Gökhan BACIK
Bütün İslami hareketi etkileyen Said Nursi, Şualar adlı eserinde kıyamete yakın dönemde gelecek ve dine büyük zararlar verecek olan Süfyan’ı anlatır.
İsmi verilmese de burada sözü etilen Atatürk’tür. Nitekim bütün Nurcu gelenek Atatürk’ün Süfyan olduğunu düşünür, konuşur. Bazı gruplar daha ileri giderek Atatürk’ün Deccal olduğunu iddia eder.
Anlatıya göre kıyamete yakın zamanda gelecek olan Süfyan, İslam dinine büyük zararlar verecektir. Ancak burada paradoksal olan nokta ise şudur: Süfyan negatif olarak seçilmiş kişidir.
Atatürk’ü negatif bir dini karakter olarak görenler kendi aralarında konuşurken asla adını anmazlar. “Malum şahıs” yahut “kefere” olarak anılır.
Aslında Süfyan kavramı ne tarihsel ne İslami bilimler açısından karşılığı olan bir konudur. Açıkçası tamamen uydurulmuştur. Sonradan kurgulanmış ve İslam düşüncesine politik amaçlarla sokulmuş bir söylemden ibarettir. Ancak popüler İslam’a iyice yerleşen Mehdi, Süfyan, Deccal gibi kavramlar, keskin toplumsal etkileri yüzünden savunulmuş ve kullanılmıştır.
Atatürk’ü negatif bir dini kişilik olarak tanımlamak aslında İslami hareketin onunla girdiği kavgayı bel altı düzeyde devam ettirmesini yönelik bir taktikti. Bu, İslami hareketin özünde içkin bir Atatürk karşıtlığını tanımlamıştır. Böylece Kemalist söylemin modernleşmeci adımlar olarak tanımladığı Alfabe Devrimi, Şapka Devrimi gibi adımlar, İslami açıdan bakınca Süfyan’ın İslam’a zarar vermek için yaptığı icraatlar olarak görülür.
Bu bakışın politik sonuç şudur: İslami hareket zamanla ve fırsat buldukça Atatürk’ün bütün yaptıklarını geriye doğru götürüp iptal edecektir. O nedenle şartlar ve zaman uygun olduğu zaman İslami hareket, örneğin Arapça alfabeyi en azından eş zamanlı kullanılan ikinci bir alternatif olarak resmileştirmek isteyecektir. Aynı şekilde örneğin Ankara’nın başkent olması İslami hareketin şekillendiren çekirdek bakış için asla kabul edilebilir değildir.
Süfyan tartışması Türkiye İslami hareketinin temel ilkelerinden birini göz önüne koyar: Ahirzamancılık. Sadece Nurculuk değil neredeyse bütün İslami gruplar, Ahirzamancılık algısına sahiptir. Buna göre, zamanın son bölümlerinde yaşanılmaktadır ve olaylar/aktörler sıradan değildir. İnsanlığın bu finali süfyanların, mehdilerin sahne aldığı bir devirdir. Ahirzamancılık, Türkiye İslami hareketine büyük bir tarihsel statü de sağlamaktadır: Çünkü İslami anlatıya göre Ahirzaman ’da İslam’ı savunacak olanlar dinin en seçkinleri arasındadır.
Bu algıların ne kadar etkili olduğunu güncel bir tartışma ile açıklayalım: AKP-Cemaat kavgasına kadar, Gülen Cemaati’nin de “resmi görüşü” Atatürk’ün Süfyan olduğu yönündeydi. Burada şaşırtıcı bir şey yok çünkü Cemaat, Said Nursi’nin eserlerini temel kaynak olarak kabul etmekte.
Ancak, AKP’nin Cemaat’e yönelik ağır baskıları başlayınca Cemaat, hızla R. Tayyip Erdoğan’ı “Süfyan” olarak tanımladı. Kısa bir internet araştırması ile bu yeni tanımlamanın oluşturduğu Cemaat literatürünü okumak mümkün.
İşin garip tarafı ise AKP cenahının da aynı biçimde karşılık verip Gülen’i Süfyan hatta Deccal olarak tanımlaması.
Örneğin, 29 Aralık 2017’de Yeni Akit gazetesinde bir köşe yazısında “tarihsel deliller” kullanılarak Gülen’in Deccal olduğu ispatlanmaya çalışılmıştır. 24 Ocak 2018 yılında bu sefer Türkiye gazetesinde yayımlanan bir köşe yazısına göre ise Gülen, Süfyan’dır. Aynı biçimde hükümete yakın siyasi pozisyon alan pek çok Nurcu grup da Gülen’in Süfyan olduğunu ispatlamak için – içlerinde bazı profesörler de olmak üzere – büyük uğraşlar vermektedir.
Başlangıçta Atatürk için uygun görülen Süfyanlık makamının bir siyasi kavga ile Gülen’e yahut Erdoğan’a yöneltilmesi önemli bir ipucu veriyor: Bu tip kavramlar tarihsel olarak uydurulmuş ve başlangıçtan beri bu şekilde siyasi amaçlar için kullanılmıştır.
Bu tartışmanın seküler gruplar için de önemli sonuçları var: İslami siyaset yoluyla ülkenin otoriterleşmesi doğal olarak Atatürk lehine sivil ve toplumsal bir ilgi oluşturmuştur.
Kimse açıkça söylemese bile artık Türkiye Cumhuriyeti ve Atatürk arasındaki ilişki eskisi gibi değildir. “Yeni Türkiye” için Atatürk, bir Gazi veya eski bir Osmanlı subayıdır. Belli ki “yeni Türkiye”, Atatürk’ü sıradanlaştırarak bir kenara itmek istiyor.
Buna tepki olarak gelişen ve bir tür sivil Atatürkçülük olarak tanımlanabilecek olan dalganın da her geçen gün kendini daha da belli ettiğini görmek gerekiyor.
Ancak burada sorun seküler grupların son dönemde tekrar Atatürk’ü mistik bir figür olarak tanımlamaya ağırlık vermesidir. Bir tür seküler ilahiyat yolu ile Atatürk bir mistik hatta tanrısal kişi olarak tartışılmakta. Atatürk, kendisini anmak üzerine yapılan konuşmalar, sunumlar ve videolarda insan olmaktan çıkmış, sürekli yaşayan bir ruh ya da yaşadığı yerden bizi gözetleyen bir irade olarak görünüyor. Bu açıkça irrasyonel bir bakıştır.
Sonuçta Süfyanlık gibi irrasyonel bir İslamcı bakış ile bu sefer seküler ilahiyata dayanan başka bir irrasyonel bakış birbirini güçlendirmektedir.
Bu kavganın ortasından Türkiye’ye bakınca ülkeyi bir put hane olarak görmek mümkün. Taraflar kutsalları dışında mutluluk olamayacağını kabul ediyorlar. İslam’ın da Atatürk’ün de olmadığı mutlu, müreffeh, adil pek çok toplum var. Mutluluk Türkiye’ye sadece İslami yahut Kemalist bir bakışla gelebilir demek modern bir putperestliktir.
Yazarlar
-
Erol KATIRCIOĞLUŞakülünden çıkmış bir ülke: Türkiye 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha Akyol‘Karamsarlık yaymak’ 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni çözüm süreci komisyonuna dair 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUTürkiye terörsüz olacak, bölünmeyecek.. Amenna.. Ya Suriye’den gelecek tehdit? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasBakü ve Erivan başardı, Türkiye kazandı 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSon vatanı Türkiye olanlar ilk vatanı Türkiye olanlara vatanseverlik dersi veremez 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazBöyle mahkemenin hükmüne adalet denir mi? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞŞimşek, ÖTV, cari açık ve gümrük birliği 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİYargıda yine mi temizlik başlamış? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNZengezur’a Trump kaması: Kime niyet kime kısmet? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKOMÜNİST BİR YAZAR VE“İKİ KADIN İKİ AŞK…” 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR'Yeni Türkiye'de umudu yalnızca 51 kişilik komisyona bırakmalı mıyız? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkanİsrail ordusu, Gazze’de ekilebilir arazileri de sıfırlıyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA15 Ağustos Toplumsal Devrime Giden Yol... 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURÜzgünüm, kimse Türkiye’yi bölmek istemiyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
21.07.2025
14.07.2025
17.06.2025
27.05.2025
24.03.2025
10.03.2025
23.02.2025
16.02.2025
27.01.2025
3.12.2024