Etyen MAHÇUPYAN
Yaklaşık bir ay öncesine gidelim... Öcalan'ın 'barış komisyonu' kurulması konusunda hükümetle anlaştığını ve kendisinin de bu çalışmanın parçası olacağını ilan ettiği günlere.
Hükümet bu konuda hiçbir şey söylememiş, söz konusu komisyonun kurulmasını açıkça savunmasa da, gerçek olmadığını ilan etmeyerek dolaylı yoldan süreci sahiplendiğini ortaya koymuştu. Bu nötr bir tutum değildi... Çünkü 'nötr' kavramı beklentilerle bağlantılıdır ve Kürt meselesinde herhangi bir T.C. hükümetinin 'doğal' tavrının Öcalan'ı yalanlamak olması beklenir. Oysa AKP yönetimi sustu ve klasik devlet tavrının ötesine doğru bir adım attı. Medyadaki ortam son derece olumluydu. Herkes silahların susması yönünde yayın yapıyor, şahin tavrı ciddiye alınmıyordu. Eğer tam da o noktada ordu Kandil'e bomba yağdırsaydı, acaba bunu nasıl karşılardık? O zamana kadar hükümeti destekleyenler dahil hemen herkes bu eylemin barış sürecini sabote ettiğini, ayrıca ahlaken yanlış olduğunu söylemeyecek miydi? O noktadan sonra Kürtlerin bu devlete uzun süre güvenmeleri mümkün olmayacaktı ve kimse de Kürt siyasetçileri bu yüzden kınayamayacaktı.
Gelelim yaşadığımız gerçeğe... Öcalan'ın açıklaması günlerinde PKK üç kişiyi kaçırdı ve hükümeti 'bir şeyler' yapması için tahrik etmeye çalıştı. Olmadı, yedi kişinin ölümüyle sonuçlanan saldırı yaşandı. Aynı gün BDP tek taraflı 'demokratik özerklik' ilan etti ve nihayet Çukurca pususu yaşandı. Diğer bir deyişle PKK, barış sürecini sabote eden ve aynı zamanda ahlaken yanlış bir tutum sergiledi. Bu tutumun, hükümetin Öcalan'ın 'barış komisyonu' açıklamasından hemen sonra Kandil'i bombalamasından hiçbir farkı yok. Ne var ki hükümet bu yola girmedi... Ancak 'çözüm' isteyen, 'barış' peşinde olduğunu söyleyen Kürt siyaseti gözünü kırpmadan aylarca süren olumlu temasları berhava eden bu adımı atabildi.
Bunun nedenleri üzerinde durulabilir. Büyük stratejilerin ardına gizlenerek içine düşülen ahlaki zaaf gizlenebilir. İsteyen tarihe dönerek Türk devletinin bugüne dek yaptığı uygulamaları yeniden gündeme getirerek Kürt siyasetini dokunulmaz kılmaya çalışabilir. Ya da AKP hükümetinin seçim sonrasında hiçbir reform adımı atmadığından dem vurabilir. Ama bu yaklaşımlar ahlaki zaafın derinleşmesinden başka bir şey ifade etmez. Çünkü söz konusu gerçekler şu an sergilenen siyasetin gerekçesi olamaz. Türk devletinin ne yaptığı, geçmişte olan biten belli... Kürtlerin kimliksel haklar konusunda tereddütsüz haklı oldukları açık. Ancak çözüm süreci ve zamanlama karşılıklı ve birbirini tamamlayan siyaset stratejilerini gerektirir. Kimin haklı olduğundan bağımsız olarak, eğer taraflardan biri çözüm istemiyorsa, hiçbir çatışmadan barış çıkmaz.
Öcalan'ın 'barış komisyonu' açıklamasının hükümetçe sessizlikle karşılanması 'karşılıklı ve birbirini tamamlayan' bir yol haritasının mümkün olmakla kalmayıp, ilk taşının konduğunu gösteriyordu. Nitekim daha sonra bu haritanın Öcalan'ın ev hapsine çıkmasını ve daha faal olabilmesini de içerdiği anlaşıldı. Diğer bir deyişle Kürt siyasetinin zaten uzun zamandır istediği şey oluyordu ve 'devlet' kendisini buna hazırlamıştı. PKK eylemleri bu yol haritasının bilerek baltalanmasıdır. Ardında Öcalan'dan uzaklaşma veya Suriye'nin taşeronluğu türünden nedenler olabilir ama bunların hepsi meselenin 'ruhunu' es geçen açıklamalar. Çünkü görünür veya söylenebilir neden ne olursa olsun ortada ahlaki bir durum var ve meseleye 'ruhunu' veren de o: Kürt siyaseti Kürtlerin kültürel haklarını alabilmeleri ve kendi siyasi alternatiflerini üretebilmeleri için yürütülen bir mücadele. Kısacası özgürleşmenin sınırlarını genişletmeyi temel hedef olarak koyan, devlete baskıcı, otoriter tutumu nedeniyle karşı çıkan bir hareket. Yani evrensel bir doğruyu savunuyor ve o evrensel doğrunun ima ettiği haklardan mahrum olmasını siyasetinin gerekçesi yapıyor. Anlayışsız bir devletin varlığında bu siyasetin şiddete uzanmasının 'hoş görülmesinin' nedeni bu. Ancak söz konusu özgürlük alanını açmaya hazırlanan ve bizzat muhalif hareketin lideriyle uzlaşma arayan bir devletin varlığında, barışı baltalayan her girişim açıkça ahlaksızlıktır. Ve ahlaki zeminini yitiren bir muhalif hareket, çıkış noktasında ve halen ne denli haklı olursa olsun, 'ruhunu' da yitirir. Çünkü varlık nedenine aykırı hareket ederek, aslında o zamana kadarki mücadelesinin de sahte olduğu kanısını yaratır.
Kürt siyaseti bugün kaygan bir zeminde irtifa kaybederek manen düşüyor. Kandil bombalamasının sonucu bunun yanında son derece önemsiz. Devletin yeniden şiddete dönmesini eleştirmek, daha yaratıcı ve demokrat bir çizgi tutturmasını istemek meşru... Ama sorun şu ki, PKK'nın bu siyasi adımı daha 'iyi' bir muhatap hak etmediğini gösteriyor. Kürt siyasetinin hızla ahlaki bir zemine dönmesi gerek ve maalesef henüz bu bilinci göremiyoruz...
Yazarlar
-
Mustafa PAÇALEş Şara’dan yeni bir Esad çıkarmak mı? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidarın ağzındaki bakla!... 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın ötesi… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİKandil’in polemikçisi şampanya sosyalistlerine karşı 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraKaçıncı CHP? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÖcalan’ın mektubu üzerine bazı gözlemler 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEABD, Suriye için neye karar verdi? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERHarakiri Bütçesi 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluBüyük sorunları çözememe serisi bu kez bitecek mi? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENKürt Sorunu 2.0’a Hazır mıyız? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRLaleli Çamaşırhanesi -3- Videoya çektiler: ‘Cırt’ sesi geldikçe bağırıyor! “Maşallah, Maşallah!..” 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZÖzel’in bütçe konuşmasında sürece dair mesajları 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolAK Partili bir okurla sohbet 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSeçime henüz vakit varken sandık hesabı 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanAmerika çökmekte olan bir uygarlık mı? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuCeylanpınar cinayeti… 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciEn büyük tehlike NÜFUS yokluğu 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENFeti Yıldız kime sesleniyor? 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAJohn Holloway ; Abdullah Öcalan’ın Kuramı Devrim İhtimali Fikrini Yeniden Düşünülür Hale Getiriyor! 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilTürkiye neden sanayileşemiyor: Sermayenin, güvenin ve kurumların zayıflığı öyküsü 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSuriye bir kere daha çözümü bozabilir mi? 10.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTElveda Lenin ve Düzce Belediyesi… 10.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasSokak çeteleri devlet kurumlarına karşı 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalHay'at Tahrir el-Şam'ın Evrimi ve Suriye'nin Geleceği 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEÇıkış yolu 8.12.2025 Tüm Yazıları



































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
25.10.2025
25.10.2025
15.03.2025
20.02.2025
15.10.2024
24.09.2024
19.09.2024
10.09.2024
2.09.2024
13.04.2024