Alper GÖRMÜŞ
Hrant Dink Vakfı Yayınları’nın sözlü tarih kitaplarından ikincisi de yayımlandı: Diyarbakırlı Ermeniler Konuşuyor...
Sessizliğin Sesi ortak başlığını taşıyan kitaplardan ilki Türkiyeli Ermeniler Konuşuyor alt başlığıyla geçtiğimiz yıl yayımlanmıştı.
İlk kitapta olduğu gibi ikinci kitaptaki söyleşiler de Ferda Balancar tarafından derlenmiş.
İlk kitap Türkiye’de yaşayan Ermenileri merkez almıştı, ikinci kitapta ise günümüzde Türkiye’de, Ermenistan’da ya da diasporada yaşayan Diyarbakırlı Ermenilerin izi sürülüyor.
Diyarbakır Ermenileri Konuşuyor, ele aldığı özne nedeniyle, daha okumaya başlamadan, Ermenilerin 1915 ve sonrasındaki olaylarda Kürtlerin sorumluluğuna dair nasıl bir algıya sahip olduklarını göstermeyi (de) vaat ediyor.
Şahsen ben kitabı öncelikle bu beklentiyle okudum ve doğrusu beklentimi fazlasıyla karşıladığını gördüm.
Diyarbakırlı Ermenilerin bu çerçevedeki muhasebeleri, Kürtlerin canını epeyce sıkacak türden... Burada iki örnek vereceğim, kitapta çok daha fazlası var:
“Halam sürekli beddua ederdi Kürtlere, Kürt ağalarına. ‘Ben Balıkesir’e gidene kadar Türk görmedim, bizi hep bunlar kesti’ derdi Kürtler için. Dedem de öyle derdi. Kürtlere küskündü, hiç sevmedi Kürtleri.” (s. 86)
“Kürt sorununun da başlangıç noktası, Ermeni soykırımında aldıkları roldür. Çok yazıktır ki Ermeniler de, Kürtler de bu yüzden acı çekti, çekiyor. O gün Kürtler soykırımda yer almasalardı, ne soykırım yaşanırdı, ne de bugünkü durumlar.” (s. 57)
İzninizle burada bir parantez açıp, Hilâl Kaplan’ın Cumhuriyet döneminde Türkiye’nin Müslüman dindarlarının başına gelenlerin de tıpkı Kürtlerin başına gelenler gibi 1915’le bağlantılı olduğu yönündeki düşüncesini aktaralım ve “üçleme”yi tamamlayalım.
Hilâl Kaplan, “Bir İslâmsızlaştırma hamlesi olarak 1915” başlıklı yazısında şöyle demişti:
“İttihat Terakki’nin ‘laik bir ulus’ yaratma arzusunun önündeki en büyük engel gayrimüslimlerdi. Zira nüfusunun %20-30’u arası gayrimüslim olan bir ülkede İslâm’ın görünürlüğü laikçi politikalarla azaltılsaydı, o topraklardaki gayrimüslim nüfuzun kuvvetlenmesi gündeme gelebilirdi. (...) Öncelikle gayrimüslimler yok edildi ve görünmez kılındı; ardından Müslüman çoğunluğu dine mesafeli ama Türklüğünün bir icabı olarak ‘sözde Müslüman’ yapmaya yönelik toplumsal mühendislik çalışmaları yürürlüğe kondu.” (Yeni Şafak, 23 Ocak 2012)
Çektikleri acı sayesinde, Ermenilerin acısını hissedebildiler
Diyarbakırlı Kürtler konuştukça ortaya çıkan bir gerçek de şu: Günümüzde yalnızca Kürtlerin siyasi temsilcileri değil, sokaktaki Kürtler de 1915’teki sorumluluklarını kabul ediyorlar ve samimi olarak özür diliyorlar. Kitapta, bu yönde de çok sayıda tanıklık var.
Bu, son yıllarda Diyarbakır’ı ziyaret eden Diyarbakırlı Ermenilerin ortaklaşa dile getirdikleri bir gözlem.
Ermenilerin 1915 acısını hissedip kabullenmede Kürtlerin Türklerden çok daha gayretli olmasının en büyük nedeni, hiç kuşku yok ki Kürtlerin de son 80-90 yılda benzer bir acının süzgecinden geçmiş olmaları...
Şöyle bir varsayımda bulunalım: Diyelim ki, başta Atatürk olmak üzere Kurtuluş Savaşı’nın Türk önderleri savaştan önce verdikleri sözü tuttular ve Kürtleri, Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran iki “asliunsur”dan biri olarak tanıdılar; idari ve toplumsal yapı da buna uygun olarak düzenlendi.
Böyle bir durumda, Kürtlerin vicdanının 1915’e dair bugünkü sonucu doğuracak biçimde işleyeceğini hiç sanmıyorum. Elimizde sağlaması yapılmış bir matematik işlem var çünkü: “Asli unsur” Kürtlerin vicdanlarının 100 yıl boyunca nasıl işleyeceğini görmek için, Türkiye’yi yönetenlerin ve Türklerin vicdanlarının 100 yıl boyunca nasıl işlediğine bakmak yeter!
“Müslüman’ım ve Ermeni’yim, inanmıyorsan tarihe bak!”
“Bizim orada bir kaymakam vardı, beni çağırtmış özel görüşme için. O zaman ortam çok karışık (12 Eylül 1980 öncesinden söz ediliyor A.G.), telefonun fişini dahi çekti odasında konuşmadan önce. Bana ‘Ermeni misin?’ diye sordu. Dedim ‘Ermeni’yim.’ ‘Ama Müslüman’sınız siz, nasıl olur?’ dedi bu sefer. Dedim, ‘Evet, Ermeni’yim ve Müslüman’ım. Biri din, biri ırk. İnanmıyorsan tarihe bak.’ Kızdı, ‘Çek git’ dedi. Bir zaman sonra tekrar çağırdı. (...) ‘Senin o geçmişindeki saçmalıkları araştırdım, doğruymuş, Ermeni’ymişsin’ dedi. Aynen böyle dedi, ‘geçmişindeki saçmalıklar’...” (s. 89)
Kitap, tıpkı “1915 ve sonrasındaki olaylarda Kürtlerin sorumluluğuna dair Ermeni algısı”gibi halının altına süpürülmüş, tartışma dışı tutulmuş bir başka konuyu daha olanca çıplaklığıyla gündeme getiriyor: Anadolu’daki Müslümanlaşmış ya da Müslümanlaştırılmış Ermeniler...
Konunun tabu olarak algılanması, tabii ki esasen devletin arzusunun o yönde olmasıyla ilgili... Fakat onun dışında, yukarıdaki kaymakam örneğiyle somutlanan zihnî-kavramsal bir bariyer daha var: Bu topraklardaki Türk-Müslümanların, Ermeniliği din zannetmesi!..
Kitaptan anlıyoruz ki, Türkiye’nin okumuş yazmışları dahi bu ayrımın farkında değil. İşte bu yönde dile getirilmiş bir başka tanıklık:
“Ben bir meslek odasının ikinci başkanlığını yaptım. Bir gün oda başkanıyla Adıyaman’a gidiyoruz. Bu, ‘Senin baban Müslüman’dır, nasıl Ermeni oluyorsunuz?’ gibi sorular sordu. Dedim ki ‘Babam Müslüman olabilir, dinini değiştirmiştir. Bu en doğal hakkıdır. İnancını orada görmüş.’ Hoş, onun tercihi de değilmiş yani de... Dedim, ‘Babamın inancı ile onun Ermeni oluşu arasında nasıl bir ilişki var?’ Türkiye’nin en seçkin üniversitelerinden birinden mezun, akademik eğitim almış bu kıymetli arkadaşıma, Ermeniliğin bir inanç biçimi olmadığını, bir ırk olduğunu anlatıncaya kadar göbeğim çatladı.” (s. 49)
Devletin bakışı?
Ezcümle, kafamız basmasa da Anadolu’da böyle, belki kafamızın basmayacağı kadar çok Müslüman-Ermeni yaşıyor.
Kitaptaki öykülerden anlıyoruz ki, Anadolu’da, özellikle küçük yerlerde bunların kim oldukları biliniyor ve Müslümanlıklarını samimiyetle yaşamaları dahi onları “biz”den kılmıyor. Müslüman da olsalar “kemikleri haram” sayılıyor.
Diyarbakırlı Ermeniler Konuşuyor kitabı, bence en çok bu yanıyla ilgiyi hak ediyor. Çünkü“dönme”ler ve onların yaşadığı sorunlar ilk kez bu açıklıkla, somut insan anlatımlarıyla gözler önüne seriliyor.
Peki, devletin bu sosyal olguya bakışı ne? Sırf bir “Türkiye Cumhuriyeti Devleti” analiziyle, devletin Anadolu’daki Müslümanlaştırılmış Ermenileri potansiyel bir “tehlike” olarak gördüğünü öne sürmek, vehim sayılmamalı.
Devletin bakışının böyle olduğunu düşünen biri olarak, bu kitabı okuduktan sonra, Hrant Dink’i sonunda ölüme götüren “Sabiha Gökçen Ermeni’ydi” haberinin Genelkurmay’da neden o kadar büyük bir öfkeyle karşılandığını şimdi daha iyi anlayabiliyorum.
Daha önce de yazmıştım: Genelkurmay’ı bu kadar hiddetlendiren şey, bizim zannettiğimiz gibi, sembol değeri bulunan bir Türk’ün Türklüğünün sorgulanması, bunun da “en Türk” kurum olan Genelkurmay’ın kanına dokunması değildi. Mesele, bu yolun bir kez açılmasıydı, ki Hrant Dink de devamının geleceğini ima etmişti zaten.
Bence, devlet, Anadolu’daki “Sabihalar”a dair bilginin popülerleşmesinden ve yaygınlaşmasından korktu. Sabiha Gökçen’in Ermeniliği iddiası üzerinde bu kadar geniş bir terör yaratmasının nedeni buydu.
Devletin içindeki bazı odakların Diyarbakırlı Ermeniler Konuşuyor kitabının yayımlanmasından hiç hoşnut olmadıkları muhakkak!
Bense kitabı hem çok önemli ve samimi buldum hem de çok sevdim.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATürkiye’nin Demokratikleşmesi ve Kürt Sorununun Çözümü: Ciddiyetin Tarihsel Zorunluluğu... 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENKasabın bıçağını bileyen adam 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞBayrampaşa ve maskeli balo 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezGonca Kuriş’in kemiklerini, sevenlerin yüreğini sızlattılar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraCumhuriyet-Halk-Parti 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRYANARDAĞ ÖZÜR DİLEMELİ 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’nin en iyi/kötü dönemi hangisiydi? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçArşivden | 12 Eylülcüler nasıl bir ülke hayal etmişti? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENPogromlar, darbeler, acılar ayı Eylül.. 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir 12 Eylül Sabahı 12.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİN2016 belediye ablukaları ve 2025 darbesi 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMesele CHP Değil! 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAAçlığı yönetemeyenler aç hayvanlarla uğraşıyor: Ülke yangın yeri 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME HİKAYESİ 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava: Beklentiler, Gelişmeler, Olasılıklar 5.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKParti kapatma! Kayyum veya emanetçi ata yeter… 4.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezHangisi doğru? 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANBilge ve bilgin Mete Tunçay 19.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
21.07.2025
14.07.2025
23.06.2025
19.06.2025
17.06.2025
8.06.2025
1.06.2025
11.05.2025
8.05.2025
4.05.2025