Bayram ZİLAN

ÖZ YURDUNDA BİR PARYA: AHMET KAYA
18.11.2014
1954

 "Hoşçakalın Gözüm" albümüne isim verirken "içine mi doğdu acaba" diye hep düşünmüşümdür. Henüz 43 yaşındadır. Takvim yaprakları 16 Kasım'ı gösterir. Ahmet Kaya, Paris'in Porte de Versailles semtinde bulunan evinde tam da "Hoşçakal Gözüm" adlı albümünü yapmaktadır. Kaya'nın son zamanlarına denk gelenler onun çok yorgun olduğunu söyler. Nitekim o gece kalbi "parya" olmaya daha fazla dayanamaz ve bir kalp krizi sonucu albümünün adı gibi "hoşçakalın" diyerek hayata gözlerini yumar.

Kaya'nın ölümünden 1 yıl öncedir. Takvimler 10 Şubat 1999'u gösterir. Magazin Gazetecileri Derneği, Princess Otel'in kongre salonunda bir ödül töreni düzenlemiştir. Yılın en iyi sanatçısı ödülü Ahmet Kaya'ya verilecektir. Tören başlar, Kaya, ödülünü almak üzere sahneye davet edilir. O an Kaya için bir dönüm noktasıdır. Çünkü o gece, o sahnede söylediği cümleler yüzünden resmi ideolojinin sarsılmaz ve utanmaz bekçileri tarafından linç edilir. Kaya, sahnede: "Şu anda hazırladığım ve önümüzdeki günlerde yayımlayacağım albümde bir Kürtçe şarkı söyleyeceğim ve bu şarkıya bir klip çekeceğim. Aramızda bu klibi yayınlayacak yürekli televizyoncular olduğunu biliyorum" demiştir. Bu sözler üzerine davetlilerin bir çoğu tepki gösterip, küfür etmeye ve Kaya'ya çatal/bıçaklar fırlatmaya başlar. Kaya, MGD görevlileri tarafından kongre salonundan olağandışı koşullarda dışarıya çıkartılır.

O günden sonra yapılan ahlaksızlıkların hepsi malum. Düzmece haberler, photoshop fotoğraflar.. "Şerefsizce" manşetler..

Ahmet Kaya'nın şahsında cisimleşen öfke, 1.Cumhuriyetçi, red ve inkârcı, ırkçı güruhun Kürt öfkesidir.Ahmet Kaya'ya atılan çatal/bıçaklar Kürtlere tahammül edemeyen insanlar tarafından aslında Türkiye'nin birliğine, bütünlüğüne ve kardeşliğine atılmıştır.

Bir gecelik devrimci-inkılapçılar, Kaya'yı da bir gecede vatan haini ilan etmiştir.

Oysa Ahmet Kaya, tam bir özgürlük mücadelecisiydi.

28 Şubat’ın en karanlık günlerinde, hemen herkes başörtülü genç kızlardan ‘vebalı’ymış gibi uzak dururken, Ahmet Kaya, bütün konserlerinde kendisini dinlemeye gelenleri ‘başörtüsü yasağına hayır’ diye bağırtıyordu, slogan attırıyordu.

Ahmet Kaya, hayatı boyunca yasaklara karşı oldu.

Linç gecesinden 4 ay öncedir. Takvimler 29 Ekim 1999'i gösterir. Erdoğan, İstanbul Büyükşehir Belediye başkanıdır. Tıpkı Ahmet Kaya'nın MGD’de söylediği bir söz nedeniyle linç edilmesi gibi, Erdoğan da Siirt'te söylediği bir şiir nedeniyle linç edilmiş, hakkında açılan dava sonuçlanmış ve 4 yıl hapis cezası almıştır. Bir Cumhuriyet Konseri tertip edilmiştir. İstanbullular başkanlarına veda etmek için konsere akın etmiştir. Ahmet Kaya da ordadır. Konser vermek üzere sahneye çıkar ve yasaklara karşı duruşunu orda da sergiler:

"Cumhuriyetimizin 75. yıl dönümünde daha güzel günleri yaşamak, Cumhuriyeti daha özgür yaşamak, inanca saygının, düşünceye özgürlüğün olduğu Cumhuriyetleri yaşamak dileğiyle ve artık şarkı söyleyenlerin ve şiir okuyan insanların tutuklanmadığı, tutuklanmayacağı Cumhuriyetlerde bir daha görüşmek üzere diyorum"

Kaya, bu konuşmasından 1 yıl sonra, "düşünceye özgürlüğün olduğu Cumhuriyetler"in özlemiyle aramızdan ayrıldı.

İki gün önce kaya'nın 14. Ölüm Yıldönümü'ydü.

Aradan 14 yıl geçti.

Kaya'yı linç eden ülkenin Başbakanı bir Tv kanalında Cezaevine gitmeden önceki günlerde Kaya'nın yaptığı konuşmaların videosunu izlerken gözyaşlarına boğuldu.

Yıllar sonra dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, parti grup toplantısında, MGD gecesinde Ahmet Kaya'ya yapılan linç girişimi için: "Ahmet Kaya'ya ödül töreninde, biliyorsunuz o gün orada, Ahmet'e saldırdılar. Kimler saldırdı? Hani Gezi parkı'nda bize saldıranlar kimlerse onlar orada da Ahmet Kaya'ya saldırdı. Şimdi o gün Ahmet Kaya'ya saldıran sanatçılardan bir kısmı diyor ki, ben diyor o esnada tuvaletteydim, birisi diyor ki ben o esnada dışardaydım. Ulan hepiniz ordaydınız, hepiniz oradaydınız be" dedi.

Devlet, Kaya'ya atılan çatal/bıçakların kendi kalplerine atılmış çatal/bıçaklar olduğunu kabul etti ve iade-i itibarda bulundu.

Kaya'nın mücadelesini verdiği başörtüsü yasağı kalktı. Başörtülüler özgürleşti.

Artık şarkı okuyanların, şiir söyleyen insanların tutuklanmadığı bir Cumhuriyette yaşıyoruz.

Yepyeni bir Cumhuriyet ve yepyeni bir Türkiye kuruyoruz.

O Türkiye ki; Ahmet Kaya'yı o gece linç edenlerin hâlâ utanmaktan imtina ettiği, ancak sözlerinin ve düşüncelerinin itibar edilmediği bir Türkiye.

Sen bütün bunları göremeden gittin ama biz artık böyle bir Cumhuriyette yaşıyoruz.

Düşünce(ne)ye saygının olduğu bir Cumhuriyette.

Sen ve senin gibi farklılıklar artık bu ülkede bir "parya" değil.

75 milyonun hiçbirisi öz yurdunda "garip" değil.

Ve olmayacaklar da.

Rahat uyu... Ve hoşçakal gözüm...

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar