Alper GÖRMÜŞ
“Bizler de (...) bizim tarafımızda olan kişilerin kusurlarını suç olarak nitelendirmiyorduk. Bu duruma, bu tip davranışlara ‘simonlaşmak’ adını verdim.” (Hanefi Avcı, Haliç’te Yaşayan Simonlar, s. 18).
Eski polis şefi Hanefi Avcı’nın “simonlaşmak” adını verdiği davranış türünün sadece siyasette değil toplumsal hayatta da ne kadar yaygın olduğu, sanırım tartışmadan varestedir.
Kızlarını gelin gönderen bütün aileler kaynanaları, başka ailelerden kız alan aileler de her zaman gelinleri suçlamaz mı? Oysa gelinlerin ve kaynanaların tavırları her iki durumda da hemen hemen aynıdır.
Fakat olmuyor işte; adaletli ve ilkesel tavırlar belirleyemiyoruz. Kendimize yapıldığında kıyamet kopardığımız davranışlar başkalarına karşı yapıldığında ve bunu “bizimkiler” yaptığında geçmişi bir anda unutup olan biteni görmemek ve tavır almamak için bin dereden su getiriyoruz.
Kim yaparsa yapsın, kime yapılırsa yapılsın, “ilkesel” bir tavırla ve “ama”sız bir itirazı en fazla hak eden korkunçlukların başında hiç kuşkusuz işkence ve işkenceciler gelir.
Peki, orada olsun becerebiliyor muyuz çapaksız bir itirazı? Hayır. Ne yazık ki orada bile “bizim saflarımızdaki işkenceciler” ve “karşı saftaki işkenceciler” ayrımı yapıyoruz, yapabiliyoruz.
Taraf’ın haftalardır sürdürdüğü, bir yanıyla da “gazetecilikte fikri takip nedir, nasıl yapılır”başlıklı bir dersin bir sömestrelik içeriğini rahat rahat dolduracak Sedat Selim Ay hadisesi, ne yazık ki“işkenceye, işkencecilere ve işkencecileri koruyan iktidarlara sıfır tolerans” noktasından çok ama çok uzak olduğumuzu bir kez daha gösterdi.
İktidara yakın gazeteler rahatsız!
Kaideyi bozmayacak kadar sınırlı sayıdaki samimi itirazı hariç tutarsak, umumi manzara şöyle: İktidara yakın gazeteler ve gazeteciler rahatsız!.. Fakat bu rahatsızlık tescilli bir işkencecinin Terörle Mücadele Şubesi’nin başına getirilmiş olmasından ziyade, iktidarın bu tasarrufunun, bazı münafıkların marifeti nedeniyle iktidarı yıpratan bir içerik kazanmasından kaynaklanıyor.
Bu kesimler, yarım ağızla bir işkencecinin bu şekilde ödüllendirilmesinin doğru olmadığını söyleseler de oklarının sivri ucunu esasen, bu olayı “kullanıp” hükümeti zor duruma düşürenlere yöneltiyorlar, mesela Taraf gazetesine...
Ortada utanılası “ama”lar dolaşıyor. Bunların birinde, eski dönemin alışkanlıkları nedeniyle bugün elini nereye atsa mazisinde işkence olan bir polise çarpan hükümetin, işkenceye bulaşmamış polis müdürü bulmaktaki zorluklarına dikkat çekiliyordu.
Sonuçta hükümetin payına “keşke yapmasaydınız”dan kaynaklanan yumuşak bir itiraz düşerken,Taraf’ın payına neler düşüyor neler...
Öte yandan sosyal demokratlar, solcular, laikler Sedat Selim Ay konusundaki tavırlarıyla ilk bakışta çapaksız, “ama”sız, ilkesel, kararlı bir işkence karşıtı tavır sergiliyor gibi görünüyorlar.
“Gibi” diyorum, çünkü ben, mesela iktidarda Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) olsaydı ve iktidar,“faşistlere” işkence yaptığı ortaya çıkan “solcu” bir polis müdürünü göreve getirseydi, ona karşı da aynı tavrın sergileneceğinden hiç emin olamıyorum.
Tam bu noktada, epeyce taze somut bir örneği hatırlatarak, beni zihin okuyarak değerlendirme yapmakla ve spekülasyonla suçlayabilecek okurlara karşı peşinen gardımı almak istiyorum...
Hanefi Avcı: İşkencecilikten bilgeliğe...
İşkenceciliği en az Sedat Selim Ay kadar ayan beyan olan eski polis müdürü Hanefi Avcı’nın 2010’da yayımlanan Haliç’te Yaşayan Simonlar adlı kitabının ardından bu ismin sol- sosyalist- sosyal demokrat çevrelerde nasıl algılandığını hatırlatmak istiyorum size...
Haliç’te Yaşayan Simonlar, son yıllarında “muhalif” bir pozisyon benimseyen yazarı ve hükümet ile Gülen Cemaati’ni zor durumda bırakacağı umut edilen içeriği nedeniyle bir anda bu kesimlerin başucu kitabı hâline geldi, yüz binlerce baskı yaptı.
Hanefi Avcı’nın işkenceciliği bu kesimler tarafından hiç sorun edilmedi, hiç hatırlatılmadı. Onun “iki namaz arası işkence” yöntemi dahi, “dini gericiliğin gerçek özünü bütün çıplaklığıyla gözler önüne serebilme imkânı” sunmasına rağmen hak ettiği ilgiyi görmedi, onun da üzeri örtüldü.
Fakat tabii, bu “üç maymun” oyununun zirvesini, solcu yayınevi Angora’nın editörlerinin kitabın arka sayfasına koydukları tanıtım yazısı oluşturuyordu:
“Bulunduğu her görevde insana öncelik veren, her işi akıl ve bilimin ışığında sorgulayarak yapan ve her zaman vicdanı ile hareket eden bir polis, bir bürokrat, bir bilge... Hanefi Avcı, ‘Bir anda polislikten, yani avcılıktan sistemin istemediği, yanlış bulduğu bir av konumuna düştüm’ diye açıklıyor geldiği konumu. Bu kitapta, yalnızca vicdanının sesini dinleyerek bu ülkenin yararı için av olmaya bile razı bir bilgenin sesini ve isyanını bulacaksınız.”
Bir solcunun Hanefi Avcı’nın kitabını basmasında, keza tutukluluğunu haksızlık olarak değerlendirmesinde hiçbir sorun yok. Fakat namlı bir işkenceci için böyle konuşursanız, o zaman sizin işkenceye karşı ilkesel bir pozisyon benimsediğiniz iddianız havada kalır.
“O bir işkencecidir, hepsi bu” diyenler...
Bugün nasıl Sedat Selim Ay’ın terfi ettirilmesine, “iktidarı yıpratıyorlar” eleştirilerine de aldırmaksızın samimiyetle itiraz eden dindar yazarlar varsa, o gün de “Avcı bir işkencecidir ve bu yaptığı her şeyi gölgeler” diyen solcu yazarlar vardı. Fakat onların da bunların da sayısı pek azdı. Mesela Yıldırım Türker şöyle yazmıştı:
“Hepimiz birer amatör ajan kesilmiş, kısıtlı imkânlarımızla soruyoruz: ‘Hanefi Avcı’nın suçu ne?’ Gerçekten otuz yıl kadar önce pek tatsız koşullarda tanışmış olduğu anlaşılan sol militanlarla örgüt mü paylaşıyor? Yoksa kitabıyla cemaati mi kızdırdı da kafasını kopardılar? Ben size söyleyeyim. Gerçekten umurumda değil. Hanefi Avcı’nın suçu, namlı bir işkenceci, bir nefret suçlusu olmasıdır.”
Ne yazık ki o zamanlar sol- sosyal demokrat- laik çevrelerde bu türden değerlendirmeler yok denecek kadar azdı. Herkes, “dinci gericilik”in iktidarını yıpratma, belki yıkma potansiyeli gördüğü için, tıpkı o arka kapak yazısını kaleme alan “simon” gibi Hanefi Avcı’ya “aziz” muamelesi yapıyor, işkenceciliğinin i’sini bile telaffuz etmiyordu.
İşkence karşıtlığının tıpkı özgürlük savunusu gibi “bölünemez”, “koşullara bağlanamaz” bir öze sahip olduğunu anlamadığımız sürece işkence karşıtlığımız samimiyetsizlikle malûl kalmaya devam edecek...
***
Altaylı çalışmış, şimdi de övünüyor ama...
Fatih Altaylı’nın Hilmi Özkök’ün tanıklığına dair sözlerini gülümseyerek okudum:
“Orgeneral Hilmi Özkök, ‘Toplantıda muhtıra verelim diyen kişi Kara Kuvvetleri Komutanı Aytaç Yalman’dı’ diye açıkladı. Herkes ‘Aaa, Aytaç Yalman’mış’ dedi. Oysa 11 Mayıs 2009 günü bu köşede ne sormuştum hatırlayalım. ‘Komutanlar kendilerine atfedilen bu konuşmaları kabul ediyor mu?’ diye sormuştum ve Aytaç Yalman’ın sözlerini yazmıştım...”
Altaylı, bundan sonrasında Aytaç Yalman’ın Mart 2007’de Nokta’da yayımlanan ve “seçimden önce muhtıra vermeliyiz” diye biten sözlerinin kelime kelime aynısını aktarıyor... Fakat sonrasında bakın ne diyor:
“Muhtıra verme önerisinin Kara Kuvvetleri Komutanı Aytaç Yalman’dan geldiğini üç yıl önce yazmışım. Bunu da gizli bir yerden almamıştım o gün. Ergenekon İddianamesi’ni satır satır okuyup, ekleri arasında bulup çıkarmıştım.”
Gerçekten, bu satırları gülümsemeden okumak mümkün mü?
Herkes biliyor ki, Aytaç Yalman’ın o sözleri ilk kez Nokta’da yayımlanmış, Ergenekon savcıları da onu oradan alıp iddianameye koymuşlardı.
Fakat anlaşılan Fatih Altaylı bilmiyormuş!
Ben de onun bunları neden bilmediğini biliyorum.
Çünkü o, bir zamanlar, kendisini ziyaret eden bir subayın verdiği bilgilerden hareketle okurlarınıÖzden Örnek’in hükümetin ajanı olma ihtimali üzerinde düşünmeye çalışıyor, Günlükler’in“uydurulmuş” bir şey olduğunu ima ediyordu. (Habertürk, 15 Temmuz 2008.)
Yazısından anlıyoruz ki, “uydurulmuş” bir metni okuma gereğini de duymamış.
Şimdi kalkıp meslektaşlarına “tembellik etmeyip benim gibi çalışsaydınız...” diye efelenmesini ben başka türlü izah edemiyorum.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
19.06.2025
17.06.2025
8.06.2025
1.06.2025
11.05.2025
8.05.2025
4.05.2025
29.04.2025
25.04.2025
21.04.2025