Alper GÖRMÜŞ
Deniz Feneri davasının üç savcısı, zanlıların şikâyetleri üzerine “evrakta tahrifat” yaptıkları şüphesiyle Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) tarafından davadan uzaklaştırıldı ve kıyamet koptu.
Nedeni açık: Çünkü davanın zanlıları, Adalet ve Kalkınma Partisi’ne (AK Parti) yakın kişilerden oluşuyor. Böyle olunca, savcıların davadan uzaklaştırılmaları, zanlıların iktidar tarafından korunduğu eleştirilerine yol açtı.
Savcıların tam olarak neyle suçlandıkları, evrakta nasıl bir tahrifat yaptıklarına dair ilk bilgiler 29 ve 30 temmuz tarihli Vatan ve Milliyet gazetelerinde yayımlandı. 1 eylül tarihli Radikal gazetesinde ise Deniz Zeyrek imzasıyla çok daha doyurucu bir haber-analiz yer aldı.
Bu yazıda ben, savcılarla ilgili ilk iddiaların gazetelerde çıktığı temmuz sonundan bu yana konunun nasıl geliştiğini; tarafların iddialarını ve karşı iddiaları özetleyecek, bu arada kendi geçici kanaatimi de ortaya koymuş olacağım.
“Evrakta tahrifat yaptılar”
Yukarıda da dediğim gibi, konuya ilişkin ilk haberler temmuz sonunda Vatan (“Evrakta tahrifat yaptılar”) ve Milliyet (“Deniz Feneri savcılarına ‘usulsüzlük’ iddiası”) gazetelerinde yer aldı.
Milliyet’teki haber daha ayrıntılıydı ve bugünkü bilgilerimizin önemli bir bölümünü kapsıyordu... Habere göre, soruşturma savcıları, 1 Haziran 2009’da Ankara 3. Sulh Ceza Mahkemesi’ne başvurarak, hakkında soruşturma yürütülen 18 zanlının tüm kişisel mal varlıklarına el konulması talebinde bulundular. Fakat savcıların ikinci bir talebi daha vardı: Bu kişilerin ortak olduğu şirketlerin mal varlıklarına da el konulmasını istiyorlardı.
Milliyet’in haberine göre, mahkeme başvuruyu aynı gün karara bağlamış, birinci talebi kabul ederken ikinci talebi reddetmişti.
Mahkeme kararını hâkimden alan savcılar kararı çoğaltıp, gereğinin yapılması için ilgili tapu kadastro müdürlüklerine gönderdiler. Fakat savcılar çoğaltma işlemini yaparken, mahkeme kararının ikinci bendinin (ve tartıştığımız mesele açısından fazla bir önemi olmayan üçüncü bendinin) üstünü kapattılar.
Zanlılar, savcıların bu uygulamasının kasıtlı olduğu kanaatindeydiler. Yazdıkları şikâyet dilekçesinde şöyle dediler:
“Soruşturma savcıları, malvarlıklarına el konulan 18 kişinin ortak olduğu şirketlere ait mal varlıklarına el konulması talebinin reddine rağmen, bu şirketlerin varlıklarına el koyma amacıyla işlem yaptı.”
Sonuç, gerçekten de öyle oldu
Yazının bundan sonrasında Deniz Zeyrek’in Radikal’deki haberi üzerinden gideceğim...
Deniz Zeyrek, “savcıların yakın çevreleri” dediği kişilerle konuşmuş ve böylece savcıların uyguladıkları “mahkeme kararının bir bölümünü kapatma” işlemiyle ilgili olarak onların dolaylı cevaplarına da haberinde yer vermiş.
Tabii, akla gelen ilk soru, savcıların böyle bir yetkilerinin olup olmadığı ve neden böyle bir uygulamaya gittikleri... Cevap şöyle:
“Kararın gönderileceği kurumların kararın tamamını görmesine gerek yok. Bu nedenle ilgisiz bölümlerin kapatılması yargı sisteminde usul haline gelmiş. Kapatma işlemi, kararın gönderildiği kuruma ‘burası seni ilgilendirmiyor’ denilmesinden ibaret.”
Böyle bir “usul”ün gerçekten de var olduğunu, konuya ilişkin olarak kendisinden görüşü sorulan İstanbul Özel Yetkili Başsavcı Vekili Fikret Seçen doğruladı; savcıların zaman zaman başvurduğu bir yöntemmiş bu. Fakat tabii, böyle bir “usul” var diye, onun bütün uygulamalarının yerinde ve doğru olduğu öne sürülemez. Yani, bazı “kapatma”lar kasıtlı ve yanlış olabilir, o nedenle her bir uygulamaya tek tek bakmak gerekir. İşte ben bugün tartıştığımız mesele açısından onu yapmaya çalışacağım...
“Savcıların savunması”ndan (ki bu aynı zamanda Zeyrek’in yazısının başlığı) anlıyoruz ki, onlar, hâkimin ikinci maddedeki kararının tapu kadastro müdürlükleri açısından hiçbir sonuç üretmeyeceğini düşünmüşler ve o nedenle de o maddeyi kapatmışlar.
Düşününce makul görünüyor bu açıklama. Neticede mahkemenin iradesi sadece “zanlıların şahsi mal varlıklarına el koyma” şeklinde belirmiş ve savcılar tarafından müdürlüklere gönderilen karar metninde de sadece bu unsur yer almış...
Ne var ki, tapu kadastro müdürlüklerinin tamamı, çok ilginç bir biçimde, kendilerine ulaşan kararı yalnız zanlıların şirket paylarını değil şirketlerin bütün varlıklarını da kapsayacak biçimde yorumlamışlar ve şirket varlıklarına (da) el koymuşlar.
Bu noktada, şu âna kadar yazılmış haberlerin hiçbirinde yer almayan, fakat haber üzerinde çalışan muhabirlerin mutlaka cevabını araması gereken bir soru var: Kararda açıkça sadece “kişisel varlıklara el koymak” hükmü varken nasıl olmuştu da tapu kadastro müdürlüklerinin tamamı anlaşmış gibi aynı yorumla şirketlerin, zanlıların varlıklarıyla ilgisi olmayan bölümlerine de el koymuştular?
Yine bu noktada akla gelen bir soru daha var:
Savcılar ikinci maddeyi kapatmasaydı ve mahkemenin, savcılardan gelen “şirketlerin tamamına el koyma” talebini net bir biçimde reddettikleri bilgisi karar metninde kalsaydı, müdürlükler çok büyük bir ihtimalle “el koyma” uygulamasını birinci maddeyle, yani şahsi varlıklarla sınırlayacaklardı... Bu durumda, savcıların, mahkemenin aksi yöndeki kararına rağmen, zanlıların dilekçelerinde vurgulandığı gibi, “bu şirketlerin varlıklarına el koyma amacıyla işlem yapmaları” mı söz konusudur?
Doğrusu, çok güçlü görünmüyor bu argüman. Şu nedenle:
Böyle bir sonuçtan zarara uğrayan ve mahkemenin kararını da bilen şirketlerin, “bu nasıl oldu”dan hareketle “üst kapama”yı keşfedip savcıların peşine düşecekleri aşikâr değil mi? Bu nedenle, savcıların “kapatma” işlemini yaparken, müdürlüklerin, mahkeme kararını “şirket varlıklarının tamamına el koyma” şeklinde yorumlayacaklarını akıllarına getirmediklerini düşünmek mantıklı görünüyor.
Deniz Zeyrek’in haberinde, bu kanaatimi güçlendiren bir nokta daha var:
“Deniz Feneri savcıları, müdürlüklerin bu tavrından kaynaklanan sorunun giderilmesi için şirketlerin avukatlarına ‘uygulamaya itiraz edin’ telkininde bulundu. Buna karşın tapu sicil ve kadastro müdürlüklerinin dondurma kararlarına itiraz edilmedi.”
Bu da, savcıların “şirket varlıklarına el koyma” amacıyla kasıtlı bir tahrifat yaptıkları iddialarını zayıflatıyor.
Özetle: Bütün mesele, tapu kadastro müdürlüklerinin kendilerine ulaşan mahkeme kararını “aşırı” (belki de işgüzarca) bir yoruma tâbi tutmalarından kaynaklanıyor. Bu tuhaf yorum olmasaydı, zanlıların avukatları Anayasa’nın 138. maddesine göndermeyle, “hâkim ve mahkemelerin kararlarını hiç kimsenin değiştiremeyeceği”nihatırlatılarak, “evrakta tahrifat yapıldığı” iddiasını öne süremeyeceklerdi.
HSYK ne diyor?
“Savcıların savunması”ndaki önemli bir unsur da şöyle (yine Deniz Zeyrek’in haberinden):
“İlgisiz bölümlerin kapatılması ‘tahribat’ sayılacaksa, HSYK bunu neden aynı işlemi uygulayan diğer yargı mensuplarına, örneğin İstanbul Özel Yetkili Ağır Ceza Mahkemelerinin işlemlerine teşmil etmiyor?”
2 eylül tarihli Taraf’ta HSYK Başkanvekili Ahmet Hamsici’nin buna ve daha önce aktardığım iddialara cevabı yer aldı. Şöyle diyordu Hamsici:
“İddialara göre savcılar (...) bunun yargılamayı etkilemediğini, önemsiz olduğunu ve kimseyi mağdur etmediğini belirtiyorlar. Fakat burada şüpheli konumunda olmayan şirketlerin diğer hissedarlarının hakları ihlal ediliyor... Savcılar ayrıca İstanbul Özel Yetkili Savcılarının da benzer yöntemlere başvurduklarını, buna rağmen görevlerine devam ettiklerini öne sürüyorlar. Bildiğim kadarıyla İstanbul Özel Yetkili Savcıları hakkında ‘evrakta tahrifat’ yaptıkları iddiası ile kurula bir şikâyet iletilmedi.”
Hamsici’nin sözlerinin tartıştığımız konuyla bağlantılı birinci bölümüyle ilgili olarak şöyle bir itiraz öne sürülebilir: Tamam da, bu olayda üçüncü kişilerin zarar görmesinin sebebi savcıların “kapatma” işlemi değil, tapu kadastro müdürlüklerinin anlaşılması zor yorumudur.
Neticede, mevcut bilgilerimizle benim geçici kanaatim şöyle oluştu:
Savcıların “kapatma” işlemini şirketleri zarara uğratmak amacıyla ve kasıtla yaptıkları iddiası inandırıcı görünmüyor. Tam tersine, bu iddiayla onların davadan uzaklaştırılarak cezalandırılmaları “aşırı” ve “kasıtlı” bir tasarruf izlenimi uyandırıyor.
Hamsici’nin sözlerinin ikinci bölümüyle ilgili olarak ise geçici de olsa bir kanaat öne sürmek bu aşamada mümkün görünmüyor. Bunun için, davayı izleyen muhabirlerin bizi benzer “kapatma” örnekleriyle tanıştırmaları ve onlarla ilgili olarak HSYK’ya şikâyette bulunulup bulunulmadığını aydınlığa kavuşturmaları gerekiyor.
Yazarlar
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATürkiye’nin Demokratikleşmesi ve Kürt Sorununun Çözümü: Ciddiyetin Tarihsel Zorunluluğu... 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞBayrampaşa ve maskeli balo 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENKasabın bıçağını bileyen adam 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezGonca Kuriş’in kemiklerini, sevenlerin yüreğini sızlattılar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraCumhuriyet-Halk-Parti 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRYANARDAĞ ÖZÜR DİLEMELİ 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’nin en iyi/kötü dönemi hangisiydi? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENPogromlar, darbeler, acılar ayı Eylül.. 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçArşivden | 12 Eylülcüler nasıl bir ülke hayal etmişti? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir 12 Eylül Sabahı 12.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİN2016 belediye ablukaları ve 2025 darbesi 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMesele CHP Değil! 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAAçlığı yönetemeyenler aç hayvanlarla uğraşıyor: Ülke yangın yeri 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME HİKAYESİ 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava: Beklentiler, Gelişmeler, Olasılıklar 5.09.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
21.07.2025
14.07.2025
23.06.2025
19.06.2025
17.06.2025
8.06.2025
1.06.2025
11.05.2025
8.05.2025
4.05.2025