Ayhan ONGUN
Geçtiğimiz hafta içerisinde Bodrum’dan başlayarak, Şanlıurfa’ ya kadar uzanan bir yolculuğum oldu. Bu yolculuk sırasında her fırsatta Taksim den başlayarak tüm ülkeye yayılan toplumsal direnişi, basın ve sosyal medyadan takip etmeye çalıştım.
Taksim de olayların doruğa çıktığı cumartesi günü Gaziantep de yemek sanayicilerinin bir toplantısı ve ardından Birecik de, Fırat nehrinin kıyısında yenen akşam yemeğinde neredeyse tüm masalarda aynı konu konuşuldu.
Katılımcılar içerisinde AK Parti yanlısı olanlar bile yaşanan olaylarda polisin orantısız güç kullanımını ve iktidarın hem bu olayda, hem de içki yasağı konusundaki tavrını eleştirdiler.
Bence asıl üzerinde durulması gereken nokta burası.
Toplumsal muhalefetin demiyorum ama muhalefet partilerinin AK Parti iktidarını değiştirmesi, uyguladıkları politikalarla mümkün görünmüyor. İktidar değişikliği ancak AK Parti içerisinde oluşacak bir muhalefetle mümkün. Son dönemde yapılan yanlışlar ve Başbakanın baskın, düzeysiz ve kışkırtıcı uslubu, parti içerisinde de tepkilere yol açarsa işte o zaman AK Partiyi geriletmek mümkün olabilir.
Peki, böyle bir duruma muhalefet partileri hazır mı?
En son Taksim olayları nedeniyle toplumdaki duyarlılığın yarattığı yığınsal protestoları, gerçek anlamda bir muhalefet hareketine dönüştürecek bir öncü gücün olmadığını hepimiz biliyoruz.
Bu tür toplumsal tepkiler iktidara geri adım attıracağı gibi, halkın öz güvenini de artıracaktır. Ancak bu önemli sinerjiyi, barış ve demokrasiden yana bir enerjiye dönüştüremez, kendiliğinden oluşan bu gücü amacına uygun örgütleyemezseniz, buradan bir sonuç almak çok zor.
Fırat’ın kenarında sohbetin ana konusu Taksim ve yurdun dört bir yanına yayılan protestolar olduğu gibi hepimizin yüreği de bu dayanışmaya katkı koyamamaktan kaynaklı biraz buruktu.
Gaziantep’li dostlarımızın inanılmaz konukseverliği, yurdun dört bir yanından gelmiş konukların içten paylaşımlarına karşın aklımız ve yüreğimiz Taksim de, herkesin gözü ellerindeki telefonlardan bağlandıkları sosyal medya haberlerindeydi.
Yemek öncesi bizleri Birecik de bulunan doğa müzesine götürüp, nesli tükenmeye yüz tutmuş kelaynakları nasıl korumaya aldıklarını anlattı bir görevli. O an düşündüm “peki bizim içimizdeki kelaynakları nasıl korumaya alacağız?”
Sonra daha sakin düşündüğümde karar verdim ki, tarihiyle yüzleşmeyen, kendisiyle, fikirleri ve geçmişte yaptıklarıyla hesaplaşmayan ve tüm bu yaşananlardan ders çıkarmasını beceremeyen kelaynakları korumanın kimseye bir yararı olmadığı gibi, varlıkları zarar bile veriyor.
Yaşamı boyunca egemen güçlerin özellikle oluşturdukları korkularla terbiye edilmeye, yönetilmeye çalışılan vatandaşlar için demiyorum ama biraz önce sözünü ettiğimiz o kelaynakların içinde kimileri hala; bu olayları fırsat bilip, orduyu göreve çağıran karanlık odaları alkışlıyor ya da hoşgörüyle karşılıyorsa, söylenecek başka söz kalmıyor.
Bu tür toplumsal olayları demokratik bir hak ve mücadele biçimi olarak öngörüyorsak; demokratik olmayan yöntemleri bu mücadelenin içine sokarak itibarsızlaştırmaya çalışanlara karşı da aynı duyarlılığı göstermek zorundayız, diye düşünüyorum.
Kamuya ait bina ve işyerlerine, özel kişilerin araç ve eşyalarına zarar verenler için “kontrolsuz eylemler, kendini bilmez gruplar” türünden masumane gerekçeler üretebiliriz belki ama “ordu göreve” gibi darbeci söylemlerle halkı ve askeri kışkırtmaya kalkan karanlık oda-k lara karşı sorumluluk sahibi her yurttaşın tavır alması gerekmez mi?
Halka rağmen hiçbir şey yapılamayacağını, demokrasinin yalnızca sandık olmadığını hem iktidar ve onun başı anlayacak, hem de her fırsatta askeri vesayeti özleyen, kaybettikleri statülerine kavuşmak isteyen darbeciler anlayacaklar.
Taksim olayları göstermiştir ki; bu toplum hayat tarzına müdahale edilmesini, halkı yok sayarak kararlar alınmasını, baskı ve zora dayalı yönetim tarzını kabul etmiyor. Böylesi durumlarda en yığınsal biçimde tepkisini gösteriyor.
Yine bu toplum, tüm bu direnişini demokratik yöntemlerle yapmasını da biliyor. Toplumun bu müthiş dayanışmasını ve duyarlılığını fırsat bilip siyasi ve demokratik iradeyi ipotek altına alacak kalkışma ve kışkırtmalara karşı da uyanık olmak durumundadır.
Darbeci zihniyettekiler boşuna umutlanmasınlar.
Bu toplum faşizan, otoriter, baskıcı yöntemlere itibar etmediği gibi darbeci zihniyetlere de geçit vermeyecektir.
Yazarlar
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATürkiye’nin Demokratikleşmesi ve Kürt Sorununun Çözümü: Ciddiyetin Tarihsel Zorunluluğu... 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
19.08.2021
31.03.2021
17.03.2021
3.02.2021
23.10.2020
30.09.2020
28.07.2020
19.05.2020
15.05.2020
19.03.2020