Alper GÖRMÜŞ
1 Eylül 1995’te “bu şehre” de, “bu mesleğe” de lanet okuyarak Ayvalık’a taşındım; sekiz yaşında bir kız çocuklu, üç kişilik bir aileydik.
Bir yıl sonra, 1996’nın ekim ayının başlarında eve gelen polisler, infaz edilmemiş beş aylık bir mahkûmiyetimin bulunduğunu, kendileriyle birlikte Emniyet’e gitmem gerektiğini, oradan da Ayvalık Cezaevi’ne gönderileceğimi bildirdiler.
Emniyet’te meseleyi anladım; Aktüel dergisinin yazı işleri müdürlüğünü yaptığım sırada dergide yayımlanan (1994) bir söyleşiden dolayı Terörle Mücadele Kanunu’nun 8. maddesinden hakkımda açılan dava mahkûmiyetle sonuçlanmıştı.
Ayvalık Cezaevi’nin ilk siyasi mahkûmuydum, cezaevi müdürü öyle anlatmıştı.
Ceza yediğim kanunun adı ilk günlerde epeyce işime yaradı: Kız kaçırma, koyun hırsızlığı, adam yaralama, gasp gibi suçlardan içerde yatan koğuş arkadaşlarımın sonradan anlattığına göre, koğuşa bir “terörist”in gelecek olması başlangıçta epeyce ürkütmüş onları. Birkaç gün içinde “normal insan” olduğumu anlamışlar da rahatlamışlar...
Susurluk kazasını (3 Kasım 1996) onlarla birlikte televizyondan haberleri izlerken öğrendim... Kamyona çarpan arabada kimlerin olduğunu duyunca anlamıştım; Türkiye’de yeni bir dönem başlıyordu...
Ayvalık’ta olan her yerde oldu
Tahliyemden kısa bir süre sonra, Susurluk kazasıyla ortaya çıkan devlet içindeki karanlık örgütlenmelerden hesap sorma talebiyle, “Sürekli aydınlık için bir dakika karanlık” eylemleri başladı... Eylemler bir süre sonra gece sokaklarda meşaleli meydan toplantılarına ve yürüyüşlere dönüştü. Bir gece, onlardan birine katılmak üzere Ayvalık’ın merkezine gittim... Ve gördüklerime inanamadım: Devlet içindeki karanlık odaklara karşı başlatılan kampanya “irticaya karşı laik Türkiye” kampanyasına dönmüştü... “Türkiye İran olmayacaktı”, “Türkiye laikti, laik kalacaktı...”
Eylemler birkaç hafta boyunca her gece yinelendi... Ben, o ilk gece dışında hiçbirine katılmadım.
Sonraki günlerde, Ayvalık’ın “yerli” solcularına olan bitenden duyduğum rahatsızlığı anlatmaya çalıştım. Fakat onlar bir rahatsızlık duymuyorlardı, bana sürekli olarak “her türlü gericiliğe” karşı olduklarını, irticanın da gericilik olduğunu anlatıp durdular.
Sonrasını biliyorsunuz: Birileri, o toplumsal enerjiyi büyük bir hünerle “al da at” türü gollük bir pasa dönüştürdüler, 28 Şubat’çılar da bu gollük pası demokrasinin kalesine gönderdiler.
Ben ilk kez o zaman, devletin merkez medyayı manipüle etme gücünün benim tahayyülümü çok aşan bir seviyede olduğunu anladım... Nasıl olmuşsa olmuş, “Sürekli aydınlık için bir dakika karanlık” eylemlerine büyük destek veren medya, eylemlerin yönünün birdenbire değişmesine hiçbir itirazda bulunmamış, tam tersine, “irtica karşıtı” kampanyaya, öncekinden de büyük bir destek vermeye başlamıştı...
Bu dönüşümü en iyi anlatan gelişme, Susurluk döneminin ilk aylarında gerçekten çok iyi bir gazetecilik yapmış olan Radikal’in, çizilen yeni rotaya uyma konusunda gösterdiği şaşırtıcı esneklik olmuştu. Bu açıdan, Radikal’in 15 Şubat 1997 tarihli (yani Milli Güvenlik Kurulu’nun ünlü 28 Şubat kararlarını ilan etmesinden 13 gün önce) manşet “haber”i ibretlik ve sembolikti...
“Haber” sözcüğünü özellikle tırnak içinde kullandım, çünkü ortada haber falan yoktu: “İslam faşizmi” manşetinin altında okuduğumuz şey pür yorumdan ibaretti ve bir bölümüyle şöyleydi: “Türkiye tarihinde bir daha 12 Eylül 1980 yaşanmasın diyenlerin kulakları barış, uzlaşma, eşitlik, kardeşlik yalanlarıyla dolu. Kimse yanlış hesap yapmasın, kulakları yalanla dolu olanların çoğunlukta olduğunu unutmasın. Koskoca bir halkın ‘parlamento aritmetiği’ ile sonuna kadar kandırılabileceğini sanmasın. (...) Onlar var ya onlar; alkolü, sinemayı, müziği, resmi, heykeli, baleyi, dansı yasaklamayı özlüyorlar. Kadınların kapanmasını, evde oturmasını, pantolon-etek giymemesini, yüzmemesini ve hatta kahkaha ile gülmemesini istiyorlar. Düşledikleri, özledikleri, öngördükleri rejimin adı doğrudan faşizmdir. İslam faşizmidir.”
O günlerde Radikal’de böyle bir manşetin yayımlanmasından daha korkunç olan şey, bu yayıncılığın okurlarda “siz ne yapıyorsunuz?” tepkisi yaratmamasıydı... Belli ki, Radikal’in solcu okurları da bu ülkenin birkaç kez yaşadığı (bir yenisini de bir ay sonra yaşayacağı) “darbeli faşizm”leri değil, “İslam faşizmi”ni tehlike olarak görüyor, gazetelerinin çizgi değişikliği o nedenle onları rahatsız etmiyordu.
“Zihniyet hamuru”nun suyu: 1993 darbesi
Aslında bu işler, Muhsin Öztürk’ün, mükemmel kitabı Adı Konulmamış Darbe: 93’te (Zaman Kitap, Mayıs 2011) anlattığı gibi 1993’te başlamıştı:
“1993, sadece Özal’ın kalbinin durduğu, Uğur Mumcu’nun suikasta kurban gittiği, Eşref Bitlis’in ‘kaza’ ile öldüğü, 33 er’in katledildiği, Sivas’ta 37 ‘can’ın yandığı bir yıl değil. Toplumu un ufak etmeye niyetlenmiş bir darbenin yılı...”
24 ocakta katledilen Uğur Mumcu’nun cenaze töreni, bitleri yeniden kanlanmakta olan darbecilerin yeni ve etkili entrikalarını da gözler önüne sermişti: “irtica korkusu”nun geniş kitlelere sirayet ettirilmesi, bu yolla “korku”nun maddi bir güç haline getirilmesi ve onun üzerinden iktidar devşirilmesi...
Tören, ona katılan solcuların bir bölümünün de “laiklik sen bizim her şeyimizsin” kıvamına getirilmesi sürecinin başlangıcını teşkil ediyordu.
Uğur Mumcu cinayetiyle başlayan 1993, “laik-kentli-çağdaş” geniş orta sınıfların algılarını, reflekslerini, zihniyetlerini dönüştürmede etkili bir rol oynadı. Bütün bunları bir hamur gibi düşünürsek, 1993 olayları, bu hamuru kıvama getirmede kullanılan su rolünü oynadı.
1996’daki Susurluk kazasıyla birlikte, 1993 ve sonrasındaki karanlık eylemlerin “made in devlet” damgası taşıma ihtimali güçlenince, solcuların da içinde bulunduğu Türkiye’nin “çağdaş” kesimleri geçici bir şaşkınlık içine girdiler. O kadar ki, her 24 ocakta bir tam sayfasını Uğur Mumcu’ya ayırarak “Mumcu’nun katili irtica” yayıncılığı yapan Cumhuriyet bile Susurluk’tan sonra fail olarak “devlet içindeki karalık odaklar”ı işaret etmeye başladı. Hatta bunlardan birinde Güldal Mumcu’nun ağzından, eski DGM savcısının sözleri bile Cumhuriyet’te yer alabilmişti: “Kocanızı devlet öldürmüştür, ancak o isterse çözülebilir...”
Ne var ki, 28 Şubat’çılar medyanın da el vermesiyle o kadar etkili bir “Susurluk’u bırak irticaya bak” kampanyası yürüttüler ki, halkın bir bölümünü “darbeye razı” hale getirebildiler.
Sonrası, yukarıda anlattığım gibi gelişti...
Orta sınıfların zihniyet tarlası belli ki epeyce derinden sürülmüştü; orada “irtica tehlikesi”nden başka bir şey yetişmiyordu.
Cumhuriyet mitingleri...
1997’de orduyla “sivil toplum”un ele ele verip “şeriatçılar”ı iktidardan uzaklaştırması (28 Şubat darbesi), geriye her zaman işleyeceği umut edilen bir model bırakmıştı...
Model, esinini, eskiden olduğu gibi tek başına ve salt kendi gövdesiyle siyasete müdahale eden ordunun bu yolla artık başarı sağlayamayıp yıpranacağı tesbitinden alıyordu. Modele göre, toplumun korkutularak siyaseten alıklaştırılmış belli kesimlerinin “demokratik eylem”leriyle yumuşatılan şeriatçı iktidar kalesinin burçları, ardından hakiki tanklarla alaşağı edilecektir.
2007’de, yeni bir korku dalgasının yaratılması için ele yeni bir fırsat geçtiği düşünüldü... Yeni propaganda, “Atatürk’ün mekânı Çankaya’nın ele geçirilmesi” ihtimali üzerine kuruldu ve çok etkili oldu.
Cumhuriyet mitingleri, demokratik haklarını kullanan insanların katıldığı barışçı eylemlerin otomatik olarak demokratik sonuçlar doğurmayacağını, hatta tam tersi sonuçlar doğurabileceğini apaçık gösteriyordu ama, basındaki solcu yazarların bunu görecek halleri yoktu. Onların sadece bir bölümü çok sonra “Arkasındaki güçleri göremedik, o nedenle yanlış değerlendirdik” diyeceklerdir. (Bunlardan biri, “Arkadaşlarımız Meclis’e gelmeden asla yemin etmeyeceğiz” günlerinde CHP’lileri “Vay canına” diyerek alkışlamış, yemin eden MHP milletvekillerini ise “Engin Alan şimdi ne hissediyordur” diyerek ayıplamıştı. Belli ki, AK Parti “diz çökse” ve Engin Alan Meclis’e girebilseydi, solcu gazeteci bunu “devrimci bir sevinç”le karşılayacaktı.)
Bana, bütün bunları niye hatırlattın, diye sorabilirsiniz...
Anlattım, çünkü Murat Belge’nin adlandırmasıyla “Tan gençliği” eylemleri yakın tarihimizde olup bitmiş eylemler değildir. Tam tersine, erişkinleri de içine almak suretiyle 1990’lar sonrasından günümüze en olgun dönemini yaşamıştır, yaşamaktadır.
Yazarlar
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKUVVETLER AYRILIĞI YOK İSE… 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNMisak-ı Suriye! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZİKİ MEZAR, İKİ İNSAN ve IRKÇILIK 12.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
21.07.2025
14.07.2025
23.06.2025
19.06.2025
17.06.2025
8.06.2025
1.06.2025
11.05.2025
8.05.2025
4.05.2025