Ceren KENAR
“Atatürkçülük yerine irticai ve diğer sapık ideolojik fikirler üretilerek, sistemli bir şekilde ve haince, ilkokullardan üniversitelere kadar eğitim kuruluşları, idare sistemi, yargı organları, iç güvenlik teşkilatı, işçi kuruluşları, siyasi partiler ve nihayet yurdumuzun en masum köşelerindeki yurttaşlarımız dahi saldırı ve baskı altında tutularak bölünme ve iç harbin eşiğine getirilmişlerdir.”12 Eylül 1980, Kenan Evren'in okuduğu Milli Güvenlik Konseyinin 1 No'lu Bildirisi
"Konya olayları gericiliğin ne boyutlara ulaştığını
göstermiştir. Milletimizin bu olay karşısında gözleri açılmış, tehlikeyi
bütün boyutlarıyla görmüştür."
16 Eylül 1980, Kenan Evren'in darbe sonrasında yaptığı ilk basın açıklaması
"Konya mitingi 12 Eylül'e gelinmesinde
bardağı taşıran son damla olmuştur."
Haydar Saltık, 29 Ekim 1980
“12 Eylül 1980'de, tam da bu satırları yazdığım saatlerde, Cumhuriyet gazetesinin o koca salonundaki yegâne televizyonun sesi sonuna kadar açılmıştı. Gazeteye gelebilenler televizyonun karşısına yığılmış, darbenin lideri Kenan Evren'in açıklamalarını dinliyordu.
İlhan Selçuk'u hatırlıyorum, TV'yi görebilmek için bir masanın üzerine çıkmıştı, dikkat kesilmiş izliyordu olan biteni. Kenan Evren, darbenin kimlere karşı yapıldığını anlatırken 'irtica'yı da sayınca belli bir rahatlama sezdim İlhan abinin yüzünde. 'İrtica da dedi' diyerek masanın üzerinden indi, yukarıya odasına çıkıp darbeli günlerin ilk yazısını yazmaya gitti.
Memlekette darbe olmuş. Başta gazetemizin olmak üzere hepimizin geleceği belirsiz. Ama darbenin sadece bize karşı olmaması, başkalarını da hedef alması beni hiç de rahatlatmıyordu!” İsmet Berkan, 13 Eylül 2005, 12 Eylül'den bazı anlar.
Bahsi geçen ve 12 Eylül darbecileri tarafından darbenin en önemli gerekçelerinden gösterilen Konya mitingi, 23 Temmuz 1980 tarihinde Kudüs'ü, İsrail'in başkenti ilan etmesine tepki olmak üzere MSP tarafından 6 Eylül 1980 tarihinde Konya'da düzenlenen 'Kudüs Mitingi' idi.
Miting sırasında tertip komitesi üyelerinin (MSP Konya Senatörü Ahmet Remzi Hatip'in ve MSP Genel Başkan Yardımcısı Şener Battal'ın) aksi yöndeki ikazlarına rağmen belirlenmiş sloganlar dışında laiklik karşıtı sloganlar bazı gruplar tarafından atılır. Dönemin Konya Belediye Başkanı Mehmet Keçeciler mitinge dair şöyle bir anektod anlatır, “Erbakan mikrofonu alıp, İstiklal Marşı için bizzat ses verdi. Hep bir ağızdan söylenirken baktım, en önde bazı adamlar ayağa kalkmıyor. Kimin veya kimlerin yaptığını hala bilmiyorum, oturanların hepsi Konya'nın meşhur delileriydi. Mustafa'dan İsmail'e Selahattin'e kadar ne kadar delimiz varsa hepsinin salıvermişler sokağa. Üzerlerine yeşil kaftanlar, başlarında yeşil sarıklar, boyunlarında koca Mevlana tespihleri. Dışarıdan gelen gazeteciler haklı olarak bunları normal adam zannetti. Ertesi gün Hoca MSP, ben de belediye adına dilekçe verdik savcılığa ve valiliğe. İstiklal Marşı okunurken oturanlardan şikâyetçiyiz diye..."
Fakat bu ihtiyatlı tavır da Erbakan'ı ve partisini kurtararamıştır. Askeri darbe sonrası Konya mitingiyle alakalı yargılananların tümü beraat etmiş olmasına rağmen, bu miting darbeyi meşrulaştıran bir unsur olarak kullanılmaya devam etmiştir. Kenan Evren'in miting akabinde 30 Ağustos günü Zafer Bayramı sebebiyle verdiği mesajda şu cümleler ile mitinge karşı askerin tavrını netleştirmiştir: "...Aziz arkadaşlarım. Sizler de bu olayları görüp duydukça eminim ki en az benim kadar üzüntü duymaktasınız. Ancak şuna inanız ki bu satılmış zavallılar bir avuç azınlıktır..." , "...Ve siz onların hepsini bir anda yok edecek güçtesiniz. Asıl, sessizliğimizi ve sabrınızı güçlerinin kanıtıymış gibi göstermek isteyenler, nasıl yanıldıklarını bir zaman gelecek acı şekilde göreceklerdir." Ve sonrasında darbenin ilan edildiği deklarasyondan başka açıklamalara, 12 Eylül darbesinin hedeflerinden birinin de irtica ile mücadele olduğu defalarca belirtilmiştir.
12 Eylül döneminde İslamcı olmanın bedelleri vardı ve bunlar ağır bedellerdi.
Örgütlenme düzeyinde sadece Erbakan’ın MSP’si değil, diğer kuruluşlar da baskı gördü. Akıncılar yaygın bir İslamcı örgütlenmeydi. Tüm şubeleri kapatıldı, sorumluları yargılandı ve ceza aldı. MTTB teşkilatı, Halkevleri türünden, kısmen devlet kökenli bir yapılanmaydı. Süreç içinde ılımlı denilebilecek İslamcı çizgiye kaydığından ötürü kapatıldı.
163. maddeden cezalar yaygınlaştı. O dönemde az sayıda kitap yayınlanasına rağmen toplatmalar ve cezalar çoğaldı.
Diyanet teşkilatında ağır bir baskı dönemi yaşandı. Camilerde hutbelerin merkezi sistemle belirlenmesine gidildi, camilerin namaz saatleri dışında kapalı tutulması uygulamasına geçildi. O kadar ki, bu dönemde İslami camiada “Cuma namazı kılınması caiz değildir” tezinin yaygınlaşması biraz da camilerin bu durumundan kaynaklanıyordu.
Başörtüsü yasağı bu dönemde başladı. Önce İmam Hatiplerde, ardından yüksek öğretimde tartışmaya açıldı ve Kasım 1982’den itibaren YÖK marifetiyle uygulamaya konuldu.
Yüzlerce binlerce Kur'an Kursu kapatıldı. Bilhassa geleneksel cemaatlerin, Nurcuların, Süleymancıların ve çeşitli tarikatlerin kursları engellendi ve kapatıldı.
Hal böyleyken nasıl oldu da, 12 Eylül'e dair anaakım tarih yazımında yukarıda bahsi geçen yasaklar ve baskılar silindi. Nasıl oldu da, Yalçın Küçük'ün aforizmalarında kristalleşen bir anlayış hakim oldu? . “Eylülist Diktotarya, İslamizm'in Altın Çağı'dır. Osmanizasyon'un başıdır. Akepe, bir devlet politikasıdır.” “Türk Silahlı Kuvvetleri'nin zoruyla, ülkeye görülmemiş bir dinsellik giydirdiler. Daha önceden başlamıştı, ancak, eylülist rejim, dincilikte, ölçü tanımıyordu” gibi ifadeler bu ülkede aklı başında entelektüeller tarafından daha rafine bir şekilde üretildi?
12 Eylül’ün İslamcılığı desteklediğine dair iddialara genelde dört ana veri sunulur. 1- Din derslerinin anayasa ile zorunlu hale gelmesi. 2- İmam Hatip Liselerinin yaygınlaştığı tezi. 3- Kenan Evren'in konuşmalarında Kuran'dan alıntılar yapması. 4- Resmi ideolojinin ve Kemalizm'in bir Türk-İslam sentezi doktrini ile yeniden tanımlanması ve bu doğrultuda bazı cemaatlere destek verilmesi.
Madde madde gidelim:
1- Din dersleri ilk defa 12 Eylül’de gelmedi. Zaten vardı. Evet, seçmeli idi ama katılmayanlar dilekçe vermek durumundaydı ve bu yüzden hemen herkes katılıyordu (katılmak zorunda hissediyordu). 12 Eylül öncesi (yani din dersleri zorunlu değilken) din dersinden muaf olmak için başvuran öğrenci sayısına dair elimde net bir sayı veya istatistik yok. Lakin o döneme dair bireysel anlatılar bu sayının oldukça az olduğunu belirtiyor. Yani din dersinin zorunlu kılınması ile bu derslere katılımın kat kat arttığı iddiası gerçeği yansıtmıyor.
Kenan Evren zorunlu din dersini savunurken şöyle bir gerekçelendirme getirmiştir: “Din eğitimi çocuklara aile tarafından verilmez. Aslında aile bu eğitimi vermeye çalışsa bile, yanlış, eksik veya kendi bakış açısından öğretebilir; dolayısıyla bu uygunsuzdur... Size çocuklarınızı yasa dışı Kur’an kurslarına göndermemenizi daha önce de söylemiştim. Şimdi bunu anayasa hükmü haline getirdik. Artık din, devlet tarafından devlet okullarında öğretilecek. Şimdi biz laikliği çiğniyor muyuz, yoksa ona hizmet mi ediyoruz? Tabii ki hizmet ediyoruz. Laiklik Türk insanını dini eğitimden mahrum bırakıp, onu din istismarcılarının eline teslim etmek değildir...”
Bununla beraber içerik itibariyle de bu dersler yoğun bir Atatürkçü propagandayı içeriyordu. .90’ların başında bir Alman eğitimci heyetin incelemesinden sonra bu müfredatı Almanya’da uygulamayız, bu din bilgisi dersinden ziyade Kemalizm indoktrinasyonu dedikleri vakidir. Bu dönemde İslamcı aydın Abdurrahman Dilipak’ın din kültürü derslerinin içeriğine ilişkin kaleme aldığı “Bu Din Benim Dinim Değil” kitabı başlığı ile İslamcılar'ın zorunlu din dersine bakışını sarih bir şekilde göstermektedir.
Özetle “din dersi İslamcılığı güçlendirme zemini olarak kullanıldı iddiası” epey temelsiz bir iddiadır. Bu din dersleri ile hedeflenenin, Cumhuriyetin başından beri Diyanet projesinin de aslını oluşturan düzene ve Kemalizme uyumlu bir din anlatımı olduğu açıktır. Bununla beraber tek başına din dersleri İslamcılığı desteklemeye ve hatta üretmeye yetiyorsa, tamamen Kemalist içerikten oluşan eğitim müfredatı nasıl bireyle oluşturuyordur sorusu genellikle es geçilen bir noktadır.
2- 12 Eylül darbesi döneminde İHL'lerinin sayıca arttığı doğru değildir. Hatta ve hatta darbeden sonra ilk açılan İHL 1985’te, yani Özal döneminde açılmıştır.
3- Evren'in konuşmalarında, meydanlarda ayet ve hadis okuduğu doğrudur. Kenan Evren ayet ve hadis okuyordu, evet, ama başörtüsünün Kur'an’da olmadığı, dinin devlete itaati emrettiği ve benzeri o dönemde İslamcıların tüylerini ürpertecek ifadeleri desteklemek için seçici olarak kullanmıştır. Mısır'ın sosyalist despotu Nasır'ın İslam'dan referans kullanması nasıl onu İslamcı kılmıyor ve Müslüman Kardeşler hareketine olan baskısını açıklamıyorsa, Evren'in de İslamcılara baskı adına Kur'an'dan alıntı yapması onu İslamcı veya İslamcı dostu yapmıyordu.
4- Gelelim son maddeye: resmi ideolojinin ve Kemalizm'in bir Türk-İslam sentezi doktrini ile yeniden tanımlanması ve bu doğrultuda bazı cemaatlere destek verilmesi. Cumhuriyetin kuruluşundan beri Kemalizm hiçbir zaman resmi düzeyde anti-İslam olarak tanımlanmamıştır. İslam gerektiğinde Kemalist iktidar için bir yardımcı söylem işlevi görmüş, meşruiyet kaynağı olarak kullanılmış, endoktrinasyonun bir parçası olmuştur. Bu anlamda 12 Eylül bir istisna değil, Cumhuriyetin kuruluşundan itibaren kullanılan bir prensibin devamı olmuştur.
Bu dönemde bazı cemaatlerin desteklendiği doğrudur. Mehmet Kutlular’ın ifadesi ile “Askerler yurtdışında Milli Görüş ve Süleymancılara karşı birlikte çalışalım, dediler ama ben reddettim... Bu ‘derin devlet’ dediğimiz büyük ölçüde bütün İslami gruplarla anlaşma içine girdi. Burada menfaatler karşılıklıdır. Her iki tarafın maksadı ayrıdır. Devlet bu gruplara, ‘Atatürk’e saygılı olun biz de size yardımcı olalım’ demiştir. Bakın bazı İslami gruplara, 12 Eylül’den sonra birden palazlandılar. (Fethullah Gülen ve Mehmet Kırkıncı grubunu kastederek) Acaba kendi güçleriyle mi palazlandılar. Hayır.”
Burada soru şudur: Türk-İslam sentezini yaymak isteyenler, bunu kime karşı yapmayı hedeflediler? Amaç sekülerler ve sosyalistlerin dönüşümü müydü, yoksa bazı tehlikeli bulunan İslami akımların tasfiyesi miydi? Neden Milli Görüş ve Süleymancılar hedef alınırken, Gülen cemaati desteklendi? Neden bazı cemaatler o dönem makbul ve kullanışlı bulunurken, diğerleri devlet tarafından tehlikeli olarak görüldü?
Bu soruların cevapları üzerine dürüstçe düşünmenin vakti özellikle o dönemi yaşayan kanaat önderleri için gelmiştir.
Not: Bu yazıyı hazırlarken benimle o döneme dair bilgi ve gözlemlerini cömertçe paylaşan Rıdvan Kaya'ya büyük bir teşekkür borçluyum. Bu minvalde bu konuyu etraflıca tartışan ve epey faydalandığım Musa Özer'in “12 Eylül Darbecilerinin İslamcılığı Desteklediği İddiası Siyasi Tarih Çarpıtmasına Açık Bir Örnektir!” (Haksöz Dergisi, Mayıs 2011) ve Kenan Levent'in “Efsane ve Gerçeklik Arasında İslami Hareketlerin Yükselişi” (Haksöz Dergisi, Ocak 2011) makalelerini tavsiye ederim. O döneme dair bir İslamcı perspektif açısından, Adil Akkoyunlu’nun ”Bir İslamcının 12 Eylül Hatıraları” (Çıra Yayınları) adlı kitabı da incelenmelidir.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
7.02.2017
5.02.2017
4.02.2017
27.06.2017
26.06.2017
21.06.2017
7.02.2017
5.02.2017
2.02.2017
30.05.2017