Alper GÖRMÜŞ
Portreler için sunuş:
Aktüel Dergisi için yedi yıldır yazmakta olduğum portreleri arada bir sizlerin de dikkatine sunmaya karar verdim.
Bu portrelere başlarken, onların “objektif ” olmayacaklarını peşinen ilan etmiş, şöyle demiştim: “ (…) Artık anlamışsınızdır: Yazacağım portrelerin “objektif ” olma ihtimali yok, ki zaten benim de böyle bir iddiam yok. Sonuçta, portrelerim o insanların bendeki yansımalarından ibaret olacak; ben onları öyle algılamış olduğum için öyle yazacağım…”
Fatih Terim ile başlıyorum… Buyurun…
* * *
Birkaç hafta önceydi, Beşiktaşlı bir arkadaşımın evinde olaylı Beşiktaş-Galatasaray maçını izlemeye hazırlanıyorduk… Arkadaşım, günah çıkarmak istermiş gibi bir tonda “Fatih Terim’e eskiden çok kızıyordum” dedi, “fakat Türkiye’de milyonlarca Fatih Terim olduğunu anladıktan sonra artık kızmıyorum…”
Bunun üzerine ben de ona Fatih Terim için birkaç yıl önce yazdığım portrenin başlığını söyledim: “Türkiye’nin insan hali…”
O portrede şunları da yazmıştım:
“Bana, ‘Şu son 30 yılda hayatı Türkiye’ye en fazla benzeyen insan kimdir?’ diye sorsanız, cevabım Fatih Terim olur… ‘Medeniyet’in görüntüsünü samimi bir benimseyiş ve onunla hiçbir probleminin olmayışı… Fakat özünü benimsemede ciddi endişelerin yaşanışı ve sık sık kendi ‘öz’üne dönme refleksleri…”
Böylece bir Beşiktaşlı ve bir Galatasaraylı olarak Terim’e neden kızmamak gerektiği hususunda uzlaşmış olarak maçı izlemeye başladık.
Sonrasını biliyorsunuz… Olaylar olayları izledi ve sonunda en büyük olay patladı: Fatih Terim Galatasaray yönetiminin oy birliğiyle aldığı bir kararla görevden uzaklaştırıldı.
Bence Galatasaray’ın Terim’i tahammülfersâ bir nezaketsizlikle, adeta kusar gibi bünyenin dışına atmasıyla, onun Türk Milli Takımı’nın bünyesine büyük bir hoşâmediyle kabul edilişini birlikte değerlendirmek gerekir; burada, Türkiye’nin cumhuriyet tarihi boyunca yaşadığı avam-havas gerilimini anlatan büyük bir sembolizmin gizli olduğunu düşünüyorum.
Her şey ne kadar kristalize…
Adanalı, liseden terk bir halk çocuğu, az gidiyor uz gidiyor ülkenin en (yegâne?) elit futbol kulübünün teknik direktörlüğüne getiriliyor… Halk çocuğu, görevinin birinci ve ikinci dönemlerinde kabuğunu (ama sadece kabuğunu) değiştirerek uyum sağlamaya çalıştığı takımında kendine bir yer ediniyor… Bu arada takım da, ülkedeki toplumsal-siyasi gelişmelere paralel biçimde elitizmini biraz budamış, eski görüntüsünden biraz uzaklaşmıştır.
Fakat halk çocuğunun elit takımdaki üçüncü dönemi, ülkenin elitlerinin, kendilerini yönetmeye hak ve ehliyetlerinin bulunmadığını zihinlerinden ve kalplerinden hiç atamadıkları “taşralı” siyasetçilere karşı itirazlarını yeniden yükselttikleri bir döneme rastlar…
Ülkedeki bu genel psikoloji futbola da yansır ve tepesinde artık bir “kont”un bulunduğu ülkenin en elit takımı, aslında bir türlü hazmedemediği “taşralı” teknik direktörü kusar…
Bu kadar mı? Hayır. “Taşralı” teknik direktör, “kozmopolit”in değil “yerel”in geçer akçe olduğu Milli Takım’ın umudu haline gelir ve hikâye böylece tamamlanır.
Ben bu satırları yazarken bir yandan da televizyonda, Nevşehir’de ülkenin en “yerli” sanatçılarından biri olan Neşet Ertaş’ı anmak üzere bir araya gelen bazı sanatçılarla Başbakan’ı birlikte Neşet Ertaş’tan “Gönül Dağı”nı söylerken izliyorum… “Bazı sanatçılar”ı tahmin edebilirsiniz, yine orada asla olmayacak bazı başka sanatçıları da…
İçimden, “benzer bir elitizm hikâyesi” diye geçiriyorum.
Kusulmak istenenlerin benzerliği…
Aklıma bir de kusulmak istenen başbakanla kusulmak istenen teknik direktör arasındaki benzerlikler geliyor… İkisi de mağrur, ikisi de kibirli, ikisi de dirençli… Yönetmeye talip oluşlarını dile getirirlerken ve yönetirken kullandıkları dil, onların yüksek egolarını ve hatta narsisistik kişiliklerini ele veriyor.
Bu dil hiç bana göre değil ama, bilmiyorum, belki de ancak böyle insanlar kırabiliyor kendilerinin ve benzerlerinin önüne çekilen statü ve kimlik duvarlarını…
Fakat o otoriter, müdanasız, kendileriyle dolu ve hiç kimsenin iltifatına ihtiyaç duymazmış görüntülerinin ardındaki kırılganlığı da görmek gerek.
Fatih Terim’i kâh “gıcık” kâh “çocuksu” kılan şey de başka bir şey değil zaten.
Ben Fatih Terim’i eski Türk filmlerindeki sert fakat “iyi” fabrika patronlarına benzetiyorum.
Yeşilçam filmlerindeki o patronlar, çalışanlarından mutlak bir itaat isterler, bu itaati elde edince de yumuşayıp çalışanlarına karşı “iyi” davranırlardı. Fakat bu itaatli tavır bir noktada tavsamaya dursun, patronumuzun otoriter yüzü derhal ortaya çıkar, “şımaran” çalışan böylece yaptığı hatayı anlayıverirdi.
Terim hem sert hem “babacan” bir teknik direktör olarak tanınıyor. Hangisi doğru? Bence ikisi de. Hatta onu, karakterinden gelen sertlikle sonradan öğrenilmiş “doğru”lar arasında gidip gelirken yorulan biri olarak görüyorum ben.
Hep “kendini geliştirmek”ten söz etmesi de bununla alâkalı… Taşralı genlerinin taşıdığı feodal değerleri daha “modern” değerlerle ikame etmeye gayret etmenin yorgunluğu…
Belki ömrü birkaç yüz yıl olsaydı bu “cehd” kesin bir başarıya ulaşabilirdi ama, şimdilik bir karakter öne geçiyor, bir sonradan öğrenilmiş “doğru”lar… Sonuç da işte gitmeli gelmeli Fatih Terim davranış modeli olarak çıkıyor karşımıza.
Terim’in bu bocalamalarını en iyi, eleştiri karşısındaki davranışlarında görebiliriz… Eleştirilere karşı göstermek istediği davranış modeli “modern”dir ama, fiiliyatta sık sık “geleneksel” öne çıkar.
Terimvari temel karakterlerde (otoriter kişilik) eleştiriyi daima tek bir duygu izler: öfke… Fakat “eleştiriye tahammül”ün bir erdem olduğunu öğrenmiş otoriter bir kişiliğin eleştiri karşısındaki tepkileri, bunu öğrenmemiş olanlarla kıyaslanmayacak kadar karmaşıktır. Her eleştiriye öfkeyle cevap veren ve başka da bir şey bilmeyenler hiçbir psikolojik karmaşa yaşamazken, öyle yapmak istemedikleri halde gene de öyle yapanlar, ilave bir öfkeye daha sahip olurlar: kendi kendilerine duydukları öfkeye…
Kendisini eleştiren futbol yazarı Osman Tanburacı’ya telefonda söğüp sayarken, Terim’in insanı en fazla hırpalayan bu öfke biçimiyle bir kez daha boğuşmak zorunda kaldığına hiç şüphem yok.
Terim hep böyle kalacak, bizi hep şaşırtacak, bazen “bravo” diyeceğiz, bazen “insaf be hoca…” Bunu o da biliyor, ne kadar öğrenirse öğrensin temel karakterinden kaynaklanan problemleri aşamayacağını samimiyetle kabul ediyor:
“Şimdi bana çok değiştin diyorlar. Eskiden çok gaddarken, şimdi içimden 100’e kadar saymayı öğrendim. Toprağa girmeden huyumun değişmesi mümkün değil…”
Otoriter kişilikle, öğrenilmiş demokratik davranış kodları arasındaki gerilim Fatih Terim’in gelgitli davranışlarını önemli ölçüde açıklasa da, onun düşünce dünyasındaki gelgitlerini açıklayamaz. Bunun için onun yaşadığı hayata bakmalıyız.
Adana’nın kapalı dünyasından dünyaya açılan bu hayatın rotasını izlemeden onun dünyayı kavrayışındaki gelgitleri anlamanın mümkün olmadığını düşünüyorum.
Terim, dünyaya açılıp insanları tanıdıkça değişti… Biraz Türkiye’ye benzer bu yönüyle… Türkiye nasıl “her tarafını kuşatan düşman ülkeler”le temas ettikçe düşmanları azalıyor (bu cümleler eski portreden, hepinizin bildiği nedenlerle bu cümleyi şimdi kuramayız), aynı süreci Terim de yaşadı ve yaşamaya devam ediyor. “Futbol sayesinde dünyanın dört bir tarafında edindiğimiz dostlar”ı sürekli vurgulaması, bu sürecin onu nasıl değiştirdiğinin önemli bir işareti.
Terim’in Türkiye’ye benzerliğini, onun Avrupa’ya yaptığı çıkarmanın başarısızlığı ile aynı dönemde Türkiye’nin Avrupa Birliği macerasının duraksamasında da görebiliriz.
Fakat her iki hamle de, önceden öngörülebileceği gibi belirgin bir zihniyet değişimine yol açmış görünüyor, ki Fatih Terim artık şöyle konuşabiliyor:
“Biz yıllarca başaramadık. Ya hakem kötüydü, ya top direkten dönmüştü. Ama topun döndüğü direk 10 santim, kale yedi metre. Bu şanssızlık olamaz. Kendi vizyonumuz, birikimimiz, tecrübemiz yoksa kimse başarı beklemesin…”
http://serbestiyet.com/fatih-terim-elitlerin-takiminda-tasrali-olmak/
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
19.06.2025
17.06.2025
8.06.2025
1.06.2025
11.05.2025
8.05.2025
4.05.2025
29.04.2025
25.04.2025
21.04.2025