Berat ÖZİPEK
"Onların yeniden demokrat olacakları günden korkalım. “Muhalif” oldukları gün, ülkedeki demokrat güçler bir kez daha yenilmiş demektir."
Eskiden işleri çok kolaydı onların. İstedikleri ve onayladıkları bir rejim vardı. Bu rejim, içinde yer aldıkları ve sülale boyu nasiplene geldikleri zümrenin ayrıcalıklarını koruyordu. Onlara düşen, bugünlerini sağlayan rejime muhalif rolü oynamaktı.
Rejimi açıktan savunanlardan daha zor ve sofistikeydi onların işi. Bir yandan düzenin muhalifi gibi görünecekler, diğer yandan da yazıp çizdikleriyle ona sahici bir zarar vermeyeceklerdi. Onun temel direklerine, sacayaklarına saldırmadan “muhalif aydın” olacaklardı.
Oldular da. Uzun süre bu muhalif demokrat aydın rolünü başarıyla oynadılar. Kimse de onlara, “kapitalist sistemin muhalifi” olmalarına karşın oligarşinin büyük medyasında nasıl olup da yazabildiklerini sormadı. Belli ki “sistem” onların ne kadar tehlikeli olduklarını fark edemeyecek kadar aymazdı. Ya da her şeye rağmen bu sistemin sahiplerinin de entelektüel derinliğe saygısı vardı ve böylesine büyük yetenekleri göz ardı edemiyordu. Bu iki gerekçeden birine inanmak, zokayı yutmak için yeterliydi. Böylece onlar uzun yıllar boyunca bir muhalefet illüzyonu oluşturarak, sahici bir muhalefetin yeşermesini engelleme rolünü başarıyla oynadılar.
Elbette tek başına onlar sağlamadı bu illüzyonu, ama önemli katkıları oldu. Söz konusu yazarlar belki bunu bir strateji olarak değil, sınıfsal veya ideolojik bir refleks olarak yapıyorlardı; ama en iyi örneğini Radikal gazetesinde ve onun yayın çizgisinde bulan bu tutum, oligarşi medyası açısından bilinçli biçimde izlenen bir stratejiyi ifade ediyordu. Bu “muhalif, demokratlar”, orduyu, darbeleri, derin devleti ve onun cinayetlerini açıktan savunanlarla, aynı medya grubunda yazıyorlardı, ama onun entelektüel kesimlere hitap eden gazetelerinde ve tabii ki ellerini “temiz” tutarak. Uzun yıllar tuttu da bu. Ama ne zaman ki kenar mahalle çocukları oligarşinin güçleriyle itişe itişe iktidara geldi ve bütün eksikliklerine ve hatalarına rağmen sistemi demokratikleştirmeye başladı, işte onlar için zor günler de başladı. Normalleşme oldukça, anormal olan da daha görünür hale gelmeye başladı. Kavganın harareti yükseldikçe, savundukları düzen zora girdikçe, muhalifi göründükleri ama aslında razı oldukları ve güvendikleri aktörler demokratikleşme sürecine yeterince direnmeyince, onların da insicamı bozuldu. Demokrat makyajları akmaya, altındaki Kemalist yüzleri açığa çıkmaya başladı.
Ergenekon Davası başladığında - onca sözünü ettikleri faili meçhulleri ve bürokratik ağıyla derin devlet yargılanmaya başladığında- son derece rahatsız oldular. Önce davayı yetersiz buluyormuş gibi yaptılar. Daha fazlasını istediklerini söylediler, “bu dava niye Fırat’ın öteki yakasına gitmiyor?” dediler (Ama bunu yaparken, bizzat Fırat’ın öteki yakasında, Diyarbakır’da görülen JİTEM davasına da kayıtsız kaldılar; Albay Temizöz’ü de üzmediler). Sonra dava sürecinde yapılan hatalara “zoom”ladılar ve bütün davayı bu hatalara indirgemeye, itibarsızlaştırmaya ve mahkum etmeye çalıştılar.
Ama süreç devam etti. Parçası oldukları oligarşinin en güvendikleri kurumları, muktedir ve hesap vermez generalleri, yargıçları ve medyası, aksak biçimde de olsa gittikçe yükselen demokrasinin altında kalmaya başlayınca, bin bir hünerle son ana kadar muhafaza etmeyi başardıkları siyaseten doğruculuk da bitti.
Ve herkes sahici yüzüyle sahne almak zorunda kaldı. Artık sarayın muhalifini oynamanın zamanı değildi. Ve doğal olarak bu noktada, majestelerinin nazik “muhalif” ve “demokrat”ları, ellerindeki muhalefet pankartlarını, üstlerindeki grev önlüklerini atıp, kapıya dayanan mujiklere karşı konağın kapısına birlikte sırt verdiler.
Hatta aralarından bazıları, artık ele güne rezil oluruz, en azından görüntüyü kurtaralım kaygısını bile bir yana atıp, şişeyi taşa çalıp, generallere “yahu niye çözülüyorsunuz, niye sivil yönetime itaat ediyorsunuz” anlamına gelen yazılar dahi yazmaya başladı. Sırf bu yönüyle bile hayırlı bir süreç bu. Tıpkı, maçın kaybedilmekte olduğunu görünce topa girip karşı takıma gol atamaya çalışan hakem gibi, sahte demokratların kendilerini ifşa ettikleri, ifşa etmek zorunda kaldıkları bir süreç.
Siyasetin gerçek dünyası
27 Nisan Muhtırası başarılı olsaydı, paşaların istifa resti tutsaydı, Başbuğ kendisinden beklenen postayı koyabilseydi, sivil irade çözülseydi, çok muhtemeldir ki, demokrasi adına timsah gözyaşı dökecekti. Kim bilir belki de kadife sesiyle, belgesel tadında ne kadar içli demokrasi tiratları hazırlamıştı. Ama kısmet olmadı. Son bir umut, Başbuğ’un ifadeye gitmemesiydi, ama o da olmayınca, kadife sesli tiradın yerini bariton bir azarlama aldı. “Dik duruş gerektiren günlerdeyiz. Eğilen, ezilir” diyor Can Dündar. Ancak bu kadar açık konuşulur. Adeta, “bana bunları da söylettin ya, bu kadar kitabın ortasından konuşturdun ya, beni deşifre ettirdin ya, daha ne diyeyim ben sana” diyen bir sitem onunki.
Bunu kime söylüyor? İlker Başbuğ’a. Neden söylüyor? Mahkemenin otoritesini kabul edip savunma yaptığı için. “Ordunun boşluğu nasıl dolacak?” şeklindeydi 10 Ocak 2012 tarihi yazısının başlığı. Bu başlık bile çok şey anlatıyor. Aklıma “312’yi kaldıralım ama ondan doğacak boşluğu neyle dolduracağız” şeklindeki yakınma geldi. Bunu söyleyenlerin zihninde, aslında bu maddenin bir yeri vardı; ama Avrupa Birliği süreci belasına kaldırmak zorundaydılar ve onu nasıl telafi edeceklerini düşünüyorlardı. Tıpkı Can Dündar’ın ordu için düşündüğü gibi.” Siyasette ordunun yeri var mı ki boş da kalsın?” diye sormanın anlamı yok; çünkü cevabı belli. Evet, demokrasilerde olmayabilir, ama Türkiye’nin kendine özgü... Neyse, devam edelim.
“7 saat suçsuzluğuna dair dil dökeceğine” diyor, “Ben Genelkurmay Başkanıyım. Sadece Yüce Divan’a hesap veririm” diyebilseydi, hem hukuk öğretmiş olur, hem de itibarından taviz vermezdi. Muhtemelen Silivri’de de silah arkadaşlarınca yalnız bırakılmazdı.” “Fitlemek” kavramından daha uygunu var mı bu azarlamayı açıklamak için? Sonrakiler için daha açık bir uyarı olabilir mi? Başbuğ sana söylüyorum, Orgeneral Necdet Özel sen anla. Olmadı, sivil otoriteye itaat eden Demokrat Parti döneminin genelkurmay başkanının başına gelenleri hatırla. Can Dündar da öyle yapıyor: “Hükümetin kuyusunu kazmaktan değil, hükümetin güvenini haiz olmaktan idam yedi Erdelhun Paşa...” diyor. Bilmem ki sivil otoriteye itaat idama bile götürürden başka bir anlamı var mı bu sözlerin?
Ama bundan da ibaret değil. Belki hala kışkırtmanın zemini kalmıştır diye düşünüyor olmalı ki, bir askeri en zayıf olduğu yerinden vurmayı deniyor. “Birkaç yıl öncesine dek ‘zinde kuvvetler’ denince asker anlaşılırdı. Şimdi askerin ‘zinde kuvvet’ değil, ‘kâğıttan kaplan’ olduğu fark edildi” diyor. Eski Türk filmlerinden bir sahne geliyor gözümün önüne. Oğlunun veya kocasının eline silah verirken “ben de seni erkek bilirdim” diyen rahmetli Aliye Rona’yı görüyorum onun utanç verici yüreklendirmesinde...
Orduyu sivil otoriteye itaatsizlik etmesi için teşvik. Burada romantizm bitiyor, Süheyl Batum dili devreye giriyor. Hem de doğrudan onun tedavüle soktuğu “kağıttan kaplan” kavramıyla. Ve bu kadar kitabın ortasından, bu kadar militarist bir çağrıyı, “rüşveti kelam” kabilinden veya demokrat göründüğü günlerden kalma bir alışkanlıkla demokrasi kavramıyla kamufle etmeye çalışıyor: “Belki de ilk kez toplumun gerçek dinamik güçleri, bu kez “sivil tahakküm” tehlikesi karşısında, arkasında asker desteği bulundurmayan, demokratik bir direniş sergileme sınavındalar.” Demokrat ya, olacak o kadar. Hem demos da toptan kaybedilmiş değil. “Bardağın yarısının, yani toplumun yüzde 50’sinin gidişata itirazı olduğu düşünülürse hiç de küçük sayılmaz. Bu dinamik, süngü dürtmeden ayağa kalkabilir mi? Önümüzdeki sürecin hayati sorusu budur.”
Kalkmazsa süngü ile dürtmeyi meşru mu görüyorsun diye sorsam suçlu ben olurum. Elbette o bunu kastetmiyor, benim içim fesat.
Ama bunca açık sözden sonra öyle dese ne olur, böyle dese ne! Hem zaten demokratlık yapmak eskidendi. Şimdi bir şeyler yapmak gerek. “Ha bire ‘sarı öküz’e ağıt yakarak yılgınlık yaymak, buna cevap değil” diyor bizim Kemalist-demokrat, askerci-sivil, düzen muhalifi-düzenci, yazarımız. Böylece hatırlatmış oluyor ulusalcı sitelerde dolaşan o öküz hikayesini. Hani kurtlara karşı gayet iyi mücadele ederken, aralarından birini verme gafletinde bulununca hepsi hedef haline gelen öküzlerden söz ediyor. Yanlış demiyor bu öyküye, sadece yılgınlığa sürüklediği için taraftar değil.
Artık demokrasiye katkı yapabilirler
Kimi yılgınlığa sürüklediği için kızıyor Dündar. “Toplumun gerçek dinamik güçleri” dediği güçleri. Daha somut olarak, demokrat güçleri mi, orduyu mu? Ben de onca sözün üstüne ne soruyorum!
AK Parti, hiçbir sevabı olmasa, sırf bugünleri gösterdiği, herkesi gerçek yüzüyle çırılçıplak görünür hale getirdiği için tebriki hak ediyor.
Demokrasilerde otoriter ve totaliter fikirlere, demokrat olmayanlara da yer var. Onların varlığı ve düşüncelerini ifade edebilmeleri özgür bir toplum için tehdit değil, tersine, onun bir gereği ve onu güçlendiren bir unsurdur. Özellikle de bunu oldukları gibi, gerçek yüzleriyle yaptıklarında. Can Dündar da bu haliyle demokrasiye çok daha fazla katkı yapabilir. Üstelik de o bunu hiçbir biçimde amaçlamamış olsa bile. Çünkü artık kendisi olarak konuşuyor. Tıpkı yazısının Türkiye’de okunması durumunda ayıplanmayı göze alarak, bütün inandırıcılığını kaybetme pahasına, Guardian’a Hrant’ı AKP’nin katlettiği anlamına gelen bir yazı kaleme alacak kadar acizleşen Ece Temelkuran’ın durumunda olduğu gibi. Biz asıl, onların yeniden demokrat olacakları günden korkalım.
Çünkü onların yeniden “muhalif” oldukları gün, bu ülkedeki demokrat güçler bir kez daha yenilmiş yenilmiş demektir.
Kaynak: Diyarbakır net
Yazarlar
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUAnayasa engeli olduğu halde yeniden seçilmek isteyen başkan ne yapar? 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTefessüh… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet Berkanİktidar ülkeyi yönetebiliyor mu ki? Tek kişi ne kadar yönetebilirse o kadar işte… 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBüyük Aldatmaca: Popülizmin (Halkçılığın) Yolsuzluk Ve Eşitsizlik Konusundaki Yalanları 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit Akçay2025’in kalanı nasıl geçecek? 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNESiyasî kimlikler panayırı kapandı 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKUVVETLER AYRILIĞI YOK İSE… 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNMisak-ı Suriye! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunSuyun akışı ya da meramı barış olmak 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRKÜRT ULUSAL BİRLİK KONFERANSI 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKİktidarın soğuk matematiği 23.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
28.07.2025
13.07.2025
28.06.2025
21.05.2025
20.02.2025
16.01.2025
8.01.2025
20.11.2024
8.11.2024
30.10.2024