Cihan AKTAŞ
Geçtiğimiz hafta başı açık 57 kadın hazırladıkları bir metinle kamuda başörtüsü yasağının kaldırılması için çağrıda bulundu. Çağrıcıların hemen hepsi yazar, akademisyen, sanatçı, aktivist. Başı açık akademisyenlerin eseri olan “İkna Odaları” utancını yaşayan Türkiye, bu günleri de gördü. Konferans salonlarından kovulan, galerilere alınmayan, ikna odalarında laik vaazlarla zihniyet değişimine zorlanan başörtülü öğrenci haberlerinin eksik olmadığı yılların ardından bu günlere geldik. Emimim çağrıcı kadınların hemen hepsinin başörtülü arkadaşları, tanışları, öğrencileri vardır.
Elbet gecikilmiş bir çağrı, ama hiç olmazsa daha fazla gecikilmiş değil. Tam şimdi bu çağrıda bulunmaların çıkış sebebi olarak Gezi Parkı eylemlerine işaret ediyor, metinde imzası bulunan kadınlar. Çünkü Gezi Parkı eylemleri sırasında başörtülü kadınların park yerinde avm’ye, Topçu Kışlası’nın ihyasına da karşı çıktıklarına tanık oldular.
Çağrının bir diğer sebebi, Kabataş’ta tacize uğrayan başörtülü kadın üzerinden bütün Gezi eylemcilerinin başörtüsüne karşı olduğuna dair bir kanaatin yayılması olarak gösteriliyor. Gezi Parkı’na, eylemler çığırından çıkmadan, yani çadırlar yakılmadan önceki gün gitmiş, normal bir kabul görmüştüm. Emine Uçak da gelmişti aynı saatlerde. Başörtülü oluşumuz ne olumlu ne de olumsuz anlamda dikkat çekmişti.
Gezi Parkı’nın ilk eylemcileri askeri vesayetin kaldırılması ve Ergenekon soruşturmaları sürecinin tamamlanması için hükümete destek vermiş kesimlerden oluşuyordu. Başörtüsüne özgürlük çağrısında bulunan isimlerin dile getirdiği üzere çağrının önemli ölçüde Gezi’deki başlangıç duyarlığıyla ilişkili olduğu söylenebilir.
Çağrıcılar arasında bulunan Cansu Çamlıbel, daha önce Hayrünnisa Gül üzerinden köşke çıkacak kişinin eşinin başörtüsünün tartışma konusu yapıldığını hatırlatıyor. Kamuda başörtüsü yasağının nerede karşınıza çıkakacağı belli olmaz. Hâlâ derslikten atılan öğrenci haberleri okuyoruz gazetelerde.
Kriz dönemlerinde de, gündeme ilişkin ilk rahatsızlık konusu olmadığı halde başörtüsü öne çıkıyor, kemalizmle bağlı tartışmalarda başörtüsü yasağı tartışılmaz bir büyük haksızlık olarak gündemi kaplıyor. Kahramanı başörtülü genç bir anne olan “Teşekkürü Hakettiniz Bay Yargıç” başlığını taşıyan öyküm, 1990’lara doğru Ankara’da, Küçükesat’ta bir sokakta yaşanan bir taciz vakasının etkisiyle yazılmıştı. Gezi eylemlerinin Ankara’ya sıçramasını takiben Küçükesat çevresinde yine benzeri taciz vakalarının yaşandığını okudum, dinledim. Başörtülü kadınların sokaklardan geçişi “kenter”lerinin asabını niye bu kadar bozuyor? Nefret, tiksinti nesnesi sandıkla meşruiyet kazandı ve sokaktan geçişiyle olsun eşitlendi, öyle mi... (Oktay Akbal, “mutfaklarına çekilip kendileri gibi yobaz bir koca beklesinler” diye yazmıştı ya...)
Modernleşmesini gerçekleştiremeyen kemalist kenter açısından başörtülü kadın, ayak işlerine bakmakla kalmasına sebep olacak “cehaleti” ve bundan mütevellit ezikliğiyle, çağdaş uygarlığa dahil olma telaşının haklı sebebi olarak hep aynı yerde, işaret edildiği konumda durmalıydı. Aklıma Kristeva’nın “Korkunun Güçleri/İğrençlik üzerine bir deneme”sindeki tespitleri geliyor: “Açıkça edilgen nesneler olarak konumlandırılan kadınlar, bu edilgenliklerine rağmen hileci, “entrikacı, uğursuz” güçler olarak görülürler ve onlara sahip olanlar kendilerini bu güçlerden korumak zorundadır.” (Sf. 101)
Türkiye’deki kemalist sosyal mühendislik çalışmaları açısından ise başörtülü kadınlar daima “kurtarılacak” olan parya seviyesinde var olmaya izinlidirler. Kişiliklerinde İslam’ın kadın görüşünün olumsuzluğu yargısının keşfedilmiş/yakıştırılmış işaretlerini sergilemeyi sürdürür, kurtarıcılık ideallerinin hedef kitlesi olarak en olumsuz tanım ve rivayetlerle gündemde yer tutarlar. Başörtüsünü alışılmış “tavşan kulağı” tabir edilen biçimin dışına taşarak bağlamak bile bu tasarımları karıştırması sebebiyle bir isyan, bir entrika eğilimi, dış güç destekli bir karanlık durum göstergesi olarak okunurdu ya...
Sabitleşmiş bu olumsuz seviyenin kimi islamcı kesimlerde de tersi anlamda bir mücadele ruhu için yüceltiliyor olması ilginçtir. Yakın tarihlere kadar kendini “İslamcı” olarak tanımlayan okur-yazar kişiliklerden başörtüsü yasağı gerginliği kalktığında Müslümanların sistemle hesaplaşma bağlamında rehavete kapılacağı şeklinde bir kanaati duyabilirdiniz.. Bu kanaat son tahlilde başörtülü kadını sistemden ve verili dünyadan (sokaktan) kopuk, soyut, kansız cansız bir varlık olarak görmek istiyor; bu görme biçimini idealleştiriyor. Dolayısıyla sokakta başörtülü yürümek hâlâ iki yanlı baskıya karşılık sokakların dilini yeniden ve yeniden öğrenmek anlamına da geliyor.
Kabataş’da Gezi Parkı bahanesine sığınan saldırgan bir güruh tarafından taciz edilen genç kadının yaşadıkları, uzun zaman Gezi coşkusunu saboteye dönük bir kurgu gibi algılandı. Taciz edilen kadın başörtülü ve AK Parti ile bir şekilde ilişkili olduğu için, hakkında şaibeler üretildi. Ekranda niye görünmediği sorgulandı. Bu sorgulamaya bazen taciz iddiasının bir kurgu olduğunu öne süren kadınlar da katıldı. Oysa çoğu kadın tacize uğramamış olsa bile, bunu yaşamış olanın başına gelenleri dile getirmekten kaçınmasının sebeplerini anlayabilir. Bir de anneyse eğer, tacize uğrayan kadın başına gelenleri içine gömmeyi tercih edecektir, ailevi ve toplumsal huzuru bozulmasın, çocukları söylentilerden etkilenmesin diye. Kabataş tacizi kişiselliği aştığı, bir grup hareketine dönüştüğü ve giderek siyasal hesaplaşma gündemine dahil olduğu için medyada tartışmaya açıldı. Taciz edilen kadın ve tanıkları konuşmaya başlamışken, tacizciler ortalıkta görünmüyor. Bu da tipik taciz ifşası korkusunu ayakta tutan yaygın bir kayboluş. Tacizci bütün çirkinliği, saldırganlığıyla geri plana düşerken taciz, maruz kalan kadının hayatına, benliğine, tenine ve kabuslarına yapışıyor.
Kaldı ki taciz olgusunu diyelim ki Kristeva terminolojisiyle tanımlamaya kalktığınızda, tacize uğramamış bir tek –genç veya orta yaşlarda- başörtülü kadına rastlamakta zorlanabilirsiniz. Yaşananlar çoğu zaman duyulmaz veya duyulsa bile, içselleştirilmiş olanın süzgecinde tortulaşmaya terk edilir. Başörtülü hanımlar taciz olarak tanımlanabilecek saldırılara 28 Şubat’tan sonra da yoğun bir şekilde maruz kaldılar. Fadime Şahinli mizansenden yayılan imgelerle cinsel istismara açık, kandırılmaya yatkın aklı kıt başörtülü muamelesiyle tahkir edildiler, karanlık çevrelerce kullanılan, dolarlı maaşlarla başını örten, ikinci kadın olma arayışına giren, zihinleri kiralık, bayağı kadınlar olduklarını öne süren sataşmalara uğradılar.
Ne bir açıklama ne de savunma söz konusu olabilirdi; edilgen kılınan konumları iğrençliğin delili olan manşetlerle pekiştiriliyordu. “Entrikacı uğursuz güçler”den mi söz ediyordu, Kristeva...
Başörtüsü kamuda tamamen serbest kalmadıkça bu tür istismar ve taciz haberleri eksik olmayacak gündemden. Toplum olarak başörtülülerin tacizini içselleştirme ve kayda değer bulmama gibi bir sorunla maluluz zaten. “Başörtülü aday yoksa oy da yok” kampanyası sırasında bu içselleştirmenin aynı zamanda başörtüsünün “iktidar parantezi” olarak anlaşılmasında etkili olduğunu dile getirdiğim yazılar kaleme almıştım. AK Parti Hükümeti, kamuda başörtüsü yasağını daha fazla gecikmeden çözmeli. Aksi takdirde başörtüsünün siyasi ve toplumsal manipülasyonların malzemesi, aracı, nesnesi kılınması sürecek. Başörtülü kadınların da Kabataş’da tacize maruz kalan genç kadının yaşadığı gibi, kriz zamanlarının ilk hedefi kılınması olağan hale gelecek.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
23.03.2021
9.08.2019
16.01.2019
4.02.2018
28.08.2018
15.08.2018
28.07.2018
19.07.2018
21.10.2017
21.09.2016