk savcısı Yusuf Hakkı Doğan’ı ikna etmediğini biliyoruz. İki istihbaratçı da (Ramazan Akyürek ve Ali Fuat Yılmazer) ondan o anlam çıkar demişti ama azıcık dil duygusuna sahip herhangi biri gibi, savcı Doğan da bu cevaptan tatmin olmamıştı. Aynı soruyu F4 raporunu gören dördüncü istihbaratçı olan İstanbul Emniyet Müdürlüğü İstihbarat Şubesi müdürü Ahmet İlhan Güler’e de sormuştu: İstihbaratçı jargonunda “öldürmeyi eylemi” ile “ses getirecek eylem” arasında fark var mıdır? Yine: F4 raporunun orijinaliyle, Trabzon İstihbarat Müdürü Engin Dinç’in kendilerine ilettiği bilgilerin arasındaki öteki farkları nasıl değerlendiriyordu?
Ahmet İlhan Güler bu soruya şu cevabı vermişti:
“(…) Ses getirecek eylem ile ne pahasına olursa olsun öldürüleceği bilgisi arasında çok büyük fark var. (…) İstihbarat Daire Başkanlığına gönderilen yazıda öldürme eyleminin nasıl yapılacağı, yine eyleme giderken baz istasyonundan kurtulmak için telefon götürmeyecekleri, silahı köyden temin edecekleri yönündeki bilgiler bize bildirilmemişti, yani bize eksik bilgi verilmiştir ve bize bildirimde tespit edilenler arasında büyük nitelik farkı vardır.”
Ramazan Akyürek de Engin Dinç de İstanbul’a gönderdikleri raporda “öldürme eylemi”ni neden “ses getirici eylem”e dönüştürdüklerini izah edememişti. Fakat anlaşılan, cevaplar aynı olsa da birinin izahı makbul bulunurken öbürününki bulunmamıştı, çünkü biri müebbet hapis cezası alırken öbürü beraat etmişti.
Yazarlar
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATürkiye’nin Demokratikleşmesi ve Kürt Sorununun Çözümü: Ciddiyetin Tarihsel Zorunluluğu... 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞBayrampaşa ve maskeli balo 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENKasabın bıçağını bileyen adam 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezGonca Kuriş’in kemiklerini, sevenlerin yüreğini sızlattılar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraCumhuriyet-Halk-Parti 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRYANARDAĞ ÖZÜR DİLEMELİ 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENPogromlar, darbeler, acılar ayı Eylül.. 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’nin en iyi/kötü dönemi hangisiydi? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçArşivden | 12 Eylülcüler nasıl bir ülke hayal etmişti? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir 12 Eylül Sabahı 12.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİN2016 belediye ablukaları ve 2025 darbesi 9.09.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
21.07.2025
14.07.2025
23.06.2025
19.06.2025
17.06.2025
8.06.2025
1.06.2025
11.05.2025
8.05.2025
4.05.2025