Birgül HAKAN
Bazı zamanlarda bazı günler, olaylar, yaşanan, yaşatılan, dayatılan kara günler vardır.
Tarihe not düşmek için günlük tutturur insana, bir toplumun bir ülkenin gerçek demokrasiye geçişini görebilmenin de en iyi yoludur o ülkedeki ceza-evlerine bakmak, bu mektupta unutulmaması not alınması ve arada okuyup hatırlanması lades oyunundaki gibi “AKLIMDA” dedirtecek nitelikte.
Bildiğiniz gibi geçenlerde Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu'nun, Freedom House'un, Türkiye'yi basın özgürlüğü konusunda"özgür olmayan ülkeler" kategorisine göstermesi üzerine gazetecilerin cevap vermesi yönünde yaptığı çağrıya yanıt yıllarca içeride tutsak kalan ve etnik kimliğinden dolayı dışlanan bir meslektaşım, tutuklu Kürt gazeteci Tayyip Temel,den geldi.
3,5 yıldır cezaevinde tutulduğu cezaevinde bu güne kadar kendisini tek cümleyle bile savunamayan Temel, "Tutuklu bir gazeteciden Sayın Ahmet Davutoğlu'na açık mektup" başlığıyla gönderdiği mektubunda, Kürt ve gazeteci olmanın ne demek olduğunun da altını çizmiş okuyalım.
Mektubun tamamı :
“Gazeteci olarak hukuksuz bir şekilde tutuklanmak bir yana, siz muktedirlerin sürekli olarak yok sayıcı açıklamaları yaşanan zulmü katlandırmaktadır. Freedom House’un basın özgürlüğü ihlallerini içeren raporunu yalanlayıp raporun reddedilmesini istiyorsunuz ve Türkiye’de gazetecilerin tutuklu olmadığını iddia ediyorsunuz. Oysa tutuklu olan 40’tan fazla gazeteci meslektaşlarımdan sadece biri olarak mesleki yaşam öykümü, tutuklama sürecini, hukuki durumumu ve yargılama boyunca yaşanan saçmalıklar ile beraber şuan zindanda olmanın asıl nedenini kalemimin yazdığı oranda aktarmaya çalışacağım. KCK adı altında gerçekleştirilen cadı avında muhalif Kürt basını da payına düşeni almış, gazete, dergi, ajans ve matbaalar basılarak onlarca meslektaşın gözaltına alınarak aynı gerekçeler ile tutuklanmıştır. Bu yüzden durumum kişisel olmaktan öteye karşı karşıya olduğumuz zulmün sadece bir örneğini teşkil etmektedir.
Ancak özellikle bilmenizi isterim ki 3 yıla yakındır devam eden tutuklama sürecim boyunca savunma adına ne sözlü ne de yazılı tek bir cümle söyleyemediğimden dolayı yazdıklarım biraz uzun ve can sıkıcı gelebilir size. Şimdiden hoşgörünüze sığınıyorum.
Hakkari'de, savaşın en şiddetlisinin yaşandığı coğrafyada doğdum. Çocukluğum ve gençliğimin ilk yıllarında yakılmış köyümüzden yükselen dumanları soludum. Yakınlarımın ve sevdiklerimin ölüm haberlerine giderek aşina olan duygular içinde en zamansız anlarda baskınlarla uyanmayı ve çocuk yaşta gözaltına alınarak hakaretlere uğramayı yaşadım. Evlatlarının yasını tutmaya çalışan annelerin gözyaşlarına bile nasıl engel olunduğuna tanıklık ettim.
Bir dilekçeye 7 ay hapis
Kürtlüğün yokluğu ve hiçliği üzerine kurgulanmış olan anti demokratik devlet zihniyetinin soğuk yüzüne şahitlik ederek geçirdiğim orta öğrenimimden sonra üniversiteye girdim. 2001 yılında Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi, Sosyoloji Bölümünde okurken, anadilim Kürtçe'nin üniversitede seçmeli ders olarak okutulması talebini içeren bir dilekçeyi rektörlüğe verdim. Bu dilekçeyi verdikten birkaç dakika sonra rektörün odasının kapısı önünde gözaltına alınarak, emniyette anlatılması zor ağır işkencelere maruz bırakıldım ve onlarca öğrenci ile beraber hazırlanan düzmece ifadeler ile tutuklandım. 7 aylık tutukluluk sürecinden sonra DGM'de görülen ilk duruşmada beraat ettiğim için tahliye edildim. Kötü muamele ve haksız tutukluluk nedeniyle devletten tazimat aldığım bu dava bile şuan yargılandığım dosyada delil haline getirilmiştir.
Başıma gelen bu olayı bütün yaşamım boyunca unutmadım. Bu yüzden başında demokratik değerlerden bu kadar uzaklaşmış bir rektörün olduğu bir üniversiteye devam etmeyeceğime yemin ederek okulu bıraktım. Sanırım bir bilim insanı olarak bunu en iyi siz anlarsınız. Ayrıca yaşananlara karşı duyduğum öfke ve tepkinin de etkisiyle sonraki bütün yaşamımı belirleyen bir karar daha aldım. Buna göre hayatım boyunca anadilim olan Kürtçe'nin yaşaması ve gelişmesi için elimden gelen her şeyi yapacağıma dair kendime söz verdim.
Sözümün gereği olarak, o zamanlar haftalık yayınlanan tek Kürtçe gazete Azadiya Welat'a abone olup okumakla başladım işe. Anadilimde okuma ve yazmayı bu gazeteden öğrendim. Daha sonra DİHA’nın başlattığı Kürtçe stajer muhabirlik kampanyasına katılarak gazeteciliğe ilk adımımı attım. İki yıllık bu deneyimden hemen sonra 2003'te Azadiya Welat'ın yayın merkezini Diyarbakır'a taşıması kararını duyar duymaz, gazetecilik mesleğimi haftalık olan bu yayında devam ettirdim. Haftalık olarak yayınlanan bir gazetenin Kürtlerin okuma ihtiyacına cevap olamayacağına dair tartışmalar sürekli olarak devam etmekteydi ve kendim de bu tartışmaların içinde yer aldım. Bu kapsamda 2006'da Azadiya Welat günlük yayına başladığında, gazetenin Genel Yayın Yönetmenliğini üstlendim. Sözün kısası okuyucusu olduğum ve bana anadilimde okuma ve yazma öğreten gazetede yayın yönetmenliğinin yanısıra, yazı da yazmaya başlamıştım.
Bir gazetenin başına gelenler
Tabii bu konumumdan dolayı hakkımda çeşitli davalar açıldı. Bütün çabalarımıza rağmen Diyarbakır’da bulunan Özel Yetkili Savcı ve Mahkemelere, Kürtçe yayın yapan bir gazetenin Kürt Sorunu ve Kürt coğrafyasında yaşanan savaşa kayıtsız kalamayacağı gerçeğini anlatamadık. Yayınlanan haber, yazı ve hatta fotoğraflar nedeniyle Sorumlu Yazı İşleri Müdürleri, yüz yılları aşan hapis cezalarına maruz kaldılar. Hukuk ayıbı olan bu cezalardan ben de payıma düşeni aldım. Yazılarımda propaganda yaptığım iddiasıyla iki ayrı dosyadan ceza aldım. Söz konusu dosyalar çıkarılan paketler kapsamında Yargıtay’dan döndü ve hüküm geriye bırakıldı. Dava ve verilen yayını durdurma cezalarının yanısıra gazetecilik mesleğim boyunca birçok çalışma arkadaşım gibi ben de tehdit, karalama, iftira ve kara propagandalara maruz kaldım. Özellikle derin devlet tarafından muhalifleri teşhir etmek için kurulduğu ortaya çıkan andıç sitelerinde günlerce 'PKK Medya Patronu' olarak gösterildim ve her yurtdışı seyahatim, daha üstünden birkaç gün geçmeden ‘PKK kamplarına gitti’ şeklinde yalan haberlere konu yapıldı. Kaldı ki bir gazeteci için söz konusu yerlere gidebilmek dün olduğu gibi bu gün de mesleki bir başarı olarak sayılmaktadır.
2010 yılının başlarından gözaltına alındığım 3 Ekim 2011’e kadar daha önce çalıştığım yayın kuruluşu olan DİHA’da Kürtçe Haber Editörü olarak gazetecilik faaliyetimi sürdürdüm, Azadiya Welat’ta ki yazılarıma ise devam ettim. Daha dışarıdayken 14 Nisan 2009’da ki siyasi darbe ile başlatılan KCK operasyonlarından sonra hazırlanan iddianamede yerel seçimler ile ilgili haber ve röportaj amaçlı bazı DTP’liler ile yaptığım telefon görüşmelerimin yer aldığını gördüm. Herhangi bir suç unsuru taşımadığına duyduğum inançla söz konusu tapeleri hiç mi ama hiç önemsemedim. Ve mesleki faaliyetimi sürdürdüm.
Yaşam öykümü uzattığımı, asla yapmamam gerektiği kadar kendimden söz ettiğimi ve hiçbir zaman istemediğim halde yaptıklarımdan fazlasıyla bahsettiğimin farkındayım. Ancak şimdi anlatacağım gözaltı, tutuklama ve yargılama sürecinin asıl nedeninin daha iyi anlaşılması için gerekli gördüm.
Tehdit, takip, tutuklama
3 Ekim 2011 günü Diyarbakır’da bir yerel TV’de canlı yayınlanan bir programa katılmak üzere gittiğim televizyonun kapısında KCK/TM üyesi olduğum iddiasıyla gözaltına alındım.
Gözaltında sorulan tek soru KCK’ye üye olup olmadığıma ilişkin idi. Onun dışında hiçbir suçlamaya dair herhangi bir soru sorulmadı. Savcılık sorgusunda ise soruşturmaya dair ayrıntı verilmeden basın-yayın camiasından tanıdığım bazı meslektaşlarımın ismi zikredilerek tanıyıp tanımadığım soruldu. Tabii belirtilen birçok şahsiyeti tanıdığım ve mesleğim gereği birçoğu ile zaman zaman haber konulu görüşme ve konuşmalarımın olduğunu belirtmeme rağmen, tutuklamaya motive edilmiş savcı ve hâkim bu ilişkileri yasadışıymış gibi ele aldı. Ayrıca haber ve mesleğim gereği yaptığım tüm yurtdışı seyahatlerim sırasında Kandil’e gidip gitmediğim soruldu.
Bu kısa ve mesnetsiz sorulara verdiğim birkaç cümlelik ifadeden sonra 8 Ekim 2011’de çoğunu BDP’den tanıdığım 17 kişi ile beraber tutuklanıp, Diyarbakır D Tipi Cezaevine konuldum. Yaklaşık 4 ay sonra hazırlanan iddianame elime ulaşınca, 2009 yılından tutuklandığım 2011 yılına kadar kesintisiz olarak dinlenip, izlendiğimi öğrendim. Bu kapsamda çalıştığım gazetenin e-mail adresine gelen ve giden her türlü elektronik ileti ve kullandığım tüm telefonlar aynı gerekçeler ile üç yıl boyunca kesintisiz olarak dinlenmiştir. Örgüt üyeliği iddiasıyla tutuklanmıştım ancak iddianameyi hazırlayan savcı hızını alamayıp iddianamede ‘Örgütün Faaliyetlerini Düzenlemek Suretiyle Örgüt Yönettiğimi’ ileri sürerek ‘3713 Sayılı Yasanın 7/1 maddesi delaletiyle 5237 sayılı TCK’nin 314/1 yasası’ kapsamında cezalandırmamı istedi.
Sanırım ‘Onlar gazetecilikten yargılanmıyor’ dediğinizde siz de ‘acar savcıların’ bu şaheser iddianamelerine atıfta bulunuyorsunuz. Ancak ben de sizin dayanak olarak gösterdiğiniz iddianamedeki suçlamaları paylaşmak istiyorum.
Eskiler ‘Silah icat oldu, mertlik bozuldu’ demişti. ‘Seç-kopyala-yapıştır’ retoriği de günümüzde suç isnadı oluşturmanın gayr-i ahlâki yöntemi haline geldi ve suçsuzluğunu ispat etme zorlaştı. İddianameme konu yapılan birçok dijital verinin aslında daha önceden Andıç İnternet Sitelerinde yayınlanan kara propaganda haberlerinden kopyalanıp e-mail adresine gönderilerek delil haline getirildiğini tespit ettik. İlgili-ilgisiz gazeteye gelen iletilerin yanısıra yüzlerce dijital veri dava dosyasına konulmuştur. Söz konusu dijital delillerin nasıl üretildiğini bilmiyorum ancak bu kadar alakasız verilere yer verildiği halde, ne gariptir ki TİT, JİTEM vb. imzalarla gazetemize gönderilen yüzlerce tehdit, şantaj ve küfür mesajlarından tek biri bile iddianameye girmemiş olması oldukça manidar geliyor.
Muhabir ve editörlere talimat zırvası
İddianameyi hazırlayanlar bir gazetenin örgütlenme şeklini ve departmanlarını bilemeyecek kadar konuya yabancı olduğu tüm açıklığıyla ortaya çıkmıştır. İddianameye konulan bütün telefon görüşmelerim gazete veya çalıştığım ajansın muhabirlerine yaptığım haber önerileri ve abone çalışmaları ile ilgilidir. Örneğin bir editörün hangi haberi başlığa taşıması gerektiğine dair söylemlerim talimat olarak yorumlanmış, editörlere manşet önerilerim örgütsel ferman olarak isimlendirilmiştir. Kısacası gazetedeki Yayın Yönetmenliğim ‘Örgüt Yöneticiliği’ olarak ele alınmış, muhabir ve editörler ile diyaloglarım ise ‘örgüt üyelerine verilen talimatlar’ olarak tanımlanmıştır. Sanırım savcının kendi ağzından birkaç suçlamayı dile getirmem daha açıklayıcı olacaktır; 'Muhabire yazının ve manşetin nasıl olacağının talimatını verdiği...', 'Kimlerin köşe yazacağını ve kimlerin haber editörü olacağına karar verdiği...', ‘DTP’nin meclis grubuna 30 adet Azadiya Welat gazetesi gönderilmesi talimatını verdiği’ 'Örgüt propagandası yapan Meş filminin tanıtımına yardımcı olduğu...' (Altın portakalda ödül kazanan Kürtçe film) vb..gibi akıl ve mantık ile izah edilemeyecek suçlamalar yapılmaktadır.
Karanlıktan beslenen yarasalar
Kendini gizleyen, karanlıktan ve bilinmezlikten beslenenlerin gıdası yalan ve aldatmacadır. Dolayısıyla gizli tanıkların yani dününü inkar edip bugününü garantiye alanların doğruları söylemesi mümkün değildir. Nitekim böylesi kişiliklerin kendini kurtarmak için her türlü yalan ve iftiraya açık olduğu biliniyor. Birçok dosyada olduğu gibi benim ile ilgili iddianamede de 'KCK Basın Komitesi' üyesi olduğuma dair gizli tanık iftiralarına yer verilmiştir. Ancak her kurgusal senaryoda olduğu gibi senaristler hata yapmıştır. Gazetede fotoğrafım ve ismimle köşe yazısı yazdığım halde gizli tanıklar takma isim kullandığımı yani gerçek ismimi saklayarak faaliyet gösterdiğimi iddia etmişler. Gel gör ki düzmece ifadeler verdirilmiş iki tanığın iftiralarında farklı farklı takma isim kullandığım illeri sürülerek çelişkiye düşülmüştür. Tam da yıllar önce andıç sitelerinde ki mesnetsiz suçlamalara parelel olarak bu yalancı tanıklara göre, pasaportumla her yurt dışına gittiğim tarihte aslında Kandil'e gidiyormuşum. Yani sözkonusu tanıkların ifadelerinde geçen tarihler ile yurtdışı seyahatlerimin tarihleri kusursuz olarak uyumlu hale getirilmiştir. Aslında böylesi tanıkların varlığından bile şüpheliyim. Çünkü Diyarbakır 7. Ağır Mahkemesi çağırdığı halde tanıklar duruşmaya gelmemiştir.
Kanatılmaya devam edilen yaram: Anadil
Bir insan için en ağır hakaret ve zulüm, kendisini ifade edemeden, suçlamalara karşı savunma yapamadan, ona düşman gibi bakan muktedirler tarafından yargılanmasıdır. Yıllardır böyle bir acıyı derinliğine yaşıyoruz. Yukarıda ancak yüzde birini belirttiğim iftira ve yalanlarla dolu yüzlerce sayfalık iddianameye karşı şimdiye kadar tek kelime savunma yapmadım. Çünkü dava dosyamızın Diyarbakır 7. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen 3 duruşması boyunca Kürtçe savunmaya izin verilmediğinden dolayı sürekli olarak susturulduk. Öğrencilik yıllarımdan kalan anadil yaram bir kez daha acımasızca kanatıldı. İki yıl boyunca Kürtçe başlayan her cümlemiz ağzımıza tıkatıldı ve tutanaklara ‘bilinmeyen bir dil’ olarak geçti. Böylece anadilimize hakaret edildi.
Yok sayılmanın dayanılmazlığı
Daha sonra dosyamız Diyarbakır 6. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen KCK Ana Davası dosyası ile birleştirildi. Yüzlerce siyasetçi, insan hakları savunucusu ve sivil toplum temsilcisinin yargılandığı bu dosyada 5 yıldır tutuklu olanlara bile hala söz sırası gelmemişken, benim savunma yapmamam hem teknik olarak mümkün değil hem de ahlaki olarak artık anlamsız geliyor. Hukukçu değilim ancak şunu biliyorum ki evrensel yasalara göre bir tutsak, ona düşmanca hisler besleyen, yani ona karşı nefret duyduğu açıkça bilinen yargıçlar tarafından yargılanamaz. Suçlanan kişilere karşı peşinen yargı sahibi olmuş, yargılanana karşı nefret, öfke ve kinle yaklaşanların aynı zamanda onu yargılayanlar olması adalet ölçüleriyle uyuşmaz. Duruşmalar boyunca insani ve iyi niyet göstergesi sayılabilecek tek bir yaklaşım ile karşılaşmadık.
Son söz olarak; bu satırları gökyüzünün bile dikdörtgen göründüğü soğuk duvarların arasından yazıyorum. Politik tutsaklar için uygulamaları son derece acımasız olan zindanlarda ayakta durmak, umudu ve inancını korumak büyük bir iradeyi gerektiriyor. Ölümün eşiğinde bulunan yüzlerce hasta tutuklunun hala tutuklu olduğu bir ortamda kendi hastalıklarımdan söz etmeyi de abes-i iştigal olarak görüyorum. Şu günlerde yargı ve hukukun tarafsızlığını yitirdiğinden yakınıyorsunuz. Ancak bilmelisiniz ki, mahkeme ve yargıçlar hiçbir süreçte biz Kürtlere karşı tarafsız ve adil olmadılar. Çokça söylendiği gibi yargıçları değiştirmek, mahkemelerin yetkilerini almak değildir çözüm. Asıl çözüm devletin her yönüyle tam demokratikleşmesi temelinde yargının faşist zihniyetinden kurtularak, topluma karşı devleti değil bireyi ve toplumu devletten koruyan bir felsefeye sahip olmasıdır. Tüm dillerin, dinlerin ve renklerin birlikte eşitçe yaşadığı bir Anadolu’da özgürce yaşamak umudu ve inancıyla…”
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERYeni Bir Çözüm Süreci Ne Kadar Mümkün? 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİNSANLIĞIN ÖLÜMÜ 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZİKİ MEZAR, İKİ İNSAN ve IRKÇILIK 12.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaKılıçdaroğlu’nun adaylığı 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanBurhan Sönmez’in İstanbul İstanbul’unda Yerin Altı ve Üstünde Ne Yaşanıyor? 15.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
-
Cengiz AKTARSavaş notları 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim KaragülBu bir Avrupa savaşı ve çok uzun sürecek. -Batı, Türk-Rus savaşı istiyor! 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Aydın ENGİNBir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden 7.02.2022 Tüm Yazıları
-
Nezih DUYGUMete Toksöyle (30 Mart 1954 - 02 Şubat 2022) 3.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet KARDAM28/29 Ocak Karadeniz Katliamı'nın 101. Yılı 1.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKAN“Ya herro ya merro” mu dedi?.. 7.01.2022 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇAL2022 yılı karamsarlıklarımızı tersine çevirebilir mi? 4.01.2022 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrtadoğu’nun ‘Yeni Dönemi’ 9.12.2021 Tüm Yazıları
-
Muharrem SarıkayaOylardaki yükselişin ağırlığı 7.11.2021 Tüm Yazıları
-
Şevki ÇELİKCİKEMAL ARABACI 17.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin GürcanFırat batısı, Suriye, riskler, tespitler: Ufukta bir operasyon mu var? 13.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin MünirErkeğin kadını ezmesi 22.09.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AcetSon anketler ne diyor? 9.09.2021 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZKONYA KATLİAMI VE GAZETECİLİK MESLEĞİ ÜZERİNE 2.08.2021 Tüm Yazıları
-
Yasin AKTAYTaliban’ın inancıyla ters olma arzusu 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Süleyman Seyfi Öğün2023’e doğru Türkiye 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Yusuf KaplanFetih ruhu ve rüyası 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Cem SANCARHanımefendi diyeceksiniz 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ali AYDINİşsiz Kalan Antikorlar, Lanetli Pay ve Siyaset 17.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer F. GergerlioğluMuhafazakârlar çürümeye niye sessiz? 8.06.2021 Tüm Yazıları
-
Mustafa ÖztürkNiyet ve akıbet 29.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ayşe BöhürlerTarih büyük harflerle yazılmaz 28.05.2021 Tüm Yazıları
-
Gazi BAŞYURTBir zamanlar sayılamazdık parmak ile, şimdi eksiliyoruz birer birer… 25.05.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENİsrail’in sonu gelmez işgalciliği 15.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer Ahmet ÖZERENBİR 1 MAYIS Anekdotu… 10.05.2021 Tüm Yazıları
-
Osman CAN24 Nisan 1915: Kardeşimin Cenazesini Kaldıramadım Hala! 29.04.2021 Tüm Yazıları
-
Verda ÖZERBırak artık eski normali 28.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYAN24 Nisan’ı anmak 24.04.2021 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
6.02.2016
26.03.2016
22.11.2015
22.09.2015
21.08.2015
12.08.2015
25.07.2015
22.07.2015
12.07.2015
21.06.2015