Alper GÖRMÜŞ
2015’in ocak ayında Halkların Demokrasi Partisi’nin (HDP), o tarihe kadar bağımsız adaylarla girdiği seçimlere bundan böyle parti olarak katılacağını açıklaması herkes için çok şaşırtıcı olmuştu. Çünkü partinin yüzde 10 barajını aşabilmesi ilk anda neredeyse imkânsız görünüyordu, zaten HDP de o tarihe kadar seçimlere bu endişeyle bağımsız adaylarla girmişti.
İşte bu nedenle bazı çevreler o günlerde hayli gözde olan bir komplo teorisini dolaşıma soktular. Buna göre, HDP seçimlere girecek, barajı aşamayıp hiç milletvekili çıkaramayacak ve böylece o milletvekillerinin tamamı Adalet ve Kalkınma Partisi’nin (AK Parti) hanesine yazılacaktı.
Komplo teorisini inandırıcı kılmak için de devamı mealen şöyle getiriliyordu: İki partinin anlaşması sonucu AK Parti tek başına Anayasa’yı değiştirecek bir çoğunluğa ulaşacak, o da seçimlerden sonra Kürt sorununu HDP’yi tatmin edecek şekilde çözmek için radikal adımlar atacaktı.
Bir yandan HDP’nin AK Parti ile böyle bir anlaşma yapmış olmasını inandırıcı bulmayan, öte yandan da HDP’nin seçimlere parti olarak girmesini akıl dışı bulup ‘delirdi mi bu HDP yönetimi’ diyenler ise tam anlamıyla paralize olmuştu; partinin böyle bir kararı neye güvenerek aldığını bir türlü anlayamıyorlardı..
İşte ben o şaşkınlık günlerinde, Şubat 2015’te Al Jazeera Turk’te kaleme aldığım bir makalede şaşıracak bir şey olmadığını, HDP yönetiminin siyasi atmosferi ve duyguları çok iyi tahlil edip böyle bir karara vardığını, kararın doğru olduğunu ve HDP’nin bırakın barajı aşmasını, alacağı oylarla herkesi şaşırtacağını savundum. (“HDP’nin oyları şaşırtıcı yükseklikte olabilir”, Al Jazeera Turk, 10 Şubat 2015).
O gün bu iddiama gerekçe teşkil eden koşullar bugün fazlasıyla geçerli. O nedenle o yazının başlığındaki, yine de bir temkinliliği ifade eden ‘olabilir’ fiilini bu defa ‘olacak’ biçiminde değiştiriyorum.
Bugünkü ‘fazla’lara geçmeden önce, bakalım o günlerde hangi gerekçelerle HDP’nin oylarının şaşırtıcı yükseklikte ‘olabileceğini’ savunmuşum...
Haziran 2015 seçimleri: ‘Oyları bölmeyelim’in önemsizleştiği ilk seçim
İddiamı dayandırdığım temel argüman, Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) seçmeninin bir bölümünün kendi partilerinin yerine HDP’ye oy verme eğiliminin düşünülenden çok daha yaygın olduğuna dair gözlemlerimdi. Bunun böyle olmasının mantıklı nedenleri vardı ve yazıda bunları şöyle ifade etmiştim:
“CHP seçmenleri partilerinden, onları AK Parti’den kurtaracak bir performans (esas beklenti), bunun gerçekleşmediği durumlarda da ona dünyayı dar edecek etkili bir muhalefet (tâli beklenti) umageldi.
“CHP’nin, kendisine oy veren seçmenlerin her iki beklentisini de hakkıyla karşılayamadığı apaçık bir gerçek.
“Bu seçimleri farklı ve ilginç kılan en önemli olgulardan biri, partisinden ne kadar memnuniyetsiz olsa da her yeni seçimde umut tazeleyip ‘bu defa tamam’ beklentisine giren CHP seçmenlerinin ilk kez bu seçimde böyle bir beklenti içinde olmamaları... Bu ‘öğrenilmiş çaresizlik’ son birkaç seçim öncesinde de ortaya çıkabilirdi, fakat her şeyin bir zamanı var; demek ki üst üste alınan seçim yenilgilerinin CHP seçmeninde böyle bir kırılmaya yol açabilmesi için işte bu kadar yenilgi gerekiyormuş.
“Denkleme, seküler-sol seçmenlerin CHP’den ‘tâli’ beklentileri olan ‘etkili muhalefet’ bahsinde de hayal kırıklığı içinde olduklarını ilave ettiğimizde, HDP’nin nasıl bir politik fırsatla karşı karşıya olduğu daha da netleşiyor.”
CHP seçmeni ve AKP nefreti
HDP’nin Haziran 2015 seçimlerinde alacağı oyların şaşırtıcı yükseklikte olacağına dair iddiamı dayandırdığım ikinci argüman, CHP seçmeninin Erdoğan ve AK Parti nefretiydi.
Bu seçmen, nefret ettiği parti tarafından sürekli olarak yenilgiye uğratılmaktan bıkmıştı. Bu defa da bir umudu yoktu, fakat hiç değilse partisi güçlü bir muhalefet performansı sergileyebilseydi... Ne var ki ‘öğrenilmiş çaresizlik’in bir boyutu da buydu işte; partilerinin bunu dahi başaramayacağını biliyorlardı.
Şimdi bu seçmen, AK Parti’nin canını acıtmanın (ya da kendi yüreğini soğutmanın) en doğru yolunun HDP’nin barajı aşıp Meclis’e girmesi olduğunu düşünmeye başlarsa, bunda şaşıracak bir şey olabilir miydi? Aynı şekilde: Bu seçmen, partisinin 140 kişiyle değil de 120 kişiyle Meclis’e girmesi arasında bir fark görmemeye başlarsa, bunda şaşıracak bir şey olabilir miydi?
Bunları anlattıktan sonra şöyle bir soru sormuştum:
“HDP’nin, CHP seçmeninin aklına bu soruları getirmek için bir kampanya yürüttüğünü ve onları şu soruyla yüz yüze bıraktığını düşünün: Şu iki bileşimden hangisi AKP için hayatı daha çekilmez kılar? Birinci bileşim: CHP 140, HDP 0, ikinci bileşim: CHP 120, HDP 60... Sizce bu soru karşısında, psikolojisini yukarıda izah etmeye çalıştığım CHP seçmenleri ne yapar?”
Sorunun cevabı belliydi: Tabii ki oylarının bir bölümünü HDP’ye aktarırdı ve onun barajı rahatça geçmesini sağlardı.
Nitekim aynen öyle oldu. HDP, tahmin edilenden (60) çok fazla sayıda (80) milletvekilliği kazandı ve bütün kötümser tahminleri boşa çıkardı.
Gelelim bugüne...
Bugüne gelirsek... Yukarıda da dediğim gibi, CHP oylarının bir bölümünün HDP’ye gitmesini mantıklı kılan nedenler bugün 2015’e nazaran ‘fazlasıyla’ geçerli.
Önce tablonun rakamsal yanına bakalım...
HDP’nin barajı aşamaması durumunda, onun kazanacağı milletvekillerinin tamamına yakını AK Parti’ye gidecek. Yani tablonun rakamsal yanında hiçbir değişiklik yok.
Öte yandan, 60-70 milletvekilinin fazladan AK Parti’ye gitmesi, 2015’te ifade ettiğinden çok daha fazlasını ifade edecek. Nedenine gelince...
2015’te, HDP barajı aşıp Meclis’e girse de AK Parti Meclis’te çoğunluğu yine elde edecekti (nitekim öyle oldu). Yani HDP’nin barajı aşması sadece muhalefetin gücünü artıracaktı, AK Parti’nin Meclis’i ‘yönetme’ ehliyetine halel getirmeyecekti. Oysa bugün HDP’nin barajı aşıp Meclis’e girmesi durumunda AK Parti ve müttefiklerinin oluşturduğu Cumhur İttifakı parlamentoda çoğunluğu elde edemeyecek. Yani CHP seçmeninin HDP’ye oy vermesi bugün 2015’ten çok daha ‘stratejik...’
HDP’ye oy veren CHP’li kendini daha az ‘kötü’ hissedecek
CHP’li olup da HDP’ye oy vermek, ne olursa olsun sıkıntılı bir psikolojiyi imâ eder; ‘stratejik oy veriyorum’un rahatlatıcı etkisi bir yere kadar; neticede kendi partine oy vermiyorsun. (Anketlerin CHP’den HDP’ye oy kaymasını neden saptayamayıp HDP’nin oylarını baraj sınırında gösterdiğinin sırrı burada... Sandıkta HDP’ye oy vermeye karar vermiş CHP’lilerin anketçilerle yüzyüze kaldıklarında niyetlerini o açıklıkla ifade etmeleri beklenmemeli. Elbette çoğu tercihini çarpıtacak ve yine CHP’ye o vereceklerini söyleyeceklerdir.)
Fakat bu seçimde tercihini HDP yönünde kullanacak CHP’liler 2015 seçimlerine kıyasla daha rahat bir psikoloji içinde verecekler oylarını. Bunun nedeni, ‘bir oyun İnce’ye, bir oyun HDP’ye’ gidecek olması... 2015’te ‘stratejik’ davranıp HDP’ye oy veren CHP’liler, böylece partilerinin oy oranında belirgin bir düşüşe razı gelmek zorundaydılar. Oysa şimdi, kendi partilerinin gerçek oyunun Muharrem İnce’nin aldığı oy olduğunu savunup yüreklerini soğutma imkânına sahipler. Bu nedenle, eller şimdi HDP’ye oy vermeye daha rahat gidecek.
Vahap Coşkun’la gıyabında bahis
Vahap Coşkun, “HDP ve seçim barajı meselesi” başlıklı yazısında (Kürdistan 24, 6 Haziran ve Serbestiyet, 9 Haziran) HDP’nin barajı aşma şansını kritik görüyor ve bunun sakıncalarına dikkat çekiyordu.
Coşkun, HDP’nin barajı aşmasına yardımcı olabilecek koşullar arasında CHP’lilerin ‘stratejik oy’ eğilimine de yer vermiş, şöyle demişti:
“HDP’nin Meclis’te olup olmaması sadece kendisini ilgilendirmiyor. Biraz önce değinildiği gibi bu, Türkiye’de siyasetin alacağı hale de doğrudan tesir ediyor. 24 Haziran’da HDP barajı aştığında mevcut muhalefet Meclis’te daha da kuvvetlenir ve belki de Meclis’te çoğunluğu elde edebilir. Aksi bir vaziyet ise iktidar blokunun lehine işler.
Bundan ötürü CHP seçmeninin -son derece sınırlı da olsa- bir bölümü, sırf HDP Meclis’e girsin ve AK Parti’nin gücünü kırsın diye HDP’ye stratejik oy verebilir. Çünkü CHP’nin +1 puan alması genel manzara içinde anlamlı bir değişikliğe neden olmaz. Ama HDP’nin +1 puan alması siyasi haritanın rengini büyük ölçüde değiştirir.”
Ben, Vahap Coşkun’un, bu seçimde CHP’den HDP’ye kayacak oyların miktarı hususunda yanıldığı kanaatindeyim. Hayır, “son derece sınırlı” olmayacak, en azından 7 Haziran 2015’teki kadar olacak ve HDP’nin oyları yüzde 13’ü aşacak.
Ben burada Vahap Coşkun’la gıyabında iddiaya giriyorum.
Seçimlerden sonra bu yazımı -sonuç ne olursa olsun- hatırlayacağım ve hatırlatacağım.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
19.06.2025
17.06.2025
8.06.2025
1.06.2025
11.05.2025
8.05.2025
4.05.2025
29.04.2025
25.04.2025
21.04.2025