Arife KÖSE
5 Ağustos’ta Ergenekon davasının karar duruşması var. Bu vesileyle bir araya gelerek basın toplantısı düzenleyen CHP, ADD, TGB ve Vardiya Bizde Platformu “Gezi Parkı'nı Silivri'ye taşımayı planlıyor”muş.
Basın toplantısında CHP Genel Başkan Yardımcısı Bülent Tezcan, “AKP'nin demokrasi ve insanlık dışı bu hukuksuzluğuna en büyük yanıt 5 Ağustos'ta Silivri'de verilecektir. Silivri hapishanesinin önünü, özgürlük alanı haline getireceğiz. 5 Ağustos'tan önce oraya gidip orada özgürlük şöleni yapacağız. Orayı da Gezi Parkı haline getireceğiz. Silivri önündeki özgürlük buluşmasına herkesi çağırıyoruz. Biz de CHP olarak orada olacağız” demiş.
ADD Genel Başkanı Tansel Çölaşan da, “Herkesi yurttaşlık görevini yerine getirmeye çağırıyoruz. Taksim direnişinin sonuçlarının bu davalara yansıması gerekir. 5 Ağustos'ta Silivri'de olacağız” diye buyurmuş.
TGB Genel Başkanı Çağdaş Cengiz ise, 19 Mayıs 2012'de yükselen bağımsızlık mücadelesinin bugün büyük Haziran Direnişi'nde özgürlük mücadelesi ile buluştuğunu söyleyerek, “Türk Milleti ve en başta da gençlik, AKP diktasını yıkma iradesini ortaya koymuştur. Şimdi sıra Türkiye'nin geleceğini, aydınlık birikimini tutsaklıktan kurtarmakta” demiş.
Askeri vesayet, çözüm süreci ve Gezi
Gezi hareketinin ardından yazılan bütün yazıların hiç değişmeyen ortak vurgusu bu hareketin “farklı” olduğu. Sloganları, temsil ettiği kuşak, mizah anlayışı, eylem ve direnme biçimi gibi birçok noktada bugüne kadar Türkiye’de hiç görülmeyen bir harekete tanıklık ettiğimizi anlatıyor herkes. Haksız da değiller doğrusu.
Ancak bu farlılığın birdenbire, içinden geçtiğimiz toplumsal ve tarihsel bağlamdan bağımsız olarak oluşmadığı konusunda da hemfikir olmak gerekiyor. Türkiye’de Gezi direnişi gibi bir hareketin olmasını mümkün iki önemli gelişmenin birincisi askeri vesayetin tamamen ortadan kaldırılmasa da önemli ölçüde geriletilmesi, ikincisi ise Kürt sorununda çözüm sürecine girilmesiydi. Ordunun siyasetin asli unsuru olmaya devam etmesinin sonuçlarını bugünlerde Mısır’da yaşananlarda görüyoruz. Üstelik aynı şeyin Türkiye’de olması için ağzının suyu akanlar olduğunu da biliyoruz. Kürt sorununda çözüm sürecine girilmesi ise devletin bugüne kadar Türkiye’de her türlü demokratik hareketi bastırmak için kullandığı savaş bahanesini elinden almış oldu. Eğer savaş devam ediyor olsaydı Gezi direnişi gibi bir hareketin ortasında gelen şehit cenazeleri birdenbire hareketi bambaşka bir yöne sürükleyebilir ve hükümetin hem hareketi manipüle etmesini hem de ezmesini çok kolaylaştırabilirdi.
Ancak bu iki süreci de AKP’nin eseri olarak görüp her ikisinde de aslında bir ilerleme kaydedilmediğini iddia etmek büyük bir yanılgı olur. Her iki süreç de asıl olarak bugüne kadar darbelere ve savaşa karşı mücadele etmiş, defalarca “darbelere hayır” ve “savaşa hayır” sloganları ile sokaklara dökülmüş kitlelerin eylemleriyle bir dizi başka faktörün bir araya gelmesinin sonucu oldu.
Her ikisinde de temel yarılmayı ulusalcılarla yaşadık, ulusalcıların milliyetçiliğine ve darbeciliğine karşı tartıştık.
İbrahim Şahin, Veli Küçük ve Gezi
Omurgasını hiçbir örgüte üye olmayan bağımsızların oluşturduğundan kimsenin şüphe duymadığı Gezi hareketi ise uzun zamandan beri bir askeri darbe ya da seçim yoluyla iktidara gelebilecekleri umudunu kaybetmiş olan ulusalcılara kendileri açısından tarihi bir fırsat sunmuş oldu. Bir yandan Mısır’da olduğu gibi ordunun AKP’yi devirmesi rüyasını görmeye devam ederken diğer yandan Gezi’de ortaya çıkan hareketin onlara AKP’yi devirmek için arayıp da bulamadıkları fırsatı verdiğini düşündüler. Türk bayrakları, Mustafa Kemal’in askerleriyiz sloganları eylemlere sızmaya hatta yer yer hakim olmaya başladı.
Şimdi de ulusalcılar 5 Ağustos’ta Silivride karar duruşması gerçekleşecek olan Ergenekon davasına Gezi’yi kullanarak çağrı yaparak hareketi tamamen kendilerine mal etmeye çalışıyorlar.
Halbuki bu hareket yukarıda anlatmaya çalıştığım süreçlerin sonucunda, yani aslında onlara rağmen ortaya çıktı. Kemal Kerinçsiz, İbrahim Şahin, Veli Küçük gibi eli kanlı katillerin yargılandığı Ergenekon davasına sahip çıkanların Gezi’de ve her yerde “Kürt halkına özgürlük”, “darbelere hayır” diye yürüyenlerle bir ilgisi yoktur, olmamalıdır.
5 Ağustos’ta Silivri’ye Gezi direnişini kullanarak çağrı yapanlara karşı tartışmak ve mücadele etmek sadece ulusalcıların bu hareketi manipüle etmesini engellemek açısından değil, aynı zamanda ve daha önemlisi AKP’ye karşı demokrasi ve özgürlük mücadelesini kazanmamızın koşulu olması açısından da önemlidir. Bu, hareketi bölmek değil, tam tersine ulusalcıların manipülasyonu yüzünden hareketten uzak duranları kazanmak, yani asıl bölünmeyi engellemek açısından elzemdir.
Arife Köse
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Boğazımdan tek kuruş geçmedi” 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolCHP nereye? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Masumiyet karinesi’ mi, o da ne ki? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBaşkanlık monarşisi (presidential monarchy) meselesi: Teorik bir izah 8.11.2025 Tüm Yazıları






































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
16.02.2018
8.02.2017
15.04.2016
11.04.2016
15.02.2016
5.02.2016
10.01.2016
28.12.2015
8.02.2015
4.02.2015