Etyen MAHÇUPYAN
Osmanlı İmparatorluğu’nun milliyetçilik akımları ile başa çıkamadığı için kendi içinden lime lime söküldüğü 19. yüzyıl içinde, birçok kimlik grubu kendilerini bir hukuksal varlık olmaktan ziyade etnisite olarak tahayyül etmeye başlamıştı.
Bu yaklaşım bir yandan kimliği yaşamakta olanların ötesine taşıyor, soyutlaştırıyordu. Diğer yandan ise her etnisitenin doğal olarak hakkı varsayılan bir egemenlik ve toprak talebini gündeme getiriyordu. Çözümün yeni ve bütünleştirici bir üst kimlikten geçtiği açıktı ve nitekim Osmanlı fikir insanları da yüzyılın sonlarında bu üst kimliği aramaktaydılar. Osmanlı ve Müslüman kimliklerinin yetersizliği idrak edildiğinde, Türk kimliği çoktan yola çıkmış, kendi hegemonyasını ve cazibe alanını yaratmıştı. Aslında Türk kimliğinin egemenliğini ve Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulmasını iki türlü yorumlamak mümkün: Hem parçalanan Osmanlı’nın küllerinden doğması olarak, hem de Osmanlı’nın parçalanması yolunda son darbenin vurulması ve yıkımın tescili olarak.
Gerçekliğin bu iki bakışın arasında bir yerlerde olduğunu söyleyebiliriz. Bu tür bir yeniden anlamlandırma, Kemalist ideolojinin gerçeklerle uyuşmayan kurgusunun manevi baskısından kurtulmayı sağlayabilir. Böylece en azından şu tespite yaklaşabiliriz: Türkiye Cumhuriyeti Osmanlı’nın küllerinden ‘sakatlanarak’ doğması, toprağa ve Türklüğe tutunma uğruna toplumsal doğallığını yitirmesiydi. Anadolu ve Rumeli coğrafyasının tarihsel macerası açısından doğal olmayan bu hal kabaca doksan yıl sürdükten sonra bugünlerde bitmeye yüz tutuyor. Doğal olmayan bir varoluş biçimini ayakta tutmak için önce doğrudan diktatörlük döneminden geçildi, ardından darbelerle siyaset ve toplumsal talepler dizginlendi ve nihayet hukuku yozlaştıran bir vesayet sisteminden medet umuldu. Doksan yıl içinde, ‘bağımsızlık’ bayrağının meşruiyetini arkasına alan tek kimlikli ve tahakkümcü bir ulus-devletten, yine kendi içinden lime lime sökülen, yozlaşmış ve diğer kimliklerin bağımsızlığını teşvik eden bir ulus-devlete geldik.
Kürt meselesi aslında bu cumhuriyet projesinin gerçekçi ve ‘iddia edildiği ölçüde’ ahlaki olmadığını daha baştan ortaya koymuştu. Rejimin Müslümanlara ve gayrimüslimlere yönelik tutumu ise bu ‘ahlakilik’ meselesini apaçık hale getirmişti. Türkiye’nin 1950 sonrası tarihi, aslında halkın bir normalleşme fırsatı kovalaması ve devleti sahiplenenlerin bu enerjiyi bastırmasının macerası olarak okunabilir. Bugünün meselesi ise bu toprakların serencamı açısından ‘doğal ve ahlaki’ olmayan söz konusu durumun rehabilite edilmesi, bir hastalanma sürecinin durdurulmasıdır.
Güneydoğu bütün bu yaşanmışlıkların ve geleceğe gönderme yapan gerilimlerin laboratuvar ortamı gibi… Zihinlerdeki sorular 19. yüzyılın sonuna yeniden dönmüş olduğumuzu hatırlatıyor. Çünkü temel soru birlikteliği sağlayacak olan unsurun ne olduğu ve bunun farklı kimlikleri nasıl kuşatacağı. Bunca zulüm ve baskıya rağmen Kürtlerin etnik kimlik üzerinden ‘kendileri’ olma istekleri, Anadolu’nun parçası ve sahibi olarak ‘kendileri’ olma duygularını bastıramamış. Bugün bu iki talebin buluşmasını sağlayacak ve aynı zamanda farklı kimlikleri de aynı tanım içinde buluşturacak bir birliktelik hali aranıyor. Eklemek gerek ki söz konusu arayış sadece Kürtlere has değil… Bölgedeki tüm İslami ve Araplar gibi etnik unsurlar da bugünün meselesini aynı bağlam içinde algılıyorlar. Basitçe söylersek Güneydoğu kendi hayatını bildiği ve istediği gibi yaşamak istiyor. Ve bu hayatın içinde belki de ülkenin batısından görülmeyen müthiş bir çeşitlilik ve çoğulculuk var. Dolayısıyla ‘kendi hayatını’ yaşamak, içine kapanıp cemaatçi bir tavır sergilemeyi ima etmiyor. Kemalist rejim altında zorunlu olarak yaşanan içe kapanma çoktan sona ermiş, kabuklar kırılmış durumda. Toprağın yüzeyine çıkıldığında ise, ‘hayatı’ tasvir eden ve anlamlandıran şey söz konusu çeşitliliğin kendisi… Bu nedenle Güneydoğu’da ‘kendi hayatını’ yaşamak, başkalarının da ‘kendi hayatlarını’ yaşamaları talebinden kopmamış ve bugün son derece güçlü bir sese dönüşmüş durumda.
Böyle bakıldığında Güneydoğu nüfus sayısından ve yoğunluğundan bağımsız olarak, herkesin, her kimliği azınlık olduğu, kendisini azınlık olarak gördüğü ve bütünlüğü bu azınlıkların uyumunda arayan bir coğrafya… Kısacası muhtemelen bazılarına göre ‘teorik’ olarak demokrasiye uzak olması gerekirken, hayatın içinden gelen bir süzülmüşlükle demokrasiye en hazır ve yakın olan bir coğrafya. O nedenle de Türkiye’nin demokrasi macerasında doğal bir koçbaşı…
Yazarlar
-
Akın ÖZÇERHarakiri Bütçesi 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEABD, Suriye için neye karar verdi? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın ötesi… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluBüyük sorunları çözememe serisi bu kez bitecek mi? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİKandil’in polemikçisi şampanya sosyalistlerine karşı 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÖcalan’ın mektubu üzerine bazı gözlemler 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENKürt Sorunu 2.0’a Hazır mıyız? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALEş Şara’dan yeni bir Esad çıkarmak mı? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraKaçıncı CHP? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRLaleli Çamaşırhanesi -3- Videoya çektiler: ‘Cırt’ sesi geldikçe bağırıyor! “Maşallah, Maşallah!..” 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidarın ağzındaki bakla!... 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSeçime henüz vakit varken sandık hesabı 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZÖzel’in bütçe konuşmasında sürece dair mesajları 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuCeylanpınar cinayeti… 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolAK Partili bir okurla sohbet 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanAmerika çökmekte olan bir uygarlık mı? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENFeti Yıldız kime sesleniyor? 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciEn büyük tehlike NÜFUS yokluğu 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAJohn Holloway ; Abdullah Öcalan’ın Kuramı Devrim İhtimali Fikrini Yeniden Düşünülür Hale Getiriyor! 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilTürkiye neden sanayileşemiyor: Sermayenin, güvenin ve kurumların zayıflığı öyküsü 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTElveda Lenin ve Düzce Belediyesi… 10.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSuriye bir kere daha çözümü bozabilir mi? 10.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalHay'at Tahrir el-Şam'ın Evrimi ve Suriye'nin Geleceği 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasSokak çeteleri devlet kurumlarına karşı 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanMüslüman dünyada yeni bir fıkhi yaklaşımın önü açılabilir mi? 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞAYM BAŞKANI AĞLIYORSA… 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNStratejik illüzyon! 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEÇıkış yolu 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞTahmin ediyordum, artık netleşiyor galiba (Transfermarkt, karapara) 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBağımlı finansallaşmanın anatomisi ve Türkiye’nin bitmeyen kırılganlığı 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçTürk ve Kürt yalnızca seçmen değil aynı zamanda insan ve yurttaş 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTeostrateji yahut Din ve Dünya ilişkisinde kalibrasyon sorunu 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünMonroe Doktrini gibi bir Trump Doktrini… 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKKürt açılımı hangi barışı getirecek? Üç barış teorisi 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselIMF’in siyaseten can sıkıcı tavsiyeleri 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye siyasetinin hastalığı: İmralı tartışmasında serinkanlılık ihtiyacı ve CHP'nin kararı 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSürecin “kritik eşikleri” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi (7): Simit 27.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları

































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
25.10.2025
25.10.2025
15.03.2025
20.02.2025
15.10.2024
24.09.2024
19.09.2024
10.09.2024
2.09.2024
13.04.2024