Atilla Aytemur
Kör topal 140 yıldır uygulaya geldiğimiz parlamenter sistemden hayli farklı olan başkanlığa doğru meyledeceksek, konu boğuntuya getirilmeden ve yurttaşlar alelacele taraflaşmaya itilmeden, katılımcı bir şekilde ve etraflıca tartışılsın isterdik.
Her mevzuda olduğu gibi, anayasa değişikliği tartışması da ne olduğunu anlayamadan apar topar hayatımıza girdi ve referanduma şunun şurasında bir hafta zaman kaldı.
Bu kadar önemli bir konunun enine boyuna tartışılmasına özellikle iktidarın ve parlamentonun doğru dürüst bir katkısının olduğunu ve farlılıkları bir hayli fazla olan bir toplum olarak doyurucu bir tartışma yaptığımızı, sağduyulu kimsenin kolaylıkla ileri sürebileceğini sanmıyorum.
Sorunları ele alışımız…
Nedense aşağı yukarı her sorunu ele alışımız böyle oluyor.
Ya aşırı teknik hususlara boğulmuş partiler-arası münazaraların esiri oluyoruz, ya da ağırlığını cumhurbaşkanı ve iktidar kanadı teşkil etmek üzere, ikna etmekten çok empoze etmeyi esas alan, esip gürlemesi bol miting nutuklarının bombardımanına uğruyoruz.
Anayasa değişikliği teklifinin hazırlanması sırasında, AK Parti - MHP ikilisinde anlaşılmaz ve gizemli bir siyasal kapalılık gördük. Birkaç kişi haricinde, milletvekilleri ve parti yöneticileri mevzuya “fransız” kaldılar ve gazete sayfalarına düşen siyasal magazin unsurlarıyla yetindiler. Sonrasında ise, bana kalırsa “ikna seansları”na muhatap olmalarından öte bir şey görülmedi.
TBMM Anayasa Komisyonu ve genel kurul görüşmeleri ise hızlandırılmış kurs gibiydi. İç tüzüğün neredeyse bütün maddelerinin askıya alındığı, kürsü önünün ringe döndüğü, Meclis TV yayınlamıyor diye dijital yaşama uyum sağlamış uyanık bazı millletvekillerinin “korsan TV” yayınları yaptığı, neler olup bittiğine ancak bu hesap dışı yolla şahit olduğumuz bir ay yaşadık. Taslak, sınırlı değişikliklerin dışında geldiği gibi yasalaşarak TBMM’den çıktı. Geride kalan ise, milletvekillerinin kadınlı erkekli muharebeleriyle zengin küfür ve hakaret repertuarlarıydı.
İnanmazdık ama OHAL şartlarında halk oylamasına gidiyoruz
Dönem OHAL’li bir dönem. FETÖ ve diğer bazı örgütler hedefte olsa bile, ağ geniş atılıyor ve suçlu suçsuz demeden çok sayıda insanın (önceki yıllarda fazla rastlamadığımız şekilde) canı yakılıyor. Bu furyadan gazete, televizyon, radyo, dergi, vakıf, dernek, sendika gibi sektörlerin muaf tutulmasını tabii ki bekleyemezdik. Nitekim öyle de oldu.
Memurlar, öğretmenler, aydınlar, gazeteciler, HDP’nin Kürt milletvekilleri ve parti yöneticileri, hukukiliği tartışmalı iddialarla tutuklandı. Referandum bunların çok rahatsızlık verdiği; içeride ve dışarıda çok konuşulduğu bir ortamda gündeme gelmişti. Bazan haklı olarak kızdığımız ama çok kez kızmalara doyamadığımız Batılılar dışarıda, memleketin yarısı da içeride “OHAL şartlarında referandum olur mu!” tepkileri verdi. Çünkü, olabildiğince özgür, eşit ve demokratik koşullarda cereyan etmesi gereken bu halk oylaması sürecinin sınırları, yer yer seçişmiş bir belediyenin yerine tayinle getirilmiş bir kaymakamın, olmadı bir valinin iki dudağının arasına sıkışıp kaldı.
Propagandada eşitsizlik, vaka-i adiyeden
OHAL şartlarına ve uygulamalarına ilaveten, referandum sürecinde devlet ve medya imkanlarının eşitsiz kullanımından kaynaklanan bariz adaletsizlik de keza beklenmeyen bir şey değil. Devletin kanalları ve özel medyanın epey büyük bölümü, iktidardan farklı ses veren parti ve yöneticilerine (hattâ yorumculara) zaten uzunsüredir mikrofonlarını, sayfalarını ve ekranlarını kapatmıştı. Onlar da ister istemez sosyal medyaya yüklenince, bu kez ceza, yasak ve engelleme hamleleri yönünü oraya çevirdi. Ama gelin görün ki dijital devrin genç oyuncuları şimdilik muktedirlerin kolay başedebileceği bir güç gibi görünmüyor. Dolayısıyla seslerini kısmen de olsa oradan duyurmaya devam edebiliyorlar.
Bu mevzuda Batılı TV kanallarında en imrendiğim husus, seçim ve referandum gibi dönemlerde siyasi liderlerin (güçlü ya da zayıf olmalarına bakılmaksızın) hepsinin birlikte ortak bir programa çıkarılıp, medeni bir ortam içerisinde ve eşit konuşma süreleri verilerek tartışmalarının sağlanması. Onları izleyen seçmenler de bütün farklı görüşleri ve kafalarında yanıtını bulamadıkları soruların cevaplarını dinleme fırsatı buluyor; oy vermeyi düşündükleri parti ve liderlerin kapasitelerini böyle eşit ve rekabetçi bir ortamda tartma imkanı elde ediyor.
Bir zamanlar yapılırdı böyle programlar. Neden vazgeçildi anlamıyorum. AK Parti, CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’nun bu yöndeki ısrarını neden geri çeviriyor? Liderlerin gerçekleştireceği uygar tartışmalar, bu tür seçim süreçlerinin demokratik bir şekilde ve birbirini anlamaya imkan veren bir ortamda gelişmesine hizmet etmez mi? Vatandaşa örnek olmaz mı?
Hızını alamayanlar
Düşünsenize, kimileri “evet”çileri atının önüne katıp İzmir’de denize dökmek komedisine savruluyor; kimileri, hain ve teröristlerle aynı safta ilan edilen “hayır”cılara silah gösteriyor. Koca koca parti yöneticileri de ne kadar konu dışı olup geride kalmış problem varsa getirip ahalinin önüne döküyor. İddia üzerine iddia ortaya atıyor, ama gerisini getirmiyor. Referanduma götürülen konuyu vatandaşa unutturduklarının farkına bile varmıyorlar.
Anlaşılan, TV’lerde Batıdaki gibi uygar tartışma sahnelerinı görmek için daha çok bekleyeceğiz.
Anayasa değişikliğine Türkiye’nin geleceği bakımından inanılmaz anlam ve olağanüstü rol biçen Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, AK Parti yönetiminin ve onları destekleyen köşe yazarları ile medyanın sunduğu kapsam ve derinlik öylesine göz alıcı ki, dinleyenler ve okuyanlarda ister istemez soruların da artmasına ve konudan uzaklaşma ihtimaline yol açıyor.
Kendime sorular
Bu hengamede mevzuyu daha fazla dağıtmadan kendime bazı sorular sorup onları yanıtlamak istiyorum.
1-Bu referandum hakikaten acil bir ihtiyaç mıydı?
Değildi.
Hattâ bana kalırsa, muhalefetin ne dediği bir yana, Ak Parti durup dururken kendi taraftarları arasında ciddi soruların oluşmasına yol açtı. Halbuki 15 Temmuz darbe girişimine karşı az çok bütün Türkiye, mevcut haliyle demokrasinin, TBMM’nin, seçilmiş AK Parti iktidarının ve cumhurbaşkanının varlığı ve meşruiyetini kabul etmiş; bu kurumları ve statükoyu cankla başla savunmuştu. Büyük kitlesel ölümlere yol açan terör eylemleri toplumdan ortak tepki görüyor ve ciddi bir dayanışmayla karşılık buluyordu. Parlamentoda mutabakat zemininin eskiye göre daha genişlemesinin şartları oluşuyordu. Türkiye’nin 1980 darbesinin ürünü olan 1982 anayasasını geniş katılımlı bir mutabakat ve iyi bir hazırlık süreciyle değiştirerek köklü bir demokratikleşmeye gitmesi imkanı giderek doğuyordu. Bunun ilk adımları da hem (Cemil Çiçek döneminin 60, İsmail Kahraman döneminin 7 anayasa değişikliği maddesinin partilerce ortak hazırlandığı) Mecliste, hem de Yenikapı mitinginde atılmıştı. Kuşkusuz (HDP’nin dışlanması; başkanları ve milletvekillerinin tutuklanması; belediyelerine kayyum atanması ve belediye başkanlarının tutuklanması; amacının dışına çıkan başka OHAL uygulamaları; haksız ve kanıtsız tutuklamalar vb gibi) bazı olumsuz gelişmeler de vardı, ama zamanla aşılabilirdi.
Devlet Bahçeli’nin beklenmedik teklifine AK Parti hükümetinin ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yol verip, MHP - AK Parti ortak yapımı bir anayasa değişikliğine gidilmesi adımı, bu olumlu havayı tamamen tersine çevirdi. Toplumsal gerilim arttı. Ekonomi diken üstünde. Üstelik, getirilen anayasa değişikliği maddeleri içinde, Türkiye’nin birikmiş acil sorunlarını bugünden yarına çözecek herhangi bir somut madde de bulunmuyor. 17 Nisan günü “ Oh ne iyi oldu, şu dertten kurtulduk” dedirtecek herhangi bir unsuru içermiyor. Toplumdaki mevcut kamplaşmalar yetmezmiş gibi, şimdi bir de “Evetçiler-Hayırcılar” diye bir kamplaşmamız oldu.
2-Anayasa değişikliği geniş bir uzlaşmayla yapılamaz mıydı?
Bildiğim kadarıyla, zamana dayanıklı anayasaların hepsi geniş birer uzlaşmayla yapıldı.
Anayasa yapımları öyle şipşak olacak şeylerden değil. Ülkeler ne kadar büyükse, ne kadar gelişmişlerse ve toplumsal farklılıkları ne kadar çoksa, anayasalarının yapımında da o kadar dikkat, titizlik, demokratik katılım ve müzakereye dayanan süreçlere ihtiyaç oluyor. Bu şekilde toplum kesimleri arasında birbirini anlama, karşılıklı güven sağlama ve kimsenin rahatsızlık duymayacağı kucaklayıcı anayasalar yapma imkanı doğuyor. Üniversiteler, iş çevreleri, fikir ve inanç grupları, sanatçılar, kadınlar, gençler, sendikalar ve meslek örgütleri gibi sivil yapılanmaların bu süreçlere dahil edilmesi gerekiyor. Bu, anayasaların hem bütün kesimleri kucaklama gücünü, hem de sorunlara çözüm üretebilme kapasitesini yükseltiyor.
Dünyada böyle yolları izleyerek örnek anayasalar yapıp, uzun yıllara dayanan sorunlarını, iç çatışma ve gerilimlerini başarıyla aşmış epey ülke var. Müslümanların çoğunlukta olduğu ülkeler arasında da, bu bakımdan örnek alınması mümkün olanlar söz konusuydu. Örneğin Tunus bunlardan biriydi. Ama nedense bizde birdenbire bütün bunlardan vazgeçilip, kestirmeden gidilerek ve yüzyılı aşan parlamenter birikim bir kenara bırakılarak, “Biz bunda anlaştık; ya evet deyin, ya da hayır” gibi bir noktaya gelindi. Böyle bir anayasa yapımının, memlekete huzur, güven, istikrar, güç ve çözüm getirmesinden vazgeçtim; siyasal ve ideolojik kamplaşmayı kronikleştirmesinden, siyasal kan davasına dönüştürmesinden korkarım. Bunun işaretleri de propaganda sürecinde yeterince verildi zaten.
3- Darbelerden ve anayasalarından çok çektik, ama kurtulmanın yolu başkanlık mı?
Keşke bu kadar kolay olsa!
Darbe ve bürokratik vesayet tarihimiz, parlamenter demokrasi tarihimizle neredeyse paralel bir seyir izlemiş sayılır. 19. yüzyılın başından itibaren Osmanlı’da, demokrasi adına padişahın yetkilerinin sınırlandırılması ve giderek meclisli bir siyasal rejime doğru evrilme yaşandı. Padişahın yetki alanı daraldıkça “parlamento”nun yetki alanı genişledi. Bu arada, sürece darbe tanımı içerisinde değerlendirilebilecek, başarılı ve başarısız sayısız askeri ve sivil müdahale oldu. Hele 1945 sonrasında, neredeyse sekmeden her on yılda bir darbe yaşadık. Bu dönemde de parlamentonun alanı oldukça daralırken, vesayet odaklarının ve onlara bağlı kurumların gücü ve alanı genişledi.
Yıllarımız böyle geçti. Bu bakımdan, darbelerden, vesayet odaklarından ve bu dönemlerin anayasa ve yasalarından kurtulma çabası son derece haklı ve demokratik bir yönelim. Lakin, bu arayış ve umudu getirip de şu 18 maddelik değişikliğe bağlamak, yeterince ikna edici olmuyor. Çünkü bizde darbe girişimleri parlamenter sistemimizin tıkanıklıkları ve krizi karşısında boy verirken, birçok Asya, Afrika ve Latin Amerika ülkesinde bunlar başkanlık sistemiyle yönetildikleri halde yaşanıyor. Yani, darbecileri darbe yapmaya teşvik eden şartlar sadece sistemlerle alakalı olmasa gerek. Bu nedenle başkanlık rejiminin darbelerin panzehiri olacağı yönündeki iddia ve beklenti konusunda son derece kuşkuluyum. Vesayetçi zihniyet kendini toplumdan üstün görme, kimi zaman darbeyle doğrudan iktidara gelme ya da benzeri demokrasi dışı yollar ve kurumlar aracılığıyla iktidara ortak olma durumudur. Bunları önlemenin en garantili yolu anayasa, yasa, yönetmelik, uygulama, kurallar ve kurumlarda köklü demokratikleşmeden geçiyor. Zihniyetin değişmesi ve etkisiz hale getirilmesi, ancak büyük bir demokratikleşme reformuna bağlı. Irk, din, sınıf, kültür, bölge, cinsiyet, vb. bakımından bütün yurttaşların eşit olduğunu, hiçbir kesimin özel ayrıcalıklara sahip olamayacağını kabullenmek; bütün yasa ve uygulamalarla bunları fiilen hayata geçirmek gerekir.
Yetkilerin büyük ölçüde başkanda toplandığı bir sistemde darbelerin olmayacağını ummak, niyet olarak halisane, ama dünya örneklerine bakınca tartışmalı bir durum olarak görünüyor. Parlamenter sistemin halen yürürlükte olduğu şartlarda 15 Temmuz girişimi gibi kanlı bir darbeye geçit vermeyen bir halk için en doğrusu, öyle seçmenlerin yarısının filan değil, büyük ve anlamlı bir bölümünün gönül ferahlığıyla kabullenebileceği; hazırlık ve tartışma sürecinin ferah, demokratik ve katılımcı şekilde ele alındığı; derin bir demokratik değişim getiren; Türkiye’yi demokrasi liginde yukarı sıçratabilecek yeni bir anayasanın usulünce yapılmasıydı.
4- “Çift başlılık” ve “ istikrarsızlık” için tek panzehir başkanlık mı?
Öyle olsaydı bütün dünyada tek sistem başkanlık olurdu.
Aslında toplumsal farklılıklar her daim muhtelif sorunlar üretir ve bunlar da belirli derecelerde yönetim kademelerine yansır. Sorunsuz yönetim sistemi mümkün değildir. Yönetimlerin amacı, kendilerine yasalarca tanınmış yetkiler çerçevesinde, sorunlara demokratik ve hukuki yollardan zamanında ve kamu yararına uygun çözümler bulabilmektir. Denge ve denetleme denilen mekanizmalar, bu süreçte doğabilecek hataların, yanlışların ve eksiklerin önüne geçilmesi geliştirilmiş. Parlamenter sistemde, mecliste çoğunluğa sahip olan parti, hükümet ve başbakan ile yetkileri sınırlı ve sembolik olan cumhurbaşkanı arasında kimi zaman kriz çıktığı doğrudur. Hattâ bunun bazen uzun sürüp ekonomiyi zora soktuğu ve ülke istikrarını bozduğu da gerçektir. Nitekim Türkiye böyle durumlarda ağır bedeller de ödemiştir. Ama krizlerin ve çift başlılık denilen uyumsuzlukların arka planında yatanın sistemsel nedenler mi, yoksa politik zaaflar mı, meselâ demokratik değer, kurum ve teamüllere yeterince önem vermemek mi olduğu, doğru dürüst tartışılmamıştır.
Hal böyleyken, şimdi referanduma sunulan yeni sistemde meclisin birçok yetkisi epey sınırlandırılmış, denetleyici rolü sayısal ve oransal tedbirlerle zorlaştırılmış. Cumhurbaşkanına ise, partisinin meclisteki ağırlığı ve kendisinin doğrudan seçme yetkileri sonucu yargının en önemli kurumlarını dizayn etme imkanı verilmiş. Yürütme yetkisi ise eskiyle kıyaslanmayacak ölçüde güçlendirilmiş ve denetim dışına alınmış durumda. Bunun iki başlılığı önleyeceği varsayılmış. Aslında denge ve denetleme terazisinin meclis kefesi büyük bir ağırlık kaybederken, ne var ne yok hepsi yürütme (yani başkanlık) kefesine konmuş. Yağmurdan kaçarken doluya tutulmak gibi bir durum yaratılmış.
Açıkcası, bu sistem iki başlılık diye şikayet edilen durumu önleyebilecek bir tedbir değil. Örneğin cumhurbaşkanı seçilen kişinin partisi şayet mecliste azınlıkta kalırsa, o şikayet edilen tablo yine görülebilir. Sık sık seçimlere gitme mecburiyeti yine doğabilir ve hatta başka koşullarla birleşmesi halinde ekonomik ve siyasi krize dönüşebilir. Yani bu başkanlık sistemine geçildiğinde krizlerden kesinlikle kurtulduk diye derin nefes alacak bir durumdan söz edilemez. Hele, yargının ve aşırı güçlendirilmiş yürütmenin bir tarafta, yasamanın öteki tarafta olduğu bu durum, bırakın krizleri, çok ciddi toplumsal kamplaşmalara dahi dönüşebilir. Tabii ki bu sorunların üstesinden gelmek demokrasi ve uzlaşma kültürünün geliştirilmesine; bu zihniyetin yasalara ve kurumların işleyişine yansıtılmasına bağlıdır. Sonuç olarak anayasa boyacı küpü değildir; “daldırdık ve çıkardık, tamam, oldu” diyemeyiz.
5-Dış tehdit ve teröre karşı güçlü Türkiye için tek umut başkanlık mı?
Eğer öyleyse işimiz zor demektir.
AK Parti çevresi, dış tehditleri ve terörü bertaraf edecek güçlü bir Türkiye’nin inşasını başkanlık sistemine geçilmesinde görüyor. Bu, son derece eksik ve eksik olması nedeniyle de yanlış sonuçlar verebilecek bir düşünüş tarzı. Ülkelerin güçlenmesi, demokrasisi ve demokratik kurumları, siyasal partileri, sivil toplumu, üniversiteleri, ekonomisi, tarımı ve sanayisiyle, eğitimi ve yetişmiş insan gücüyle, sanatı ve yaratıcı enerjisiyle vb topyekün düşünülmesi gereken bir konu. Devlet gücünün tek bir noktada toparlanması yoluyla güçlü devlet olunabileceği, terör ve tehditlerin böylelikle alt edilebileceği varsayımı, birçok bakımdan yetersiz. Öncelikle demokratik yollardan çözünlenmeyen sorunlar zamanla ülke istikrarını ve güvenliğini tehdit eden bir mahiyet kazanabilir. Bu, parlamenter sistemde de, başkanlık sisteminde de mümkündür.
İkincisi, dış tehdit dünya ve bölgedeki gelişmelere ve konjonktürel olaylara bağlı olarak ortaya çıkabilir. Kimi zaman da tarihten gelen sorunlarla bağlantılı olabilir. Dolayısıyla başkanlık veya parlamenter sistemle yönetiliyor olmak pek farketmez ve bu durumlarla yüzyüze gelmek her zaman mümkündür. Başkanlık modelinin böylesi durumlarla mücadele etmede daha başarılı olduğunu söylemek ise dünyadaki siyasal sistemlere bakıldığında pek ikna edici görünmüyor. Çünkü, her ikisinden de başarılı ve başarısız pek çok örnek bulunuyor. Dolayısıyla dış tehdit ve terörle karşı karşıya kalmamızın sistemimizle doğrudan bir ilgisi olduğunu söylenemez.
Ama şu bir gerçek ki, her iki sistemde de ortaya çıkan yönetsel zaaflar ve politik hatalar ülkeleri böylesi sorunlar karşısında güçsüz bırakabilir. Örneğin, uzun yıllardır çözmeyi beceremediğimiz Kürt sorunu şimdi bizi her yönüyle sarsan bir noktaya geldi. Dünya hakimiyeti peşinde koşan büyük emperyal güçlerin bölgesel hesaplarına dahil edilen bir konu oldu. Irak ve Suriye’de yaşananları düşünelim. IŞİD’in ( DEAŞ veya DAİŞ) yarattığı tehdidi hatırlayalım. Mevcut sistemimiz parlamenter; ama hükümetin bu sistem nedeniyle elinden geleni yapamadığını ileri sürebilir miyiz? Devlet laisizmi ve inanç özgürlüğü sorunu bizi yıllardır çok hırpaladı. Dindar yurttaşlar yıllarca iç tehdit unsuru olarak görüldü. Bunu bahane ederek darbeler yapıldı. Halbuki konu esasen insan hakları, özgürlükler ve demokrasiyle ilgiliydi.
Dindarların destek verdiği partilerin iktidara gelmemesi; şayet geldiyse bir an önce gitmesi için neler yapıldığını en iyi AK Parti biliyor. Bunun parlamenter veya başkanlık sistemiyle bir alakası olduğu son derece şüphelidir. Demokratik ve çoğulcu bir hayatı içimize sindirip, bu temelde yükselen ve güçlenen bir ülke olamamak bizim asıl sorunumuz. Başkanlık sistemlerinin söz konusu olduğu kimi ülkelerde de benzeri iç gerilimler yaşanıyor. Dolayısıyla farklılıklardan doğan anlaşmazlık ve krizlerin sadece başkanlık sistemiyle çözüme kavuşabileceğini ileri sürmek ülke ve dünya hakikatiyle pek bağdaşmamakta.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERYeni Bir Çözüm Süreci Ne Kadar Mümkün? 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİNSANLIĞIN ÖLÜMÜ 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZİKİ MEZAR, İKİ İNSAN ve IRKÇILIK 12.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaKılıçdaroğlu’nun adaylığı 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanBurhan Sönmez’in İstanbul İstanbul’unda Yerin Altı ve Üstünde Ne Yaşanıyor? 15.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
-
Cengiz AKTARSavaş notları 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim KaragülBu bir Avrupa savaşı ve çok uzun sürecek. -Batı, Türk-Rus savaşı istiyor! 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Aydın ENGİNBir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden 7.02.2022 Tüm Yazıları
-
Nezih DUYGUMete Toksöyle (30 Mart 1954 - 02 Şubat 2022) 3.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet KARDAM28/29 Ocak Karadeniz Katliamı'nın 101. Yılı 1.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKAN“Ya herro ya merro” mu dedi?.. 7.01.2022 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇAL2022 yılı karamsarlıklarımızı tersine çevirebilir mi? 4.01.2022 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrtadoğu’nun ‘Yeni Dönemi’ 9.12.2021 Tüm Yazıları
-
Muharrem SarıkayaOylardaki yükselişin ağırlığı 7.11.2021 Tüm Yazıları
-
Şevki ÇELİKCİKEMAL ARABACI 17.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin GürcanFırat batısı, Suriye, riskler, tespitler: Ufukta bir operasyon mu var? 13.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin MünirErkeğin kadını ezmesi 22.09.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AcetSon anketler ne diyor? 9.09.2021 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZKONYA KATLİAMI VE GAZETECİLİK MESLEĞİ ÜZERİNE 2.08.2021 Tüm Yazıları
-
Yasin AKTAYTaliban’ın inancıyla ters olma arzusu 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Süleyman Seyfi Öğün2023’e doğru Türkiye 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Yusuf KaplanFetih ruhu ve rüyası 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Cem SANCARHanımefendi diyeceksiniz 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ali AYDINİşsiz Kalan Antikorlar, Lanetli Pay ve Siyaset 17.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer F. GergerlioğluMuhafazakârlar çürümeye niye sessiz? 8.06.2021 Tüm Yazıları
-
Mustafa ÖztürkNiyet ve akıbet 29.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ayşe BöhürlerTarih büyük harflerle yazılmaz 28.05.2021 Tüm Yazıları
-
Gazi BAŞYURTBir zamanlar sayılamazdık parmak ile, şimdi eksiliyoruz birer birer… 25.05.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENİsrail’in sonu gelmez işgalciliği 15.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer Ahmet ÖZERENBİR 1 MAYIS Anekdotu… 10.05.2021 Tüm Yazıları
-
Osman CAN24 Nisan 1915: Kardeşimin Cenazesini Kaldıramadım Hala! 29.04.2021 Tüm Yazıları
-
Verda ÖZERBırak artık eski normali 28.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYAN24 Nisan’ı anmak 24.04.2021 Tüm Yazıları
-
Kurtuluş TAYİZPandemide Erdoğan'ı devirme planı çöktü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali Saydam23 Nisan ‘Çocuklara Hürmet’ Günü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Vedat BilginSistem değişti de ne oldu! 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali TarakçıZEVZEK'in asıl amacı Montrö değilmiş! 17.04.2021 Tüm Yazıları
-
Burak Bilgehan ÖzpekVesayet Nedir, Nasıl Kurulur, Niçin Çöker? 16.04.2021 Tüm Yazıları
-
Firuz TÜRKERDARBE GİRİŞİMİNE HAZIR OLMAK 4.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız RamazanoğluYeni metin ne söyleyecek? 25.03.2021 Tüm Yazıları
-
RAGIP DURAN'Bir tek kişinin otoritesi suçtur!' 22.03.2021 Tüm Yazıları
-
Sevilay YALMANMesele Gergerlioğlu meselesi değil! 19.03.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKBACAKİZMİT KÖRFEZİ YAKIN, DENİZ BİZE ÇOK UZAK! 17.03.2021 Tüm Yazıları
-
Ural ATEŞERANADİL... 21.02.2021 Tüm Yazıları
-
Demir Küçükaydınİki Devrimci – Türeci ve Şahin 4.01.2021 Tüm Yazıları
-
Perihan MAĞDENHayaller: ETHOS, Gerçekler: BİR BAŞKADIR BENİM MEMLEKETİM 18.11.2020 Tüm Yazıları
-
Talat ULUSOY9 Eylül 1922, İzmir’in “KURTULUŞ” Günü’nde… 9.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mahmut ÖVÜRAK Parti mi “İhvan’cı” siz mi operasyon çekiyorsunuz? 8.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mustafa Yurtsever2010 YILI REFERANDUMU’NUN BİTMEYEN HİKAYESİ 29.08.2020 Tüm Yazıları
-
Hilâl KAPLANİstanbul Sözleşmesi yaşatır mı? 7.08.2020 Tüm Yazıları
-
Eşref ÇAKARKonca Yazışmaları... 5.08.2020 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunOsmanlı Kudüs’ü 4.06.2020 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANÜmitliyim, çünkü… 26.05.2020 Tüm Yazıları
-
Kadri GÜRSELTürkiye’de darbe mi olacak gerçekten? 16.05.2020 Tüm Yazıları
-
Sinan ÇİFTYÜREKTürbülanstan mayın tarlasına dalış yapan AKP! 13.05.2020 Tüm Yazıları
-
Yaşar YAKIŞTürkiye’nin iktidar partisi yardımlaşmayı da tekeline almak istiyor 25.04.2020 Tüm Yazıları
-
Orhan PamukEski salgınlar ve bugün biz 24.04.2020 Tüm Yazıları
-
Bejan MATURÖlüm hangi boşluğu doldurur? 12.04.2020 Tüm Yazıları
-
Umut ÖZKIRIMLIKorona ve milliyetçilik 8.04.2020 Tüm Yazıları
-
Raffi Hermon Araks‘ARTSAX (Dağlık Karabağ) MESELESİ, NEDİR VE NE DEĞİLDİR? 1.04.2020 Tüm Yazıları
-
Serdar KAYAİslam, Bilim, Virüs, Kumaş 24.03.2020 Tüm Yazıları
-
Markar ESAYANKarantina günlerinde yalnızlık... 20.03.2020 Tüm Yazıları
-
Eyüphan KAYACorona Virüs bir musibettir 19.03.2020 Tüm Yazıları
-
Merve Şebnem OruçSürreel bir devrim: Gezi 23.02.2020 Tüm Yazıları
-
Metehan DemirMoskovanın samimiyet testi 23.02.2020 Tüm Yazıları
-
Tayfun AtayGoebbels korosu söylüyor: "Her şey mükemmel efendim!" 18.02.2020 Tüm Yazıları
-
Yalçın AKDOĞANBirilerini suçlama yarışı 8.02.2020 Tüm Yazıları
-
Hüseyin GÜLERCECHP, şimdi de İlker Başbuğu alet ediyor 8.02.2020 Tüm Yazıları
-
Ufuk COŞKUNCemevleri için Cumhurbaşkanı’na Çağrı! 20.01.2020 Tüm Yazıları
-
Yalçın ERGÜNDOĞANGökdelen hançeri tam İzmir’in kalbine saplanıyordu ki… 16.12.2019 Tüm Yazıları
-
Nihat Ali ÖzcanOrtadoğu’nun karmakarışık halleri 22.10.2019 Tüm Yazıları
-
İbrahim TenekeciDün ve bugün 11.09.2019 Tüm Yazıları
-
Haşmet BABAOĞLUİçerisini iyi anlamak için dışarıya bak! 9.09.2019 Tüm Yazıları
-
Esat KORKMAZYOLDAŞIM YAVUZ ÇANAK 29.08.2019 Tüm Yazıları
-
Ali KİREMİTCİDÜNYADA VE TÜRKİYE’DE SİYASET YENİDEN ŞEKİLLENİYOR 13.07.2019 Tüm Yazıları
-
Tayfun TURANAYILANA GAZOZ, BAYILANA LİMON. 11.07.2019 Tüm Yazıları
-
Mustafa DAĞCIÖTEKİLEŞTİRMENİN ÖTESİ= DÜŞMANLAŞTIRMAK 3.07.2019 Tüm Yazıları
-
Gürkan-Zengin23 Haziran seçimleri: Bir vak’ayi hayriyye 25.06.2019 Tüm Yazıları
-
Serdar ESEN"Herşey Çok Güzel Olacak" mı? 9.06.2019 Tüm Yazıları
-
Celal DENİZIRKÇILIĞIN TEDAVİSİ VAR MIDIR? 9.06.2019 Tüm Yazıları
-
Ahmet AY14 Mayıs güzellemelerinin anlamı 15.05.2019 Tüm Yazıları
-
Salih TunaZincir sesleri 23.04.2019 Tüm Yazıları
-
Beril DEDEOĞLUİflas eden tüccar, eski defterleri karıştırırmış 27.02.2019 Tüm Yazıları
-
İbrahim TığlıBu ne iki yüzlülük!... 26.02.2019 Tüm Yazıları
-
Nermin ALPAYİNSAN VE EKONOMİK DEĞERİ 8.02.2019 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKSUUDİLER UNUTMAK İSTİYOR AMA OLMUYOR 8.02.2019 Tüm Yazıları
-
Ümit FıratBir mahalli seçim hatırası 15.01.2019 Tüm Yazıları
-
Murat AKSOYUnutmayalım yerel seçime gidiyoruz 11.01.2019 Tüm Yazıları
-
Ekin GÜNBİR… İKİ… İZMİR MARŞIYLA KOŞ! 4.01.2019 Tüm Yazıları
-
Ahmet SeverTürkiye bu kadar tehdit ve hakaret eden bir Cumhurbaşkanı görmedi 18.12.2018 Tüm Yazıları
-
İbrahim SEDİYANİKirletme 15.12.2018 Tüm Yazıları
-
Nadi ÖZTÜFEKÇİUlusal mı Ulusalcılık mı? 15.12.2018 Tüm Yazıları
-
M.Şükrü HANİOĞLUDünya “biz”i parçalamak için mi savaştı? 26.11.2018 Tüm Yazıları
-
Cemil ERTEMEkonominin geleceğini simgeler anlatır! 31.10.2018 Tüm Yazıları
-
Amberin ZAMANCemal Kaşıkçı ve Türkiye’nin itibarı 10.10.2018 Tüm Yazıları
-
Mete YararCastle International 28.09.2018 Tüm Yazıları
-
Mehmet CANFilistin ulusal sorunu-II 25.09.2018 Tüm Yazıları
-
Leyla İPEKCİAile içi eğitimin maneviyatı (1) 18.09.2018 Tüm Yazıları
-
Ümit KurtTarihçi Kieser: Modern Türkiye'nin eş kurucusu Talat Paşa 17.09.2018 Tüm Yazıları
-
Güngör UrasABD’DE BORÇ KRİZİ 10.08.2018 Tüm Yazıları
-
Serpil Çevikcan24 Haziran sonrasındaki şema 30.05.2018 Tüm Yazıları
-
Hüseyin ÇAKIRVaatlerinizi sözleşme olarak imzalayın… 27.05.2018 Tüm Yazıları
-
Kürşat BUMİNLGS Türkçe: Çocuklarla dalga mı geçiyorsunuz? 7.02.2018 Tüm Yazıları
-
Yusuf Ziya DÖGERTürkiye Seçimlerinin Kilidi Kürdler 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Aslı AydıntaşbaşYaklaşan facia 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Özgür MumcuTutuklu yargı 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Arife KÖSEHawaii’den sonra nükleer savaş tehdidini yeniden düşünmek 1.02.2018 Tüm Yazıları
-
Güldalı COŞKUNSeçim kritiği desem de…. 1.02.2018 Tüm Yazıları
-
Ergün Diler23 gizli toplantı. 8.01.2018 Tüm Yazıları
-
Ceren KENARMusul sonrası DEAŞ 14.07.2017 Tüm Yazıları
-
Okay GÖNENSİNSertleşme mi normalleşme mi? 11.07.2017 Tüm Yazıları
-
İhsan ELİAÇIKDini çoğulculuk gereği kadından imam olabilir 23.06.2017 Tüm Yazıları
-
Adil GÜRHay Allah yine çenemi tutamadım! 16.04.2017 Tüm Yazıları
-
Hüseyin SARIBAŞHAYIR, YETER ARTIK! 18.02.2017 Tüm Yazıları
-
İlhan ÇETİNFiliz 22 gündür hayata tutunmaya çalışıyor... 7.02.2017 Tüm Yazıları
-
Mustafa ARMAGANÇankaya’nın karakutusu Latife Hanım mı? 7.02.2017 Tüm Yazıları
-
Süleyman YAŞARVatandaşın dövizini devlete dört katı faizle satıyorlar 26.07.2016 Tüm Yazıları
-
A.Turan ALKAN40 $, hem de ‘döge döge’ 15.07.2016 Tüm Yazıları
-
İhsan YILMAZÜmmetin ortak dili: İngilizce 13.07.2016 Tüm Yazıları
-
Bülent KORUCUÖzel haber bayramı 11.07.2016 Tüm Yazıları
-
Gökhan ÖZGÜNBen HDP’ye oy veriyorum… 28.06.2016 Tüm Yazıları
-
Orhan MİROĞLUYazmaya kısa bir mola veriyorum 17.04.2016 Tüm Yazıları
-
Cemil KOÇAKVe Türkiye ‘hayır’ diyor! 16.04.2016 Tüm Yazıları
-
Sema İZOLCennette de hendek var mı anne? 15.02.2016 Tüm Yazıları
-
Lale KEMALMİT-Mossad kırılganlığı, Rusya ile IŞİD gerilimi 9.02.2016 Tüm Yazıları
-
Birgül HAKANAli Demirsoy 9.02.2016 Tüm Yazıları
-
Sanem ALTANAcılar usta, bizler çırağız.. 6.02.2016 Tüm Yazıları
-
Hadi ULUENGİNOtoriterlik yükselirken 4.02.2016 Tüm Yazıları
-
Demiray ORAL‘Serbest kötülük ortamı’nı icat ettik / Hep birlikte - Tev bi hev re* 2.02.2016 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARANSUYasadışı dinleme suç değilmiş! 1.02.2016 Tüm Yazıları
-
Enver SEZGİNEkrem Sezgin 1.02.2016 Tüm Yazıları
-
Gülay GÖKTÜRKAYM’den AİHM’e cevap 12.01.2016 Tüm Yazıları
-
Yasemin YILDIRIMSayın Kılıçdaroğlu elinizi yükseltin ve “Demirtaş 15 Temmuz gecesi neredeydi?” diye sorun 5.01.2016 Tüm Yazıları
-
Ayhan BİLGENYalanın gücü tükenir, onur kavgası tükenmez 30.12.2015 Tüm Yazıları
-
Zeliha AKPINARNefretiniz elektriğe dönüştürülebilseydi bütün dünyayı aydınlatırdı 29.12.2015 Tüm Yazıları
-
Umur COŞKUNSöz Geçmez, Top Mermisi İşlemez 28.12.2015 Tüm Yazıları
-
Abdülkadir Küçükbayrak“Analar ağlamasın”dan “Analarını ağlatacağız”a nasıl gelindi! 28.12.2015 Tüm Yazıları
-
Ekrem DUMANLIGeç kaldın ey Müslüman 17.11.2015 Tüm Yazıları
-
Semra POLATFransa'nın mülteci ayarlı bombaları 14.11.2015 Tüm Yazıları
-
Ferdan ERGUTHDP içi bir PKK eleştirisi mümkün müdür? 12.11.2015 Tüm Yazıları
-
Nejat ERDİMIŞİD,KÜRTLER VE KAPIMIZDAKİ TEHLİKE! 22.07.2015 Tüm Yazıları
-
Mazlum ÇETİNKAYAEşitlik yoksa kardeşlik de yok! 26.06.2015 Tüm Yazıları
-
Hakan DEMİRCANKoalisyon hava durumu 3 21.06.2015 Tüm Yazıları
-
Tuncay TOPCamide propaganda ve ucuz taşra siyasetçiliği 27.05.2015 Tüm Yazıları
-
Mithat SANCARİnkarın bedeli 30.04.2015 Tüm Yazıları
-
Bülent KARATAŞBirol Başören 28.03.2015 Tüm Yazıları
-
Hasan ÖZTÜRKİLMİK İLMİK 26.02.2015 Tüm Yazıları
-
Kelemet Çiğdem TÜRKMUNZUR’UN ŞİFASI 6.02.2015 Tüm Yazıları
-
Gürbüz Çimen2 Dil 1 Bavul 2.02.2015 Tüm Yazıları
-
Kerem ALTANHayaller duşakabin 20.01.2015 Tüm Yazıları
-
Mehmet YILDIZEnseyi karartmamalı ama nasıl? 8.01.2015 Tüm Yazıları
-
Eylem YILMAZDemokratı az olan toplumlar az demokrasi ile yönetilirler! 3.01.2015 Tüm Yazıları
-
Muhteşem ÖZDAMARHDP'yi BEKLEYEN TEHLIKE 29.12.2014 Tüm Yazıları
-
Mehmet DOĞANHADİ KALK 7.08.2014 Tüm Yazıları
-
Haydar TOPAYSevgili Yoldaşımız, ağabeyimiz Burhanettin Çetinkaya... 13.07.2014 Tüm Yazıları
-
Erdal TALUPolitikada Yeni Paradigmanın Doğuşu 7.06.2014 Tüm Yazıları
-
Mehmet KIRARSLANHalklar nasıl karar verir? 20.04.2014 Tüm Yazıları
-
Yasemin ÇONGARKiev’den notlar: Avrupalılaşmak ile güdülmek arasında… 4.02.2014 Tüm Yazıları
-
Zülfikar ÖZDOĞANTarih, Tarih Olalı... 2.01.2014 Tüm Yazıları
-
Neşe DüzelHata ve devlet gazetecileri 11.12.2013 Tüm Yazıları
-
Selçuk UZUN1915/16´da Erzurum Vilayeti Valisi Tahsin Uzer (1) 25.07.2013 Tüm Yazıları
-
Dr.Sivilay GENÇSibirya ablası 2.05.2013 Tüm Yazıları
-
Nihat TAŞTANBU GÜNÜN MÜŞRİKLERİ MEKKE MÜŞRİKLERİNİ ARATMIYOR 16.03.2013 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCI-Taraf YazılarıBelirsizlikler zamanı ve ütopya zamanı 21.10.2012 Tüm Yazıları
-
Orhan MİROĞLU-Taraf yazılarıESAT’IN YENİ HAMLESİ.. 8.10.2012 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜR-Taraf yazıları1922’de Güzelim İzmir’e Kimler Kıydı? 9.09.2012 Tüm Yazıları
-
Cevdet AŞKINŞiddetli çatışma dönemi başladı 22.05.2012 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtTüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
28.11.2023
19.08.2023
6.05.2023
28.04.2023
17.04.2023
29.03.2023
22.03.2023
9.03.2023
15.11.2022
9.09.2022