Ergun BABAHAN
Raleigh, North Carolina-
Oğlumun yaz kampı bahanesiyle bir süredir Amerika’dayım. Bu sayede, her televizyonu açtığımda Recep Tayyip Erdoğan’ın toplumun Alevi kesimine, azınlıklarına gizli gizli nefret kusan, artık dinlemekten gına gelen mesajlarını dinlemekten uzağım.
Açıkçası huzur buldum.
Bir insan, kendi yönetiminde olduğu bir toplumu nasıl göbeğinden ikiye böler, bununla da yetinmeyip Alevi ile Sünni’yi, Türk’le Kürt’ü, Kürt’le Zaza’yı, Türk’le Rum’u birbirini boğazlayacak noktaya sürükler bunun tipik örneği Recep Tayyip Erdoğan. Hatta bununla da yetinmiyor, Sünnileri bile AKP’li ve paralelci olarak ikiye ayırıyor. Kendinden olmayan Sünni’yi düşman ilan ediyor.
Toplumu dost-düşman olarak ikiye bölüp yönetmenin kolay olduğunu keşfetti çünkü Erdoğan. Bu konuda ilk değil elbette.Adolf Hitler’in ideoloğu Carl Schmitt bunu 80 yıl kadar önce başarmıştı. Schmitt’in mesajları netti:
- Özgül siyasal ayrım, dost-düşman ayrımıdır. Dost-düşman ayrımı salt
kavramsal bir ölçüt sunar, nihai bir tanım olmadığı gibi, içeriğine ilişkin bir şey de söylenemez.
- Önemli olan, siyasal düşmanın öteki, yabancı olmasıdır. Siyasal düşmanın
varoluşsal anlamda en yoğun haliyle başka bir varlık ve yabancı olması yeterlidir.
- Herhangi bir dinsel, ahlaki, ekonomik, etnik ya da başka bir karşıtlık, insanları
dost ve düşman olmak üzere etkili biçimde ayırmayı başaracak denli güçlü ise, politik bir karşıtlığa dönüşür. Kendine özgü teknik, psikolojik ve askeri yasaklarla mücadele, kendinde bir siyasal kavramı içermez.
- O halde siyasi birlik, doğası gereği, psikolojik saikler bakımından hangi güçlerden beslendiğine bakılmaksızın, tayin edici birliktir. Eğer siyasal birlik varsa, en üstün güçtür, yani kriz anında belirleyici olan birliktir. (Kaynak: Ali Andıç, Carl Schmitt Siyasal Kavramı Üzerine Bir Değerlendirme)
Aslında Cumhuriyet rejimi de buna benzer bir görüş üzerine kurulmuştu. Toplum Kürt, irtica ve komünizm tehditlerine karşı birleştirilmiş, bu tehditlere karşı yönetenlere diktatoryal yetkiler tanınmıştı. Bu yetkilerin bile yetersiz kaldığı dönemde, askeri darbeler devreye giriyor ve hukuk tamamen askıya alınıyordu.
Ancak darbeler istisna dönemlerdiydi ve ancak kriz noktalarında devreye giriyordu.
Eroğan şimdi bu istisnai durumu olağana çeviren bir siyasetçi oldu. Kendi tabanının birliğini korumak, demokratik bir rejimle uyuşmazlığı açık şekilde görünen yöntemlere başvurabilmek için her gün yeni bir dil kullanıyor.
Bu bir gün CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun Aleviliği oluyor mesela. Çevremiz mezhep savaşlarıyla kan gölüne dönmüşken, bu ülkenin kendi tarihi Alevi kıyımlarıyla doluyken mezhep çatışması yaratacak bir dil kullanmaktan çekinmiyor.
Aleviliğe karşı tutumu da konjonktürel. Tıpkı Ermenilere karşı tutumunda olduğu gibi. Dersim’i CHP’yi vurmak için kınıyor ama seçim yarışında Aleviliği ayıp bir inanç modeli olarak sunmaktan geri kalmıyor. Aynı şekilde, uluslararası arenada evdeki paralar gibi sıfırlanan itibarını geri kazanabilmek için 1915 olaylarına ilişkin bir mektup kaleme alabiliyor ama ardından çıkıp “Benim için Gürcü diyen oldu. Çıktı bir tanesi, affedersin, çok daha çirkin şeylerle Ermeni diyen oldu” cümlesini kurabiliyor.
Bu, kazanmayı her şeyin önünde tutan, bunun gerçekleştirmek için toplumu çatışma noktasına götürmekten çekinmeyen bir zihniyet maalesef. O zaman, Suriye lideri Beşar Esad’a niye kızıyoruz ki! O da Suriye’yi aynı saik ve yöntemlerle kanlı bir iç savaşa sürüklemedi mi?
Bugün karşı karşıya olduğumuz gerçek, Türkiye’nin tarihinin en karanlık, en bölünmüş bir noktasında olduğudur. Ekonominin beklendiği şekilde daralması durumunda bu nefret dili, Avrupa’da veya yakın komşularımızda örneklerini gördüğümüz açık çatışmaya dönme riski taşımaktadır.
Avrupa’daki yabancı düşmanlığının yerini, bu topraklarda Alevi, Hrıstiyan, Rum veya Yahudi düşmanlığı almaktadır. Erdoğan, Fransa’daki Le Penn’in Türkiye modeli olmuş, illiberal demokrasinin başarılı uygulayıcısı olarak Macaristan Başbakan’ın övgüsüne mazhar olmuştur.
Gelinen noktada, AKP’nin aklıselim milletvekillerine, üyelerine, yöneticilerine tarihi bir rol düşmektedir. Gerçekten demokrasiye inanan AKP’liler bugün sesini yükseltmek ve bu gidişe dur demek zorundadır. Yarın neden tavır almadıklarını açıklamak için çok geç olabilir.
Yazarlar
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKRus cinleri imana nasıl hizmet etti? Tuhaf bir Soğuk Savaş hikâyesi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBölgede Trump operasyonu sürüyor 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANMahkemeye düşmüş siyaset 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYenilikçi bir İslam düşünürü Gannuşi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU3809 sayfa ve temel çelişki 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEAhtapotun kolları 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları












































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
24.03.2022
7.03.2022
1.03.2022
21.02.2022
28.01.2022
11.01.2022
6.01.2022
3.01.2022
25.11.2021
18.11.2021