Cemil ERTEM
Bütçe maratonu dün Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in bütçe hedeflerini açıklamasıyla başladı. Devletin bütçesi ekonominin doğrudan bir parçası gibi gözükür ama özünde bütçe politik bir kavramdır. Çünkü kaynakların tahsisi ve nereye yönlendirileceği politik olanı belirleyen en temel adımdır. Bütçe görüşmeleri, bu nedenle yalnız bütçe üzerinde olmaz; buradan hareket ederek, politik bir tartışmanın da zeminini oluşturur.
Bu yıl bu politik tartışma zeminini Meclis’te CHP’nin oluşturacağını sanmıyorum. Mehmet Şimşek, dün 2012 Merkezi Yönetim Bütçesi’nin temel hedeflerini açıklarken, CHP lideri yine ‘köstebek’ açıklamaları yapıyordu. Aslında doğru düzgün muhalefetin olduğu demokratik bir mecliste bütçe dönemi ve tartışmaları çok şeyi açığa çıkartır.
Mesela dün Mehmet Şimşek’in açıkladığı bütçe hedefleri, hükümet açısından, yalnız ekonomik değil politik hedefleri, daha doğrusu anlayışı ortaya koyuyor. Hükümet, küresel kriz döneminde, deyim yerindeyse ayağını yorganına göre uzatıyor.
Önümüzde bütçe açığını, milli gelirin yüzde 1.5’inin altına indirmeyi hedefleyen bir tasarım var. Şimşek, dün yaptığı açıklamada, ‘2011 yılında yatırımlara ilave ettiğimiz ek kaynaklar olmasaydı bu yıl bütçe açığımız milli gelirin yüzde 1.7’si değil, 1’in de altında gerçekleşecekti’ dedi. Şüphesiz bu, bir bakış açısıyla, önemli bir başarıdır. Bugün Avrupa Birliği’nde Maastricht Kriterleri yerle bir olmuş durumda. Ancak, şunu hemen söylememiz lazım; Avrupa’nın krizinin derinliği bütçe açıklarının tavana vurmasından kaynaklı değil. Bütçe açıkları, krizin sonuçlarından birisi sadece. Ulus-devletlerin, kapitalizmin krizini geciktirmek için sürekli silahlanmaları, merkezileşerek devasa bir bürokrasi oluşturmaları ve bununla krizin kaynağı tekelci sermayeyi beslemeleri, finans ve banka sistemini zehirleyen karşılıksız kaydi para sistemini oluşturmaları ve sürdürmeleri... Böylece bu kriz süreci, bütçe açıklarını oluşturur, bütçe açıkları da krizi daha da derinleştirir.
Devlet bütçeleri halk dostu olmalıdır. Yani bürokrasiye, askeri harcamalara, gereksiz güvenliğe değil, eğitime, sağlığa ve sosyal güvenliğe kaynak ayırmalıdır. Sürekli bürokrasisini tahkim ederek, merkezi yapısını güçlendirerek büyüyen bir devlet, bütçe fazlası verse de bu başarı değildir. Ayrıca bu sürdürülebilir bir durum da değildir.
Kapitalizm öncesi dönemlerde, tarım toplumlarında ekonominin krizleri ile doğa arasında güçlü bir ilişki vardı. Büyük kuraklıklar, kıtlık ve kriz dönemleri anlamına gelirdi. Ancak kıtlığın hemen arkası da göreli bir bolluk dönemi olurdu. Burada ideal ekonomi yönetimi Hz. Yusuf modelidir. Çok basit: Bolluk döneminde (yedi yıl olduğu söylenir) biriktirilen erzak, kıtlık (kuraklık) döneminde halka dağıtılır. Yalnız bu efsanede iki önemli ve derin ayrıntı var: Bolluk dönemini (kriz olmayan dönemi)planlamak ve burada gereksiz açık vermemek. Birinci ders budur; ama ikinci ders daha önemlidir: Bolluk dönemindeki tasarrufları, kıtlık döneminde, sahiplerine (yani halka) dağıtmak. Kapitalizmin ayakta kalmasını sağlayan devletler, Hz. Yusuf’un modelinin yalnız birinci dersini, o da neo liberalizmin çaresiz bir kuralı olarak erken seksenlerden itibaren, uyguladılar. Ama kriz olmayan dönemlerde ise halktan aldıklarını, bugünkü gibi kriz dönemlerinde, yeniden halka vermediler. Tam aksini yaptılar; silahlanma yoluyla devletleri bir savaş makinesine dönüştürdüler, merkezi yapıyı, bürokrasiyi güçlendirdiler. Sonuçta zengin, militarist devletler ve bu devletlerin açtığı yolda durmadan büyüyen tekelci bir sermaye sınıfı oluştu. Halk, yani Wall-Street ayaklanmacılarının dediği gibi, yüzde 99, giderek daha da, yoksullaştı. Kapitalist devletlerin bütçeleri hep yüzde 1’e erzak taşıdı. Bundan dolayı da kıtlık sonrası hiç bolluk olmadı. Yüzde 99 için hep kıtlık oldu.
Kıssadan hisse: Bütçe politiktir. İşte tam da bundan dolayı, bütçeler halk için olacaksa, sürekli fazla vermek için yapılmaz; bütçede amaç, az açık vermek ya da fazla vermek değildir. Amaç, halktan aldığını halka vermektir. Hz. Yusuf gibi...
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
- Neden yeni bir kalkınma hikâyesi gerekli... (2)
25.10.2018 - Neden yeni bir kalkınma hikâyesi gerekli... Paylaş Twitle
24.10.2018 - SORUNLAR, TESPİTLER VE ÇÖZÜMLER...
18.10.2018 - Ekonomi politikasında ‘popülizm’ nedir, ne değildir?
17.10.2018 - Enflasyonla mücadele: Dün ve bugün...
- Dışarısı ve içerisi: Rakamlar-çözümler...
- BM Genel Kurulu: ABD, Türkiye ve diğerleri...
25.09.2018 - Yeni Ekonomi Programı üzerine
21.09.2018 - Cinayeti çözmek: Bakış açınızı değiştirin!
18.09.2018 - Büyüme ve dönüşüm meselesi üzerine...
11.09.2018
Yazarlar
-
Mümtazer TÜRKÖNEAhtapotun kolları 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANMahkemeye düşmüş siyaset 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYenilikçi bir İslam düşünürü Gannuşi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKRus cinleri imana nasıl hizmet etti? Tuhaf bir Soğuk Savaş hikâyesi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBölgede Trump operasyonu sürüyor 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU3809 sayfa ve temel çelişki 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
































e. mirselam
mhpnin faşistliği senin faşistliğinin yanında vız gelir tırıs geçer, inan yıldırım efendi.