Alper GÖRMÜŞ
Başlangıçtan itibaren Kürtlerin (Kürt halkının) silâha ve silâhlı Kürtlere (PKK’ya) bakışlarındaki değişimi kronolojik olarak özetlemeyi hedeflediğim yazıların, okumakta olduğunuz bu ikincisinde, Öcalan’ın 1999’da yurtdışında yakalanıp Türkiye’ye getirilmesinden, fakat özellikle de Türkiye’nin Avrupa Birliği macerasının ciddileşmesinden sonra yaşanan gelişmeleri ele alacağız.
Geçen yazıda da söylediğim gibi, 1980’ler ve 1990’lar silâhsız Kürtlerin -coşkulu bir destek vermese de- silâha itiraz etmediği yıllar olarak kayda geçti ve bunun sembolik başlangıç tarihi de Diyarbakır Cezaevi’ndeki sınırsız zalimlikti. Geçen yazıda ‘sembolik’ nitelemesini kullanmamıştım, şimdi ilave etmek istiyorum, çünkü o haliyle geçen yazıdan Kürtlerin silâha itiraz etmemesinin yegâne nedeni Diyarbakır Cezaevi’nde yaşananlarmış gibi bir sonuç çıkıyor. Oysa biliyoruz ki 12 Eylül darbesiyle birlikte -başta Kürtçenin sokakta bile konuşulmasının resmen yasaklanması olmak üzere- sadece cezaevlerindekilerin değil, sıradan Kürtlerin de haysiyetlerini ezmek amacıyla geliştirilen uygulamalar bir devlet politikası haline gelmişti. İşte o koşullarda Kürt halkının geniş bir bölümü silâhı bir haysiyet kurtarıcı gibi görmeye başlamıştı.
Parantez: Kürtçe yasağının en unutulmaz sahnesi…
11 Şubat 2022 tarihli internet sitelerinde küçük farklarla yer alan bir haber başlığında şöyle deniyordu: “Türkçe bilmediği için cezaevindeki oğluyla sadece ‘Kamber Ateş nasılsın’ diyerek iletişim kurabilen İpek Ateş hayatını kaybetti…”
İpek Ateş’in ölümünden kabaca 30 yıl önce Diyarbakır Cezaevi’nde yaşanan bu hayat-ı hakikiye sahnesini Kamber Ateş şöyle anlatmıştı:
“Sivas İmranlı ilçesinin Dere köyündeniz. Mektup yazdılar ‘Annen çok özledi ziyaretine gelecek’ diye. Biz cezaevi yönetiminin bize dayattığı bazı uygulamaları kabul etmiyorduk. Bu yüzden de bize daha sert davranıyorlardı. Kürtçe konuşmak zaten yasaktı. Bu konuda hazırladıkları afişleri ziyaretçi kabinlerine ve koridorlara asmışlardı. İşte alçak sesle konuşmak, işaretleşmek ve Türkçe’den başka dille konuşmak yasak diye. Annemin geleceğini öğrenince ben biraz telaşlandım. Annemin Türkçe bilmediğini biliyordum. Zaten o güne kadar köyden çıkmamıştı. Eğer Kürtçe konuşursak sorun çıkacağı belliydi. Görevlilerin herhangi bir şey söylemesi veya yapması durumunda ben sessiz kalamazdım. Bir sorun, bir arbede çıkardı. Annemin buna tanık olmasını istemezdim. İkimiz de şiddet görebilirdik. Ben, Dev-Yol davasında yatan Ruşen Sümbüllüoğlu ile aynı hücreyi paylaşıyordum. Konuyu kendisine anlattım. Biraz bu konuda sohbet ettik. Annem, kız kardeşimle geliyordu. Kız kardeşim Türkçe biliyordu. Ruşen’e bunları anlattım. O zaten bir şeyler yazıyordu. Ben bunları anlatınca notlar falan aldı. Herhangi bir durumda sessiz kalmayacağım, böyle olursa da hücreye gelmeyebileceğimi söyledim. Çünkü direkt işkenceye götürebilirlerdi.
“Ondan sonra çıktım ziyarete. Kız kardeşimle konuştum. Hoş beş ettik. Birden annem hareketlendi ve kız kardeşimi kolundan tutup biraz geriye çekerek, kendisi bana yaklaştı ve ‘Kamber Ateş nasılsın?’ dedi. Ben şaşırdım ama çabuk toparladım. ‘İyiyim anne, sen nasılsın?’ diye sordum. Ancak cevap vermedi. Yine biraz kız kardeşimle konuştu. Annem yine aynı şeyi yaptı ve yine bana ‘Kamber Ateş nasılsın?’ diye sordu. Bu durum üç kere tekrarlandı. Her defasında aynı şekilde yanıt verdim. Önce annemin biraz da olsa Türkçe öğrendiğini sandım. Ama böyle tekrarlayınca durumu anladım. Sadece bunu ezberletmişlerdi. Eğer Kürtçe konuşsaydı benimle hem kendisi hem de ben şiddete maruz kalacaktım. Onun için dışarıda bunu ezberlemiş. Aslında ezberlediği sadece ‘nasılsın’ kelimesi, adımı soyadımı zaten biliyor.”
Silâhsız Kürtlerin silâhlı Kürtlere gösterdiği ilk kart sarıydı: 2004
Silâhsız Kürtler, Cumhuriyet’in ilk 60 yılındaki inkâr politikalarının devam ettiği, ilaveten cezaevlerindeki korkunç uygulamaların hatıraları hâlâ canlı olduğu için, 1980’ler ve 1990’lar boyunca silâha ve silâhlı Kürtlere karşı bir itiraz tavrı geliştirmedi. 1999’da PKK lideri Öcalan’ın yurtdışından Türkiye’ye getirilmesinden sonra PKK tek taraflı olarak ateşkes ilan etti. Ateşkes 2004’e kadar sürecekti.
Adalet ve Kalkınma Partisi’nin 3 Kasım 2002 seçimlerini kazanıp tek başına iktidar olması, Kürt meselesinin tarihsel köklerini ve sosyolojik veçhesini görmezden gelen, onu salt bir terör vakası olarak tanımlayan statükocu yaklaşımlar için alarm verici bir gelişme oldu. Çünkü bu nevzuhur parti, gerek içinden çıktığı Refah Partisi’nin (RP) gerekse de öbür geleneksel partilerin sindiremeyecekleri birçok politika değişikliği vaat ediyordu; Kürt meselesi de bu vaat alanının içinde yer alıyordu.
AK Parti, Kürt meselesinde önceki iktidarlardan farklı bir çizgi izleyeceğine nişâne niteliğindeki ilk adımını hükümetin kuruluşunu izleyen on ikinci günde attı ve 19 Temmuz 1987’de 13 ilde ilan edilen Olağanüstü Hal (OHAL) uygulamasına son verdi (30 Kasım 2002).
Ne var ki bu, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın 12 Ağustos 2005’te Diyarbakır’da yaptığı ve zihinlere “Kürt sorunu benim sorunumdur” cümlesiyle kazınan ünlü konuşmaya kadar atılan ilk ve son ciddi adım oldu.
Bunun bir nedeni, çözüm iradesi her ne kadar önceki hükümetlerden daha güçlü olsa da, AK Parti iktidarının gelenek ve zihniyet bagajlarından kaynaklanan sınırlılıklarıydı.
Bir başka önemli neden ise, AK Parti’nin, hükümeti seçim dışı yöntemlerle devirmeye çalışan asker-sivil geleneksel bürokratik güçlerin eline bu yolla ilave bir koz vermeme yönündeki kaygılarıydı.
Nihayet, o dönemde Abdullah Öcalan’ın, askerlerin siyasetteki güçlü konumu nedeniyle Kürt meselesinin sivil siyasetçilerle değil orduyla müzakere ederek çözülebileceğine dair geliştirdiği fikirler de, 2005’teki Diyarbakır konuşmasından sonra neden somut adımların atılamadığını açıklayan faktörler arasında sayılmalı…
Kürt meselesinin yakın tarihinde yer alan ve pek fazla bilinmeyen bu ara dönemi kısaca hatırlamak yerinde olur.
PKK, 1 Haziran 2004’te beş yıldır sürmekte olan tek taraflı ateşkes ilânını bozduğunu açıkladı. Gerekçe, “AK Parti’nin Kürt sorununa kayıtsız kalması” ve “Öcalan’ın İmralı’daki kötü maddi koşulları”ydı.
Böylece açılan yeni dönemin en ilginç gelişmelerinden biri de, Abdullah Öcalan’ın eski deniz subayı Sarp Kuray’ı kendi fikirlerini Türk medyasına anlatmak üzere görevlendirmesiydi. Böyle bir görevlendirmenin gerçek olamayacağına dair beliren kuşkular üzerine Öcalan avukatları aracılığıyla gönderdiği mesajda Sarp Kuray’ın “güvenilir biri” olduğunu söyledi ve görevlendirmeyi teyit etti.
Fakat Sarp Kuray’ın ziyaretler sırasında Öcalan’ı temsilen aktardığı fikirler görevlendirmeden de ilginçti. Kuray, Öcalan’ın avukatı olduğu söylenen biriyle birlikte ziyaret ettiği gazetecilere AK Parti’nin “Amerikancı ve gayrı milli karakteri”ne vurgu yaparak, “Kürt meselesinin çözümü için tarihsel bir fırsatın doğduğunu, devletin de çözüm istediğini, fakat iktidar partisinin çözümü bilerek engellediğini” anlatıyordu. Yani Öcalan o dönemde AK Parti’yi Kürt meselesinin müzakere edileceği bir partner olarak değil de, sorunun önündeki en büyük engel olarak görüyordu.
O ara döneme ait yine pek fazla bilinmeyen bir başka nokta da şuydu: Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne en fazla yakınlaştığı 2004-2005’te PKK, Avrupa Birliği (AB) üyesi bir Türkiye’yi kendi tahayyülüne uygun bir çözümün önündeki engellerden biri olarak görme eğilimindeydi. (Türkiye, 17 Aralık 2004’te AB’den müzakere tarihi almış, 3 Ekim 2005’te de müzakerelere başlamıştı.) Bu, o dönemde Öcalan’ın da müstear isim kullanarak yazılar kaleme aldığı Gündem gazetesinin bir başyazısının da konusunu oluşturmuştu.
“Komplo ve Öcalan’a Yaklaşım” başlıklı başyazı, Öcalan’ın yakalanıp Türkiye’ye getirilmesinin (“Komplo Süreci”) başlangıç tarihi olarak kabul edilen 9 Ekim 1998’in yıldönümlerinde PKK’nın düzenlediği kitlesel protesto gösterilerinin 2004’teki sonuncusunun sönük geçmesine dairdi. Başyazıya göre bunun en önemli nedenlerinden biri, Türkiye’nin AB ile kurduğu yoğun ilişkilerin Kürtler üzerinde yarattığı “sosyal, ruhsal ve düşünsel farklılıklar” olabilirdi:
“6. yıldönümünde Kürtler, çeşitli eylemler gerçekleştirdi. Özellikle Avrupa’da yaygın geçti. Ancak Türkiye’de aynı yoğunlukta geçmedi. Hatta belli alanlar dışında ciddi bir tepki, eylemlilik söz konusu olmadı… Çok sınırlı bazı etkinlikler gerçekleştirildi. Kürt demokrasi güçleri, özellikle kurumsal yapılar ve kadrolar, yıldönümünde komployu derinden hissetmedi… Bunun, Güney eksenli gelişme ve özellikle de AB süreciyle ilişkisi var mı? Bizce tartışılır. Bu iki olgunun, genelde Kürtler, özelde Kürt demokratik yapılarında sosyal, ruhsal ve düşünsel farklılıklar yaratıp yaratmadığı, soruna ve sürece bakış açılarını etkileyip etkilemediği önemli tartışma konusudur ve bizce tartışılmalıdır…” (Gündem, 12 Ekim 2004).
AB sürecinin Kürtleri Öcalan’dan (PKK’dan) soğutuyor olma ihtimalinin ciddi ciddi tartışıldığı bu başyazıdan bir ay kadar sonra, 17 Aralık 2004’te Türkiye AB’den müzakere tarihi aldı ve 3 Ekim 2005’te müzakereler resmen başladı. Bu iki tarihin arasında da silâhlı mücadelenin yeniden başlatıldığını duyuran PKK bildirisi var, ki bu dönem 2012’ye kadar sürecekti.
PKK, Kürtlerin AB üyesi bir Türkiye’nin ufukta da olsa görünmesinden nasıl bir güven peydahladığını görmüş, bundan ürkmüş ve çareyi savaşı yeniden başlatmakta bulmuştu.
“Komplo süreci”nin altıncı yıldönümü olan 2004’te Türkiye’deki Kürtlerin, diasporadaki Kürtlerin tersine -ve ilk kez- “ciddi bir tepki, eylemlilik” göstermemesi, aslında silâhsız Kürtlerin silâha ve silâhlı Kürtlere gösterdiği bir sarı karttı.
Sonraki dönemlerde o kart bir daha hiçbir zaman yeşile dönmeyecekti. Çünkü artık hem Kürt meselesinin çözümüne dair adımlar atılmaya başlamış hem de legal Kürt siyaseti güçlenmeye başlamıştı.
2013-2015 arasındaki çözüm sürecinin ardından başlatılan ‘halk savaşı’ ise kartın rengini bir daha değişmemek üzere kırmızıya döndüren bir sonuç doğurdu. Bu da bu dizinin son yazısının konusu.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERYeni Bir Çözüm Süreci Ne Kadar Mümkün? 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİNSANLIĞIN ÖLÜMÜ 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZİKİ MEZAR, İKİ İNSAN ve IRKÇILIK 12.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
19.06.2025
17.06.2025
8.06.2025
1.06.2025
11.05.2025
8.05.2025
4.05.2025
29.04.2025
25.04.2025
21.04.2025