Ayhan ONGUN

HAVA SICAK, YÜREĞİM YANGIN YERİ………
22.06.2016
1528

 Son günlerde ülkenin büyük bölümüne hakim olan kavurucu sıcaklar tenimizi yakıyor kuşkusuz. Gün boyu tüm yaşamsal aktivitelerimizi olumsuz etkileyen sıcaklardan korunmanın türlü yolları da var elbet.

Güneşe çıkmayabilir, bir şemsiye altında sıcaktan korunabilir, klimayı sonuna kadar açabilirsiniz.

Hele de sahilde, deniz kenarındaysanız, kendinizi mavi suların kucağına birakıp serinlemek de mümkün.

Ama yüreğimize düşen sıcağın telafisi yok.

Özellikle de şu günlerde özellikle de sahil bölgelerinde çıkan yangınlar yüreğimizi kor gibi yakıyor.

Tek bir ağacı bile büyütmek, bir çiçeği yeşertmek için harcadığımız emeği düşününce, yüreğimizin yangını, yanan ağaçlardan daha çok acı veriyor.

Dün, gün boyunca Bodrum da Turgutreis taraflarından yükselen dumanları gördükçe artan kızgınlığım, havanın sıcaklığından daha çok yaktı yüreğimi.

O kızgınlıkla medyadan haberleri takip edince gördüğüm bir haberle sıcak bu kez başıma vurdu, beynim zonkladı.

Üniversitelerde çıkarılan kavgayı, liselerde yapılan mezuniyet protestolarını anladım da, anaokulundan ne istediniz?

Van da bir anaokulunu ateşe verenlerin hangi gerekçeleri olabilir, insanların sabrını zorlamaktan öte.

Parlamentoda demokratik siyasetle, Kandil’in güç senaryoları arasında sıkışıp kalan Kürt halkının eşit yurttaşlık ve özgürlük mücadelesine de kibrit çakıyor kimileri.

Bir yanda şehit cenazeleri, diğer yanda bunun üzerinden siyaset yapan fırsatçılar, öte yanda her gün etkisiz hale getirilen! onlarca genç insan.

Benim yüreğimdeki yangın nedir ki!

Bir yangın yerine dönmüş ülkemizde giderek daha da artan kutuplaşma, ayrışma sonunda nasıl dinecek yüreğimizin iç sızısı?

Nasıl kurtulacağız bu kin, nefret ortamından?

Zor da olsa yanan ormanların yerine yeni ağaçlar dikebiliriz.

Geç de olsa yeniden bir orman oluşturabiliriz.

Ama yitip giden insanları yeniden getirmek mümkün değil ne yazık!

Terör ilişkileri içerisinde hangi nedenle olursa olsun yaşamını yitirenlerde sonuçta bunu hak etmiyorlardı.

Ancak düşüncelerinden, verdikleri demokrasi ve özgürlük mücadelesi yüzünden kahpece öldürülen, yaşamları karartılan, özgürlüklerini yitirenlerin acısı bir yumru gibi oturuyor yüreğimizin ta ortasına!

Ürkek bir güvercin ürkekliğiyle tanıdığımız, hain bir saldırıda yitirdiğimiz sevgili Hrant’ı her andığımızda kalbimize saplanan acıdan daha sıcak olamaz ya bu havanın sıcaklığı.

Düşünüyorum da Van da anaokuluna yapılan saldırı çocukların okulda olduğu bir saatte yapılsaydı, o çocukların ailelerine düşen yangını Van gölünün suları bile söndüremezdi.

Vezneciler de, Ankara garında, Suruç’ta yok edilen canlar nasıl acıtıyorsa canımızı, masum insanlara yönelik yapılan acımasız saldırılar, yakıp yıkmalar da artırıyor kızgınlığımızı

Ülkenin normalleşmesi, toplumun barışması adına yarattığımız hoşgörünün sınırlarını zorlayanlar, bu sıcak havalardan daha fazla etkiliyor, daha çok bunaltıyor.

Bu bunaltıcı havadan, kavurucu sıcaklardan kurtulmanın yolu da sevgiden geçiyor.

Geçmişte yapılan tüm hataları, yanlış politikaları bir kenara bırakıp, yeni bir sayfa açmak, iktidar mücadelesinden bağımsız olarak bir demokrasi ve özgürlük mücadelesi başlatmak, öldürmek için değil, barış için savaşmak zorundayız.

Aksi halde bugün Kuzey Afrika’dan gelen sıcaklar, yarın Ege’den, Akdeniz’den, Karadeniz’den esmeye başlarsa yalnız yüreğimizi yakmakla kalmaz, tüm ülke bir yangın yerine döner.

Ormanların yakılmadığı, insanların öldürülmediği, kadına yönelik şiddet ve cinayetlerin son bulduğu, adil paylaşım ve eşit yurttaşlık temelinde, barış içinde bir arada yaşayabildiğimiz bir Türkiye’nin oluşabilmesi için hepimize düşen büyük görevler var.

En büyük görevimiz de, toplumdaki tüm kesimlere eşit ve önyargısız yaklaşabilme, birbirimizi anlama ve dinlemeye yönelik eksiklerimizi tamamlamak olmalıdır.

Toplumu daha fazla germeden, kutuplara ayrıştırmadan, ötelemeden bir sevgi ve barış toplumu olma mücadelesi, öyle sanıyorum yapılabilecek en anlamlı mücadele biçimi olacaktır.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar