Alper GÖRMÜŞ
Adalet ve Kalkınma Partisi (AK Parti) içindeki “İslamcıların tasfiyesi” tartışmasının öne çıkan figürlerinden Ahmet Taşgetiren, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın son dönem konuşmalarındaki sürekli ve güçlü İslamiyet vurgusunu yorumlarken şöyle demişti:
“- İslamcılar Ak Parti'yi terk etsin! Bu mudur? O zaman siz önce Tayyip Erdoğan'ı tasfiye etmelisiniz.
“Ya bana ‘Tayyip Erdoğan sizin bildiğiniz Tayyip Erdoğan değil’ deyin ve bir süredir Ak Parti'nin ilk çıkışta farklı toplum kesimlerini kuşatmak amacıyla ‘Muhafazakar demokrat’ diye formatladığı görece ılımlı dilin bile ötesine geçip ‘Dolu dizgin’ bir üsluba geldiğinin hangi manaya geldiğini izah edin, ya da Tayyip Erdoğan'ın üzerinden İslamcılara savaş açmayı bırakın.”
Yani Ahmet Taşgetiren’e göre, sırf Erdoğan’ın son dönemdeki İslamiyet vurgularıyla örülü “dolu dizgin” üslubuna bakmak bile “İslamcıları AK Parti’den tasfiye etmek” çabasının beyhudeliğini göstermeye yeterdi.
Ne var ki, mantık örgüsü sağlam bu kurgu, 2 Mayıs’ta Hindistan gezisi dönüşünde bir gazetecinin sorusuna Erdoğan’ın verdiği cevapla bir anda çöküverdi. Cevap, soruyu soran gazeteci Nagehan Alçı gibi tartışmayı izleyen herkesi (bu arada beni de) şaşırtacak kadar köşeli ve netti.
“İslamcıların artık AK Parti’de işi yok”
Alçı, dünkü (3 Mayıs) Milliyet’te yer alan Erdoğan, "İslamcıların artık burada yeri yok" mesajı verdi başlıklı yazısında şaşkınlığını şöyle anlatıyordu:
“Ak Parti medyasının ikiye bölündüğü, giderek sertleşen, temel olarak Türkiye’nin nasıl bir dış politika izlemesi gerektiği meselesi üzerinden başlayan ama İslamcılık kavgasına dönen meseleyi uçakta Cumhurbaşkanı’na ben sordum. Açıkçası, Erdoğan’ın, keskin bir yorumdan kaçınarak yumuşak geçiş yapacağını düşünüyordum. Ancak Cumhurbaşkanı doğrudan ve hafifletme gereği duymadan, son günlerdeki tartışmalarla ilgili tavrını ortaya gayet net ve sert koydu...
“‘Ak Parti’yi destekleyen iki kanat yok, Ak Parti’yi hâlâ destekleyen yazarlarla, geçmişte desteklemiş ve zaman içinde belli hadiselerde zoru görünce davayı satmış yazarlar var’ demeye getirdi. Kendine İslamcı diyen bazı yazarlara çok kırgın hatta öfkeliydi. ‘O isimlerin artık Ak Parti camiasında yeri yok’ mesajını verdi. Açıkçası, hepimiz şaşırdık, hatta 6 saatlik yolculuğun söyleşi bittikten sonra kalan yaklaşık 4 saatinde her köşede konuşulan temel konu buydu.”
Erdoğan’ın sözleri sadece İslamcılara dair değil
Nagehan Alçı Erdoğan’ın sözlerini yorumlarken, bunun sadece AK Parti’deki İslamcılarla ilgili bir sonuç üreteceğini ve onların tasfiyesiyle sonuçlanacağını söylüyor. Alçı’ya göre Erdoğan İslamcıları 17-25 Aralık’tan sonra yalpaladıkları ve sonraki bir dizi gelişmede iyi bir sınav veremedikleri için tasfiye edecek.
Bu yorum, İslamcıların AK Parti’den muhtemel tasfiyesinin siyasi boyutunu açıklayabilir, fakat Erdoğan’ın sözlerinde meselenin “ideolojik” boyutuna işaret eden vurgular da var ve bu vurgular bize AK Parti’den yalnızca İslamcıların değil İslamcılığın da tasfiye edilmek istendiğini gösteriyor.
Bu söylediğimi, Erdoğan’ın hazırlıklı olduğu anlaşılan soruya verdiği cevaba biraz daha yakından bakarak temellendirmeye çalışacağım... Fakat önce bakalım Erdoğan tam olarak ne demiş...
“Tekkeye mürit aramıyoruz ki” ne demek?
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Nagehan Alçı’nın sorusuna verdiği cevap şöyle:
“Bahsettikleriniz arasında, kurucusu olduğum partiyi geçmişte desteklemiş olanlar bulunabilir. Ama desteklerini daha sonra da aynen sürdürdüklerini düşünmüyorum. Daha sonra ibreleri değişti.
“Yol arkadaşlığı, gönül arkadaşlığı önemlidir. Yol arkadaşıysan, pazara kadar değil mezara kadar gidilir. Bunların bir kısmı pazara kadar geldiler, sonra trenden indiler. Hele son dönemde çok çirkin, kabul edemeyeceğimiz yaklaşımlara şahit olduk. Bu bir defa yolda, çizgide istikrarsızlıktır. Sırat-ı müstakim’den sapmadır.
“‘İslamcı olanlar atılıyor, İslamcı olmayanlar getiriliyor’ deniyor. Bir siyasi partinin çalışmalarında, İslamcı olmak ya da olmamak şeklinde bir ayrım yapmak zaten yanlış. Tekkeye mürit aramıyoruz ki. Siyasi parti için esas olan, dürüst, ilkeli, vatanını milletini seven, parti ilkelerine uyacak insan aramaktır. Yapılması gereken budur. Ama bazıları işi tamamen şirazesinden çıkardı. İşi, kendi doğrularını benimseyen, belirledikleri çerçevede kalan insanları ‘doğru’, onun dışındaki insanları da ‘yanlış’ addetme noktasına getirdiler. Oysa kimsenin böyle bir hakkı yok. Onların da böyle bir hakları, yetkileri yok; benim de. Kaldı ki ebedi âlemin ölçüsü hiçbirimizin elinde değil. Kimse bunu teraziye çıkarmasın. Çok ağır olacak ama, uluhiyet davasına da kimse girmesin...”
“Mürit” seküler anlamında kullanıldıysa...
Gazeteler ve haber siteleri bu konuşmanın en önemli vurgusunu başlık olarak seçmişti: “Tekkeye mürit aramıyoruz.”
Üç kelimeden ibaret bu cümle, “mürit” kelimesine hangi anlamın bindirildiğine bağlı olarak iki farklı biçimde yorumlanabilir...
“Mürit” burada şayet seküler içeriğiyle kullanılıyor ve “Tekke”den parti kast ediliyorsa, “mürit” derken önceden belirlenmiş çizgiden hiç çıkmayan ve o çizgideki lidere hep bağlı kalan birilerinden söz ediyoruz demektir.
Bu durumda Erdoğan “Tekkeye mürit aramıyoruz” derken lidere her durumda itaat eden birilerini istemediğini dile getirmiş olur ki, konuşmanın tamamına baktığımızda “mürit”in bu anlamda kullanılmadığını kesinlikle söyleyebiliriz. Çünkü Erdoğan partideki İslamcılara yüklenirken, tam tersine onları “sırat-ı müstakim”den (doğru yoldan) ve kendisine bağlılıktan sapmakla, yorulup davayı terk etmekle suçluyor..
Demek ki Erdoğan “mürit” kelimesini burada seküler anlamında kullanmıyor.
Parantez: Erdoğan’ın sözlerinde, her eleştiriyi ve itirazı sapmayla suçlayan bir tonun varlığı açık. Fakat işin o yanı bu yazıda tartışmaya çalıştığım şeyin dışında kalıyor. Yine de, bu bakışın taşıdığı problemi göstermek amacıyla 2000’lerin başında Erdoğan liderliğindeki hareketin Refah Partisi’ne ve Necmettin Erbakan’a itirazlarını hatırlatmak isterim... O itiraz da lidere ve liderin savunduğu “sırat-ı müstakim”e bir itiraz değil miydi?
“Mürit” dinî içeriğiyle kullanıldıysa...
Benim dil duyguma göre, Cumhurbaşkanı Erdoğan o konuşmada “mürit” kelimesini, başkalarından daha kapsayıcı bir dindarlığa sahip olmak anlamında, yani dinî içeriğiyle kullanıyor. Bunu öncelikle Erdoğan’ın, bir partiyle bir tekkenin farklı olduğunu vurguladığı şu cümleden anlayabiliriz (“Tekkeye mürit aramıyoruz ki”den hemen sonra):
“Siyasi parti için esas olan, dürüst, ilkeli, vatanını milletini seven, parti ilkelerine uyacak insan aramaktır.”
Bu çerçevede, Erdoğan’ın, “Kaldı ki ebedi âlemin ölçüsü hiçbirimizin elinde değil. Kimse bunu teraziye çıkarmasın. Çok ağır olacak ama, uluhiyet davasına da kimse girmesin...” cümlesinin de çok anlamlı olduğunu düşünüyorum. Bence Erdoğan burada da “mürit”i “İslamcılar” yerine gizli özne olarak ve dinî içeriğiyle kullanıyor... (Mürit: Kendi irâdesini Hakk’ın irâdesine terk eden...)
Erdoğan’ın bu cümlesinin de, İslamcılığı Müslümanlıktan daha ileri bir mertebe olarak gören ve bunu son tartışmalarda sıkça dile getiren İslamcılara gittiği kanaatindeyim.
“Merkez sağ AK Parti” mi?
Söylediklerimi özetlemeye çalışayım: Bence Erdoğan’ın 3 Mayıs’ta Hindistan dönüşünde gazetecilere söylediği sözler salt “son dönemde kötü sınav veren İslamcılar”ın tasfiyesini imâ etmiyor. Bu cümleden olmak üzere, son dönemde “iyi sınav vermiş” İslamcıların tasfiyesi de kimseyi şaşırtmamalıdır. Çünkü Erdoğan’ın sözlerinin “İslamcılığın da tasfiyesi” anlamına gelen daha derin göndermeleri var.
Bu aşamada şu soruyu sormak gayet yerinde olur: AK Parti, yeni dönemi bir “merkez sağ” parti olarak karşılamaya mı hazırlanıyor?
Ona bağlı olarak da şu soru: Şayet bu sorunun cevabı “evet” ise bundan sonra n’olmak ihtimali vardır? AK Parti böylece iktidarını daha da perçinleyerek yoluna devam mı eder, yoksa?..
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
19.06.2025
17.06.2025
8.06.2025
1.06.2025
11.05.2025
8.05.2025
4.05.2025
29.04.2025
25.04.2025
21.04.2025