Hilâl KAPLAN
Hanefi Avcı'nın, emniyet ve yargıdaki cemaat yapılanmasını anlattığı kitabı 'Haliç'te Yaşayan Simonlar: Dün Devlet, Bugün Cemaat' yayınlanalı sadece bir ay olmuştu. Avcı, 12 Eylül referandumundan sadece günler sonra, Eylül 2010'da tutuklandı.
Mart 2011'de, Ahmet Şık ve Nedim Şener tutuklandı.
Şık, yayınlanmamış kitabı 'İmam'ın Ordusu'nda emniyetteki paralel yapılanmanın tarihçesini anlatacaktı. Yayınevi basıldı, kitapları imha edildi.
Şener ise, 'Ergenekon belgelerinde Fethullah Gülen ve Cemaat' ile 'Dink Cinayeti ve İstihbarat Yalanları' gibi emniyetteki yapılanma merkezinde paralel devleti analiz eden kitapların müellifiydi.
Ekim 2011'de, aynı zamanda BDP Anayasa Hazırlık Komisyonu üyesi olan akademisyen Büşra Ersanlı ve yayıncı-yazar Ragıp Zarakolu'nun da içinde olduğu 70'i aşkın kişi tutuklandı.
Kasım 2011'de KCK davası çerçevesinde 51 avukat gözaltına alındı. Bir çoğu 22 aydır tutuklu yargılanıyor.
Aralık 2011'de 'KCK Basın Davası' diye bilinen ve Türkiye'deki tutuklu gazeteci sayısının Çin'i bile aşmasını sağlayacak seviyede çok gazetecinin tutuklu bulunduğu dava için düğmeye basıldı. Gazetecilerin büyük kısmı hâlâ içeride ve biz tutuklu gazeteci sıralamasında hâlâ Çin'in bile 'ilerisinde'yiz.
KCK davalarındaki toplam gözaltı sayısı, referandum sonrası dört katına çıktı. Nerdeyse hafta başına düşen dalga operasyonlarla BDP'nin kadroları ve onlarla herhangi bir şekilde ilişiği olanlar tutuklandı. Tutuklu yargılananların sayısı binlerle ifade ediliyor.
Başkan hariç tüm üyeleri referandumdan sonra gelen Yargıtay 9. Dairesi, geçtiğimiz Aralık ayında, tam on gün içerisinde, sembolik yükü yüksek üç davayı birden karara bağladı: Pınar Selek, Yakup Köse ile arkadaşları ve Sebahat Tuncel'in mahkûmiyet kararlarını onadı. Bu kararlar geçidi, mevcut emniyet-yargı ortak prodüksiyonu devam ederse olabileceklerin bir fragmanı gibiydi.
Referandumdaki %58, daha fazla özgürlük ve daha adil bir yargı için 'evet' oyu vermişken, mezardaki ölülerin bile sandığa çağırılmasının sebebinin bu olmadığını artık biliyoruz.
Referandumda çıkan sonuç, kendilerini 'nizama adanmış ruhlar' olarak gören ve kitleleri kendi siyasî amaçları doğrultusunda terbiye ve tasfiye etmeye çalışan bir yapılanmaya hem güç hem de cesaret verdi.
Ne yazık ki 'yetmez ama evet'ler, halka daha fazla gözaltı, tutuklama ve hayali örgüt suçlamaları olarak döndü.
Daha da yazık olanı, bazı aydınların bu gerçekle yüzleşmekten ya özeleştiri vermenin ağırlığı ya da Erdoğan nefreti sebebiyle kaçınması, son üç yıldır kendi yaşadıklarını inkâr etmek pahasına arkadaşlarını hapse tıkan bir yapılanmayı bile savunur hale gelmeleridir. Çoğunun adını bilmesek de bir kısmını 'yetmez ama evet' duruşundan hatırladığımız 100 aydının yayınladığı 'Yetti artık! Yolsuzluğu ve darbecileri AKlama!' bildirisinden bahsediyorum. (Tam metin: http://www.zaman.com.tr/gundem_yolsuzlugu-ve-darbecileri-aklama_2195260.html)
Hükümeti, HSYK seçimleri sırasında daha dikkatli olmamakla, 'safça davranıp' emanet edilen oylarımıza sahip çıkmamakla, ODATV ve KCK davalarının başında yargıyı eleştirse de sonradan yargının icraatlarına (Kitap-bomba analojisi, 'KCK'ya sahip çıkanlar kendilerini gözden geçirsin' çıkışı, vb.) siyasî olarak sahip çıkmakla eleştirmek mümkün. Yumurta kapıya, paralel devlet esas devlete dayanana kadar harekete geçmedikleri için kızmak da mümkün.
Lakin imzacılarını âdeta 'Nerdeymiş bu paralel devlet, ben de gidip üye olacağım' kıvamına getiren, demokratik siyaseti savunmak yerine 'Yargı bir melekti yavrum' frekansından şakıtan ruh halini analiz etmek şart.
Merak ediyorum:
Daha açılmamış delil çuvalları olmasına rağmen 25 Aralık operasyonunu başlatan, Başbakan'ın kapısına dayanan savcının, üç yıldır Dink cinayetinde ihmali/kastı olduğundan şüphelenilen kamu memurları hakkında parmağını kıpırdatmamasını yargı tarafsızlığı hanesine mi yazıyorsunuz?
Madem mevcut yargının tarafsızlığına bunca güveniyordunuz, neden KCK'dan tutuklanmanız ihtimali doğunca şimdi yıkılmasını umursamadığınız anlaşılan hükümeti yargıya müdahale etsin diye yardıma çağırmıştınız?
Peki, 17 Aralık operasyonuyla eş zamanlı olarak piyasaya sürülen 'montajlı' karakter suikastlerine dair söyleyecek bir çift sözünüz yok mu?
Yurt dışı basında bile 'gizli kapaklı, şeffaf olmayan, gölgeler içinde' diye tanımlanan bir camianın başında olan ve Türkiye'nin en güçlü ikinci adamı' diye tanıtılan Gülen ile 'adamları'nın mevcut kavgayla ilgisini bilmezlikten gelmenizin sebebi nedir?
Ve şeffaflık, demokrasi gibi kulağa her dâim hoş gelen önerileri sunan bildiriye ilişkin dün Markar Esayan'ın sorduğu şu soru:
'Daha fazla demokrasi ve şeffaflık gibi, belki daha onlarca yılımızı alacak bir reçeteyi önerip, 'Bırakın yargı işini yapsın' derken, o 'iş' eğer darbeyse gerçekten? Ne teklif edildiği konusunda biraz daha dikkatli, özenli ve sorumlu olmak gerekmez mi?'
Üçüncü yolcu olmanın darbecilerle saf tutmak anlamına geldiği doğrudur ama karşımızda üçüncü yolcu bile olamayan, bal gibi yargı darbesini AKlayan bir bildiri var. İmzacıların, bu yapının medyadaki merkez üssü Zaman tarafından manşetten kutlanmaları da bu yüzden.
Girişte sıraladığım davaların savcılarının başı çektiği, sahte isimle kişileri dinlemekten delilleri medyaya sızdırmaya kadar pek çok 'tanıdık' usülsüzlüğün işlendiği, üstelik sadece yolsuzlukla kalmayan, içinde barış sürecini taşıyan MİT'i işlevsiz hale getirmekten ülkeyi terör listelerine sokmaya kadar çoklu amaçları olduğu anlaşılan bir darbe süreci yaşanıyor. Ali Bayramoğlu'nun isabetli tanımlamasıyla 'Türkiye'de devlet ve siyaset bir baskın yemiştir.'
Şayet icraatlarıyla demokrasiye de barışa da mayın döşediği malum bir yapının destekçisi olmak bazı aydınlarımızın içlerine siniyorsa, aslında sorduğum soruların hepsi hükümsüz sanırım.
Sadece imzacılara seçtikleri tarafta, 28 Şubat'ın yargısını, medyasını ve sermayesini bulacaklarını ama ülkeyi demokratikleştiren iki büyük güç olan 'dindarlar ve Kürtler'i bulamayacaklarını hatırlatmakta fayda görüyorum.
Yazarlar
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKUVVETLER AYRILIĞI YOK İSE… 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNMisak-ı Suriye! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
17.06.2019
27.05.2019
6.05.2019
1.05.2019
29.04.2019
24.04.2019
16.04.2019
15.04.2019
12.04.2019
8.02.2019