Etyen MAHÇUPYAN
Eğer Suriye’nin gizli fatihi İran ise, bunu kendi çıkarları ve hedefleri açısından küresel bir kaldıraca dönüştüren de muhakkak ki Rusya. Bu ülkenin çevre ülkelerle ilişkisi genel nüfuz stratejisinin parçası. Suriye Rusya için, Ukrayna ve Gürcistan’dan aşağı sarkan ‘genişleme yayının’ alt bölümü. Diğer deyişle küresel siyasetin tamamlayıcı unsuru… Dolayısıyla Suriye’de sergilenen yaklaşımı söz konusu bütünlük içinde anlamlandırmak gerekiyor.
Öte yandan Rusya’nın doğrudan Suriye’ye ilişkin bir gelecek tasavvuru da var. Bunun temeli Rusya’ya askeri ve teknolojik açıdan bağımlı Baas rejiminin, sınırlı ve gerekli miktarda demokratikleşme koşuluyla, ama her halükarda devam etmesi. Bu hedefin sağlama alındığı durumda, Suriye’nin toprak bütünlüğü de tasavvurun tamamlayıcı bir parçası haline geliyor. Ancak Rusya Suriye’de bizzat kendi askeri gücüyle operasyonel olarak bulunmak istemiyor. İdeal durum, belirli üslere sahip olunması ve rejimle yakın ilişki sayesinde Suriye’nin ideolojik ve ekonomik açıdan bir ‘uydu ülke’ haline getirilmesi.
***
Ne var ki Rusya’nın bu hayalinin önünde birkaç pürüz var… Birincisi Esat’ın rejimin devamı için vazgeçilmez hale gelmesi. Esat iki açıdan handikaplı. Birincisi işlediği cinayetler ve iktidar çevresine sinmiş yolsuzluklar nedeniyle Suriye halkı nezdinde istikrarlı ve meşru bir yönetim oluşturma şansı az. İkincisi Esat ailesi ile İran arasında çok yakın bir ilişki mevcut ve bu durum Rusya’nın İran üzerinde hedeflediği göreceli üstünlüğü zedeliyor. Ama eklemek gerek ki yine de İran, coğrafi ve ideolojik nedenlerle, Batı karşısındaki Rus küresel stratejisinin en sağlam partneri.
İkinci pürüz, on yıllar boyunca ezilmiş ve horlanmış Kürtleri kuşatamayan, bu kimliği tanımayan bir çözümün yaşama şansının çok düşük olması. Kürtlerin kendi siyasi yelpazesi veri alındığında ise, muhafazakar Müslüman Kürtlere nazaran modernist, sosyalizan, hatta Stalinist PYD’nin tercih edilmesi şaşırtıcı değil. Hele Putin’in Stalin’i olumlu bir ideol olarak yeniden lanse etmeye çalıştığı bir dönemde… Üstelik PYD organize, kurumsallaşmış ve askeri bir ağırlık üretebilmiş. Yine de Rusya idealde pürüz olarak görülecek bu unsuru, pragmatik siyasetiyle avantaja dönüştürebiliyor. PYD’yi Esat’ın ve belki ileride ABD’nin dengelenmesi için yakın mesafede tutmaya devam ediyor.
Üçüncü pürüz ise, silahların susmasını sağlamayı becerse de, Rusya’nın Suriye’de bir siyasi çözüm için belirli bir model ve irade geliştirememesi yanında, ülkenin yeniden inşası için gerekli fonlara da sahip olmaması. Yani kalıcı bir çözüm için ABD ve Avrupa’ya muhtaç… Bu durum Rusya’nın maksimalist hayallerden uzak durmasına, her etapta Batı’yı da kollamasına ve meşruiyet çizgisinden sapmamaya çalışmasına yol açıyor.
***
Rusya’nın ülke seçerek oluşturduğu, açık operasyonel hedeflerle ilerleyen ancak siyasi modellemelere girişmeyen, işlevselci ve esnek bir strateji yürüttüğü söylenebilir. Afrin operasyonuna yaklaşımını da bu bağlamda değerlendirmek gerekir. Bir yanda önünü kesmeyerek Türkiye’yi yanında tutma, diğer yanda Türkiye’nin Suriye’de kalıcı olmamasını hedefleme… Benzer şekilde hem PYD’nin göreceli zayıflamasını, hem de ayakta kalmasını isteme… ABD ile ipleri koparmama ama suçu onlara yıkma… Ve en kritik olarak, Afrin harekatı sayesinde rejimin elini güçlendirme, alanını genişletme ve Sünni Arap muhalefeti daha da güçsüzleştirme.
Nitekim İdlib’de Esat güçlerinin, saldırılarına göz yummak bir yana, hava hücumlarıyla desteklenmesi ve bu meyanda tüm Sünni kesimin El Nusra ile ilişkilendirilmesi, rejimin dünya kamuoyu karşısında meşrulaşmasının aracı olarak kullanılıyor.
Türkiye ile Rusya’nın son kertede aynı Ortadoğu tasavvurunda buluşmaları mümkün gözükmüyor. Eğer Suriye’de PYD olmasaydı, bu gerçek çok bariz şekilde görünür olacaktı. Ama Türkiye’nin tek boyuta indirgenen stratejisi, Rusya’nın elinde bir koza dönüşüyor ve Suriye’nin geleceğinin rejime, dolayısıyla Rusya’ya teslim edilmesini sağlıyor.
Yazarlar
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplumun İnşası İçin Meclis Adım Atmalı: Yasa Çıkarmalı, Komisyon Öcalan’ı Dinle 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
20.02.2025
15.10.2024
24.09.2024
19.09.2024
10.09.2024
2.09.2024
13.04.2024
12.04.2024
11.04.2024
28.11.2023