Alper GÖRMÜŞ
28 Şubat döneminde başörtüsü nedeniyle öğrenimine devam edemeyen tıp fakültesi öğrencisi Leyla Şahin uğradığı haksızlığı gidermek için Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne başvurmuş, davayı kaybetmiş, yıllar sonra da dört dönem üst üste AK Parti listelerinden milletvekili seçilmişti.
Halen AK Parti Grup Başkan Vekili olan Leyla Şahin 2019’da, AK Parti İnsan Haklarından Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı iken çok ama çok tuhaf bir açıklama yapmıştı. Kelimesi kelimesine şöyleydi açıklama:
“İnsan hakları ihlali deyince akla somut söylenebilecek bir iki tane olay bile gündeme getiremiyorlar. Bu çok algı ve yanlış söylemlerle birlikte aleyhimize kullanabilecek bir alan olarak görülebiliyor. Aslında bunların hiçbiri doğru değil.”
Bu sözleri okuduğumda “insaf” diye inlediğimi hatırlıyorum. Fakat içimden, Leyla Şahin’e göre hiç olmayan insan hakları ihlallerini örneklerle hatırlatan, bakın şu var, şu da var diyen bir yazı yazmak gelmemişti. Böyle bir sergileme çabası, sanki 2019 Türkiye’sindeki adaletsizlikler alanı herkesin bir bakışta görebileceği binlerce vakayı kapsamıyormuş… sanki sadece birkaç “münferit” hadiseden ibaretmiş… ve sanki onlar da çok aleni olmadığından bulup ortaya sermek için çaba sarf etmek gerekirmiş gibi bir anlam taşıyacağından, zül addetmiştim böyle bir çaba içine girmeyi.
Fakat aklım da bir soruya fena halde takılmıştı: Leyla Şahin belli ki zekâsı da kavrayışı da yerinde bir kadındı. Peki, böyle biri nasıl olup da on binlerce vakanın bulunduğu bir alana bakıp tek bir vaka bile görmediğini söyleyebiliyordu.
Soruya cevap vermeye çalıştığımda iki ihtimal geldi aklıma: Ya, dedim, Leyla Şahin görüyor fakat sıradan bir siyasetçinin ucuz refleksiyle inkârdan geliyor… ya da bakıyor fakat baktığında hakikaten bir adaletsizlik görmüyor ve “vaka yok” derken söylediğine gerçekten inanıyor.
İşte bu soruya cevap arayan bir yazı yazdım o günlerde ve vardığım sonuç şu oldu: İkincisi geçerli…
Gerekçem de şöyleydi: Başlangıçta karmaşık ve tuhaf gibi görülse de, aslında son derece yalın bir insani gerçeklikten söz ediyoruz: İlkesel olarak reddettiğimiz, olmaması gerektiğine samimiyetle inandığımız bir şeyi (Leyla Şahin örneğinde ‘adaletsizlik’) bir dizi meşrulaştırma mekanizması üzerinden kabul edilebilir ve onaylanabilir başka bir şeye dönüştürüyoruz ve böylece kendi vicdanımıza ve ahlakımıza aykırı davranıyormuşuz duygusuna kapılmaksızın kendi vicdanımıza ve ahlakımıza aykırı davranma imtiyazını elde edebiliyoruz.
Yani biz insanlar için adaletsizliği kendimizi fazla kötü hissetmeden onaylamada kullandığımız güçlü yardımcı malzemeler var ve bunlar sayesinde kendimizi fazla ‘kötü’ hissetmeden adaletsizlik yapabiliyoruz, kendimize hak gördüğümüzü başkalarına hak görmeyebiliyoruz ya da başkaları için ‘anlamlı’ olan bir hak bize anlamlı gelmediği için o hakkın kullanılmasını engelleyebiliyoruz.
Bireysel hayatlarımızda birine karşı adaletsizlik ya da haksızlık ettiğimizde kendimizi fazla kötü hissetmememizi sağlayan en güçlü yardımcı malzememiz ‘ahlak…’ Mesela ataerkil bir babaya, birini kendi onayı olmadan hayat arkadaşı seçmiş kızını evlatlıktan reddetme ‘hakkını’ veren şey, inandığı ahlak anlayışıdır.
Ahlakın kişisel ilişkilerde oynadığı role benzer bir rol de toplumsal hayatta sert ideolojik farklılıklar üzerinden oynanır. Orada da bir grubun yekdiğerine adaletsizlik ve haksızlık etmesi, iman edilmiş ideolojiler üzerinden doğrulanır. O ideolojiler üzerinden hangi hakkın ‘doğru’, hangisinin ‘yanlış’ olduğu tanımlanır ve böylece elde edilmiş meşruiyet sayesinde gerçekte haksız ve adaletsiz davranan birileri kendi dünyalarında kendilerini haksız ve adaletsiz davranıyormuş gibi hissetmezler.
HÜDA PAR’ın geçtiğimiz hafta sonu düzenlediği çalıştayda dile getirilen, gerçekleştiğinde bu ülkede yaşayan Kürtlerin kendilerini iyi hissedeceği, ülkeleriyle bağlarını daha da güçlendireceği bazı hak talepleri dizginsiz bir öfkenin mezesi oldu. Öfkelerini dile getirenlerin başında, maruz kaldıkları hak ihlallerinden haklı olarak şikâyetçi olan ve iktidara geldiklerinde ‘demokrasi’ vaat eden aydınların ve siyasetçilerin olması da işin ironisiydi. Türkiye, kendi tatminiyle bağlantılı olmayan hak taleplerini ‘helal’ saymayan siyasi grupların birlikte yarattığı bir cehennem.
HÜDA PAR çalıştayı vesilesiyle bir kez daha gördük: Kürt meselesinin çözümünün Kürtlerin tatminiyle bağlantılı olduğu kabul edilemiyor, dolayısıyla Kürtlerin kendilerini tatmin edecek talepleri ‘demokratik’ sayılmıyor ve alerji yaratıyor.
Sonraki yazıda devam edeceğim.
Yazarlar
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları



























Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
21.07.2025
14.07.2025
23.06.2025
19.06.2025
17.06.2025
8.06.2025
1.06.2025
11.05.2025
8.05.2025
4.05.2025