Alper GÖRMÜŞ
PKK’nın Kandil’deki lideri Murat Karayılan’ın Taraf Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ahmet Altan’a gönderdiği mektup, Altan’ın da isabetle kaydettiği gibi kişiye özel görünse de gerçekte kamuoyuna hitaben yazılmış bir mektuptu...
Bugün, kanımca çok önemli noktalar içeren mektubun iki önemli temasına; a) savaşı kimin başlattığına,b) nihai bir barış için gerçekçi temellerin ne olduğuna dair Murat Karayılan’ın dile getirdiği yaklaşımlarla ilgili görüşlerimi yazacağım...
Fakat ondan önce böyle bir mektubun yazılmış olması ve mektubun Taraf üzerinden kamuoyuyla paylaşılması hususları üzerinde birkaç şey söylemek istiyorum.
Her şeyden evvel, bir gerilla liderinin, hem de bir tarafını teşkil ettiği savaş kızışmışken kamuoyuna“Silaha ve savaşa âşık değiliz” diyen bir mektup yayımlaması son derece önemli... Karayılan’ın kendisi ve örgütü adına “takiye” yaptığını düşünenler olacaktır; ben onlardan değilim...
Barış ihtimalinin, iktidarını silahtan devşirenler üzerinde her zaman bir tedirginlik yarattığını bilmiyor değilim. Fakat bunun her şeyi açıklayan bir argüman olarak öne sürülmesini ve buna dayanarak“PKK’nın barış istemesi ontolojik olarak mümkün değildir, istiyor gibi görünse de bu bir taktiktir” türünden mutlakçı sonuçlara varılmasını barışın önündeki en büyük engellerden biri olarak görüyorum.
Mektubun sahibinin kibirden uzak, alçakgönüllü üslubunu ise savaştan çok barış isteyen bir siyasi liderin yaklaşımı olarak değerlendirdim ben.
Mektubun, kamuoyuna Taraf üzerinden yansıtılmasına gelince...
Bence bu özellik her şeyden önce Taraf’ın, çatışan taraflar karşısında aldığı pozisyonun ve izlediği gazetecilik çizgisinin genel hatlarıyla doğru olduğunu gösteriyor... Özetle, barış hedefine odaklanan, bu hedef doğrultusunda kendisini çatışan taraflardan birine “düşman” ya da “yandaş” hissetmeyen ve her iki tarafa karşı da “eleştirel” olabilen bir gazetecilik çizgisi bu...
Savaşı kim başlattı?
Karayılan’ın mektubunun ağırlıklı bir bölümü, Taraf’ın, çatışmaların yeniden tırmanmasında esas olarak PKK’yı sorumlu tutan editoryal çizgisine yönelik eleştirilerden oluşuyor...
Karayılan’a göre, Ahmet Altan müzakerelerin kesilmesini ve savaşın yeniden başlatılmasını “PKK kararları”na bağlarken yanılıyor... O da tıpkı Yasemin Çongar’a mektup yazan Aysel Tuğluk gibi, bunun “nüanssız” bir bakışın ve tek yönlü bir bilgilenmenin ürünü olduğu hususunda ısrarlı...
“Sizler tam da devletin Kürtlerin taleplerini karşıladığı aşamada işi bozduğumuzu iddia ediyorsunuz ama gerçekler böyle değildir. Savaşı başlatan taraf biz değiliz” diyen Karayılan, iddiasını temellendirmek üzere PKK’nın ateşkesi sürdürdüğü dönem boyunca (mart, nisan, mayıs 2011) askerlerin giriştiği muhtelif operasyonları sıralıyor ve bu operasyonlarda 49 PKK’lının hayatını kaybettiğini hatırlatıyor.
Türk medyası ne yazık ki çatışan taraflardan yalnızca birinin ölülerini haberleştirdiği, öbür tarafın ölülerini görmezden geldiği için, Türk kamuoyu seçim öncesini gerçekten de çatışmasız bir dönem olarak algıladı... Oysa “ora”yı başka kaynaklardan izleyenler biliyordu ki devletin operasyonları sürüyordu ve PKK birçok kayıp veriyordu.
Bu “çatışmasız” dönem, malum, aynı zamanda İmralı’da PKK lideri Öcalan’la görüşmelerin sürdüğü ve bir noktasında Öcalan’ın “Devletle anlaşmaya vardık, çatışmaya gerek yok” açıklamasını yaptığı bir dönemdi. Keza sonradan öğrendik ki aynı dönemde PKK ile devlet arasında başka görüşmeler de olmaktaymış.
Karayılan’a göre, bu operasyonlara ve ölümlere rağmen PKK yine de savaşı tırmandırmayabilirdi... Hatta, öne sürüldüğü gibi devlet “özerklik vereceğiz, anadil hakkı vereceğiz, Apo’yu serbest bırakacağız” noktasına gelmiş olsaydı Kürt sorunu “bir hafta içinde çözüm yoluna girer”di... (İlave edeyim: Karayılan mektubunda “bir hafta içinde...” öngörüsünü hem de sırf Öcalan’ın koşullarındaki düzelmeye bağlayarak bir kez daha tekrar ediyor.)
Fakat Karayılan’a göre tablo hiç de böyle değildi. Gerek Öcalan’a verilen protokol sözleri gerekse de MİT-PKK görüşmelerinde dile getirilen kimi vaatler sadece sözden ibaret kalmıştı ve tam bir oyalama taktiği devredeydi:
“Protokollerin bu hususları içerdiği doğrudur. Ancak devlet ve hükümet adına görüşmeyi yapan heyet, bu protokollere olumsuz yaklaşmamasına rağmen, hükümet bunlara cevap verme gereği bile duymamış ve üslubunu gittikçe sertleştirmiştir.”
Yani diyor ki Karayılan, evet, kâğıt üstünde bir şeyler yazılıydı fakat hepsi o kadar... Hükümet onların hayata geçirilmesi hususunda en küçük bir adım bile atmadı ve bir süre sonra atacağına dair de bir izlenim vermedi.
Onun yazmadığı fakat ima ettiği şey de şuydu: Biz, protokollerin hayata geçirilmesine dair umutlarımız nedeniyle bir süre tek yanlı kayıplara tahammül ettik, fakat bir noktada bu tahammül anlamsızlaştı ve biz de aptal olmadığımızı göstermek üzere hükümetin canını yakmaya karar verdik ve saldırıya geçtik...
Kürt tarafı süreci böyle okuyor ve bana öyle geliyor ki hakikatin bir bölümü de bu okumada yatıyor...
Gerilla realitesi ve gerçekçi çözüm
Karayılan’ın mektubu, “Kürt sorununun gerçekçi çözümü” masası üzerinde yer alacak ve devletin hazmetmesi gerekecek kimi yemekleri bir kez daha hatırlatması bakımından da önem taşıyor...
Karayılan’ın bu çerçevedeki sözlerine geçmeden önce mevcut duruma ve bu noktaya nasıl geldiğimize bir göz atalım...
Devletin Kürt sorunu karşısındaki tarihini, bu sorunun doğal parçaları olan muhtelif “realite”ler karşısındaki tavrının tarihi olarak da okuyabiliriz... Buna göre; devlet önce “Kürt realitesi”ni kabul etti, fakat uzun yıllar boyunca bu sorunu PKK’yı hiç muhatap almayarak çözebileceğini sandı. Oysa PKK bir realiteydi, Kürtlerin tamamını değilse bile, Prof. Mesut Yeğen’in formülasyonu ile “Kürt sorunu dairesindeki Kürtler”in çok büyük bir bölümünün temsilcisiydi.
Şimdi anlıyoruz ki, devlet PKK’yla beş yıldır gizlice görüşmekteymiş... Başka deyişle devlet aslında o“realite”yi de kabul etmiş durumdadır.
İşler somutlaştıkça zorlaşır... Bana öyle geliyor ki, devlet şimdi de “gerilla realitesi”ni kabul etmekte zorlanıyor.
Devlet nasıl ki Kürt realitesini kabul ettiği yıllarda Kürtlerin PKK’sız bir çözüme razı olabileceğini düşünüyordu; tıpkı onun gibi şimdi de PKK’nın, “gerilla”sız bir çözüme razı olabileceğini düşünüyor... Mesela şöyle bir şey: Öcalan ve PKK liderliği ile bir anlaşmaya varılacak, fakat içine girilecek barış döneminde yıllardır dağda savaşan gerillaların öne çıkmayacağı, hatta adeta buharlaşacakları bir formül bulunacak...
Ya da: PKK liderliği bir yandan devletle müzakereleri sürdürecek, bir yandan da devletin gerillaya karşı girişeceği operasyonlara ses çıkarmayacak, öyle ki bir gün bir uzlaşma noktasına varıldığında, gerillanın gücü önemli ölçüde kırılmış olacak.
Karayılan’ın mektubundaki şu satırlar, bütün bunların gerçekçi bir çözümün parçası olamayacağını açık bir biçimde bir kez daha gösteriyor:
“(...) Kürt sorununun çözümüyle gerillanın birbiriyle çok yakından bağlantısı vardır. Bunu görmeyenler gerçekçi çözüm yolunu da bulamazlar. Bu güç, özgürlük için dağa çıkmış, herhangi bir yenilgiyi yaşamadığı gibi, davasını milyonlara mal etmeyi başarmış bir güçtür. Böyle bir konumda olan bir gücün kendiliğinden dağıtılmasını bekleyemezsiniz. Ancak ve ancak Kürt sorununun çözümü temelinde bu gücün toplumsal yaşama dâhil edilmesi düşünülebilir. Bu da ancak diyalog ve bir toplumsal uzlaşmayla mümkündür.”
Başbakan Tayyip Erdoğan, partisine oy veren Kürtlerin sayısının yüksekliğine bakıp çok yanlış sonuçlara varıyor... Başbakan, “Kürt sorunu dairesindeki Kürtler”in bu “daire”de yer almayan ve AK Parti’ye oy veren Kürtler gibi düşünüp davranabileceğini mümkün gördüğü için olmayacak çağrılarda bulunuyor: Kâh BDP’ye “PKK’ya terörist demezseniz elinizi sıkmam” diyor, kâh Kürtleri BDP’den uzaklaşmaya çağırıyor.
Oysa bunların hiçbiri gerçekçi değil ve o nedenle hiçbirinden sonuç alamadı.
Gerçek şu ki, devlet, Kürtlerin legal partilerini kapatarak, önde gelen bütün siyasi figürlerini tutuklayarak ve PKK’yı kırarak Kürtlerin gönlünü kazanamaz, dolayısıyla Kürt sorununu çözemez.
Her zaman söylüyorum, benim anladığım şu: Hükümet ve devlet hâlâ Türklerle Kürtleri eşit göremiyor ve dolayısıyla Kürtlerin gerçek temsilcileriyle eşit bir müzakereyi içine sindiremiyor.
Bu hazımsızlık sürdüğü müddetçe Kürt sorunu çözülemez.
Yazarlar
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolCHP nereye? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Boğazımdan tek kuruş geçmedi” 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Masumiyet karinesi’ mi, o da ne ki? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBaşkanlık monarşisi (presidential monarchy) meselesi: Teorik bir izah 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Önerisiz veya bizzat öneriyle eleştiri” 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları




































































































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
21.07.2025
14.07.2025
23.06.2025
19.06.2025
17.06.2025
8.06.2025
1.06.2025
11.05.2025
8.05.2025
4.05.2025