Alper GÖRMÜŞ
SUNUŞ
Birkaç yıl önce bana, köye uğramış bir gece kalmıştı. Sabah kahvaltıda ona tam emeklilik hayalimi anlattım:
“Sabah yataktan kalkıyorum, yapacak hiçbir şey yok. İstersem akşama kadar bahçede uzanıp gökyüzünü seyredebilirim.”
Sevan’ın cevabı: “Ben o yataktan kalkamam ki!… Kalktığımda kafamda en az 10 iş olmalı ki o günün akşamını getirebileceğime inanayım…”
Sevan böyle biri… Çalışacak, didinecek, üretecek, sonuç alacak… Ancak böyle mutlu olan, ancak böyle hayatını anlamlı kılabilen biri…
Onun bu yanını çok iyi bildiğim için, şu anda cezaevinde yaşadığı hayatı öğrendiğimde içim cız etti. Hele ki son mektubunun son cümlesini okuduğumda: “Günden güne küçüldüğümü hissediyorum…”
Ona bu cümleyi yazdıran cezaevi hayatını da kendi satırlarıyla özetleyeyim (Sevan’ın, oğlu Tavit’in yönettiği sosyal medya hesapları üzerinden takipçileriyle paylaştıklarını bana gönderen Özlem Yağız’a teşekkürlerimle):
1 Ocak
Yarın hapse giriyorum. Süre belli değil; tahminimce iki yıldan kısa olmayacaktır. Açık cezaevi mi kapalı mı emin değilim. Bilgisayar ve haberleşme imkânları nasıl olacak bilmiyorum.
(…)
4 Ocak
Torbalı Açık Cezaevi’nin kütüphanesini adam etmek için Dersim Ovacık’lı Mehmet ile kolları sıvadık. Bol kitaba ihtiyacımız var. Roman, siyaset, tarih, okul kitabı, çocuk kitabı her şey olur. Özellikle yayıncı dostlarımızın yardımları makbule geçecek. Adres: Torbalı Açık Cezaevi, İzmir.
9 Ocak
Kitap yağmaya başladı. 3 günde 400′e yakın kitap geldi. (…) Nasıl tasnif edeceğiz, nereye sığdıracağız diye tartıştık. Telefonlar ettik, yer karosu gelsin, kitap rafı gelsin, masa sandalye gelsin.
Bugün müdüriyetten çağırdılar. Meğer yasakmış. Müdür beyler tedirgin olmuşlar. “Gerekirse devletimiz gönderir, senin üzerine vazife değil” dediler. Gelenleri de iade edeceklermiş.
Heyhat, güzel kitaplar vardı halbuki.
12 Ocak
Gözümüz aydın, kitap bağışına izin çıktı! Dünkü gazetelerde çıkan haberler burada paçaları tutuşturdu. Üstüne bakanlıktan telefon gelmiş, “Hop, ne oluyor” diye. Havalar birden değişiverdi.
(…)
CEZAEVİ MEKTUBU-4
Bilgisayar kesinlikle yasakmış. Internet? Allah muhafaza! Adam “yazarmış”, yazı mazı yazar, gene amirlerimizden fırça yeriz. Yasakla gitsin.
Kütüphane işine de çok bozuldular. 700 küsur kitap gelmiş. Onları günler boyu tek parmak daktiloyla demirbaş kaydına geçireceğiz diye harcadığı mesaiye mi yansın, bakanlıktan yediği fırçaya mı yansın? Mesai saatleri dışında kütüphaneyi kullanmamızı yasakladılar.
Ne yapalım, biz de koğuşta pinekliyoruz. Mardinli Selman’ın esprilerine gülüyoruz. Cafer Usta’nın Kazablanka maceralarını dinliyoruz. 4. Koğuştaki iktidar savaşını (180. kez) analiz ediyoruz.
Günden güne küçüldüğümü hissediyorum.
Geçtiğimiz yıl bugünlerde Yeni Aktüel için kaleme aldığım Sevan Nişanyan portresinin giriş bölümü şöyleydi:
“’Güzel’ tutkusu, akıl, öfke, mücadele… Bütün bunlar tamam da, Sevan Nişanyan demek, onlardan ve her şeyden önce bitmez tükenmez bir enerjidir: Aktif olmadan var olamayan bir adamla karşı karşıyayız…”
Aktif olmadan var olamayan bir adam günden güne küçülmez de ne olur?
İşte benim gözümden Sevan Nişanyan…
***
O anda acaba başka kim o kadar sakin kalabilir?..
Sevan Nişanyan, Şirince’deki ruhsatsız minik otelini kapatmak için gelen jandarmalara karşı içerde, koltuğuna kurulmuş olarak direnmektedir. Oda dolusu jandarmalardan ikisi Nişanyan’ı kollarından tutmuş kaldırmaya çalışmaktadır. Öyle bir anda, hadi geçtik silahlı jandarmaların insan üzerinde yaratması normal olan gerilimi, insanın suratında, fizikî güç harcıyor olmaktan dolayı bir gerilim oluşur. Fakat hayır, Nişanyan sanki bir film izlemektedir; belki en fazla bir gerilim filmi… Bacak bacak üzerine atılmış, elller -sağ elde bir sigara olmak suretiyle- bilekten birleştirilmiş olarak sakince kucağa bırakılmıştır.
Fotoğrafı görmeseydim ve bana böylece anlatılsaydı, “onu tanıyorsunuz” tüyosunu almak koşuluyla tahminimi hemen yapıştırırdım: Sevan Nişanyan!
Haklılık duygusuyla dopdolu olduğu apaçık fotoğraftaki adamın gerçekte yasal olmayan bir iş yaptığını bildiğini de ekleyeyim ki Nişanyan’ın ne kadar “tuhaf” bir adam olduğu iyice çıksın ortaya.
Peki bu nasıl olmaktadır? Gayet basit: Çünkü o, haklılık duygusunu “yasallıktan” değil, ölçülerini kendisinin koyduğu bir meşruiyet algısından alır. Bu meşruiyet algısının kaynağı “güzellik”tir. “Güzel” bir şey yaptığına inanıyorsa, onun “yasa dışı” olmasının hiçbir önemi yoktur. Nişanyan onu yapar, ceremesini de çeker.
Onun “güzel”le ilişkisini kavramadan “tuhaflıklarını” anlamlandırmak imkânsızdır.
Sondan bir önceki “marifet”i kaya mezarını, son “marifet”i olan otobiyograik kitabı Aslanlı Yol’da anlatırken şöyle sormuştu:
“Seni esir alan nefsini, köle kılan çıkarını ve sosyal mecburiyetleri hepten bir kenara itip bir şeyi sadece ‘güzel’ olduğu için yapabiliyor musun?”
Denklemin unsurları
Fakata sadece “güzel”den giderseniz de anlayamazsınız Nişanyan’ı… Denklemi çözebilmek için, belki ondan da güçlü başka bir motivasyon kaynağı olan “mücadele” ve “kavga”yı da işin içine katmalısınız. Zaten kaya mezarı projesinini motivasyon kaynaklarını sayarken, “felsefi boyut”tan (güzellik) önce bunu zikreder…
2008′in mayısında Emniyet ve Jandarma, kendisine suikast düzenleneceğine dair çok kuvvetli istihbarat aldıklarını ve artık korumalarla dolaşması gerektiğini söylerler (2011′de Kafes Eylem Planı açığa çıkınca mesele aydınlanacaktır). Kaya mezarını yapmaya işte o günlerde karar verir:
“Öleceksem bari şanımla öleyim, dedim. Amerikan filmlerinde gördüğümüz şık bir el hareketi vardır, ortaparmağı kaldırmak suretiyle yapılır. O el hareketinin kalıcı ve güzel bir örneğini yapmaya karar verdim.”
Muazzam bir enerji
“Güzel” tutkusu, öfke, mücadele… Bütün bunlar tamam da, Sevan Nişanyan demek, onlardan ve her şeyden önce bitmez tükenmez bir enerjidir: Entelektüel boyutlu ya da değil, aktif olmadan var olamayan bir adamla karşı karşıyayız… Sadece kendi bildiklerinin pratiğini yaparak ve bununla yetinerek yaşayabilecek biri değil o. Usanıyor bir süre sonra ve “başkaları olarak” olmayacak yeni maceralara girişebiliyor.
Ben, neredeyse rutine ve monotonluğa övgüler düzecek kadar yavaşlık delisi bir adam olarak bir gün ona, “uyandığımda yapmam gereken hiçbir şeyin olmadığı günlerin gelmesini istiyorum” dediğimde bana verdiği cevabı hiç unutamıyorum: “Öyle bir durumda ben o yataktan kalkamam ki!”
Yeterince açık ve vurguluydu sözleri, fakat ben yine de otobiyografisinden yapıp ettiklerini, girip çıktığı işleri, seyahatlerini, maceralarını okurken nefessiz kaldığımı hissettim. O kadar enerjiyi nereden, nasıl devşirdiğine şaştım kaldım.
Bunlardan sadece birini anlatayım…
1989′da Alman kız arkadaşıyla Mainz kentinde buluşur. Kısa bir süre sonra Berlin Duvarı yıkılır. İkili, “sosyalizmin yıkıntıları arasında” dolaşmaya karar verir. Görürler ki her ulus biribirine düşman, müthiş bir milliyetçilik… Sevan, “barbarlara medeniyeti öğretmek görevimiz” diyerek dili döndüğünce “yanılgılarını izah etmeye” çalışır. Bu arada şunu da gözler: Bu “milliyetçiler”in çoğu, kendilerini ABD’ye ve Batı’ya atıp paçayı kurtarmanın yollarına bakmaktadır.
“Vize verirler mi bana? Sen yolunu bilirsin!” soruları ânında ışığı yakar zihninde:
“Budur, dedim. İnsanlar hizmet istiyor madem, hizmet edeceksin. Mainz’a döndüm. Bir büro tuttum. Kosova’da ve Bükreş’te yerel gazeteye üçer satırlık bir ilan verdim: Vize danışmanlığı, başka bazı hizmetler. İnanması zor ama altı çuval mektup geldi. (…) İstanbul’a dönüp evimi kapattım. Oradan New York’a geçtim. İki-üç ay kalıp işin oradaki altyapısını hazırladım. Mevzuatı inceledim, gediklerin buldum. Bir çöpçatanlık bürosuyla anlaştım. Küçük ilanlar piyasasını araştırdım. Şirket kurdum, vergi kaydı aldım. Varşova’ya gittim. Orada bir danışmanlık şirketiyle anlaştım. Sonra Prag. Arada Tiflis Erivan, Bakü. Gene Mainz.”
Metin buradan, “sonuçta yapamadım ama” diyen yeni bir paragrafa geçtiğinde rahatladığımı hissettim. Nişanyan’ın enerjisi beni yormuştu çünkü. Paragrafın devamını o memnuniyetle okudum:
“Devamını getiremedim. On sene öncesi olsa getirirdim, uluslararası yalnız kurtluk kariyerine intibak edemeyecek kadar yorgundum artık.”
Bu yorgunluk ve evsiz barksızlık duygusuyla Türkiye’ye kesin dönme kararı alır. Bir yıl sonra da Müjde Tönbekici’yle tanışacak, hayatında yeni bir sayfa açılacaktır.
Evlilik ve Şirince
Tanışırlar, çok kısa bir süre içinde evlenirler (1992), üç yıl sonra da Şirince’ye yerleşirler.
Sevan-Müjde evliliğine biraz daha yakından bakmamız gerekiyor, çünkü buradan, Sevan Nişanyan’ın yalnız siyasal otoritelerle ilişkilerinde değil, özel ilişkilerinde de haklılık duygusu çok yüksek ve otoriter bir şahsiyet olduğunu çıkartabiliyoruz.
Sevan Nişanyan, görünüşünden anlaşılması bile aslında duygusal kapasitesi çok yüksek bir adam… Fakat hayatını kurarken duyguları pek iplemez, akıl her zaman ön plandadır.
Otobiyografisinde anlattığı evlilik öncesi Sevan-Müjde diyalogları, aklın onun hayatındaki yerini ve önemini çok güzel betimliyor:
“(…) Bu evliliği bir sanat eserine çevirmemiz lazım, beraber büyük işler yapmamız lazım, bir hayat tarzı yaratmamız lazım, öyle ki bırakıp gitmenin bedeli dayanılmayacak kadar ağır olsun. Buna var mısın? Varım.”
Evliliğini -kendi kelimeleriyle- “kusursuz evlilik” olarak, örneği görülmemiş bir “güzellik” olarak kurmak istiyordu. Tasarladığı şey bir tür “inşaat”tı. Harcını “akıl” ve “enerji”nin oluşturduğu “güzel” bir inşaat!
Fakat bir yerde Sevan varsa, orada “öfke”nin olması da kaçınılmazdır. Aslında, evlilik öncesi diyaloglarda bu da vardı:
“Senden bir tane büyük ricam var dedim. Yalvarırım benimle kavga etme. Asla etme. Bir kere bile etme. Çünkü ben kavgada acımasızım. Köprüleri çok kolay yıkarım. Terk edip gitmenin özgürlüğüyle sarhoş olan birini kavgada yenemezsin. Seni sıfırlar geçer. Sırf zevki için kavgayı tırmandırır, tahmin bile edemeyeceğin seviyelere taşır.”
Ardından, “Yazık ki anlaşma öyle yürümedi. Belki de imkânsızdı, kim bilir?” diyor Sevan Nişanyan.
Tabii ki imkânsızdı. Nitekim on beş yıl sonra Müjde Nişanyan’a karşı o dramatik eylemi gerçekleştirecek ve ipler kopacaktı.
Müjde Nişanyan, ayrılmalarından sonra bu olayı anlatırken şöyle demişti: “Geçen gün Sevan bana, ‘aynı şeyi sen yapmış olabilirdin, sence benim tepkim böyle mi olurdu?’ dedi. Çok komik bulurmuş, güler geçermiş. Ben de döndüm dedim ki, ‘böyle bir şeyi ben sana yapsaydım, sen beni silahla kovalardın Sevan!’”
Doğrusu ben, öyle bir durumda Sevan’ın ne yapacağı hususunda Tönbekici’nin sözlerinin gerçeğe çok daha yakın olduğunu düşünüyorum.
Sevan, diyorum, keşke o muazzam enerjisinin bir bölümünü de kendisini tanımaya ayırabilseydi.
http://serbestiyet.com/sevan-nisanyan-akil-enerji-ofke-tutku/
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
- Erdoğan, temel saflaşmanın eksenini 10 yıl sonra bir kez daha değiştirmeye çalışıyor: ‘Millîlik’ yerine ‘Kürtlü millîlik’
21.07.2025 - Erdoğan’ın imkânsız hayali: Suriye’de Rojava’yı Türkiye’de CHP’yi kendi kaderine terk etmeye razı bir Kürt hareketi
14.07.2025 - Doğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun var
23.06.2025 - Sırada Türkiye mi var?
19.06.2025 - ‘Siyasi çözüm’ Gülen cemaatinin tabanındaki ‘aidiyet suçluları’nın psikolojik travmalarına merhem olabilir mi?
17.06.2025 - “DEM, demokrasiye ihanet ediyor” korosuna karşı cesur, âdil, ahlaklı bir cevap; Özgür Özel’den…
8.06.2025 - Demokratikleşme olmadan barış mümkündür fakat bunu durmaksızın tekrar etmekte bir problem var
1.06.2025 - Vicdan duygusunun sızamadığı bir sevme biçimi olarak ultra milliyetçilik
11.05.2025 - Kürt sorunu, PKK sorunu, PKK’lılar sorunu
8.05.2025 - İrfanından nasiplenebilecek miyiz?
4.05.2025
Yazarlar
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATürkiye’nin Demokratikleşmesi ve Kürt Sorununun Çözümü: Ciddiyetin Tarihsel Zorunluluğu... 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞBayrampaşa ve maskeli balo 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENKasabın bıçağını bileyen adam 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezGonca Kuriş’in kemiklerini, sevenlerin yüreğini sızlattılar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraCumhuriyet-Halk-Parti 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRYANARDAĞ ÖZÜR DİLEMELİ 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’nin en iyi/kötü dönemi hangisiydi? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENPogromlar, darbeler, acılar ayı Eylül.. 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçArşivden | 12 Eylülcüler nasıl bir ülke hayal etmişti? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir 12 Eylül Sabahı 12.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİN2016 belediye ablukaları ve 2025 darbesi 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMesele CHP Değil! 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAAçlığı yönetemeyenler aç hayvanlarla uğraşıyor: Ülke yangın yeri 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME HİKAYESİ 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava: Beklentiler, Gelişmeler, Olasılıklar 5.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKParti kapatma! Kayyum veya emanetçi ata yeter… 4.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezHangisi doğru? 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANBilge ve bilgin Mete Tunçay 19.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
LUCY
ELLERINIZ SAGLIK SAYIN MIROGLU LUTFEN YILMAYIN KALEMINIZI SUSTURMAYIN SIZIN GIBI ZIHNIYETE HERZAMANKINDEN DAHA COK IHTIYACIMIZ VAR BIZLERIN SESI SIZ VE SIZINGIBI AYDINLAR BU ARADA GECENLERDE ASKERDE ARKADASI TARAFINDAN ERMENI OLDUGU ICIN SAKA JLE VURULUP KATILI KORUNAN GENCI DE UNUTMAYALIM