Etyen MAHÇUPYAN
İnsan, sürekli olarak kendisine kendisi olduğunu hatırlatmak zorunda kalan tek yaratık.
Gerçek insanın yaptıklarını bir kenara koyup 'insan gibi' davranmaktan söz edebiliyoruz. Beynimizin gelişmesiyle birlikte, bizlere ufuk açan ama aynı zamanda kendimizi kandırmamıza neden olan bir idealizasyon üretmiş durumdayız. Böylece olan biteni basit ve gerçek yüzüyle anlamaya çalışmaktansa, olması gerekene işaret ederek hayali bir gerçekliğin peşinden koşabiliyoruz. Solculuk bu arayışın ideolojik zemine tahvili gibi... Normatif önermelerin kuramsal bir çerçeveye oturtulması sayesinde gerçekliğin kavrandığını sanma hali... Ne var ki hayat bu arada devam ediyor ve bugünün aktörlerini bugüne müdahale etmek üzere siyasi sorumlulukla baş başa bırakıyor. Günün siyasetinin ise genelde afakî doğrulara ve ideallere karnı tok. Eşitlik, özgürlük, adalet gibi kavramlar, her meşrepten siyasete kolaylıkla adapte edilebiliyor ve bu durum hakkaniyetsiz bir düzenin devamını sağlayabiliyor.
Bu değerlendirmeden hareketle her türlü hak arayışlarında yeni bir yaklaşıma ihtiyaç olduğu söylenebilir. Çünkü hayatın her anı bir güç eşitsizliği içeriyor ve dolayısıyla da ideal olanın gerçekleşmesi gücü elde tutanın zihniyetine bağlı oluyor. Öte yandan eğer bu zihniyet ideallerin işaret ettiği yönde olsaydı, zaten hakkaniyetsiz bir dünyada da yaşamazdık. Kısacası, hakkaniyet genellikle hiçbir zaman güçlü olanın kendi arzusuyla gerçekleşmiyor. Burada sözünü ettiğimiz 'gücün' sadece askerî veya politik anlamda olmadığını, örneğin bir ülkede çoğunluk olmayı da içerdiğini unutmamakta yarar var. Çünkü iktidarların güçsüzlere haklarını vermemelerinin meşruiyeti hemen her zaman çoğunluğun iktidara destek vermesiyle, en azından kayıtsız kalmasıyla sağlanıyor.
Böylece mesele güçsüz olanın izleyeceği siyasete geliyor... Tarih, daha hakkaniyetli sistemlere doğru gidişin ya geniş ekonomik ve politik çevre koşullarının zorlamasıyla, ya da güçsüz olanın siyasetiyle başarıldığını gösteriyor. Kısacası, haksızlığa maruz kalanlar çevre koşullarının olgunlaşarak kendiliğinden bir çözümün çıkmasını beklemek istemiyorlarsa, güçlü olanın tutumunu değiştirecek bir siyaset üretmek durumundalar. Olası siyasetlerin ne olabileceği konusunda yine tarihe bakmakta yarar var: Güçsüz olan, ya kendi gücüne, ya da iktidarı elde tutanlardan daha güçlü bir bölgesel/küresel aktöre dayanarak güç savaşı içine girebilir. Örneğin PKK/BDP'nin tercihi halen bu... Veya bir 'tedrici alan kazanma' bakışıyla koşulların uygun olduğu kadarıyla adım adım iyileştirmelerin peşinden gidilebilir. Örneğin Türkiye'deki gayrimüslim cemaatler de böyle davranıyorlar. Aradaki fark mağdurun kendisini ne derece güçlü hissettiğiyle bağlantılı.
Ne var ki her iki tavır da, aslında gücün belirleyiciliğini kabullenmiş, yani güçlünün 'oyun kurallarını' meşrulaştırmış oluyor. Haksızlığa uğramaktan şikâyetçi olanlar, bu haksızlığı yaratmış olan zihniyet dünyasını doğal ve ahlaki olarak kabullenmekte beis görmüyorlar. Gerekçe olarak ise 'gerçekçi' bakmak durumunda olduklarını öne sürüyorlar. Ancak bu tür gerçekçilik, onların ahlaki çıkış noktası olan idealizmi anlamsızlaştırıyor, çünkü kendi iradeleriyle o idealizmin normlarını ihlal ediyorlar. Yalan söylemekten adam öldürmeye uzanabilen bir çizgi bu... Sonuç güçlü olanın baskı siyasetinin çoğunluk tarafından haklı ve meşru bulunması ve güçsüzlerin bir kısır döngü içinde tarihsel süreçte madden ve manen yitip gitmesidir.
Demek ki hakkaniyet peşinde olanların hem gerçekçi olacak, hem de idealist normları siyasetin parçası kılacak bir tutum geliştirmeleri gerekiyor. Bu ise insan denen varlığın teknik açıdan en iyi bildiği alana işaret etmekte: Konuşmak. Çünkü konuşmak siyasetin kendisi ve konuşma, gerçeklikle ideali buluşturabileceğimiz tek mecra. Bu noktada hayalperestlik yapmayalım... Çünkü konuşmanın da bir zihniyeti var ve taraflar otoriter zihniyetle konuşurlarsa, bu birbirini anlama ve sorun çözmeye doğru değil, konuşamamaya ve nihayette de bilerek konuşmamaya kadar gidebilir. Diğer bir deyişle güç kavgası konuşmayı da rahatlıkla esir alabilir. Çözüm, konuşmanın demokrat zihniyette olmasını, yani birbirini anlama ve birlikte ortak bir çözüme doğru yol alma mantığına dayanmasını gerektiriyor.
Ama bu epeyce ideal bir durum... Gerçek durumun ise bundan epeyce uzak olduğu açık. Demek ki haksızlığı yapan ve haksızlığa uğrayan tarafların her ikisinin de demokrat bir tavra doğru gelmesi şart. Önümüzdeki gerçekçi soru şu: Kim önce demokrat olacak? İktidar mı, yoksa hakkaniyet isteyen mi? Tarih bize hakkaniyet arayanın demokrat olma zorunluluğunu, kendi tutumuyla en azından bu yönde davetkâr olması gerektiğini hatırlatıyor. Çünkü güçlü olanın zaten düzeni değiştirme talebi olmadığı gibi, hakkaniyet arayanın bile demokrat olmadığı bir dünyada gücü elde tutandan 'insanlık' beklemek epeyce abes.
Kıssadan hisse şu: Kürtler ve gayrimüslimler bu devletten ve AKP iktidarından şikâyet etmekte haklılar. Ama bu şikâyetleri gerçekçi bir gelecek tasavvuruna dayanmıyor. Gerçekçilik ise, günümüz dünyasında Kürtlerin ve gayrimüslimlerin ancak demokrat olabildikleri oranda daha özgür, eşit ve adil bir dünyada yaşayabileceklerini gösteriyor. Diğer 'siyasetler' ise maalesef sonradan geriye dönüp bakıldığında bir tür ahmaklık olarak kayda geçmeye aday gözüküyor.
Yazarlar
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları








































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
25.10.2025
25.10.2025
15.03.2025
20.02.2025
15.10.2024
24.09.2024
19.09.2024
10.09.2024
2.09.2024
13.04.2024