Hadi ULUENGİN

30 Mart’a doğru...
8.03.2014
2009

 YANILIYOR olmayı isterim ama gerçekçiyim!


Dolayısıyla 30 Mart seçimleri konusunda hayale kapılmayalım.


Önümüzdeki üç hafta içinde çok çok hayati bir olay yaşanmadığı takdirde, sonuçlar ne iktidar, ne de muhalefet açısından öyle aman aman bir gösterge sunacak.


Yani bu oylama bir turnusol kâğıdı değildir ve olmayacak!


***


OLMAYACAK, çünkü yukarıdaki beklenmedik durum hariç, belki birkaç puan kaybetse bile AKP önemli bir ihtimalle 2009 yerel seçimlerinde elde ettiği yüzde otuz dokuzluk oran civarında kalacak.


Böyle bir sonuçtan sonra da genel seçimlerdeki ve anayasa referandumundaki yüksek skorları emsal göstererek işte haydi haydi geriledi demek ancak ucuz mugalâta olur.


Zira elmalarla armutları karıştırmayalım. Dünyanın her yerinde olduğu gibi Türkiye’de de siyasi ve mahalli tercihler arasındaki farkı görmek zorundayız.


Buna bir de normal iktidar yıpranmasını eklemek gerekir ki, ampul amblemli parti şayet biraz gerilerse zafer diye bağırmak boş bir avuntudan öteye gitmez.


Bunun yegâne istisnasını, iktidar kurumu için gerçekten de cezalandırma anlamına gelecek bir tepetaklak yuvarlanma oluşturur ki, dediğim gibi, bu olasılık realist gözükmüyor.


***


GÖZÜKMÜYOR, zira 17 Aralık’tan beri olup bitenlere rağmen AKP ve Erdoğan kendi seçmeni nezdinde öyle hatırı sayılır bir prestij kaybına uğramadı.


İster refah düzeyi yükselen ve cebri muhafazakârlaşmayı olumlu addeden kitlelerin himmet duygusu devreye girsin; ister karizmatik Başbakan’ın o kitleler üzerindeki kişisel cazibesinden kaynaklansın; isterse dekumpasla sırtımızdan vurulduk dürtüsü tepkisel bir reflekse dönüşsün, iktidar partisi yine kendi tabanı açısından, badirede bazılarının sandığı ve umduğu kadar fazla fire vermedi.


Üstelik yerel seçimlerin son tahlilde insanların günlük hayatlarını ilgilendirdiği ve AKP belediyelerinin de genel olarak yüksek performans sergilediği düşünülürse, seçmenlerin onlar lehinde oy vermeye devam etmesini ne yadırgamak, ne de abartmak gerekir.


***


ÖTE yandan, iktidar- Camia hesaplaşmasında taraf değil seyirci olduklarından ve bütün dinamikler kendi iradeleri dışında geliştiğinden, muhalefet partileri de öyle rüzgârı pupadan alan bir yelken şişiremediler. Aman aman bir tırmanış grafiğine geçemediler.


Çift taraflı bel altı vuruşların pespayeliğine rağmen o muhalefetin seçmen potansiyeli tıpkı iktidarınki gibi üç aşağı, beş yukarı aynı kaldı ki, zaten tam burada Seyfettin Gürsel’in geçen hafta Radikal’de yaptığı şu saptamayı aktarmak istiyorum:


Ortaya çıkan vahim ve ciddi iddiaların doğruluğuna ya da uydurukluğuna inanıp inanmamak sağduyuya, daha çok da siyasal pozisyonlara kalmış gözüküyor.


Çoğu seçmen neye inanmak istiyorsa ona inanacak.


***


İŞTE 30 Mart oylamasına üç hafta kala işin özü budur!


Seçmen sağduyudan ziyade siyasi pozisyonlarına; yani bütün olup bitenlere rağmen fazla değiştirmediği ve değiştirmeyi de ihtiyaç duymadığı kendi meşrebine göre davranacak.


Neye inanmak istiyorsa ona inanmaya devam edecek ve sandığa o yönde oy atacak.


Dolayısıyla da 31 Mart sabahı ortaya çıkacak sonuç hem iktidar, hem muhalefet açısından satrançtaki birpat beraberliğinden fazla öteye gitmeyecek.


Cumhurbaşkanlığı seçimleriyle ikinci, genel seçimlerle de üçüncü partiyi oynamak gerekecek ki, bunlar hakkında şimdiden öngörüde bulunmak müneccim şarlatanlığı olur.



[email protected]

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar