Alper GÖRMÜŞ
Eski bir Sırrı Süreyya Önder portresi için sunum: Aşağıda okuyacağınız portreyi bundan 17 yıl önce kaleme almıştım. Dün (3 Mart) Habertürk’te onunla yapılmış uzun röportajı dinleyince acaba o zaman ne yazmışım diye merak ettim. Bu merakımı röportaj sırasında sarf ettiği iki cümle özellikle tetikledi.
Birinci cümle: “Beni eskiden herkes severdi, şimdi yarısı sövüyor…”
Aklımda, onu “sevmeyeni olmayan biri” diye anlattığım kalmıştı. Portreyi okuyunca şaşırdım, böyle bir cümle yoktu. Muhtemelen aklımdan geçeni yazmamışım o zaman ama kesinlikle doğruydu. Ve şimdi -ne yazık ki- “yarısının sövdüğü” de doğru. Ama bu onu giriştiği kutsal çabadan soğutacak bir etki yapamazdı, dünkü röportajda bunu bir kere daha gördük.
İkinci cümle: “Ana baba Türkmen bir ailenin evladı olarak burada yoldaşlık ve dayanışma nöbeti tuttum…”
Bu cümle de tetikledi beni 17 yıl önceki portreyi okumam yönünde. Çünkü portrede Önder’in Kürt olduğunu yazmıştım, öyle biliyordum. Portre yayımlandıktan bir gün sonra telefonla aradı, “beni zebun ettin” dedi (bu kelimeyi bilmiyordum, ‘âciz’ anlamına geliyormuş), sonra da gülerek ekledi: “Fakat Kürt değilim.”
Einstein, “bir önyargıyı parçalamak atomu parçalamaktan daha zordur” demişti. Bu iddialı sözü kendinden yola çıkarak onaylamayanlar varsa, ne mutlu onlara; çünkü onlar önyargılarının esiri olmamışlardır ve bu yönleriyle eşi görülmemiş bir başarının temsilcileridirler.
Sayıları ne yazık ki ihmal edilebilecek kadar küçük olan bu büyük başarının sahiplerini saygıyla bir kenara bırakalım… Peki, önyargılarıyla kımıldayamaz hâle gelmiş her siyasi düşünceden, her inançtan milyonlarca insan ne yapacak? Düşüncesinden ve inancından emin, kendisinin bulunduğu yerin dışında duran herkesin “yanlış yerde” durduğuna inanan “ana akım” mensupları; mesela dini inanç sahipleri, mesela laikliği İslamiyet karşılığı bir inanç hâline getirenler, mesela memleketi sadece kendilerinin hakiki manada sevdiğine-sevebileceğine inanan militerler, mesela sağcılar, mesela Türkler, mesela kadınların ikinci sınıflığını içine iyice sindirmiş erkek ideolojisi mensupları…
Bin dil dökseniz yerlerinden milim kıpırdatamayacağınız bu hâkim ideoloji mensuplarını bir de Sırrı Süreyya Önder’le tanıştırın, bakın ne olacak? Bir lâdinî, laikçilikle dalga geçen bir laik, bir anti-militer, bir sosyalist, bir Kürt ve bir kadın dostu erkek olan Sırrı Süreyya Önder’le karşılaşan bütün önyargı sahiplerinin başına ne geldiyse, onların başına da o gelecek. Mesela İTÜ Sözlük’ten “normalşartlaraltındaveodasıcaklığında”nın başına gelenler gelecek:
“Haziran ayı başlarında falan babamın, ‘Meksika sınırı diye bir program var F tipi kanallardan birinde, ama çok güzel, izledin mi hiç’ demesiyle merakımın depreşmesi sonucunda tesadüfen konuk olduğu bir programa denk geldiğim, izledikten sonra daha önce hakkında bir bilgim olmadığı için kendime kızdığım insan. İdeolojiyi, dünya görüşünü falan s..tir et yahu, bu adam direkt bu coğrafyanın yüreğinden konuşuyor. Hani böyle mahallenin delikanlı abileri olur ya; öyle bir söylemi, duruşu var! AKP açılım mı istiyor? Çok dürüstse bu konuda, önce bu abiyle ve o’nun gibilerle görüşsün, sonra lafazanlık yapsın derim kendi adıma!”
Onu “F tipi” bir televizyonda değil de “L tipi” bir televizyonda konuşurken görse daha mutlu olacağı muhakkak İTÜ Sözlük yazarı hoşlanmayacak ama, Sırrı Süreyya Önder’i “Bu coğrafyanın yüreğinden konuşan adam” yapan şeylerden biri de, çocukluğunun Adıyaman’da, “F tipi” bir çevrede geçmiş olması…
“Ben yedi yaşımdan itibaren okuma sürecimin içerisine bütün Risale-i Nur külliyatını da dahil ettim. Çünkü babam böyle bir gelenekten geliyordu. Dayım da insan güzeli, bir Nur şakirdiydi. Ve çocukları çok ciddiye alırlardı.”
Fakat onun gibi bir adalet arayıcısı; her türden eşitsizliği kader, devlete itaati erdem olarak gören bir geleneğin içinde kalamazdı. Aslında ondan önce, Türkiye İşçi Partisi’nin Adıyaman İl Başkanı olan babası çıkmıştı geleneğin dışına.
Evleri, zamanın genç-yaşlı sosyalistlerinin uğrak yeriydi. Önder, babasını kaybettiğinde 8 yaşındaydı. Annesi ve üç kardeşiyle birlikte sığındıkları dede evinde çok yoksul bir hayat sürdü. Lisede ve özellikle de “çalışarak okuma”nın mümkün olması nedeniyle tercih ettiği Ankara Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde olgunlaşan siyasi kimliğini bugün de taşıyor. Sırrı Süreyya Önder bir solcu, bir sosyalist…
İnsan olarak gücü nereden geliyor?
Meşrebiniz ne olursa olsun Sırrı Süreyya Önder gibilere kızamazsınız, yüzünüzde geniş bir gülümsemeyle izlersiniz sadece. Bilmiyorum, insanı bundan daha güçlü yapan başka bir şey var mıdır?
Kullandığı “F tipi televizyon” ibaresiyle ve sonraki cümleleriyle “kentli-laik-çağdaş” fakat aynı zamanda çok sayıda önyargıyla malûl kalabalıklara ait olduğunu düşündüğüm (yoksa önyargılı mı davranıyorum) “normalşartlaraltındaveodasıcaklığında”nın başına gelen şey, benzer önyargılarla malûl dindar, muhafazakâr kalabalıkların başına da geliyor. Şu soru ve cevapta olduğu gibi:
Soru: Muhafazakâr kesim için bir sosyalistten beklemedikleri, alışık olmadıkları ihlâslı bir dervişlik hali mi var sizde ne?
Cevap: Estağfurullah. Ya o çok iddialı olur. Bence ben elimden geldiğince samimiyeti ve gerçekliği gözetiyorum. Bu konuda da insanın iddiası olması lazım. Şimdi ben o röportajlarda İslamı referans alan biri olmadığımı söylememe rağmen o insanlar beni kardeşleri gözüyle görüyorlarsa, demek ki meseleye burasından bakmak lazım. Zaten aslolan da budur.
Bence de “aslolan” budur. Bence samimiyet, sahicilik ve iyilik elele verseler ve “ete kemiğe büründük Sırrı diye göründük” diye halay tutsalar yeridir yani… İhtiyacımız olan şey, Sırrı Süreyya Önder’vari bir samimiyet ve sahicilik… Böyle olunca, sizi herkes dinler. Böyle olunca, düşünce ayrılıkları bâki kalır ama, bunlar göz oyma nedeni olmaz…
Sırrı Süreyya Önder’in insan olarak gücü samimiyetinden, sahiciliğinden ve her an gözlerine yansıyan “iyi insan”lığından geliyor.
Sanatçı olarak gücü nereden geliyor?
12 Eylül mahkemelerinde mahkûm olduğu 12 yılın yedisini yatıp çıktıktan sonra marley işçiliği, pavyon çalgıcılığı, uzun yol şoförlüğü, yurtdışında inşaat işçiliği gibi bir dolu iş yaptı. Bu arada her fırsatta “Bu tozlar bu çamurları getirdi” adlı anlatısına bir şeyler ekledi.
2003’te Yılmaz Güney’in “Duvar” filmini izledikten sonra gözüne ilişen bir ilanın izini sürdü, yol onu sinemacı Barış Pirhasan’a götürdü. İlan, senaryo yazmaya heves edenlere yönelikti. Barış Pirhasan ilk olarak neden sinemayla ilgilendiğini sordu. Önder, “Valla biraz öfkeliyim” dedi. Barış Pirhasan, öfkenin sinemaya başlamak için faydalı, devam etmek için zararlı bir şey olduğunu anlattı ona.
Sırrı Süreyya Önder en çok en öfkeli olduğu şeyi, 12 Eylül’ü anlatmak istiyordu. Demek ki başlayabilirdi sinemaya, fakat “Konsey üyelerinin, acıdan kırk Bornova battaniyesi parçalamadan ölmemesi için her gece beddua ederek yatan” bir adam olarak filmin devamını nasıl getirecekti? O öfkeyle, karikatürleştirilmiş bir 12 Eylül eleştirisinden başka bir şey ortaya koyabilmek nasıl mümkün olacaktı?
Sırrı Süreyya Önder’in ilk filmi “Beynelmilel”i izlediğimde en çok, yaratıcısının gerçek duygularıyla bu filmden yansıyan duygu arasındaki farka şaşırdım. Öğrenci, hocasına verdiği sözü tutmuş, gerçek duygularının eserini yaralamasına izin vermemişti:
“Benim bir serinkanlılık meleği gibi dolaşmam, bunun önce sinema olabilmesinin gereğinden… (…) Dostoyevski gibi kahramanlarımıza şefkatle yaklaşmalıyız. Sol ürünlerde faşistler, işkenceciler çok çirkin gösterilir. Sağ ürünlerde de solcular hep parkalı, sakallı, kötüdür. Yarattığınız karaktere saygı duymazsanız yaptığınız şey sanat olmaz. Ekşi Sözlük’te okudum. ‘Gülendam’la Gülendam olmuş. Askerle asker olmuş’ diyor.”
İnsan olarak öfkesi de samimi, sanatçı olarak öfkesini dizginlemeye çalışması da… Bu onu insan olarak da, sanatçı olarak da sahici kılıyor.
Sırrı Süreyya Önder’e her inançtan, her siyasi düşünceden insanların gösterdiği teveccüh, bu “vaka”dan çıkartabileceğimiz en önemli dersi de özetliyor bence: Propagandaya kanmayın, sahicilik hâlâ en revaçta olan değerdir!
Yazarlar
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları




















































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
21.07.2025
14.07.2025
23.06.2025
19.06.2025
17.06.2025
8.06.2025
1.06.2025
11.05.2025
8.05.2025
4.05.2025