Etyen MAHÇUPYAN
İdeolojik bakış altında “millileşmek” birçok ülkede dış politikanın kaderi. Öte yandan olağandışı özgürlük alanlarına kapı aralayan bir teknoloji ve iletişim çağındayız. Bilginin gizlenmesi çok zor… Bilgi üretimindeki kaotik ortamdan yararlanarak bilgiyi biçimlendirme veya “renklendirme” mümkün olsa da nihayette çarpıtılmış bilginin afişe olmasını engelleyemeyebilirsiniz. Bu açıdan “milliliğin” rahatlatıcı bir işlevi var. Bir konunun “milli” kategorisine girmesi, onun devlet eliyle ve devletin egemen ideolojik bakışı içinde ele alınmasını, algılanmasını ve değerlendirmeye tabi tutulmasını büyük ölçüde garanti altına alabiliyor.
***
Dış politika hemen her zaman böylesi bir alan ve sonuçta toplumun önüne devlet ve ideoloji süzgecinden geçerek ulaşabiliyor. Dolayısıyla örneğin, bizim bugün Suriye’deki Türkiye etkisi ve işlevi hakkındaki kanaatimiz de sahadaki gerçekliğin objektif tahlilinden türemiyor. Bizim kendi duruşumuza ve eylemlerimize ilişkin olumlu önyargılarımızın ve niyet okumamızın uzantısı olarak şekilleniyor. Bu psikolojik algıyı ise, kamu otoritesi ideolojik olarak her gün medya ve
halkla ilişkiler faaliyetleri sayesinde
yeniden üretiyor.
Bize kalırsa Türkiye, Suriye’de Fırat Kalkanı ile önemli bir askeri başarı kazandı ve gücünü diğer aktörler karşısında kanıtladı. Bu başarının sırrı ise bir yandan Türk ordusunun maharetine, diğer yanda Türkiye’nin Suriye muhalefetini bir askeri güce dönüştürme kapasitesine dayanmaktaydı. Bu tespitler bir ölçüde doğru… Ama gerçekliğin tümünü anlatmıyor ve anlatmadığı kısmı Türkiye’nin önümüzdeki süreçteki muhtemel başarısının hiç de kolay olmayacağını vurguluyor.
Şurası açık… Türkiye’nin Suriye’de sözü dinlenen, anlamlı bir aktör olması Suriye Sünni muhalefetini örgütleme, yaşatma ve koordine etme gücüyle orantılı. Aksi halde Türkiye o bölgede bir “yabancı güç” olarak kalır. Unutmayalım ki ne ABD veya Rusya’nın gücüne sahibiz ne de İran gibi yerelde yıllar içinde kotarılmış yerleşik bir nüfuzumuz var. Buna ilave olarak Türkiye’nin kendi başına askeri bir operasyonda bulunmasının meşruiyeti çok düşük ve yapsa bile Suriye’de kalıcı olma ihtimali yok.
Kısacası Suriye muhalefeti bize ne denli muhtaçsa, biz de onlara o kadar muhtacız. O nedenle Suriye politikasının başarısı söz konusu ilişkinin “doğru” gitmesine bağlı ve bu da Türkiye’nin Suriye’deki partnerleri tarafından nasıl algılandığıyla doğrudan bağlantılı. Suriye muhalefetinin temsilcileriyle görüştüğünüzde size söylenen ilk tespit, Türkiye’nin bu konuda yedi yıldan beri tek merkezli bir politika yönetimine geçememiş olduğu. Dışişleri, Asker ve İstihbarat kurumlarının her biri kendi bildiği telden çalabiliyor. İkinci olarak, Türkiye’nin kendi muhalefetini yaratma uğruna Suriye’deki otantik ve reel muhalefet örgüsünü bozduğu söyleniyor. Türkiye’nin kendine sadık ordu yaratma çabasının, Suriye’deki birçok askeri muhalif grup nezdinde itici bulunduğu vurgulanıyor.
***
Mesele Türkiye’nin ataerkil, tepeden bakan, “ağabeylik” taslayan tavrı… Suriyeli askerlere sabah sporunda “Yaşasın Türkiye, yaşasın Erdoğan” diye slogan attırılması sembolik bir örnek olarak önümüze konuyor. Bu tutumun sonucu olarak Türkiye askeri ve siyasi anlamda daha “sahici” gruplarla değil, kendisine biat edenlerle çalışmak durumunda gözüküyor. Öte yandan El Bab’ın alınmasının ancak bu gruplardan birinin yardımıyla olabildiğinin altı çiziliyor.
Nihayet askeri başarının oluşturduğu zeminin sosyolojik ve siyasi olarak bir “artı değere” dönüştürülmesi konusunda Türkiye son derece etkisiz bulunuyor. Hatta bu konunun önemini bile fark edemediği tespiti yaygın. Zaman geçiyor ve eğer Suriye’de gerçek yerel güçlerle birlikte bir yaşama modeli üretilemezse kısa vadede ne muhalefetin itibarı kalacak ne de Türkiye’nin bağımsız aktör olma kapasitesi…
Yazarlar
-
İbrahim KirasOrtada aslında bir ‘plan’ yok 2.10.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanTrump’ın Gazze Planının Ak Parti çevresinde yarattığı derin çatlak 2.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsıl sorunumuz TL değil dolar enflasyonu 2.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUTrump kuzulara şah olunca… 2.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplumun İnşası İçin Meclis Adım Atmalı: Yasa Çıkarmalı, Komisyon Öcalan’ı Dinle 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENKasabın bıçağını bileyen adam 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞBayrampaşa ve maskeli balo 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezGonca Kuriş’in kemiklerini, sevenlerin yüreğini sızlattılar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraCumhuriyet-Halk-Parti 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRYANARDAĞ ÖZÜR DİLEMELİ 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçArşivden | 12 Eylülcüler nasıl bir ülke hayal etmişti? 14.09.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
20.02.2025
15.10.2024
24.09.2024
19.09.2024
10.09.2024
2.09.2024
13.04.2024
12.04.2024
11.04.2024
28.11.2023