Alper GÖRMÜŞ
Bazı gazeteciler, yazdıkları haberleri cazip kılmak için biraz abartılı başlıklar kullanmayı bir hak sayarlar ve bu tercihlerini meşrulaştırmak için de yaptıkları işin adına “haberi okutacak başlık atmak” derler.
Ben o gazetecilerden değilim ama, itiraf edeyim ki bu yazının başlığında onlarınkine benzer bir “abartı hakkı”nı ben de kullandım.
Tabii ki yukarıda okuduğunuz başlıkla, 16 yıl önce Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer tarafından veto edilen bir kararnamenin, aynıyla fakat bu defa Davutoğlu hükümetinin imzasıyla yürürlüğe sokulduğunu iddia etmiyorum. “Düz” bir okumadan böyle bir anlam çıkar ama, dediğim gibi başlık bir abartı içeriyor... Peki, başlığı “abartı”sından sıyırırsak geriye ne kalır ya da nasıl bir kararnameyle karşı karşıyayız?
Mesele şu: 2000 yılında kamu personeliyle ilgili olarak Başbakan Bülent Ecevit tarafından yayımlanan, fakat Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in insan haklarına ve hukuka aykırı bulup reddettiği bir kararnamenin ruh ikizi niteliğindeki yeni bir kamu personeli kararnamesi bu defa “genelge” başlığıyla ve Başbakan Davutoğlu’nun imzasıyla 17 Şubat 2016 tarihli Resmî Gazete’de yayımlandı. Arada tek bir fark var: 16 yıl önceki kararname “irticaya destek veren” kamu personelinin “yetkili amirler” marifetiyle ayıklanmasını hedefliyordu, yeni genelge ise “terörist örgütlere destek veren” kamu personelinin ayıklanmasını... Yine “yetkili amirler” marifetiyle...
Genelgenin içeriği
Tam adı, “Milli Güvenliği Tehdit Eden Örgüt ve Yapılarla İrtibatlı Kamu Çalışanları Hakkında Genelge...”
Muhtevaya gelince...
Genelge, “Milli Güvenliği Tehdit Eden Örgüt ve Yapılarla İrtibatlı Kamu Çalışanları”nın a) tespit edilmesini, b) haklarında idari işlem yapılmasını ve c) onların suç teşkil eden fiillerinin adlî mercîlere bildirilmesini hükme bağlıyor. Genelgede bütün bu işlemlerin sorumluluğu “yetkili amirler”e veriliyor. Onların, haklarında idari işlem yapmaları ve adli mercilere bildirmeleri gereken kamu personeli ise şöyle tanımlanıyor:
a) Terör örgütleri veya legal görünüm altında illegal faaliyet yürüten yapılarla ilişki kuran(lar) veya eylem birliği içerisinde olan(lar),
b) Bu örgüt ve yapıların emir ve talimatlarıyla hareket eden(ler), yardım eden(ler),
c) Kamu imkân ve kaynaklarını (bu örgütler lehine) kullanan(lar) veya kullandıran(lar),
d) Bu örgüt ve yapılarla mücadeleyi engelleyerek propagandasını yapan(lar).
Burada yazılanların her birinin zaten çok sayıda yasa maddesiyle müeyyideye bağlandığı düşünüldüğünde, genelgenin amirlere yüklediği asıl fonksiyon kendiliğinden çıkıyor ortaya: Anlıyoruz ki, burada önemli olan, amirlerin kendilerinden kuşku duydukları kamu çalışanlarını “adli mercilere” ihbar etmeleri değil, işi uzatmadan onlar hakkında “idari işlem” yapmalarıdır.
Tarhan Erdem, bu genelgenin yol açacağı muhtemel sonuçları şöyle özetlemişti son yazısında (Radikal, 22 Şubat):
“(...) Tanımlanan fiillere benzetilmesinden korkularak, yurttaşların toplumsal bütün eylemlere katılmasının önüne geçmek istenmektedir.
“Genelge, yurttaşı ihbarcılığa teşvik etmektedir. Her olay, her görüşme ‘terör’ diye ihbar edilebilecektir artık. Daha önemlisi, yasalarımız her eylemin ve her olayın ‘terör’ olarak tanımlanmasına zaten müsaittir, hatta olur olmaz fiiller ‘terör’ olarak tanımlansın diye muğlak, anlaşılmaz yazılmıştır. Bu genelgeden sonra, hangi toplumsal fiilin ‘terör’ sayılamayacağını kim nasıl ayıracaktır?
“Başbakanlık bütün amirleri nelere teşvik ettiğinin farkında mıdır acaba? Bu genelge amirleri, memurlarının her hareketini ‘terör’ olarak anlamaya, sorumluluktan kurtulmak için idari tedbir almaya veya suç diye yargıya ihbar etmeye zorlamaktadır.”
Genelge, yasal meşruiyetini on yıllardır tekrarlanan aynı “sınırlama ilkesi”nden alıyor:
“Anayasal haklardan hiçbiri (...) devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmayı ve insan haklarına dayanan hukuk devletini ortadan kaldırmayı amaçlayan faaliyetler biçiminde kullanılamaz.”
2000’deki kararname: Bugünkünün ruh ikizi
Yaşı müsait olanların, genelgedeki “yetkili amirler”e verilen görevlere bakıp da bir dejavu duygusuna kapılmamaları mümkün değil. Çünkü, Bülent Ecevit’in kurduğu üçlü koalisyon hükümeti de (Demokratik Sol Parti, Anavatan Partisi, Milliyetçi Hareket Partisi), 2000 yılının yaz aylarında benzer bir kararname çıkarmıştı. O kararnamenin ruhu da lafzı da bugünkü genelgenin ikiziydi. Tek fark, 2000’deki kararnamenin, 28 Şubat kararları içinde yer alan “irticai faaliyetlere katıldığı saptananların memuriyetten çıkarılmasını” kolaylaştıran hükümler içermesiydi.
Bir fark daha var: Bugünkü genelgenin hiçbir engele takılmadan hükmünü icra edeceği neredeyse kesin. Oysa 2000’deki kararname, zamanın cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer tarafından veto edildi ve uygulanamadı. Sezer, aynı içeriğin kanun haline getirilmiş biçimini de veto etti, hükümet daha fazla direnmedi.
Şimdi size çok tuhaf gelebilir Sezer’in bu tasarrufu ve direnci... Keza örgütlenme ve ifade özgürlükleri açısından çok kötü sonuçlar doğuracak benzer iki teşebbüsten 2000 Türkiyesi’nde gerçekleşenin engellenmesi, fakat 2016 Türkiye’sinde gerçekleşenin büyük bir ihtimalle engellenemeyecek olmasındaki çelişki de hüzün verici.
Yazının bundan sonraki bölümünde 2000’deki teşebbüsün nasıl engellendiğini, merkez medyanın Sezer’i tutumundan vazgeçirmek için neleri göze aldığını hatırlatacağım. Sanırım sözünü ettiğim karşılaştırma o zaman daha da anlamlı hale gelecek.
Medya, talebin ‘komutanlardan geldiğini’ hatırlatıyor
Sezer cumhurbaşkanı seçildikten hemen sonra, üçlü koalisyon tarafından hazırlanan, kamuoyunda “irtica kararnamesi” olarak bilinen bir kararnameyle karşı karşıya kaldı. Kararname, 28 Şubat kararlarından biri olan “devletteki irticacı kadroları ayıklamak” amacıyla çıkartılmıştı ve bu sorumluluk “yetkili amirler”e bırakılıyordu.
Çankaya’dan, Cumhurbaşkanı Sezer’in kararnameyi veto edebileceği yönünde bilgiler gelmeye başlayınca, medyada Sezer’e karşı büyük bir kampanya örgütlendi.
Hiç şaşırmayın; Sezer o zamanlar, talep 28 Şubatçı askerlerden gelse de, birilerine birilerinin kaderini tamamen sübjektif kriterlerle karartma yetkisi veren böyle bir kararnameyi hukuk anlayışına da vicdanına da sığdıramayacak biriydi.
Gerçekten de hazırlanan kanun hükmünde kararname, tanımladığı, “Yıkıcı veya bölücü eylem ve faaliyetlerde bulunmak; Cumhuriyet’in niteliklerinden herhangi birisini değiştirmeye veya ortadan kaldırmaya yönelik eylem ve faaliyetlerde bulunmak; Cumhuriyet’in niteliklerine aykırı eylem ve faaliyetlerde bulunmak” gibi suçlarla devlet memurları arasında cadı avı başlatmaya aday bir kararnameydi. Kararnameyi iade etmemesi için cumhurbaşkanına karşı başlatılan kampanya çok sert oldu. Talebin “komutanlardan” geldiği hatırlatıldı, kararnamenin onaylanmaması halinde “rejimin kendi kendini korumasının çok güç olacağı” tezi sık sık hatırlatıldı.
Sezer’in kararını 6 Ağustos’ta açıklayacağı duyurulmuştu; aynı günkü Hürriyet, kararından önce Sezer’e son bir uyarıda bulunmak üzere tasarlanmıştı: Gazetenin başyazarı Oktay Ekşi, kararnameyi imzalamaması durumunda Cumhurbaşkanı’nın “devleti kendi içindeki hainlerden kurtarma operasyonunu engellemiş olacağını” öne süren bir başyazı kaleme aldı.
Ne var ki bunların hiçbiri etkili olmadı; Cumhurbaşkanı Sezer 6 ağustosta kararnameyi iade etti.
Ekşi, vetonun ardından benzer değerlendirmelerini sürdürdü. “Yargıç Cumhurbaşkanı” başlıklı yazısında, “sağlam bir hukuk mantığının müstahkem mevkiine sığınan” Sezer’i “siyasetçi” olmaya, hukuk açısından değil rejim açısından düşünmeye çağırdı:
“Sayın Cumhurbaşkanı’nın önüne gelen konuları değerlendirirken ‘iyi bir hukukçu ve yargıç’ duyarlılığıyla hareket etmesi, kabul edelim ki hepimiz için güvencedir. Ancak bir yargıç Cumhurbaşkanı olunca, hâlâ yargıçlığına devam ederse, bu tür sıkıntılar kaçınılmaz olur.”
‘Komutanlar hükümetten yana...’
O sıralar “irtica”ya karşı Hürriyet’le aynı cephede yer alan Sabah, 24 Ağustos’ta kampanyaya dahil oldu. Bu tavır değişikliğinin nedeni, bir gün önce yapılan Milli Güvenlik Kurulu (MGK) toplantısını izleyen ve “komutanlar”ın kararnamenin çıkmasını istediği biçiminde yorumlanan sonuç bildirgesiydi. Gazete o gün “Komutanlar hükümetten yana” manşetiyle çıktı. İki “gündem” sayfasının manşetleri de amaç doğrultusunda düzenlenmişti: “Komutanlar krize ivedi el koydu” ve “Ecevit sitem etti: İrticacı memurların bilinmesine karşın bu düzenlemeye karşı çıkılmasını hayretle karşılıyorum.”
‘Sezer’e New York’ta altı bin dolarlık otel’
Hükümet, “komutanlar”ın isteği doğrultusunda “kararname”den “kanun”a dönüp onun hazırlıklarını yaparken, merkez medya da Sezer’i topa tutmaya devam ediyordu.
Hürriyet, 1 Eylül 2000 tarihli sayısında “Sezer’e New York’ta 6 bin dolarlık otel” başlıklı bir birinci sayfa haberiyle çıkageldi. “ABD’nin en prestijli oteli The Pierre”in “Grand Suite” sınıfı dairelerinden birinin iç görüntüsü, fotoğrafın kenarına ustalıkla iliştirilmiş Ahmet Necdet Sezer fotoğrafı, altında, yukarıda okuduğunuz başlık. Mesaj, haberin spotuna yedirilmişti: “Evren, Özal ve Demirel’in kaldıkları diğer otellerden daha lüks ve pahalı otelde...”
Ne var ki bunlar da yetmedi. Sezer, kanunu da veto etti ve ondan sonra konu bir daha gündeme gelmedi.
Çok şey söyleyen tekerrür
Aradan 16 yıl geçti, Sezer’in hukuk dışı bulup reddettiği kararname, genelge kılığında ve “irtica” kelimesi yerine “terör” kelimesi konularak yine karşımızda...
Kanaatimce bu tekerrür çok şey söylüyor. Hele ki, birincinin engellendiğini, ikincinin engellenmeyeceğini düşündüğümüzde...
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERYeni Bir Çözüm Süreci Ne Kadar Mümkün? 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİNSANLIĞIN ÖLÜMÜ 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
19.06.2025
17.06.2025
8.06.2025
1.06.2025
11.05.2025
8.05.2025
4.05.2025
29.04.2025
25.04.2025
21.04.2025