İhsan DAĞI
Yaşadıklarımız ve gördüklerimiz ile duyduklarımız arasındaki uçurum ‘gerçeklik’ duygumuzu yerle bir ediyor. Sanki başka bir ülkede yaşıyoruz hissine kapılmamak elde değil iktidar çevrelerinden gelen “Geleceğimiz Avrupa’da”, “AB stratejik hedefimiz”, “Yeni bir sayfa…” sözlerini duydukça.
AB ve reform söylemine dönüşün iki temel nedeni var; birisi ekonomi, diğeri dış politikayla ilgili.
Ekonomi kötü, beklentiler de iyimser değil. Ekonominin siyaseti nasıl ezip geçebileceğini iktidar biliyor elbette. Batan bir ekonomiyle iktidarın seçim kazanması zor.
Ekonomi yönetimi değiştirildi, piyasalarda kısmi bir güven oluştu. Bu fırsattan yararlanmak isteyen ekonomi yönetimi dış politikada sertliklerden vazgeçilmesini, ABD ve AB ile ilişkilerin onarılmasını istiyor. AB ile ilişkilerin canlandırılmakta olduğu görüntüsüyle iç ve dış finans çevrelerinin iktidara güveninin artacağı, ekonominin dönmesi ve döviz istikrarı için gereken yabancı sermaye girişinin hızlanacağı hesaplanıyor. AKP iktidarının ilk yıllarında AB politikasıyla ve yapılan reformlarla Türkiye’ye rekor düzeyde yabancı sermaye girmişti; üyelik müzakerelerinin başlamasının ardından ilk üç yılda 50 milyar dolar. Şimdi de benzer bir ‘strateji’ ile yelkenleri şişirip gemiyi yüzdürmeye çalışıyorlar.
Gerçekçi mi? Değil.
Duymaktan belki artık iktidar mensupları da anlamıştır: Hukuk devletinin olmadığı, mülkiyet hakkına saygı duyulmayan, yabancı düşmanlığının sürekli körüklendiği bir ülkeye yabancı sermaye gelmez. Dahası, AB ile yeni bir başlangıç ‘görüntüsü’ vermek yabancı sermayeyi ikna etmez. Yatırımcı somut verilere, gelecek öngörülerine ve yakın geçmiş performansına bakar. Örnek mi? Volkswagen’in yatırımını durdurma kararı.
Sonuç 1: Yabancı sermayeyi Türkiye’ye çekmek için AB ve reform işine yeniden ‘sarılmış gibi yapmak’ isteyenler önce göstermelik mesajlar verir, bir iki ‘sözde reform’ yapar, ama sonuçta ne AB ne yabancı sermaye ‘vitrin süsü’ne prim vermeyince hızla ‘eski düzen’e dönerler.
İktidarın AB ve reform sözlerini ağzına almasının ikinci nedeni, AB ile ilişkileri canlandırarak ABD’nin Türkiye’ye yönelik yaptırım politikalarını frenleyebileceğini, en azından dengeleyebileceğini düşünmesi. Bu mümkün mü? Bu da gerçekçi görünmüyor.
ABD’de Biden yönetimi başlıyor. Bu yeni dönemde ‘Transatlantik’ ilişkiler onarılacak. ABD ve AB yeniden ortaklaşacaklar küresel ve bölgesel politikalarında. Peki, Türkiye’nin konumu? ABD yaptırımları devam edecek. ‘Rusya endişesi’ bütün Batı’ya yayılmışken ABD’nin S400’ler nedeniyle yaptırım uyguladığı bir Türkiye’ye karşı AB de fazla ‘sıcak’ davranmaz. Aksine, ABD’den destek alıp demokrasi, hukuk devleti ve insan hakları konusunda daha da sertleşebilir.
Sonuç 2: AB ile ‘yeniden deneyerek’ ABD’yi etkisizleştirme politikasının sonuç vermediğini anlayan iktidar kısa sürede AB ve reform söylemini yeniden terk edecek, ‘Ankara kriterleri’ne dönecektir.
AB ve reform söyleminin gerçekleşebilir olmadığının ‘içeriye ilişkin’ temelleri de var.
Son 10 yılda Türkiye iyice ‘içe kapatıldı’. Koparılan milliyetçi fırtınayla yabancı düşmanlığı, Rus ve Çin açılımlarıyla Batı düşmanlığı zirve yaptı. Sadece iktidar tabanında değil, bütün ülkede. Artık, AB üyeliği 2000’li yılların başındaki gibi baskın ve aktif bir toplumsal talebe denk gelmiyor. Toplumun ancak yarısından destek alıyor.
Kısacası, AB politikasının canlandırılmasının fazla bir politik getirisi yok. Hatta, özellikle AKP için artık ‘AB’ci görünmek’ ciddi bir siyasal risk. Komplo teorileri ve İslamcı-milliyetçi komplekslerle köpürtülen Batı düşmanlığı AKP tabanında hayli yaygın. 2000’li yılların başında AKP seçmeninin AB üyeliğine verdiği destek yüzde 80’e ulaşırken şimdilerde yüzde 30 civarında. Hele AB üyeliğiyle birlikte düşünülen demokrasi ve hukuk reformlarının AKP tabanında ‘hoş karşılanması’ pek olası değil.
Bir de MHP faktörü var. Zaten bir kısmı MHP’ye kaymış AKP seçmeni, iktidarın AB ve reform fikirlerinde ciddi olduğunu düşündüğünde Bahçeli’ye daha da yaklaşacaktır.
Sonuç 3: Bu politik koşullarda AKP’nin AB ve reform konusunda gerçekten ciddi olması ve somut adımlar atması mümkün değil.
En önemlisi de şu: İktidar, AB sürecini canlandırmayı ve hedefine ulaştırmayı gerçekten istiyor mu?
İlk yıllarında çok istekliydi AKP. “AB ile katolik nikahı istiyoruz” lafını bile ettiler. Önemli reformlar yapıldı, tam üyelik müzakereleri başlatıldı. Evet ama o yıllarda bile AKP’yi motive eden şey AB projesinin kendisi değil iç siyasette kendine alan açma ve meşruiyet zemini yaratma arayışıydı. Devamı olduğu son iki parti kapatılmıştı. Sistemin ‘ötekisi’ydi. Dışlanandı. Anomaliydi. Dolayısıyla öncelik, ayakta kalmaktı. O yüzden milli görüş gömleği çıkarılmış, siyasal İslam ölü ilan edilmiş, farklı çevrelere ulaşılmıştı. Ama hala ‘sistem’, seçimi kazanıp iktidar olan partiye şüpheyle bakıyor, onu neredeyse ‘meşru’ görmüyordu. AB işte böyle bir ‘varoluşsal krizin’ içinde anlamlı bir hedefti AKP için.
Yeni aday ülke ilan edilmiş Türkiye’den AB’nin beklentileri belliydi; hukuk devletinin güçlendirilmesi, parti kapatmaya son verilmesi, askerin siyaset üzerindeki etkisinin bitirilmesi, sivil toplumun güçlendirilmesi, vs… Bunların hepsi yeni iktidar olan partinin ‘dertleriydi’. AB’nin üyelik koşullarını yerine getiren bir Türkiye’de partisinin kapatılamayacağını, İslami tabanı koruyacağını, askerin baskılarından kurtulacağını biliyordu. Durumun gereğini yaptı.
Yıllarca kendileri dışında herkese ‘Batı klüpçü’ diyenler Batı’ya yürümeye başladı.
Dahası, bunu yaparken, iki şeyi daha fark ettiler.
Birincisi, AB hedefi, kendilerini sağlama alacak reformlara imkan veriyor, sistemin bu reformlara direnmesini neredeyse imkansızlaştırıyordu.
İkincisi, AB hedefiyle meşrulaştırılan ‘reform siyaseti’ içerde ve dışarda yeni müttefikler kazandırıyordu partiye. Demokrat, özgürlükçü, piyasa ekonomisinden, dünyayla bütünleşmekten yana çok geniş bir kesim toplaşıyordu arkasında. AKP, yeni müttefikleriyle çevresinde laik-demokrat-AB’den yana kesimlerden bir korunak oluşturuyordu.
Peki şimdi bütün bunlara ihtiyaçları var mı? Yok elbette.
O halde, iktidarın AB ve reform sözünü sözünü pratiğe taşımasını beklemek gerçekçi değil.
Yazarlar
-
Fehmi KORU3809 sayfa ve temel çelişki 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEAhtapotun kolları 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANMahkemeye düşmüş siyaset 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKRus cinleri imana nasıl hizmet etti? Tuhaf bir Soğuk Savaş hikâyesi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBölgede Trump operasyonu sürüyor 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYenilikçi bir İslam düşünürü Gannuşi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları








































































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
13.01.2025
10.05.2024
11.04.2024
8.04.2024
3.01.2024
25.12.2023
13.12.2023
16.10.2023
9.10.2023
17.06.2023