Alper GÖRMÜŞ
Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) genel başkanı olmasından (22 Mayıs 2010) kısa bir süre sonra bir Kemal Kılıçdaroğlu portresi yazmıştım. Portrenin siyasi kariyer ve liderlikle ilgili bölümleri neredeyse mutlak bir olumsuzluk içeriyordu. Son birkaç yıldır, CHP’deki değişimi ve bu değişimde onun oynadığı rolü düşündükçe, içimden hep yeni bir Kılıçdaroğlu portresi yazmak geliyordu. Kılıçdaroğlu’nun, CHP’nin 31 Mart seçimlerindeki başarısındaki payını teslim etme isteğim, bu düşüncemi iyice pekiştirdi. Keza Yıldıray Oğur’un seçimlerden bir hafta sonra kaleme aldığı “Kemal Bey’in hakkı Kemal Bey’e” başlıklı yazısı da benzer bir rol oynadı. Çünkü Kılıçdaroğlu hakkında ben de artık orada yazılanlar gibi düşünüyordum. Şöyle yani:
“Artık karşımızda laiklik bayrağı sallayan, milliyetçilik yapan, askerden medet uman bir CHP yok.
“Bir asırlık parti belki bir iç muhasebeyle olmasa da, çaresizlikten siyaset yapmayı öğreniyor, acil bir ihtiyaç haline geldiği için toplumun farklı kesimlerine ulaşmanın yollarını arıyor.
“(...)
“Ve bütün bu kritik hamlelerin arkasında, bugünlerde adından pek bahsedilmese de CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu vardı.
“Bugünlerde bazı muhafazakarlar, ‘en azından yerli ve milliydi’ diye özlemle hatırlasa da Kemal Bey’in görevi teslim aldığı Baykal’ın CHP’si başörtülü cumhurbaşkanı eşi olmaz diye kitleleri sokaklara dökmüş, üniversitelerde başörtüsü yasağını savunan, Kürt meselesiyle ilgili atılan her adımın karşısına dikilen, militarist bir CHP’ydi.
“Dersimli Kılıçdaroğlu’nun CHP’si ise dokuz yıl sonra laik ve milliyetçi histeri krizlerinden kurtulmuş, toplumun merkezine yaklaşmış, sosyal demokrat bir partiye benziyor artık.”
Dokuz yıl önceki Kılıçdaroğlu portremin siyasi kariyer ve liderlikle ilgili bölümlerini aşağıda dikkatinize sunuyorum. Ardından, bugün okuduğumda, o günkü değerlendirmelerimde yanıldığımı düşündüğüm noktaları sizlerle paylaşacağım. Tabii ki büyük bir memnuniyetle...
“Mükemmel ikinci, mutsuz birinci”, Aktüel dergisi, 16 Eylül 2010
Şimdi yerini başka ilaçlar almış olabilir; bizim zamanımızda, vücut ısısı yükselmiş bebeklerine aspirin veren anne-babalarda ikili bir duygu hâsıl olurdu: Bir yandan aspirinin bebeklerinde sağladığı geçici iyilik hâli nedeniyle kendileri de mutlu olur, öbür yandan bu hâlin geçici olduğunu bilmenin huzursuzluğunu yaşarlardı.
Ömrü bitmeden hakiki bir “sosyal”, hakiki bir “demokrat” partiye oy vermek isteyen biri olarak, Kemal Kılıçdaroğlu'nun CHP genel başkanlığına gelmesinden beri, kendimi hararetli bebeğine aspirin verilmiş bir baba gibi hissediyorum.
Mutluyum, çünkü partilerine, bünyede hararete yol açan iltihabı kurutacak bir antibiyotik verildiğini zanneden CHP'lilerin nihayet Adalet ve Kalkınma Partisi’ni (AK Parti) sandıkta yenebileceklerine inandıkları için demokrasi dışı arayışlarını durduracaklarını düşünüyorum... Huzursuzum, çünkü bünyedeki ilacın antibiyotik değil aspirin olduğunun zannettiğimden de erken bir zamanda anlaşılacağını sezinliyorum ve ortaya çıkacak bu hayal kırıklığının “çağdaş-laik-kentli” kitlelerdeki otoriter arayışları daha da alevlendirmesinden korkuyorum.
Şimdi bütün günahlar onun boynuna...
Daha fazla ilerlemeden, buraya kadar söylediklerimle ilgili olarak şöyle bir tashih yapayım: Aslında, Kemal Kılıçdaroğlu CHP'deki iltihaba “antibiyotik” olabilirdi; genel başkan olmadan önce birkaç kez bunun işaretini vermiş, fakat sonradan geri adım atmıştı.
Tamam da, siz CHP içinden birilerinin “onlar doğruydu, neden geri adım attınız?” dediğini duydunuz mu hiç? Ya da, “CHP'yi değiştirmek” üzere genel başkan seçildiği gün yaptığı kurultay konuşmasında Türkiye'nin en temel demokrasi meselelerini teğet geçmesini dert edinen CHP'lilere rastladınız mı? Bu çerçevede bir soru daha: Siz, “önceki başkan da böyle konuşuyordu ve biz o nedenle iktidar olamadık, bu durumda yine olamayız” diyen tek bir CHP'liye rastladınız mı?
İşte tam bu noktada, onun da tıpkı halefi Deniz Baykal gibi CHP'nin bütün siyasi günahlarının kefaretini ödesin diye genel başkan seçildiği düşüncesine kapılıyorum. Üç yıl önce Baykal için yazdığım satırların, bugün Kemal Kılıçdaroğlu için de geçerli olduğu kanaatindeyim. Yani, partinin asıl sahibi olan laik-elit seçmenler tıpkı Baykal'a yaptıklarını yapacaklar; ondan aynı anda hem tutucu devlet ideolojisinin sözcülüğünü yapmasını hem de iktidar olmasını isteyecekler; bu ideolojiden her sapışında, yani halkın tercihlerine ve taleplerine her yaklaşışında parmak sallayayıp ona geri adım attıracaklar ve fakat sandıkta yenilince de “niye o insanların oyunu alamadın” diye ortalığı birbirine katacaklar... Bence bu, kitlesel bir siyasi ahlaksızlıktan başka bir şey değil.
Laf oturtma temelli muhalefet
Fakat kitlelerin siyasi ahlaksızlığı, siyasi figürlerin sorumluluğunu ortadan kaldırmaz. Bir siyasetçi, doğruluğuna inandığı düşünceleri kalabalıkların tahammülfersâ baskısına karşı dahi savunabilmelidir. Benim için bir CHP genel başkanının portresi, onun bu açıdan nasıl bir görüntü arz ettiğinin cevabından ibarettir ve doğrusunu isterseniz, Kılıçdaroğlu için sonuç negatiftir.
Hayır, sadece “söylediğinin arkasında duramayan siyasetçi” imajına gönderme yaparak varmıyorum bu sonuca... Beni asıl, genel başkan seçildikten sonraki “hiçbir şey söylemeyen” hâli kaygılandırıyor. Çünkü neticede bu da, doğruluğuna inandığı düşünceleri birilerini ürkütmemek için dillendirmemek faslındandır.
Muhalefetini giderek polemiğe ve laf oturtmaya yönlendirmesi, bendeki kuşkuyu giderek pekiştiriyor. Acaba, diyorum, kurultay konuşmasında ortaya çıkan içeriksizliğin de gösterdiği gibi Kılıçdaroğlu “bu kadar” bir siyasetçi midir? Ve bu tamir edilemez, giderilemez zaafını gizlemek için mi topu hep oralara atıyor ve oralardan gelen pasları bu kadar hevesle değerlendiriyor?
Başkalarının etkisine, karakterini zorlamayı göze alacak kadar açık oluşu, ondaki “liderlik kumaşı”yla ilgili eleştirilerin haklı olabileceğini gösteriyor.
“Liderlik kumaşı”yla ilgili en büyük handikapı ise şu: Bildiğimiz anlamda “liderlik”ten zevk almıyor... İnsan, bildiği, kendine güvendiği alanda çalışırsa mutlu olur... Yolsuzluk dosyalarıyla uğraşmaya devam etseydi, ömrünün sonuna kadar mutlu bir hayat sürerdi... Fakat şimdi hâkim olamayacağı kadar geniş bir alanda, fazla bilmediği, kendine yeterince güvenmediği bir alanda bulunuyor. Hiç kuşkum yok ki çok endişeli, çok tedirgin bir ruh hâli içinde... O aslında mükemmel bir “ikinci” ve mecburen “birinci” olmuş bütün mükemmel ikinciler gibi giderek derinleşecek bir mutsuzluğun esiri...
Nerede yanıldım?
Yaklaşık dokuz yıl önce işte böyle yazmışım Kemal Kılıçdaroğlu hakkında...
Doğrusunu isterseniz, ölçü olarak o günlerdeki siyasi performansını aldığımızda, o günkü tespitlerimin yanlış olduğunu düşünmüyorum. Bu durumda haklı olarak soracaksınız: O halde nerede hata yapmışsınız, neyi revize ediyorsunuz?
En temeldeki hatam, Kılıçdaroğlu’nun eleştirdiğim noktalarda zaman içinde değişim gösterebileceğine dair hiçbir açık kapı bırakmamış olmam... Üstelik, portrenin girişinde “genel başkan olmadan önce birkaç kez CHP'deki iltihaba ‘antibiyotik’ olabileceğinin işaretini verdiğini” söylememe rağmen yapmışım bunu. Böyle biri, liderliğinin sonraki yıllarında o işaretlere yeniden dönebilir ve bu kez daha kararlı bir çizgi izleyebilir (bugün olduğu gibi). Buna rağmen hiçbir açık kapı bırakmamam, hatamı daha da katmerli hale getiriyor.
Bugün geldiğimiz noktada, dokuz yıl önce Kılıçdaroğlu’na yönelttiğim ve aşabileceğine hiç ihtimal vermediğim temel eleştiride açıkça yanıldığımı teslim etmeliyim: Evet, o zaman, Kılıçdaroğlu’nun, partisinin tabanındaki seçim kazanmayı imkânsız kılan ideolojik taassubu onaylamadığını, fakat bu eğilimle mücadele yerine ona teslim olduğunu yazmıştım. Bugün ise, Kılıçdaroğlu’nun bu katı eğilimle mücadeleyi uzun vadeye yayarak epeyce yol aldığını görebiliyorum. Belki de bir siyasetçinin katı eğilimleri yumuşatmak için seçebileceği tek doğru yolu seçmişti Kılıçdaroğlu. Ben ise acul bir tavırla bu ihtimale hiç prim vermemiştim.
Keza zaman, dokuz yıl önceki portrenin başlığına çıkardığım tespitin de geçerli olmadığını açık bir biçimde göstermiş durumda: Meğer birinci olmayı seviyormuş ve “ikinciliğine aşkla bağlı olmaktan” kaynaklanan bir mutsuzluğu da yokmuş.
Yazarlar
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATürkiye’nin Demokratikleşmesi ve Kürt Sorununun Çözümü: Ciddiyetin Tarihsel Zorunluluğu... 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞBayrampaşa ve maskeli balo 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENKasabın bıçağını bileyen adam 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezGonca Kuriş’in kemiklerini, sevenlerin yüreğini sızlattılar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraCumhuriyet-Halk-Parti 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRYANARDAĞ ÖZÜR DİLEMELİ 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’nin en iyi/kötü dönemi hangisiydi? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENPogromlar, darbeler, acılar ayı Eylül.. 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçArşivden | 12 Eylülcüler nasıl bir ülke hayal etmişti? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir 12 Eylül Sabahı 12.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİN2016 belediye ablukaları ve 2025 darbesi 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMesele CHP Değil! 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAAçlığı yönetemeyenler aç hayvanlarla uğraşıyor: Ülke yangın yeri 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME HİKAYESİ 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava: Beklentiler, Gelişmeler, Olasılıklar 5.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKParti kapatma! Kayyum veya emanetçi ata yeter… 4.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezHangisi doğru? 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANBilge ve bilgin Mete Tunçay 19.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
21.07.2025
14.07.2025
23.06.2025
19.06.2025
17.06.2025
8.06.2025
1.06.2025
11.05.2025
8.05.2025
4.05.2025