Alper GÖRMÜŞ
Kamuoyu desteğinin hayati önem arz ettiği bir mücadele içindeyseniz, eyleminizin doğruluğunu test etmenin en güvenilir yolu, eyleminizin rakiplerinizin istismarına açık olup olmadığına bakmaktır.
Diyelim herhangi bir devlete karşı kendince haklı talepleri etrafında birleşen bir siyasi örgüt var ve bu örgüt için kamuoyu desteği hayati önemdedir... Örgüt bir süre sonra, sıradan insanların da zarar göreceği gerekçesiyle başlangıçta reddettiği terör yöntemlerine baş vurmaya başlasın... Fakat örgütün yine de belirli bir “özen”i olsun; eylemlerinin en fazla birkaç insanın ölümüyle sınırlı kalması için gayret sarf etmekte ve bu da kendisine karşı tepkinin nefret boyutlarına ulaşmasını engellemektedir...
Günün birinde, herhangi bir istihbarat örgütü, tepkiyi nefret boyutuna taşıyacak kadar büyük bir bombalama eylemi gerçekleştirsin ve eylemi örgüte fatura etsin...
Örgüt, siyasi mücadelesinde terör yöntemlerini kullanmayı kesinlikle reddetseydi bu şiddet eylemi ona yapışmayacaktı, hatta sözünü ettiğimiz istihbarat örgütü, inandırıcı olmayacağı için böyle bir eyleme hiç tevessül etmeyecekti. Fakat şimdi öyle mi? Örgüt zaten terör araçlarını kullandığını kabul ettiği için, ne kadar çabalarsa çabalasın bu eylem de onun hanesine yazılacak, kamuoyu da hiç değilse geniş çoğunluğuyla buna ikna olacaktır.
Örgütün buradan çıkartacağı, “demek ki terör yöntemlerine başvurmak benim için doğru bir eylem biçimi değilmiş” dersi doğru fakat çok geç çıkarılmış bir ders olacaktır.
“FETÖ”ye karşı mücadelede “doğru eylem”?
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Gülencilerin kanlı bir darbeye tevessül etmelerinden epeyce önce, Ekim 2015’te bu örgütü “Tabanı ibadet, ortası ticaret, tavanı ise ihanet olan bir çete” diye nitelemişti...
Peki, 15 Temmuz’dan sonra Gülenciliğe karşı mücadelenin, bu tanımlamanın öngördüğü ince ayarlarla yürütüldüğünü söylemek mümkün mü? Hükümete desteği açık bazı yazarlar “FETÖ soruşturmaları”ndaki bazı uygulamaların, geniş dindar tabanda bir “referandum riski” yaratıp yaratmadığını bile tartışmadılar mı?
Bu çerçevede ilk eleştiriler, daha 15 Temmuz’un sıcağı sönmeden Ahmet Taşgetiren tarafından dile getirmişti:
“’Güven sorunu’ doğru, FETÖ yapılanması söz konusu olduğunda, en hayati problem niteliğinde. ‘Kime güveneceksiniz?’den herkese her türlü suçlama yöneltilebilir noktasına gelmek ve buradan da güvensizliğin daha da derinleşeceği bir alana savrulmak mümkün. Buradan varılacak olan şey ise, çok geniş bir gayrı memnunlar zümresinin oluşmasıdır.” (FG ile akrabalığı var ama, Star, 24 Ağustos 2016).
Gülenciliğe karşı mücadelenin, Gülencilikle ilgisi asla kurulamayacak gazeteci, akademisyen vb. kişileri de kapsaması ise başka bir boyut... Hükümeti destekleyen yazarların bir bölümü, meselenin bu boyutunun “FETÖ’ye karşı mücadele”yi zaafa uğrattığı hususunda hemfikir... En son “FETÖ’nün medya yapılanması”na yönelik davada verilen ve aynı gece geri alınan 21 tahliye kararı vesilesiyle, bu yöndeki eleştiriler daha da vurgulu bir tonda dile getirilmeye başladı. Mesela Sibel Eraslan’ın dünkü (2 Nisan) yazısı böyle bir yazıydı:
“Zaten özensiz, itinasız, ‘koy torbaya, doldur dosyaya’ tavrıyla itibarsızlaştırmaya çalıştıkları FETÖ soruşturmaları, bu sefer de tahliye dalgasıyla psikolojik bir savaşa dönüştürüldü... İlgili ilgisiz herkesi gözaltına alarak, toplum nezdinde FETÖ soruşturmalarını ve davasını sanki haksızlıkmış çerçevesine oturtmaya çalışan irade... At iziyle kurt izini bilinçli bir şekilde birbirine karıştıran operasyonel eller... Bu sefer de seçim öncesi, gösteriş yapar gibi tahliye düğmesine bastı...” (Referanduma kadar teyakkuz, nöbetteyiz, Star, 2 Nisan).
“Operasyonel eller” hangi zeminde çalışıyor?
Sibel Eraslan, açıkça “FETÖ”ye karşı mücadele ediyormuş görüntüsü altında hareket eden, “At iziyle kurt izini bilinçli bir şekilde birbirine karıştıran operasyonel eller” den söz ediyor ve bu nokta da bizi, en başta ifade ettiğim, “doğru eylem”in en iyi test ediliş biçimi olan “eylemin rakip ya da rakipler tarafından istismara açık olup olmama” noktasına taşıyor...
Benim gördüğüm şu: “Operasyonel eller” Gülenci örgütlenmeyle mücadeleyi bu ölçüde rayından saptırabiliyor, manipüle edebiliyorlarsa, bu ancak siyasi iradenin döşediği zemin sayesinde olabiliyor: Siyasi iradenin, Gülen sempatizanlarını Gülenciliğin teşkilat yapısına dahil olmakla ya da hiç olmayacak isimleri Gülencilerle işbirliği etmekle suçlayan genel söylemi sayesinde mümkün olabiliyor...
Oysa siyasi iktidar böyle bir zemin yaratmasaydı, “toplum nezdinde FETÖ soruşturmalarını ve davasını sanki haksızlıkmış çerçevesine oturtmaya çalışan irade” bu kadar rahat çalışamaz, iyot gibi açığa çıkardı. Evet, bu irade Sibel Eraslan’ın dediği gibi “koy torbaya” düsturuyla hareket ediyor ama bunu, siyasi iradenin “koy torbaya” düsturuyla hareket etmesi sayesinde yapabiliyor.
“FETÖ”nün inşaat şirketlerinin mağdurları
Seslerini hiç duyuramayan, aralarında yeğenim olmasaydı benim de duymayacağım bir kesim var ki, onların hikâyesinin de, “Toplum nezdinde FETÖ soruşturmalarını ve davasını sanki haksızlıkmış çerçevesine oturtmaya çalışan irade” ile bağlantılı olabileceğini düşünmemek elde değil...
Zamanında kime ait olduğunu bilmedikleri (15 Temmuz’dan sonra FETÖ soruşturmaları çerçevesinde faaliyetleri durdurulan) inşaat şirketlerinden daire alan insanlardan söz ediyorum...
Hiçbir birikimi olmayan, babaannesinden kalan mirasın tamamını bir daireye peşin olarak yatıran yeğenim, şirketlerine kayyum atandığını fakat onlardan hiçbir bilgi alamadıklarını söylüyor. Oluşturdukları mağdurlar grubu da başvurdukları ilgili siyasetçiler ile köşe yazarı, televizyoncu, vb. hiçbir isimden hiçbir ilgi görmemiş...
Acaba diyorum, bu insanların mağduriyetleri de mi Sibel Eraslan’ın işaret ettiği “irade” tarafından bilerek görmezlikten geliniyor ve sonuçta fatura “siyasi irade”ye, hükümete çıkartılıyor?
Fakat öyleyse bile, unutmayalım, bu “irade”nin bu kadar rahat hareket etmesinde siyasi iradenin herkesten şüphelenen, giderek şüphelendiği herkesi suçlu gören, ince ayardan yoksun söyleminin tayin edici bir önemi var.
Ortada, “madem FETÖ’cü şirketten daire almışlar, çeksinler cezalarını” diyen toptancı bir “siyasi” bakış varsa, onların çaresizce bekleyişini daha da uzatmak, mümkünse “harç bitti, yapı paydos” deyip siyasi iradeye bir gol daha atmak isteyecekler de elbette olacaktır.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
19.06.2025
17.06.2025
8.06.2025
1.06.2025
11.05.2025
8.05.2025
4.05.2025
29.04.2025
25.04.2025
21.04.2025