Celal BAŞLANGIÇ
Kızıltepe ve Derik ilçelerinde 24 kişi gözaltına alınıyor, “PKK’ye yardım ettikleri” gerekçesiyle.
15 gün emniyette sorgulandıktan sonra Mardin Adliyesi’ne sevkediliyorlar.
Ancak zanlılarla birlikte 45 sayfalık, “Gizli” ibareli, “Sevk” konulu bir yazı da gidiyor savcılığa.
Yazıda, yargılamada delil olarak kabul edilmeyen istihbari bilgiler üzerinden değerlendirme yapılarak gözaltına alınan kişilerin tutuklanması isteniyor.
Sadece gözaltına alınanların değil, bu soruşturmaya dahil edilmeyenlerin de yakalanması isteniyor
Aynen şöyle bir cümle var yazıda.
“Serbest kalması durumunda belirtilen suçları işlemeye devam edeceğinden tutuklanmasının uygun olacağı değerlendirilmektedir.”
Yazının altındaki imza Mardin İl Jandarma Alay Komutanlığı’na ait.
Bu resmen yargıya verilen talimatın belgesi. (Özgürlükçü Demokrasi Gazetesi, 20.08.2017)
Aynen Cumhurbaşkanlığı Genel Sekterliği’nin “Gizli” bir yazıyla, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na “gercekgundem.com sitesinin kaçak saray haberleri nedeniyle bu konuda kanuni işlem başlatın ve sonucunu da bize bildirin” diye talimat vermesine benziyor.
Anlayacağınız AKP Türkiyesi’nde jandarma başçavuşundan Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliği’ne kadar herkesin talimat verebildiği bir yargı var artık.
Elbette Türkiye’deki yargının bu durumu uluslararası kuruluşların yaptığı ölçümlere de yansıyor.
Dünya genelinde yasaların adil bir şekilde uygulanıp uygulanmadığını, hukukun kamuoyu nezdindeki algısını araştıran Dünya Adalet Projesi (WJP)’nin verilerine göre Türkiye bir yılda sekiz sıra daha düşerek 113 ülke arasında 99.luğa gerilemiş. Myanmar’dan bile daha düşük puana sahip.
İşte yargısı bu durumda olan bir ülkenin Cumhurbaşkanı kalkıp Almanya’ya “racon keserken” şu cümleyi rahatlıkla kurabiliyor:
“Kusura bakma, sende yargı varsa bizde de yargı var.”
‘YAŞIN KAÇ, BAŞIN KAÇ’ GİBİSİNDEN BİR SORU
Elbette Erdoğan’ın Almanya’ya kestiği racon bununla da sınırlı değil.
Hedefine Almanya Dışişleri Bakanı Sigmar Gabriel’i koymuştu:
“Bir dışişleri bakanları var, evlere şenlik. Hiç haddini falan bilmiyor. Sen kimsin ki Türkiye’nin Cumhurbaşkanı’na konuşuyorsun. Sen Türkiye’nin Dışişleri Bakanı’yla konuş. Haddini bil. Kalkıp bize ders vermeye kalkıyor. Senin siyasetteki geçmişin ne? Kaç yaşındasın?”
Erdoğan’ın bu sorularının yanıtına baktıkça insan “ya yanlış bilgi verdiler, ya da kesin olarak başka bir ülkenin Dışişleri Bakanı’yla karıştırdı” diye düşünmekten kendini alamıyor.
Örneğin, “Siyasetteki geçmişin ne?” diye soruyor Erdoğan.
Gabriel 1999’da aşağı Saksonya Eyaleti Başbakanı olmuş. Yani Erdoğan’ın Başbakan olmasından daha önce.
O günden bu yana da Çevre Bakanlığı, Almanya Sosyal Demokrat Partisi Genel Başkanlığı yapmış. 2013’ten bu yana Şansölye yardımcılığı görevinde bulunmuş. Ekonomi ve Enerji Bakanı olmuş, şimdi Dışişleri Bakanı Gabriel.
Erdoğan bir de “Kaç yaşındasın?” diye sormuş.
Gabriel’in doğum tarihi 1959. Yani Erdoğan’dan hepi topu beş yaş küçük. Yani Gabriel 58, Erdoğan 63 yaşında.
Bu sorular Almanya Dışişleri Bakanı’na uymuyor ama Almanya’ya komşu olan, Gabriel gibi sık sık Erdoğan’ı eleştiren Avusturya Dışişleri Bakanı Sebastian Kurz’a daha çok uyuyor.
Çünkü Kurz 1986 doğumlu. Yani daha 30’lu yaşlarının başında. Erdoğan’ın Başbakan olduğu yıl liseyi yeni bitirmiş. 2013’te Avusturya Cumhuriyeti’nin en genç bakanı ve Avrupa Birliği’nin en genç dışişleri bakanı olmuş.
Dedik ya, ya danışmanları yanılttı ya da Avusturya ile Almanya dışişleri bakanlarını karıştırmış.
YANDAŞ MEDYA ALMANYA’DAKİ SEÇMEN SAYISINI SAKLIYOR
Yandaş Saray Medyası; Sabah’ından Akşam’ına, Akit’inden Yeni Şafak’na, Star’ına iki gündür yıkılıyor.
“Sen kimsin, haddini bil”, “Erdoğan Almanya Dışişleri Bakanı’na ders verdi”, “Almanlar panikledi”, “Almanlar hop oturup hop kalkıyor” manşetleri havada uçuşuyor.
Çünkü Erdoğan yaklaşmakta olan genel seçimler öncesi Almanya’daki Türkiye kökenlilere Merkel’e, Sosyal Demokratlara ve Yeşillere oy vermeme çağrısı yaptı:
“Demokratik hakkınızı sandıklarda en ideal şekilde vermek suretiyle bir defa bunlara orada en güzel dersi vermelisiniz. ‘Ama eğer benim oyum şuraya vermezsem zayi olur’ deme. Sen oyunu Türkiye’ye düşmanlık yapmayana var.”
Bir tek Sol Parti’yi unutmuş Erdoğan “Türkiye’ye düşmanlık yapan” partileri sayarken.
Ancak burada da birkaç sorun var...
Birincisi Yandaş Saray Medyası “Türklerin oy vermeyeceği Alman siyasetçiler öldü, bitti” havası estiriyorlar. Bir böbürlenme, bir böbürlenme... “Haddini bildirdik”, “dersini verdik”, “paniklediler” gibisinden...
Ancak bütün yandaşlar haberlerinde Almanya seçimlerinde 1 milyon 250 bin Türkiye kökenli seçmenin oy kullanacağını yazıyorlar ama, Almanya’da bir türlü kaç seçmen olduğu bilgisini okuyucularına vermiyorlar.
Çünkü Almanya’daki seçmen sayısıyla, Türkiye kökenlilerin bunlar içersindeki oranı, yandaş medyanın büyük yalanını ortaya çıkartacak kadar küçük.
Almanya’da 60 milyonun üzerinde seçmen var. Bunların yaklaşık yüzde 70’i, yani 40 milyondan fazlası oy kullanmış son seçimde.
1 milyon 250 bin Türkiye kökenli seçmenin katılım oranı yüzde da yüzde 70’lerde. Yani 900 binin biraz altında.
Bu verilere göre Alman siyasetçiler Türkiye kökenlilerin oylarından mahrum kalma endişesiyle bizim yandaş medyanın abarttığı kadar panikleyip, hop oturup hop kalkmazlar elbette.
Bu 900 bine yakın olduğu tahmin edilen oyların da yüzde 65-70’ini Sosyal Demokratlar, yüzde 10’dan fazlasını Yeşiller, dokuz kadarını Sol Parti almış. İktidardaki Merkel’in partisi Hıristiyan Demokratlar, Türkiye kökenli seçmenden ancak yüzde altı kadar ilgi görmüş.
Gelelim şimdi bir de Erdoğan’a göre “Türkiye düşmanı” olan partilere...
Yani Hıristiyan Demokratlar, Sosyal Demokratlar, Yeşiller ve Sol Parti...
Almanya’nın bu dört en büyük partisinin aldığı oy toplamı yüzde 80’in üzerinde.
Yani Alman seçmenlerinin neredeyse tümüne yakını “Türkiye düşmanı” partileri seçiyor...
Sizce bu mantıklı mı?
Ya da soruyu başka türlü soralım, Alman seçmenlerin yüzde 80’inden fazlasının oyunu alan bu partiler “Türkiye düşmanı” mı, “Erdoğan karşıtı” mı?...
Jandarma komutanından talimat alan yargısı varken Almanya’ya “Sende yargı varsa bizde de yargı var” demekle; altı boş, kof övünmelerle içerdeki seçmenin cehaletine güvenip dünyaya rezil olmayı göze almakla varılacak son nokta Ortadoğu bataklığına saplanmış bir ülkedeki oto galericinin, Mercedes’i üreten Almanya’ya racon kesmesi kıvamındadır:
“Ey Almanya, Mercedes’se Mercedes, aynısından bizde de var.”
Yazarlar
-
Mümtazer TÜRKÖNEAhtapotun kolları 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBölgede Trump operasyonu sürüyor 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANMahkemeye düşmüş siyaset 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKRus cinleri imana nasıl hizmet etti? Tuhaf bir Soğuk Savaş hikâyesi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYenilikçi bir İslam düşünürü Gannuşi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU3809 sayfa ve temel çelişki 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları




































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
23.03.2023
17.03.2023
1.01.2023
17.11.2022
9.09.2022
10.07.2021
26.06.2021
22.06.2021
8.06.2021
4.06.2021