İbrahim Kahveci
Kendilerini sürekli rahmetli Turgut Özal ile benzetmeye çalışan bir lider...
Ama ekonomik gerçekler çok farklı.
Özal dönemi ortalama işsizlik %8,4 ama umudu yüksek toplum işgücü piyasasında. Henüz umutsuz gençler vs eve kapanmamış. Bunu işgücüne katılım oranının %55,9 olmasından anlıyoruz.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın fiili başkanlık dönemi olan 2017-2021 sürecinde ise işsizlik oranı %12,3. Ama umudunu kaybeden ve iş aramaktan vazgeçen milyonlarca kişi daha var. İşte Özal dönemi gibi insanlar umutlu olsa ve iş arasaydı (işgücüne katılım oranı aynı şekilde %55,9 olsaydı) bugün Erdoğan dönemi işsizlik oranı tam %18,8 olacaktı. Gerçek rakam aslında budur.
Ama Özal ile Erdoğan farkı yabancı sermaye bağımlılığında çok daha net çıkıyor.
Özal’ı “ülkeyi ithalat cenneti yaptı” eleştirileri yapılır. Oysa Özal öncesi 1975-1981 arasında cari işlemler açığı tam 14 milyar 839 milyon dolardır. Yani Özal öncesi 7 yılda bugünkü değerle toplam 61 milyar doların üzerinde bir büyüklük.
Özal öncesi yılda ortalama 2,5 milyar dolarlık ihracata karşılık 5,7 milyar dolarlık ithalatımız vardı.
1982-1991 arası yıllık ortalama ihracat 9,5 milyar dolara yükselirken, ithalatımız da 13,5 milyar dolara çıktı. İhracatın %132 ithalat yaparken Özal ile bu oran %43’e geriledi.
Ve böylece yıllık cari işlemler açığımız -2,1 milyar dolardan -740 milyon dolara geriledi. Özal öncesi 7 yılda 14,8 milyar dolar olan cari işlemler açığı Özal ile hem de 10 yılda 7,4 milyar dolara gerilemiş oldu.
Cari işlemler açığı demek yabancı sermayeye bağımlılık demektir. Ya dış borç alacaksınız ya da yerli şirketleri yabancılara satacaksınız. Kısaca dış açığı-yükümlülüğü artıran bir politikadır cari açık...
Erdoğan dönemi cari işlemler açığı ise adeta bir efsanedir. Toplam 18 yılda verilen cari açık -570,8 milyar dolardır. Yıllık ortalama cari açık ise 31,7 milyar dolara karşılık gelmektedir. Bu sonuçla Türkiye’nin dış borcu da 130 milyar dolardan 450 milyar dolara yükselmiştir.
“Borç alan emir alır” sözü eğer ülkem,ze uyarlanırsa tam da bu dönem için söylenebilir.
***
Aslında iki lider arasında sadece cari açık ve işsizlik farkı da yok. Mesela üretim ekonomisi açısından da büyük fark var.
1981-1991 arasında GSYH (1987 sabit fiyata göre) yüzde 59,2 büyüme gösteriyor ama aynı dönemde imalat sanayinde büyüme oranı yüzde 88,7’ye çıkıyor.
Özal 10 yılda hem de dış kaynak kullanmadan yüzde 60 civarı büyütürken, Erdoğan döneminde (2003-2015) büyüme yüzde 72,0’de kalırken imalat sanayi büyümesi de yüzde 82,4’e kaldı.
Özal yerli üretim gücünü artırırken, Erdoğan dönemi yabancı sermayeye dayalı finansal makyajı öne çıkarttı.
Nitekim 2003 yılı başında kredi kullanım oranı ülke ekonomik büyüklüğünün sadece yüzde 10’larına karşılık gelirken artık bu oran yüzde 70’lerin üzerine çıkmış durumda.
Adeta kredi-faiz ve dış sermayeye bağımlı bir ekonomik model uygulanmış ve ekonomik hassasiyetimiz inanılmaz derece de artmıştır.
Bu veriler aslında muhalefetin de önümüzdeki dönemde uygulayacağı politikalarda “yapılmaması gereken yanlışları” görmüş oluyor.
Cari açıksız ve hızlı büyüme yeni dönemin ekonomik modeli olmak zorunda. Bunu da devrim niteliğinde değişimlerle sağlayabilir.
Aksi halde;
hem dışa bağımlı bir ekonomik model ile hem de yerli milli söylemle kendi kendimizi avutur dururuz.
Bugün olanlardan ne farkı kalır ki?
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolCHP nereye? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Boğazımdan tek kuruş geçmedi” 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Masumiyet karinesi’ mi, o da ne ki? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBaşkanlık monarşisi (presidential monarchy) meselesi: Teorik bir izah 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Önerisiz veya bizzat öneriyle eleştiri” 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları






























































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
12.11.2025
10.11.2025
4.11.2025
3.11.2025
30.10.2025
28.10.2025
26.10.2025
22.10.2025
21.10.2025
20.10.2025