Hasan Bülent KAHRAMAN
Ankara 60'lardan bu yana çok değişti. Özellikle Ulus ve civarı bugünkü keşmekeşinden kurtarılmalıdır. Eski mimariyi sevmeyebiliriz. Ama onunla yaşamak zorundayız. İlk Cumhuriyet döneminin Ulus'taki yapılarını da koruyarak bir albeniye kavuşturmak zorundayız
1965'te gittim Ankara'ya. Karlı ve soğuk bir aralık gecesinde.
Karlı ve soğuk bir şehirden. Kars'tan. Çok heyecanlıydım. Gara indik.
Sonra gece karanlığında bir eve girdik. Ertesi sabah kalorifer çıtırtılarıyla uyandım. Gri bir gökyüzü ve gri bir duvardı ilk gördüğüm. 42 yıl, şöyle böyle, bu şehirde yaşadım.
1998 yılının başında, gene karlı bir günde kenti bıraktım.
İstanbul'a gittim. İlk yıllarda sık sık döndüm Ankara'ya.
Sonra sonra azaldı yolculuklarım, konaklamalarım. 2008'de babam öldü. Artık sadece annemi ziyaret için birkaç saat kalıp ayrılıyordum. Başka bir hayatım vardı İstanbul'da.
Şimdi annem hasta. Birkaç haftadır bu kente gelip gidiyorum.
Dostlarım sayesinde farklı yerlerini gördüm. En son geçen hafta oradaydım. Hastane ziyaretinin sıkıntısının ardından Cumartesi öğleden sonrasının Ankara'sı güzeldi.
Kişisel tarihimle o kadar örtüşmüş Siyah Beyaz'a gittim.
Bir sergi vardı, onu gördüm.
Barda oturduk. İçlerinde kendi fotoğrafımın da bulunduğu resimlere baktık.
Şehre tam 50 yıl önce olduğu gibi, yani yarım asır, gardan girdim. Sonra tekrar gara gittim. Bir dostumu İstanbul'a yolcu ettim. Çıktım. Güneş batıyordu.
Ben şehrin doğusuna doğru yürüyecektim. Sonra batmakta olan güneşin gökyüzündeki bulutları lehimler gibi aralarına dökülmüş gri, pembe, mor, erguvani renklerine dayanamadım, batıya doğru bir süre yürüdüm. Mayıs ayındaydık. Ağaçlar yaprak içindeydi. Yapraklar tazeliklerinin ışığıyla parlıyordu. Derken önümde duran dolmuşa bindim. Sıhhiye'de indim.
Meşrutiyet'teki eve girmeden önce çocukluğumun, ilk gençliğimin geçtiği adı o zaman Adakale Sokak olan Mediha Eldem'de yürüdüm. Kolejde okurken mayıs ve haziran aylarında bu sokakların ışığını unutamam. Kırk ikindilere bu sokaklarda yakalandım.
Hemen ardından patlayan gün ışığıyla bu sokaklarda yıkandım.
Eskiden haziran akşam üstlerinin serinliklerinde bu sokaklardaki bahçelerden yayılan gül konularını da unutmadım.
Işık, Nahit Sırrı daha 1920'lerin sonunda söylüyor, yoksul Ankara için hak etmediği bir lükstü diyor. Ben tam tersini söylerdim: kıymetini bilenler için o kuru havanın daha da keskinleştirdiği, cam gibi, saydam, berrak, sert, kırılgan ışık Ankara'nın yoksulluğuna karşı tek lükstür. Onu içime çektim. Döndüm. Aziz dostlarım Serap'la Bülent geldiler, beni aldılar, yemeğe gittik.
Geçen hafta da büyük bir incelikle Kale'ye götürmüşlerdi, Taşhan'a. Oralara ne kadar gitmiştim, yıllar önce. Oradaki antikacılar, oradaki bezzazlar, aktarlar. Şimdi yapılmış her yer. Taşhan'a bayıldım.
Sokaklarda yürürken de düşündüm, 50 yıldır da düşünüyorum.
Ankara nedir, nasıl bir yerdir? Çocukluğumda Ankara Cumhuriyet'in şehriydi.
Ulus hâlâ bir merkezdi ama şehir artık Kızılay'a, Yenişehir'e inmişti. Hızla yukarıya doğru çıktı. Hatırlayanlar için söyleyeyim, hatırlatmak için söyleyeyim, Ulus Sineması, Fulya Oyuncak Mağazası, Meram Pastanesi'nden başlayan, Gökdelen ve Meşrutiyet Caddesi kavşağından Kuğulu Park'a kadar devam eden hatta bulvar kafeleri vardı. Sonra şehir Çankaya'ya yükseldi. 1975'ten sonra Çankaya'nın 'tepesinde' kafeler açıldı. Tunalı Hilmi bir çekim merkezi oldu. Ben bıraktığımda, 1990'ların sonuna doğru artık T. Hilmi ve Kuğulu Park bitiyordu.
2000'lerden sonra şehir hiç tanımadığım, bilmediğim Çayyolu aksına kaydı.
Sadece Balgat'ın ve adını ilk defa bir kitaptan öğrendim.
Şimdi oraya gittiğimde kendimi İstanbul Maslak'ta veya Maslak'ın da ilham kaynağı Manhattan'da sanıyorum. Bu bir dönüşüm. Artık Cumhuriyet Ankara'sı yok. Ve bu büyük bir sosyoloji. Anlatayım...
Bir zaman önce 1960-65-70-75-80-85 yıllarının Ankara telefon rehberlerini aldım.
Onlara bakıyorum arada bir.
Müthiş bir bellek. Kapanmış lokantalar, barlar, gece kulüpleri, kitapçılar, matbaalar, kırtasiyeciler... Her şey orada.
Bir 'tablo' var o rehberlerde.
Şimdiki dönüşümün anlamını çok daha iyi kavramaya yarayan bir tablo. 1980'lere kadar o Cumhuriyet Ankara'sını iyi kötü izlemek mümkün. 1980 elbette bir dönüm noktası.
Özal dönemini açıyor. Kent ona bağlı olarak yeni devreye giren Bilkent Üniversitesi'nin falan yardımıyla çeperlerini zorluyor. Yeni ufuklar keşfetmeye çalışıyor. Buna rağmen fazla bir şey yok. Çünkü sermaye yok. Asıl dönüşüm Karayalçın'ın getirdiği kent bilinciyle başladı. Toplu konutmetro- doğalgaz bu bilincin çok önemli kaynaklarıydı. Fakat Karayalçın kendisine verilen bütün fırsatları harcadığı gibi o imkanı da harcadı ve koltuğunu Melih Gökçek'e kaptırdı.
1998 yılı Ocak ayında Ankara'dan ayrılırken Ankara hâlâ köhneden de köhneydi. Etraf ancak bir kasabayı andırıyordu.
Beğeniriz beğenmeyiz, estetiğini ve her şeyini sonuna kadar tartışırız, ben de tartışıyorum, ama 2000'lerden sonra ne o yol kaldı ne de 1965'ten sonrasını bildiğim, iki yanı gecekondularla dolu, gene bir toprak köy yolundan farksız Esenboğa'ya giden yol. Asıl Yenişehir şimdi kuruluyor. Çünkü, bütün o Balgat, Çayyolu, Gölbaşı, İncek vs değişimi, gökdelen ve AVM değişimi sermayenin sağladığı bir farklılaşma.
Bu özünde burjuvaziyle kırsal alan değişimidir. Cumhuriyet bunu köylüleri 'yeni' şehre sokmayarak yaptı. Ak Parti döneminde ise iki burjuvazi çıktı ortaya. Bir Müslüman burjuvazi. Onlar galiba Balgat ve yöresinde kendi alanlarını, mekanlarını, mahallerini inşa ettiler. Belki başka semtlerde de o kesim yerleşti.
İkinci burjuvazi yerleşik kent kesimi. Onlar da anladığım kadarıyla o Çayyolu, İncek hattında Amerikan rüyasının bir devamı olan 'bahçeli, tripleks villalarda (?)' oturuyor. Cumhuriyet'in getirdiği kent boşaltıldı.
Biraz daha farklı renklere boyanmış, eski, bazıları Ankara taşından boz bakanlık binaları oralarda kaldı.
Bu çizgide hâlâ bir eski düşüncemde ısrar ettiğimi belirteyim.
Bence Ulus ve civarı, şimdi çok güzel yapılar olsa da, her şeye rağmen bugünkü keşmekeşinden kurtarılmalıdır.
Eski mimariyi yok etme şansımız yok. Sevmeyebiliriz.
Ama onunla yaşamak zorundayız.
Beğenmiyoruz diye Sivas'ın konaklarını, Amasya'nın evlerini, Drama'nın Köprüsü'nü ortadan kaldıramıyorsak ilk Cumhuriyet döneminin Ulus ve çevresine serpiştirdiği yapıları da koruyarak ve etraflarını açarak ayakta tutmak ve bir albeniye kavuşturmak zorundayız.
İlk ve İkinci Meclis, Ankara Palas ve aşağıya inen ilk mimari dönem yapıları muhakkak farklı bir sunuşa kavuşturulmalıdır.
Yazarlar
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları

















































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
19.08.2025
18.08.2025
17.07.2025
20.06.2025
13.05.2025
5.05.2025
6.03.2025
26.02.2025
13.02.2025
6.01.2025