Alper GÖRMÜŞ
Medyanın “Ergenekon’a soğuk” kesiminde baştan beri iki temel çizgi vardı.
İdeolojik ve fiili önderliğini Cumhuriyet gazetesinin yürüttüğü ulusalcı-laik çizgi baştan beri ve bütünüyle karşıydı davalara ve bunu dürüstçe savundular...
Buna karşılık merkez medya ve kimi sol-sosyalist çevreler “Ergenekon önemli, ama...” ile başladıkları yolculuklarında “önemli”yi giderek daha az, “ama”yı giderek daha fazla telaffuz ederek ve davanın kimi yanlış ya da haksız uygulamalarını gerekçe göstererek yolculuktan koptular. (İşaret edilen kırılma noktaları merkez medya için Türkân Saylan’ın evinin aranması, kimi sol-sosyalist çevreler içinse Ahmet Şık ve Nedim Şener’in tutuklanması oldu.) Yani bir bakıma bu uygulamalar, söz konusu çevrelerin Ergenekon davalarına ilişkin derinlerdeki gerçek algılarını su yüzüne çıkardı ve onlar için bir bahane teşkil etti; bugün geldikleri nokta Cumhuriyet’in yanıdır.
Aslında kalben onlar da baştan beri Cumhuriyet’in çizgisini benimsiyorlardı, fakat muhtelif nedenlerle bunu Cumhuriyet’in sergilediği açıklıkla sergileyemiyorlardı. Yine de, derinlerdeki gerçek algıyı ortaya koyacak bazı ipuçları o günlerde dahi belirgindi.
“Ama”lı cümlelerde “ama”nın yeri...
Mesela yalnızca “Ergenekon önemli, ama...”daki “ama”nın yeri bile “önemli”nin lafta kaldığını gösteriyordu.
Taraf gazetesi yazarı Gürbüz Özaltınlı’nın, “ama”lı cümlelerde “ama”nın cümle içinde şurada değil de burada kullanılmasının o cümlenin vurgusunu nasıl değiştireceğine dairçok güzel bir yazısını hatırlıyorum. Fakat konu Ergenekon değildi, Adalet ve Kalkınma Partisi’ne (AK Parti) açılan kapatma davası karşısındaki “ama”lı tavırdı... Şöyle yazmıştı Özaltınlı:
“Bir yazar, önce parti kapatmanın, darbeci entrikaların kabul edilemeyeceğini söyleyip ardından ‘ama’yı yerleştirerek diğer tarafın (AK Parti’nin –A.G.) kabul edilemeyecek özelliklerini sıralıyorsa, beni esas olarak ikinci noktaya dikkat göstermeye davet ediyordur. (...) Aynı temalı bir yazının ‘ama’sının öncesine AKP’nin anti-demokratik, fırsatçı politikalarının yerleştirildiğini ve ‘ama’ dendikten sonra darbe girişimlerine karşı çıkmak gereğini işaret eden bir söylem üzerine kurulduğunu düşünelim. Bu ikisi arasında yazarın önceliği bakımından ciddi fark olduğunu, vurgusunun yer değiştirdiğini algılarız.”
Özaltınlı’nın “ama”lı cümlelere ilişkin olarak yaptığı çözümlemeyi “Ergenekon önemli ama, yapılan hatalar...” türü cümlelere uygulayalım:
Böyle cümlelerdeki “ama”, sahibinin vurguyu Ergenekon davasının önemi üzerine yapmadığını gösteriyor. Oysa cümle “Ergenekon davasında kimi hatalar yapılıyor, ‘ama’ bunlara bakıp davanın önemini gözardı edemeyiz” diye kurulsaydı, vurgu yer değiştirmiş olacaktı.
“Zaman içinde soğuduk...”
Tabii, Ergenekon’a “önemli, ama...” kalıbıyla sahip çıkıyor görünen merkez medya ve bazı sol-sosyalist çevrelerin, aslında baştan beri Cumhuriyet gibi hissettiklerini fakat bunu cesaretle ifade edemediklerini iddia ederken sadece “ama”nın kullanılma biçimine bakıyor değilim.
Merkez medya ve kimi sol-sosyalist çevrelerin, “biz başlangıçta davaları destekliyorduk, fakat süreçte öyle şeyler oldu ki, soğuduk” gerekçesinin geçerli olmadığını, bu çevrelerin davalara karşı baştan beri “soğuk” olduklarını doğrudan kendi yayınlarından da görmek mümkün...
Ben de zaten bu yazıyı onları hatırlatmak için dikkatinize sunuyorum... Yazının bundan sonrasında, önce Cumhuriyet’in “harbi” çizgisinin ne olduğuna bakacak, ardından, bizzat merkez medya ve bir kısım sol’un kendi yayınlarından (Hürriyet ve Birgün örnekleri üzerinden), onların çizgilerinin de ta başından itibaren Cumhuriyet’in çizgisinin utangaç bir versiyonundan ibaret olduğunu göstermeye çalışacağım.
Bu yazıda Cumhuriyet’i ve Hürriyet’i, salı günü de Birgün’ü ele alacağım.
Cumhuriyet, birinci dakika: Her şey yalan!
Ergenekon-darbe davaları başlarken (kabaca 2008 ortaları), “muhalif” basındaki üç temel çizgiden en net olanını Cumhuriyet gazetesi temsil ediyordu.
Bu çizgiye göre Ergenekon bir yalandan ibaretti. Amaç, Cumhuriyet’e ve Türk Silahlı Kuvvetleri’ne diz çöktürtmekti... Aslında Cumhuriyet tavrını bundan çok önce, 22 Ocak 2008’de başlatılan ve aralarında “dokunulamaz general Veli Küçük”ün de bulunduğu birinci Ergenekon dalgasında belli etmişti. İstisnasız bütün gazeteler “hayret verici” gelişmeyi manşetlerinden duyururken sadece Cumhuriyet bu tavrın dışında kalmıştı. (Düşünün ki Yeniçağ bile KemalKerinçsiz’i öne çıkararak da olsa haberi manşetten vermişti: “Erdoğan’ı 3 kuruşa mahkûm ettiren avukata gözaltı... Ulusal davaların avukatı...”)
Haber de tuhaftı... Bütün gazeteler, soruşturmanın sekiz ay kadar önce Ümraniye’de ele geçirilen el bombaları soruşturmasının devamı olduğunu, o bombaların Cumhuriyet’e atılanlarla aynı seri numarasını taşıdığını ve gazeteye bomba atanların daha sonra Danıştay saldırısını gerçekleştirdiğini hatırlatırken, Cumhuriyet’in haberinde bu arka plan bilgisi hiç yoktu.
Umur Talu, hayretini ifade ederken, “Cumhuriyet, kendi bahçesine atılan bombanın esas manasını sorgulamamayı, esas manasını inkârı tercih edivermiş. Bu nasıl bir şey!” diye yazmıştı.
İlhan Selçuk da sekiz gün kadar bekledikten sonra soruşturmayı ele aldığı ilk yazısında, konuyu büyüttüğü için basını paylayacaktı (Cumhuriyet, 30 Ocak 2008):
“Medyanın gözde çetesi Ergenekon... (...) Medyanın köşelerinde ve manşetlerinde Ergenekon taht kurmuşken El Kaide ve Hizbullah’a neden yer yok? Çünkü Ergenekon’la uğraşırken derin devlet ayağına askere vurmak olanağı var.”
Hürriyet: Genel yayın yönetmeni...
Bakmayın siz Hürriyet ve benzeri yayınların başlangıçta Ergenekon sürecini destekledikleri, fakatTürkân Saylan’ın evinde arama yapılmasından itibaren bu desteği “sürdüremedikleri” yolundaki iddialarına... Bunlar tümüyle gerçek dışı...
Merkez medya gazeteleri daha iddianame bile ortaya çıkmamışken, ilk gözaltıların üzerinden sadece iki ay geçmişken Ergenekon sürecini itibarsızlaştırmak için dalgalarını geçmeye başlamışlardı. MeselaErtuğrul Özkök 29 Mart 2008 tarihli yazısını televizyondaki bir şakanın “ardındaki gerçek”e ayırmıştı:
“Kime rastlasam önceki akşam Kanal 1’de Mehmet Ali Erbil’in yaptığı espriyi konuşuyor. Erbil, jüri üyeliğine davet edilen Paris Hilton için şu espriyi yapıyor: ‘Ergenekon soruşturması kapsamında gözaltına alındı. Serbest kalınca gelecek.’ (...) Ergenekon soruşturması halka bu algılamayla iniyor. Yani, önüne geleni içine alıp kartopu gibi büyüyen bir soruşturma.”
Yanlış anlaşılmasın: Ertuğrul Özkök böylece davaya olan kamuoyu desteğinin azalacağından korktuğu için aktarmıştı bu “şaka”yı, yoksa tabii ki o da bu soruşturmanın sonuna kadar gitmesini savunuyordu. Yerseniz...
Hürriyet: Başyazar
Başyazar Oktay Ekşi ise konuya dair hiçbir şey yazmama inadını bir ay sürdürdükten sonra, 1 martta kaleme aldığı bir yazıda bunun nedenini soran “cahiller sürüsü”ne hitap etti: Yazmıyordu, çünkü Türk Ceza Yasası’na göre “yürüyen soruşturmalar” hakkında yorum yapanlar cezaya çarptırılırdı.
Ben o günlerde Ekşi’nin daha önce “yürüyen soruşturmalar”la ilgili olarak neler neler yazdığını çıkartmaya uğraşırken buna hiç gerek kalmadı. O sırada AK Parti’nin kapatılmasıyla ilgili soruşturma başlamıştı ve Ekşi daha iki hafta önce yazdığını unutup döktürüvermişti: “‘Partileri halk kurar, halk kapatır’ diyorlar. O, seçmenini yitiren partiler için geçerlidir. Yasaları çiğneyen partiyi yargı kapatır.” (Hürriyet, 16 mart.)
Çok değil, bundan sadece altı gün sonra ise bu defa “yürümekte olan” Ergenekon soruşturması ile ilgili olarak aynen şu değerlendirmeyi yapacaktır:
“Adalet ve Kalkınma Partisi’nin, mafyalaşmış bir grubu cezalandırmak gerekçesiyle başlatılan soruşturmadan yararlanarak, önce muhalif sesleri, sonra da Türk demokrasisinin ve modernleşme sürecinin temel dayanağı olan laik rejimi tasfiye etmek istediği anlaşılmaktadır.” (Dünya Basın Konseyleri Birliği Başkanı olarak yaptığı yazılı açıklama, Milliyet, 22 Mart 2008.)
Dikkatinizi çekerim: Henüz iddianame bile yoktur ortada... Sadece iki ay önce başlamış, Türkiye’nin karanlık tarihiyle hesaplaşmayı hedefleyen devasa bir soruşturma ile ilgili olarak yapılmaktadır bu değerlendirmeler...
Zaman içinde soğumuşlarmış!
***
Cuma: Ergenekon sürecinin başlangıcında Birgün’ün rahatsızlıkları...
Yazarlar
-
Tanıl BoraKaçıncı CHP? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRLaleli Çamaşırhanesi -3- Videoya çektiler: ‘Cırt’ sesi geldikçe bağırıyor! “Maşallah, Maşallah!..” 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın ötesi… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENKürt Sorunu 2.0’a Hazır mıyız? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERHarakiri Bütçesi 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALEş Şara’dan yeni bir Esad çıkarmak mı? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİKandil’in polemikçisi şampanya sosyalistlerine karşı 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluBüyük sorunları çözememe serisi bu kez bitecek mi? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidarın ağzındaki bakla!... 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEABD, Suriye için neye karar verdi? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÖcalan’ın mektubu üzerine bazı gözlemler 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolAK Partili bir okurla sohbet 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSeçime henüz vakit varken sandık hesabı 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanAmerika çökmekte olan bir uygarlık mı? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZÖzel’in bütçe konuşmasında sürece dair mesajları 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuCeylanpınar cinayeti… 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilTürkiye neden sanayileşemiyor: Sermayenin, güvenin ve kurumların zayıflığı öyküsü 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciEn büyük tehlike NÜFUS yokluğu 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENFeti Yıldız kime sesleniyor? 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAJohn Holloway ; Abdullah Öcalan’ın Kuramı Devrim İhtimali Fikrini Yeniden Düşünülür Hale Getiriyor! 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTElveda Lenin ve Düzce Belediyesi… 10.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSuriye bir kere daha çözümü bozabilir mi? 10.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalHay'at Tahrir el-Şam'ın Evrimi ve Suriye'nin Geleceği 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasSokak çeteleri devlet kurumlarına karşı 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNStratejik illüzyon! 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEÇıkış yolu 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBağımlı finansallaşmanın anatomisi ve Türkiye’nin bitmeyen kırılganlığı 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞTahmin ediyordum, artık netleşiyor galiba (Transfermarkt, karapara) 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanMüslüman dünyada yeni bir fıkhi yaklaşımın önü açılabilir mi? 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞAYM BAŞKANI AĞLIYORSA… 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçTürk ve Kürt yalnızca seçmen değil aynı zamanda insan ve yurttaş 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKKürt açılımı hangi barışı getirecek? Üç barış teorisi 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTeostrateji yahut Din ve Dünya ilişkisinde kalibrasyon sorunu 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünMonroe Doktrini gibi bir Trump Doktrini… 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselIMF’in siyaseten can sıkıcı tavsiyeleri 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSürecin “kritik eşikleri” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye siyasetinin hastalığı: İmralı tartışmasında serinkanlılık ihtiyacı ve CHP'nin kararı 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi (7): Simit 27.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları

















































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
21.07.2025
14.07.2025
23.06.2025
19.06.2025
17.06.2025
8.06.2025
1.06.2025
11.05.2025
8.05.2025
4.05.2025