Cemil KOÇAK
Nutuk’taki yanlışlara da tek tek işaret etmek gerekir. Aksi halde orada yazılanlar sorgusuz sualsiz doğru ve gerçek kabul ediliyor. Fakat bunca sene inkılâp tarihçilerimiz acaba neyle meşgul oldular?
Mareşal Fevzi Çakmak’ın benim çocukluğumda Hayat dergisinin orta sayfasında yayınlanan kuşe kâğıtta tifdruk teknikte basılmış güzel renkli fotoğrafları üstelik bazen fiyakalı altın rengi çerçeveler içinde genellikle kahvelerin duvarlarını süslerdi. Sadece bu bile halkın ona gösterdiği saygıyı ve sevgiyi işaret eder. Onun özel bir konumu vardır; tabiî burada siyasal konumundan söz ediyorum. Çakmak, Millî Mücadele’ye her ne kadar geç katılmış olsa bile mücadelenin önde gelenlerinden, ama aynı zamanda da dindar bir kişi olduğundan; zamanında İsmet İnönü tarafından genelkurmay başkanlığından alındığında İnönü’ye muhalif bir siyasî şahsiyete dönüştüğünden olacak muhafazakâr cenahta her zaman olumlu şekilde anılır. Hele 1950’deki ölümü üzerine cenaze töreninin aldığı manzara, geniş halk kitlelerinin töreni hükûmet aleyhtarı bir gösteriye dönüştürmesi de siyasal tarihimizde silinmeyecek izler bırakmıştır.
Atatürk, iki Fevzi'yi karıştırıyor!
Atatürk Nutuk’ta dahiliye nazırının emriyle Anadolu’ya geçen nasihat heyetlerini anlatırken, bu heyetlerin başında bulunan harbiye nezareti eski müsteşarı Ahmet Fevzi Paşa’dan da söz etmektedir. Anadolu’ya geçen nasihat heyetlerinin birinin başında da bir Fevzi Paşa vardır, fakat bu Fevzi Paşa, Atatürk’ün Nutuk’ta sadece bir satırla geçiştirdiği Ahmet Fevzi Paşa değildir; herkesin yakından bildiği Fevzi Çakmak Paşa’dır. Elbette Atatürk’ün böyle bir isim karıştırması yalnızca basit bir hafıza zayıflığına bağlanamaz. Bu sırada dönemin bütün ayrıntıları hala hafızalarda diri ve canlıdır. Hele İstanbul’dan gelen böylesi heyetlerin unutulması imkânı pek de yoktur. Mustafa Fevzi Çakmak, 24 Aralık 1918’de ferik (tümgeneral/korgeneral) rütbesiyle genelkurmay başkanı olmuş, 14 Mayıs 1919’da ise Birinci Ordu Müfettişliği’ne atanmıştı. 3 Şubat 1920’de Ali Rıza Paşa Hükûmeti’nde Harbiye Nazırı olacaktır.
Karışıklık neden icap etmiş olabilir?
Atatürk’ün bu yanlışını uzun yıllar boyunca inkılâp tarihçileri bile fark edememiş olacak ki, üzerinde pek az durulmuştur. Nedeni üzerinde ise hemen hemen hiç. Yanıtı aslında basit: Fevzi Çakmak, Nutuk okunduğu sırada artık genelkurmay başkanıdır; millî mücadele yıllarının kahramanıdır, üstelik 1923 sonrasındaki siyasal ayrışmada Atatürk’e bağlı kalmıştır. Bütün bunlardan sonra Çakmak’ın millî mücadeledeki yerinin sorgulanması doğru olmazdı. Onun için Fevzi’lerin yer değiştirmesi tercih edildi. Bu yer değiştirişin gerçek anlamını ancak Çakmak’ın Kasım 1919 tarihindeki siyasal konumunu bilerek öğrenebiliriz. Bunun için Ali Fuat Cebesoy’a kulak vermeliyiz:
Fevzi Çakmak: Görevim M. Kemal'i derdest etmek
“25 Kasım’da Cafer İlhami Bey’in riyasetinde bir heyet Amasya’dan Sivas’a gelmişti. Aralarında Fevzi Paşa (Mareşal Fevzi Çakmak) da vardı. Müzakerelerimizin en hararetli bir gününde idik. Heyetin bu ani ziyaretine hiçbir mana verememiş olmakla beraber, iyi de karşılamıştık. Aynı gün Kâzım Karabekir’in bilahire bana anlattığına göre, Fevzi Paşa geliş sebeplerini şu cümlelerle açıklamış: Mustafa Kemal ve Ali Fuat Paşalar muhteris ve menfaat düşkünüdürler. Yalnız sana istinat ediyorlar. Şunu iyi bil ki, eğer Mustafa Kemal Paşa reisikâra geçerse, ilk işi seni imha etmek olacaktır. Bu hususta tanıdığım bazı kimseler, hatta en itimat ettiğim İsmet Bey (İsmet İnönü) ile Samsunlu Şefik Bey de bu kanaattedirler. Mustafa Kemal ve Fuat Paşaları derdest ve izam vazifemdir. Kendilerini derdest ederek İstanbul’a götüreceğim. Sen mümanaat etme.”
Tutuklamaya K. Karabekir karşı çıkıyor
Karabekir Paşa, bu sözlerden çok müteessir olmuş, milletin kurtuluşu uğrunda her tehlikeyi göze alarak ortaya atılan arkadaşların tevkifine razı olamayacağını, bu gibi tahribat ile uğraşılarak Türk milletinin ölümünü tesri etmektense, kendisinin de bir an evvel Anadolu’ya gelip saflarımızda yer almasını rica etmiş ve Paşayı iknaa muvaffak olmuştu. Fevzi [Çakmak] Paşa vaziyeti anlamış, verilen vazifeyi ifadan vazgeçmiş ve bizimle de konuştuktan sonra İstanbul’a dönmüştü.” (Milli Mücadele Hatıraları, s. 286-287).
Fevzi Paşa ‘Biz Mustafa Kemal’i diktatör yapacağız’ diyordu
Kâzım Karabekir de anılarında Çakmak’ın Birinci Ordu Müfettişi iken İstanbul Hükûmeti adına 25 Kasım 1919’da Sivas’a gelişini ve Mustafa Kemal hakkındaki olumsuz görüşlerini kendisine anlatması üzerine de onu yatıştırmaya çalıştığını şöyle yazmaktadır: “Heyetin diğer iki sivil şahsiyetini tanımıyordum. Fakat Fevzi Paşa ile 1910 senesinde Arnavutluk harekâtında, umumî harpte İstanbul, Çanakkale, pek az da Diyarbekir bölgelerinde iyi arkadaşlığımız vardı. Namus ve hamiyetine emindim. Zayıf tarafı, kuvvetten korkar, fena durumlarda fazla kötümser olmasıydı. Bugünkü vaziyette İstanbul’u kuvvetli gördüğünden aldığı emri tam bir gayretle yerine getirmeye çalışacağını biliyordum. Bu heyet Samsun’a çıkar-çıkmaz aleyhinde Heyet-i Temsiliyye’de kaynaşma başladı.”
Paşa'yı öldürmek istiyorlardı
“Fevzi Paşa 24 [Kasım]’da Sivas’a gelecekti. Aleyhinde dehşetli bir cereyan başlamıştı. ‘Dövelim, öldürelim’ diye asabî haykırmalar oluyordu. En ziyade Mustafa Kemal Paşa ile Rauf [Orbay] Bey hiddetlerini gösteriyorlardı. Ben çok müteessir oluyordum. Bir kere benim prensibim aksine asabiyet; ikincisi hürmet ve sami[mi]yetim olan bir arkadaşıma hakaret…”
Tehditle değil dostlukla kazanalım
“...Ben Fevzi Paşa’ya yapılacak hakarete kat’îyyen tahammül edemeyeceğimi, aleyhine söylenen sözlerden pek müteesir olduğumu arkadaşlara ve bilhassa bu hususta pek ileri giden M. Kemal Paşa’ya ve Rauf Bey’e söyledim. Şu teklifte bulundum: ‘Eğer sizler Fevzi Paşa’ya karşı samimi davranırsanız, ben de Fevzi Paşa’yı ikna ederek fikrimize getiririm. Ve bir umumi toplantıda samimi surette münakaşa ve fikrimizi kabul ve hiç değilse aleyhdarlıkta devam etmeyeceğini temin ederim. Yalnız ilk ricam samimi bir arkadaşımız geliyormuş gibi arkadaşca karşılamaya çıkmamızı da rica ederim. İtimadın tehdit ve baskı ile değil, telkin ve ikna ile kazanılacağına güzel bir örnek görmüş olacağız.’ Fikrim kabul olundu.”
Sen olmazsan bunların gücü yok
“26 [Kasım’da] sabahleyin ziyaretine gittim. İki saat kadar münakaşa ettik. Fevzi Paşa’nın en mühim vazifesinin beni görmek olduğunu anladım. Mustafa Kemal Paşa’yı tutmaklığımın felâketini, ileride kötü nam alacağımı anlattı. Söylediği iki şey şudur: 1) Yegane dayanakları sen olan Mustafa Kemal Paşa muhteris ve menfaat düşkünüdür. Maksadı, hükûmet şeklini değiştirmek, diktatör olmaktır (1922 senesi son aylarında bir gün Bursa’da aynı Fevzi Paşa, İsmet’i [İnönü] telmih ederek, ‘Biz Mustafa Kemal Paşa’yı diktatör yapacağız’ demiştir) Ahlâkça herkesçe fena tanılan bu zatın milletin başına belâlar getireceğini seni seven bütün arkadaşlarınız ve ben yakından biliyoruz. Ali Fuat Paşa da muhterisin biridir. En itimat ettiğin İsmet [İnönü] de aynı fikirdedir. Ve benim gibi o da seni ikâz etmek fikrindedir. Bunların hiçbir kuvveti olmadığı halde, sen bunlara kuvvet veriyorsun. Geleceğin tehlikeli vaziyetlerinde omuzlarına büyük sorumluluk alıyorsun. Kendisinin İstanbul’a getirilmesine sen mâni oluyorsun. Buna yardımcı olma! 2) Mustafa Kemal Paşa yaverlerini de mebus yaptırıyormuş. Bu gibi mebusların yapacağı fena tesiri de düşünmelisiniz.”
M. Kemal' i ben seçtim
Cevap olarak şunları söyledim: ‘Paşam! Mustafa Kemal Paşa’ya başımıza geçmesini daha İstanbul’da teklif eden de benim. Bugün bütün kuvvetimle tutmayı en büyük bir vazife bilirim. Ondan daha hamiyetli ve değerlisini İstanbul’da iken aradım, bulamadım. Pekâlâ hatırlarsınız. Hanginiz esaret altındaki İstanbul’dan çıkıp da geldiniz. Bugün de sizden rica etsem, ihtimal yine gelmezsiniz. Burada kalınız, seni reis yapalım. Bugün benim kuvvetle tutacağım zattır ki, milletin başında durabilir. Doğrudur. Fakat bu bizzat ben olamam, çünkü ben dayanıksız kalırım. Siz ve emsaliniz esaret altında oturmayı tercih ediyorsunuz. Bugünkü vaziyetimiz en tabiî ve en meşru bir şekildir. Bu mütalaa kolordu kumandanları ve Heyet-i Temsiliyye için de böyledir. Keşke milletin ilerisinde ve kolordu kumandanlıklarında daha değerli kişi bulunaydı. İstanbul’da dedikodu yapan arkadaşlar, iş bu raddeye kadar başarıyla geldikten sonra olsun, Anadolu’ya gelseler ya… Ne yazık ki, doğunun aydın evlâtları bile İstanbul’dan çıkmazken, doğulu olmayan bizim gibiler, en felâketli günlerde halka teselli ve emniyet verdik, halk da tabiî olarak rehberlerini gördü ve onlara yetki ve kuvvet verdi. Halkın subaylara olan güvenini ve bizlere karşı beslediği ümit ve sevgiyi yer yer gezip göreceksiniz… Şu veya bunun mebus olması fena tesir yapar fikrine gelince, bu ana mesele değildir. Esasta bir olduktan sonra, bunların samimi olarak halli mümkündür.’
İçimizde bilinçsiz insan yok
Fevzi Paşa milli direnişe ve milli karara hak veriyor. Yalnız ‘Mustafa Kemal Paşa hepinizi atlatır, sürükler, bir şeyden haberiniz olmaz. O milli kararı, sizin meşru emelinizi değil, şahsî ihtirasını düşünüyor. Onu tanımıyor musunuz?’ diyor ve endişesini bir noktada Mustafa Kemal’in şahsında topluyor, diktatör olacak diye endişe ediyordu. Kendisini şöyle tatmin ettim: ‘Görüyorsunuz ki, içimizde bilinçsiz insan yok. Şahsî olarak aykırı yöne gitmesi mümkün değildir. Bugün nasıl tutuyorsak, aykırı hareketini görünce de bırakmak elimizdedir. Mustafa Kemal halka ve halkçılığa hürmet ettikçe mevkiinde durabilir. Herhalde pis bir muhit yapmasına meydan vermeyiz. Şimdiye kadar olduğu gibi, şimdiden sonra da başarısının birlikte olduğunu görüyor.’Fevzi Paşa hak verdi; ‘Bu suretle kendisini başıboş bırakmaz ve icabında vaziyet almayı düşünmüş olduğunuza göre, bugünkü vaziyet zorunludur’ dedi. Kendisine karşı arkadaşların itimatsızlığından ve aleyhinde bulunduklarından bahsetmedim.Yalnız heyete ve boşboğazlık eden yaverine nasihat etmesini söyledim. Ve Heyet-i Temsiliyye’yi ziyaret etmesini ve samimi davranmasını ve Kuvâ-yı Milliyye’ye taraftar olduğunu söylemesini samimi rica ettim, kabul etti.” (İstiklâl Harbimiz, s. 362-365 ve İstiklâl Harbimizin Esasları, 234-236).
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolCHP nereye? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Boğazımdan tek kuruş geçmedi” 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Masumiyet karinesi’ mi, o da ne ki? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBaşkanlık monarşisi (presidential monarchy) meselesi: Teorik bir izah 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Önerisiz veya bizzat öneriyle eleştiri” 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları



















































































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
9.02.2016
3.02.2016
26.03.2016
19.03.2016
13.03.2016
5.02.2016
28.02.2016
20.02.2016
13.02.2016
7.02.2016